RIHA – Cezaevinden yakın bir zamanda tahliye olan ve açlık grevinde bulunan siyasi tutsakların büyük bir direniş sergilediğini anlatan Azad Mimkara, herkesin tutsakların sesine ses olup bu direnişi dışarıda da büyütmesi gerektiğini söyledi.
Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD) Riha Şubesi’nin verilerine göre; Urfa 1 ve 2 Nolu T Tipi ile Siverek 2 Nolu T Tipi cezaevlerinde 24’ü ağır olmak üzere en az 49 hasta tutsak var. Urfa 1 ve 2 Nolu T Tipi cezaevlerinde kalan en az 11 tutsağın tahliyeleri, haklarındaki hapis hükümlerini tamamlamış olmalarına rağmen İdare ve Gözlem Kurulları (İGK) kararları ile ertelendi.
Tutuklu bulunduğu Urfa 2 Nolu T Tipi Cezaevinden bir hafta önce tahliye olan Azad Mimkara (23) cezaevinde yaşanan hukuksuzluklar ile PKK Lideri Abdullah Öcalan'ın fiziki özgürlüğünün sağlanması talebiyle 41 gündür açlık grevinde olan tutsakların verdiği direnişi anlattı.
13 Şubat 2020 tarihinde Sewêreg’te (Siverek) “örgüt üyeliği” iddiasıyla tutuklanan Mimkara, yerel mahkemenin hakkında verdiği 6 yıl 3 ay hapis cezasının Yargıtay’ca bozulması ile cezaevinden çıktı. Halkların Demokrasi Partisi (HDP) Gençlik Meclisi çalışanı olduğu için tutuklandığını belirten Mimkara, “Siyasi bir parti olan HDP’nin gençlik çalışmalarını yürüttüğüm için tutuklandım. Siyaset yapmamıza izin vermediler. Hakkımdaki dosya herhangi bir somut delil olmadığı için Yargıtay’da bozuldu” diye konuştu.
Azad Mimkara
HASTA TUTSAKLAR
Cezaevi koşullarının tutsaklar için her geçen gün biraz daha zorlaştığını dile getiren Mimkara, “Tecrit sadece İmralı ile sınırlı değil, bütün cezaevlerinde kendisini en ağır şekilde gösteriyor. 4 yıl boyunca fiziki şiddetten psikolojik şiddete kadar birçok hak ihlaline maruz kaldım” dedi. Cezaevlerindeki hasta tutsakların durumuna dikkat çeken Mimkara, “Hasta tutsaklar çok zorluk çekiyor. Hastaneye giderken bile kötü muameleye maruz kalıyorlar. Ağız içi arama, ayakkabı çıkarma uygulamaları dayatılıyor. Neredeyse çıplak aramaya kadar varacak uygulamalar söz konusu. Arkadaşlarımız bunu kabul etmediği için kimi zaman askerler onları geri çeviriyor ve hastaneye gidemiyorlar. Hastaneye gidildiğinde ise doktorlar çıkarın demesine rağmen askerler kelepçeyi çıkarmıyor. Bu durumu kendim de yaşadım. Birçok kez arkadaşlarımız fiziki şiddete maruz kaldı. Onlarca hasta tutsak var cezaevinde ve tedavilerinin içeride yapılması mümkün değil. Hasta tutsaklar tek başlarına hayatlarını idame edemeyecek durumda. Arkadaşların yardımı olmadan günlük ihtiyaçlarını dahi karşılayamıyorlar” ifadelerini kullandı.
ŞİKÂYETLER CEVAPSIZ
Karşılaştıkları hak ihlallerine dair verdikleri şikâyet dilekçelerinin cevapsız bırakıldığını aktaran Azad Mimkara, “Her hafta onlarca şikâyet dilekçesi yazıyorduk ancak muhataplarına ulaşıp ulaşmadığını dahi bilmiyorduk. Çünkü dilekçelerin çıkış numarası hiçbir zaman verilmiyordu. Kimi gardiyanlar dilekçelerin çöpe atıldığını bize iletiyordu. ‘Boşu boşuna yazıyorsunuz, kimi kime şikayet ediyorsunuz’ diyorlardı. Tutsakların maruz kaldıkları hak ihlallerine karşı seslerini duyurabilecekleri bir mekanizma yok” diye konuştu.
KANTİNDEKİ FİYATLAR DIŞARIDAN PAHALI
Mimkara, cezaevi kantininde satılan ürünlerin fahiş fiyatlara satıldığını, bu yüzden tutsakların maddi olarak zorlandığını da anlattı. Mimkara, sözlerini şöyle sürdürdü: “Tutsaklar maddi olarak zorluklar ile karşı karşıya kalıyor. Her şey çok pahalı. Ürünler dışarıda satılanlardan daha pahalı. Cezaevindeki kimi tutsakların aileleri Türkiye’de bile değil. Kuzey ve Doğu Suriyeli tutsaklar var ve maddi durumları yok. Tutsaklar kendi aralarında kominal bir şekilde dayanışarak ihtiyaçlarını karşılamaya çalışıyor ancak yükselen fiyatlar nedeniyle zorlanıyorlar. Cezaevi tarafından verilen yemeklerin ise hem besin değeri düşük hem de gramajı az.”
‘İGK’LER KANUN, YASA DİNLEMİYOR’
İdare ve Gözlem Kurulları’nın infazlarını tamamlayan tutsakların tahliyelerini keyfi gerekçelerle ertelediğini dile getiren Mimkara, “Pişmanlık dayatılıyor. Cezaevinde 30 yıl tutulan bir tutsağa pişmanlık dayatılması ahlaki değil. Şu an Urfa Cezaevlerinde en az 11 tutsak kurul kararları nedeniyle tahliye edilmiyor. Cezaları bitmesine rağmen disiplin cezaları bahane ediliyor. Bu cezalar uyduruk gerekçelerle verilen cezalar. Her hafta arama adı altında tutsakların kaldıkları odalar basılıyor ve eşyaları darmadağın ediliyor. Kantinde kendi sattıkları radyolara bir hafta sonra ‘yasak’ diyerek el koyuluyor ve hücre cezaları veriliyo. Bu nedenle birçok kişinin tahliyesi ertelendi. İdare ve Gözlem Kurulu’nun kendine has bir hukuk anlayışı var, herhangi bir yasa, kanun tanımıyorlar” dedi.
‘HERKES CEZAEVLERİNİN SESİ OLMALI’
Tutsakların PKK Lideri Abdullah Öcalan'ın fiziki özgürlüğünün sağlanması talebiyle 41 gündür açlık grevinde olduğuna dikkat çeken Mimkara, eylem devem ederken tahliye olmasının kendisinde buruk bir sevince yol açtığını ifade etti.
Bulundukları cezaevinde 27 Aralık’ta başlayan açlık grevi eyleminin dönüşümlü olduğu için diğer iki koğuşta başladığını aktaran Mimkara, “Tutsakların talebi tecridin son bulup, Sayın Öcalan’ın fiziki özgürlüğüdür. İmralı’da sürdürülen tecride yeterli şekilde ses çıkarılmadığı için bütün cezaevlerine yayıldı. Bugün bütün cezaevlerine yayılan tecride yeterli şekilde ses çıkarılmazsa, hayatın her alanına yayılacak. Yavaş yavaş yayıldığını da görüyoruz. Herkes zindandaki tutsakların sesi olmalı. İçeride büyük bir direniş var, dışarıda da bu direniş büyütülmeli. Bu süreçte kime ne görev düşüyorsa bunu yerine getirmeli” şeklinde konuştu.
MA / Emrullah Acar