HABER MERKEZİ - Belediyelerin toplumsal sorunların çözüm merkezi olduğuna sık sık vurgu yapan PKK Lideri Abdullah Öcalan, özgür belediyecilik akımı başlatılmasına işaret ederek, "Belediyeler büyük bir harekettir, küçümsememek gerekir. Yerel demokrasi, tek çıkış yoludur” demişti.
İmha ve inkar politikalarına karşı her dönem demokratik çözüm yollarını zorlayan Kürtler, sürekli antidemokratik uygulamalar ve devletin baskı aygıtlarıyla karşı karşıya kaldı. Kürtler, iradesini yok sayan zor aygıtlarına rağmen demokratikleşmenin özünü teşkil eden yerel yönetimlerle siyasi çözüm arayışında ısrarcı oldu. İlk olarak 1979 yılında gerçekleştirilen yerel seçimlerde Yurtsever Halk’ın adayı olan ve yerelden yönetimi benimseyen Edip Solmaz, seçimleri kazanmasından 28 gün sonra 12 Kasım 1979’da 12 Eylül darbesinin işkenceci isimlerinden Yüzbaşı Temel Cingöz’ün organize ettiği bir suikastla katledildi.
Kürtlerin iradesine yönelik 1979’da seçilmişlerin katledilmesiyle başlayan saldırılar, 12 Eylül uygulamalarına rahmet okutan AKP iktidarında yine seçilmişlerin tutuklanması, belediyelere kayyım atanmasıyla sürdürülüyor. PKK Lideri Abdullah Öcalan ile devlet arasında 2013 ile 2015 yılları arasında “çözüm” adı altında yürütülen süreci 2015 yılında sonlandırarak, Kürt sorununda çözümsüzlük politikasıyla savaş konseptine dönen AKP iktidarı, kısa bir süre sonra Kürt siyasetini hedef aldı. 15 Temmuz darbe girişiminin ardından Olağanüstü Hal (OHAL) ilan eden AKP iktidarı, 11 Eylül 2016’da çıkardığı kararname ile Kürtlerin oylarıyla seçilen Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) yönetimindeki belediyelere kayyım atadı.
AKP iktidarının kayyım politikası, ikinci kez yerel yönetimlerde demokrasi inşa misyonunu üstlenen Halkların Demokratik Partisi’nin (HDP) 31 Mart 2019 seçimlerinde kazandığı belediyelerin gasp edilmesiyle sürdürüldü. AKP’nin irade gaspına karşı halklar kendi demokrasisini inşa etmek için yeni bir yerel yönetim seçimlerine hazırlanıyor.
Demokratik çözümün kendini özerk kıldığı oranda siyasi dönüşüme katkıda bulunabileceği tespitinde bulunan PKK Lideri Abdullah Öcalan, ulus devletin olumlu yönde dönüşümünün demokratikleşmenin, demokratik özerk yönetimin, demokratik ulus inşasının, yerel demokrasinin ve demokrasi kültürünün tüm toplumsal alanlarda geliştirilmesiyle yakından bağlantılı olduğuna işaret ediyor. PKK Lideri, yerel yönetimlerin temel organları olarak demokratik belediyecilik hareketinden köy ve mahalle komününe, kooperatiflerden geniş sivil toplum örgütlenmelerine, insan haklarından çocuk ve hayvan haklarına, kadın özgürlüğünden ekolojik ve gençliğin öncü örgütlenmesine kadar geniş bir toplumsal ağ halindeki demokratik toplum örgütlenmesini geliştirilmesinin vazgeçilmez olduğu vurgusunda bulunuyor.
Demokratik çözüm yollarının tıkanılmasına karşı Kürtlerin demokratikleşmelerinin kural ve kurumlarını kendilerinin geliştirmesi gerektiğinin altını çizen Abdullah Öcalan, Kürtlerin yerel yönetim deneyimlerinin ete kemiğe bürünmesiyle Kürt demokratikleşmesinin önünün açılacağı tespiti yapıyor.
Demokratik Konfederalizm’de yerel yönetimlerin toplum katılımıyla daha fazla karar alma yetkisine sahip olacağını vurgulayan Abdullah Öcalan, ekonomik, sosyal ve kültürel sorunların da bu şekilde çözüme kavuşabileceğini ortaya koyuyor.
İmralı F Tipi Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nde 25 yıldır ağır tecrit koşullarında tutulan Abdullah Öcalan, avukatlarıyla yaptığı birçok görüşmede belediyelerin önemine, rol ve misyonuna dair önemli değerlendirmelerde ve uyarılarda bulundu.
