İSTANBUL - “Barışa Ses Olalım” deklarasyonunun bir başlangıç olduğunu belirten sanat eleştirmeni-ressam Feyyaz Yaman, Kürt sorununun çözüme kavuşturulması gerektiğini vurguladı.
Yazar, yönetmen, müzisyen, sanat eleştirmeni, oyuncu, ressam, dengbêj ve akademisyenlerinin de olduğu edebiyat ve sanat dünyasından 564 isim, 7 Ocak’ta Amed ve İstanbul’da "Barışa Ses Olalım" başlıklı deklarasyon açıkladı. Jülide Kural, Sırrı Süreyya Önder, Cevdet Bağca, Nur Sürer, Mikail Aslan, Firat Cewerî, Feyyaz Yaman ve Şanar Yurdatapan da çağrıcısı olduğu deklarasyonda, Kürt sorununun çözümü, PKK Lideri Abdullah Öcalan’a dönük tecridin kaldırılması ve toplumsal barış çağrısı yapıldı. Deklarasyonun açıklanmasından sonra aynı çevrelerden yeni isimler de deklarasyona imza attı. Böylece, deklarasyona imza atanların sayısı 571 oldu.
Deklarasyonun imzacıları arasında bulunan Karşı Sanat kurucularından sanat eleştirmeni ve ressam Feyyaz Yaman, deklarasyonun içeriği ve önemine dair değerlendirmelerde bulundu.
‘TARİHSEL BİR SÜREÇTEN GEÇİYORUZ’
Hakikatle yüzleşme sorumluluğu taşıyan bir sanatçının baskılar karşısında doğruları dile getirmekten kaçınmaması gerektiğini belirten Yaman, açıkladıkları deklarasyonun bu açıdan önemli bir adım olduğunu söyledi. Tarihsel bir süreçten geçildiğini dile getiren Yaman, “Esasında Cumhuriyet’in 100’üncü yıl dönümünün bugün için gündemde olmasının getirdiği bir muhasebe yapma, bilanço çıkarma ihtiyacı. Cumhuriyet’in kuruluşundaki 1921 Anayasası esasında bugüne kadar bütün anayasalardan daha özgürlükçü, dayanışmacı, hak temelli, otonomluk temelli bütün ihtiyaçları cevaplamaya niyetli bir girişim olarak görünüyordu. Ancak 1921 Anayasası yapısının değişmesiyle beraber kurucu aktörleri dışlamaya başladığı andan itibaren, bugün içinde bulunduğumuz sorunları yaşamaya başladık” dedi.
‘HAK TEMELLİ ANLAYIŞA İHTİYAÇ VAR’
Türkiye halklarının bir arada yaşamasının önündeki engellerin ortadan kaldırılması için sorunların doğru tanımlanması gerektiğini vurgulayan Yaman, “Özgürlük kavramı eğer eşitlik ve hak arayışı temelli konuşulmuyorsa, hiçbir demokratik anlam ifade etmez. Hak arayışı ve eşitlikçi temelli bir özgürlük anlayışını savunmak zorundayız. Bizim önümüze düşen görev, hayattaki yaşadığımız her türlü mağduriyeti, kişilere, o mağduriyetin bedenlerine, söylemlerine, yahut etnik geleneğine değil, hepimizin ortak sorunu olarak konuşma geleneğini savunmaktır. Sürekli ötelenen gerçeği bir yüzleşme olarak toplum içerisinde yeniden konuşmaya davet etme ihtiyacındayız” diye belirtti.
‘KÜRT SORUNU ÇÖZÜME KAVUŞTURULMALI’
Deklarasyonda temel taleplerinin ülkedeki mevcut sorunların temel kaynağı olan Kürt sorununun çözüme kavuşturulması olduğunun altını çizen Yaman, "Önümüzdeki sorun, Kürt toplumunun kendini temsiliyet hakkının eşitlikçi bir platformda konuşulması ve bir ortak anlaşma zemininde çözüme ulaştırılmasıdır. Toplumun bir arada olma, üretme ve paylaşma ihtiyaçlarının hepsini krize sokar. Ki siyasetin de burada kilitlendiğini görüyoruz. Halbuki akil insanlar ortamı, masanın yıkılmadan önceki halindeki buluşma ortamı, gerçekten bir diyalog ortamıydı. Diyalog ortamı her şeye rağmen bir çözüm üretme yeteneğine sahipti, çünkü önümüzde örnekleri var. İrlanda örneği var, İspanya’da Katalan örneği var. İnsanlık her durumda farklılıkları içeren bir şey olsa da bunları bir şekilde müzakere yoluyla, karşılıklı diyalog yoluyla çözüm üretme hakkımız var” şeklinde konuştu.
‘YÜZLEŞME DÜNYASINA GEÇİŞ YAPMALI’
Deklarasyonun bir başlangıç olarak görülmesi gerektiğini ifade eden Yaman, herkesi deklarasyonu sahiplenmeye davet ederek, şunları söyledi: “Bu bir başlangıç ve yeniden başlama noktası olsun. Çünkü içinde bulunduğumuz ortamda insanlar bu gerilimlerden yorgun düştü. Eğer sanatçı ve aydın varlığını devam ettirmeyi, eleştirel haklarını kullanmayı, bir hakikat zemini üzerinden konuşmak istiyorsa, yüzleşmeden yoluna devam etme şansı yok. Onun için sanatın muhakkak kendine dönüp önündeki bu sanallıktan, içinde bulunduğu yalan ilişkiler dünyasından, kendiyle yüzleşme dünyasına geçiş yapması lazım. Bu sadece bir temenni yahut davet değil. Bu bir hakikat zemini ve ‘ben sanatçıyım, ben aydınım, ben demokratım, ben özgürlükten yanayım’ diyen herkesin gidip kafasını vuracağı bir duvardır, bu duvardan kaçış yok.”
MA / İbrahim Irmak