MÊRDÎN - Köyü yakılan, eşi işkencede katledilen ve bir oğlu sakat bırakılan Barış Annesi Halime Kaya, yıllardır verdiği mücadelesini bugün Adalet Nöbeti'nde devam ettiriyor. Kaya, “Canımız gitti ama onurumuz kaldı. Biz hakikat mücadelesi veriyoruz” dedi.
PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın fiziki özgürlüğü ve Kürt sorununa demokratik çözüm talebiyle sürdürülen “Abdullah Öcalan’a özgürlük, Kürt sorununa çözüm” kampanyası kapsamında Mêrdîn’de başlatılan “Adalet Nöbeti” ikinci gününde devam ediyor. Barış Anneleri öncülüğünde sürdürülen Adalet Nöbeti’ne katılan isimlerden biri 72 yaşındaki Barış Annesi Halime Kaya. 1992 yılında köyü yakılan, eşi işkencede katledilen Kaya, o günden bu güne onurlu bir yaşam için barış mücadelesi veriyor. Yıllarca Barış Anneleri ile beraber her eylemde yer alan, savaşa karşı canlı kalkan eylemlerinden, basın açıklamalarına, yürüyüşlerden nöbet eylemlerine kadar alanlarda mücadele eden Kaya, bugün de cezaevlerindeki tutukluların taleplerini yükseltmek amacıyla Adalet Nöbeti eyleminin müdavimlerinden biri.
EŞİ KORUCULUĞU KABUL ETMEYİNCE KATLEDİLDİ
Mehsert (Ömerli) ilçesine bağlı Xirbêbelek kırsal mahallesinden olan Kaya’nın köyü koruculuk dayatması ile karşı karşıya kaldı. 1992 yılında muhtar olan eşi Kanco Kaya, koruculuk dayatmasına karşı durunca, tehditler almaya başladı. Ancak buna rağmen koruculuğu kabul etmeyen Kanco Kaya, Hop Geçidi’nde bir askerin hayatını kaybettiği olayın ardından 4 azası ile beraber gözaltına alındı. Köy yakılıp, bombalanırken, 45 günlük işkencenin ardından trafik kazası geçirdiği yönünde bir tutanak imzalatılan Kanco Kaya, serbest bırakıldı. Ancak gördüğü işkenceden dolayı ağır yaralı olan Kanco Kaya, kısa süre sonra hayatını kaybetti.
OĞLU GÖRDÜĞÜ İŞKENCE SONUCU SAKAT KALDI
Eşinin ölümünden sonra 4 çocuğu ile birlikte kalan Halime Kaya, yaşam mücadelesini çocukları ile sürdürürken, yakılan köylerini terk etmek zorunda kaldı. Halime Kaya o günleri; “Köyümüzün etrafı hep korucu olmuştu. Çocuklarımın babasına da korucu olacaksın dediler. O da koruculuğu kabul etmeyeceğini söyledi. Onun için ‘Apocuların muhtarıdır’ diyerek şikayet ettiler. Askerler, korucu olmaması durumunda başına kötü şeylerin geleceğini söyleyerek tehdit ediyorlardı. O da kabul etmiyordu. Hop Geçidi’nde bir asker öldürülmüştü. İhbar yapanlar olayı gerçekleştirenlerin Xirbêbelek’e geldiğini söylemişler. Muhtar olan eşimi ve 4 azasını birlikte götürdüler. 45 gün işkencede kaldılar. Bize öldüğü haberi geldi. Cenazemizi vermelerini istedik ama 45 gün sonra eve geldi. Kendisine trafik kazası geçirdiği yönünde bir tutanak imzalatıp, eve göndermişlerdi. O kadar kötü şeyler yaşamıştı ki, anlatamıyorum. Zaten çok yaşamadı, hayatını kaybetti” dedi.
Askerlerin bu kez çocuklarına işkence ettiğini belirten Kaya, “4 çocuğumu birlikte bağlayıp götürdüler. Mehsertê’de de bize aynı şeyleri yaptılar. İşkence sonucu ortanca oğlumu sakat bıraktılar. Çok şükür yine de başımız dik. Eşim canını verdi ama o onursuzluğu sokmadı köyüne. Canımız gitti ama onurumuz kaldı. Başımız dik çok şükür” diye belirtti.
‘HAKİKATİN MÜCADELESİNİ VERİYORUZ’
Akan kanın durması için Barış Annesi olmayı seçtiğini ifade eden Kaya, “Kendi hakkımızın, Önderliğimizin ve çocuklarımızın mücadelesini veriyoruz. Bizim bu devlet ile davamız çok. Zalim bir devlet var başımızda. Ama biz tutsaklarımız için Önderliğimiz için elimizden ne gelirse yapacağız. Önderliğimiz üzerindeki tecridin sona ermesi için eylemdeyiz. Önderliğin; avukatları ve ailesi ile görüşme gerçekleştirmesi, her tutuklu gibi haklarını kullanmasını, tutukluların taleplerinin kabul edilmesini istiyoruz. Biz hakikatin ve adaletin mücadelesini veriyoruz. Hakikat ve adaleti istiyoruz” şeklinde konuştu.
ASKER ANNELERİNE ÇAĞRI YAPTI
Tecrit kaldırılır, Öcalan ile görüşme yapılırsa barış için adım atılabileceğine dikkat çeken Kaya, şunları söyledi: “Önderlik her zaman barış istediğini dile getiriyor. Erdoğan kendi koltuğu, kendi iktidarı için görüşmeleri kabul etmiyor. Onlar bizim barışı rüyamızda göreceğimizi düşünüyorlar ama biz o rüyayı gerçekte yaşayacağız. Biz asker ailelerine de çağrı yapıyoruz, Türk annelerine de çağrı yapıyoruz; Uzattığımız eli tutarsanız bu kan durabilir. Yazıktır bu canlara. Onları da kefenlerini sırtlarına verip, savaşa gönderiyorlar. Samimiler ise, kendi çocuklarımı göndersinler savaşa. İmralı ile görüşmeler yapılsa, barış kurulsa bu savaştan daha iyi değil mi? Ellerini vicdanlarına koysunlar.”
MA / Ahmet Kanbal