‘PIRIL PIRIL HALK HİZMETİ’
Belediyelerin demokrasi ve barış için iyi örnek olması gerektiğini belirten Abdullah Öcalan, 15 Temmuz 1999 tarihli görüşmede şu önerilerde bulundu: “Pırıl pırıl bir halk hizmeti yapmalılar. Kürt olayı zordur, çalışmayı gerektirir. Korkunç bir çalışma ortamınız var. Layık olmaya çalışın. Elinizdeki bu şansı değerlendirin. Eski tarzda olmaz. Yaşamla, siyasetle, eski tarzla ve üslupla olmaz.”
‘HALKA DEĞER VERSİNLER’
Abdullah Öcalan, belediyelerin demokrasi mücadelesinde önemine vurgu yaptığı 8 Kasım 1999 tarihli görüşmede, “Belediyecilik, yalnız sokakları süpürmek değildir. Halka değer versinler. Varsa yürekleri, bir eserle kendilerini kanıtlasınlar” dedi.
DEMOKRASİ OKULU ÖNERİSİ
Belediyelerin birer demokrasi okulu haline getirilmesi önerisinde bulunan Abdullah Öcalan, 15 Kasım 1999 tarihli görüşmede, “Kırk belediye, demokrasi okulu olabilirdi. Ben bir belediye başkanı olsam, hiçbir şey istemem, sadece rahat çalışma ortamı isterim. Diyarbakır’da on binlerce işsiz insan var. Üç somuna çalışır insanlar. Diyarbakır’ı pırıl pırıl yaparlar. Belediyeler dayandıkları zemini inkar etmesinler. Para da var ama projeleri, kadroları yok” eleştirisinde bulundu.
ÖZGÜR BELEDİYECİLİK AKIMI
Özgür belediyecilik akımı başlatılması gerektiğini vurgulayan Abdullah Öcalan, 28 Ağustos 2002 tarihinde yapılan görüşmede, “Kent senatolarını oluşturmalısınız. Kentin tüm enerjisi orada birleşir, muazzam projeler gelişir. Çevreci, adil, eşitlikçi sonuna kadar özgürlükçü, özgür belediyeler hareketi gelişir. Belediyeler büyük bir harekettir, küçümsememek gerekir. Yerel demokrasi, tek çıkış yoludur. Sosyalizmin kendisidir bu. Sosyalizmi Moskova’da, Ankara’da aramayın. Belediyecilik bünyesinde çevre, adalet, iş bir bütün olarak sosyalizmi yaratın. Böyle yaparsanız tüm Diyarbakır’ı güllük gülistanlık yaparsınız. Turizm hareketine yönlendirebilirsiniz. Konut kampanyaları olabilir, yoksullara iş sağlanabilir. Öyle para mara yok deniyor, akıllı olan parayı da bulabilir. Plan, projeyi halkın öz gücüyle yapacaksın” diye belirtti.
YERYÜZÜNÜ KURTARMA HAREKETİ
PKK Lideri, bir senato olan Roma’nın koca bir imparatorluğa dönüşmesi örneğini vererek, “Belediyecilik, yeryüzünü kurtarma hareketidir. Avrupalılar çok çalıştıklarından değil, bizde çok çalışıyoruz. Bizdeki sorun zihin tembelliği. Belediyeler bu kadar işsiz insanları bir araya getirirse, dünya cennet olur. Hukuku tanıyın, halkımızla bağlantısını kurun. Bu işi severek yapın, zorlamayla olmaz. İşler güzel, doğru, severek yapılır. Bunları aşmanız gerekir, aşmazsanız aştırırlar” diye konuştu.
DEMOKRATİK YÖNETİM KÜLTÜRÜ
Belediyelerde demokratik yönetim kültürünün oluşturulması gerektiğini ifade eden Abdullah Öcalan, 11 Eylül 2002 tarihli görüşmede, “Çok güçlü belediye meclisi, hatta kent senatoları oluşturulmalı. İçerisinde işçisi, esnafı tüccarı, hatta ağası, aydını, herkes bulunabilir. İki-üç yüz kişiden oluşabilir bu senato. Her ay belediye başkanı bu senatoya raporunu sunar, bu niye Diyarbakır’da, Batman’da ve diğer yerlerde geliştirilmesin. Tek başına bütün sorunların altında kalkılamaz. İşlevsel olan yerel düzeyde ve üst düzeydeki örgütlülüktür. Konut, açlık, ekonomi gibi sorunlar belediyeyle çözülür. Meclise sınırlı sayıda milletvekili gönderilebilir. Ama önemli olan yerel yönetimlerdir. Ne yaslanarak ne ağlanarak vakit geçirilebilir” dedi.
‘KAYNAK DA VAR, HALK DA VAR’
Abdullah Öcalan, 13 Kasım 2002’de özgür belediyecilik anlayışının geliştirilmesi gerektiğini dile getirerek, “Özgür belediyecilik anlayışı öngördüğümüz demokrasi açısından belirleyicidir. Çünkü bizim demokrasimiz özgür belediyecilik üzerinde gelişecektir. Dil alanında, kültür alanında, sanat ve vakıf alanında çalışmalar yapılabilir. Bunun için yeterli kaynaklar var, halk da sonuna kadar var. Geriye halka önderlik edecek aydınlara iş kalıyor. Tüm bunlara aydınların öncülük etmesi gerekir. Demokratik bir yapı içerisinde bu bilimsel çalışmalar yapılabilir” önerisinde bulundu.
PKK Lideri, belediyelerde demokrasinin uygulanması gerektiğini belirterek, 26 Mayıs 2004 tarihli görüşmede şunları söyledi: “Terör yok bizde, halkın demokratik otoritesi var. Anlayış, güzellik ve iyilikle sonuç almak benim tarzımdır. Sözle, halkın iradesiyle, anlayışla halletmeye çalışıyoruz. Zorlamak yok, demokratik toplum hareketine isteyen gelir katılır. Gönüllük esastır. Belediye başkanı kentin altını üstüne getirmeli. Cennet gibi yapmalı. Dört dörtlük belediyecilik gerekiyor. Okul yapar, vakıf yapar, kültür parkı yapar, özgür kadın parkı yapar. Yeni ormanlar geliştirir. Kültür sarayı, evler, fabrikalar yapar. İş imkanı yaratmalı. Bütün işsiz gençlerimize iş olanağı sağlamalı. İşsizlik diye problem bırakmayacaksın.”
‘BELEDİYELER HALKIN MALIDIR’
Belediyelerin toplumsal sorunların çözüm merkezi olduğunu söyleyen Abdullah Öcalan, 14 Haziran 2006 tarihli görüşmede, “Belediyeler halkın malıdır. Yapıcı şekilde belediyeler de dâhil demokratik yapı içinde sorunların çözülmesi gerekir. Yılların demokratik kazanımlarını geriletmeye, yok etmeye kimsenin hakkı yoktur. Kırmadan dökmeden yapıcı şekilde sorunlar çözülmelidir” şeklinde konuştu.
‘KENT KONSEYLERİ KURULMALI’
Her ilde, ilçede ve beldelerde Kent Konseyi kurulması önerisinde bulunan Abdullah Öcalan, 17 Haziran 2009’da şöyle konuştu: “Büyük şehirlerde üç yüz kişilik, diğer şehirlerde iki yüz kişilik, ilçelerde ve beldelerde ise elli veya yüz kişilik Kent Konseyleri oluşturulabilir. Bu kent konseyleri derhal kurulmalıdır. Toplumun sorunları ve çözümü için bunların kurulması önemlidir. Belediyeler de bu Kent Konseyleriyle birlikte demokratik bir işleyişe ve çalışmaya kavuşturulabilir. Belediyeler doğru temelde ve halka dayanarak demokratik bir şekilde büyük bir hızla çalışmalarını yürütmelidirler. Öyle kapitalizme dayanarak, kredilerle, kredi peşinde koşmakla bu işi başaramazlar. Halka dayanarak, halk gücünü harekete geçirerek ancak başarılı olabilirler.”
‘ÖRGÜTLÜLÜK İÇİNDE OLUNMALI’
PKK Lideri, topluma dayalı bir belediyeciliğin inşa edilmesi gerektiğinin altını çizerek, 7 Nisan 2010 tarihli görüşmede, “Yerel komünler oluşturulmalıdır. Bu çalışmayı topluma dayanarak gerçekleştirmelidirler. ‘Devlet para vermedi, vermiyor’ şeklinde devletten para bekleyerek bir şey yapılmaz. Bu anlayıştan vazgeçilmesi gerekir. Bizim modelimiz topluma dayandığı için sürekli gelişir. Siz demokratik komünlerinizi kurduktan sonra buna ihtiyacınız da kalmaz. Her yerde güçlü bir örgütlenmeye gidildiği zaman, para gibi yan şeyler de gelir. Yerel komünler demokratik konfederasyon şeklinde de örgütlenebilirler. Toplumun sorunlarını ancak böyle çözebilirler. Bunun için çok yoğun çaba olmalı ve yoğunca örgütlülük içinde olmalıdırlar” dedi.
MA / Özgür Paksoy