İSTANBUL - Cezaevlerindeki hasta kadın tutsakların serbest bırakılması için mücadele veren Binlerce Aysel İnisiyatifi’nin yürütücülerinden gazeteci Esra Çiftçi, “Bu sorun toplumsal bir sorun ve her kesimden itirazların yükselmesi gerekiyor” dedi.
Demokratik Toplum Kongresi’ne (DTK) yönelik operasyonla 29 Aralık 2016 tarihinde tutuklanan ve cezaevinde demans tanısı konulmasına rağmen tahliye edilmeyen Halkların Demokratik Partisi (HDP) eski Eş Genel Başkan Yardımcısı Aysel Tuğluk’un serbest bırakılması için “Aysel Tuğluk’a Özgürlük için 1000 Kadın” kampanyası başlatan kadınlar, çalışmalarını cezaevlerindeki tüm hasta kadın tutsaklar için sürdürüyor. Gösterilen dayanışma sonucunda Tuğluk’un tahliye edilmesi ardından kadınlar, “Binlerce Aysel İnisiyatifi” olarak yola devam etme kararı aldı.
İnisiyatifin yürütücülerinden gazeteci Esra Çiftçi, çalışmalarına dair konuştu.
Gazeteci Esra Çiftçi
BİNLERCE AYSEL İNİSİYATİFİ
Kampanya grubunun oluşum sürecine değinen Çiftçi, hastalığının ilerlemesine rağmen tahliye edilmeyen Tuğluk’un özgürlüğüne kavuşması için 2 Ocak 2022 tarihinde kampanyayı başlattıklarını anımsattı. Kampanyanın kısa süre sonra bin imzaya dönüştüğünü söyleyen Çiftçi, “Kampanya çerçevesinde sosyal medyada bir takım paylaşımlar, basın toplantıları, lansmanlar yapıldı. Amacımız hem farkındalık yaratmak hem de Aysel Tuğluk'un durumuna dikkat çekmekti. Çalışmalar neticesinde de Tuğluk cezaevinden tahliye edildi” diye belirtti.
Tuğluk’un tahliyesinin ardından kampanya grubu olarak yeniden bir araya geldiklerini ifade eden Çiftçi, şöyle dedi: “Hasta tutsaklar şahsında binlerce Aysel cezaevinde ve biz binlerce Aysel’in sesi olmalıyız dedik. Böylece hasta tutsaklar özelinde inisiyatifin adını ‘Binlerce Aysel’e evrittik. Ayda bir X odalarında, hasta tutsakların durumunu paylaşıyoruz. Bazen sivil toplum kuruluşların düzenlediği etkinliklere katılıp, durumlarını dile getiriyoruz. Yine paneller düzenleyerek, bu sorunu tartışıyoruz. Özellikle gazeteci arkadaşlar bağlı bulunduğu gazetelerde, ajanslarda yazıp çizemeye çalışıyorlar. Bu devam ediyor.”
AMAÇ FARKINDALIK YARATMAK
İnisiyatif olarak her hafta olağan toplantılarını gerçekleştirdiklerini dile getiren Çiftçi, gündeme dair belli kampanyalar örmeye çalıştıklarını söyledi. Toplumda büyük bir baskı ve korku politikasının hakim olduğunun altını çizen Çiftçi, bundan kaynaklı cezaevlerinin ötekileştirildiğini belirtti. Kampanyalarla farkındalık oluşturmaya çalıştıklarını dile getiren Çiftçi, ilerleyen zamanlarda hasta tutsakların yaşamını konu edinen fotoğraf, karikatür, resim, şiir ve yazılardan oluşan bir sergi açmayı planladıklarını aktardı. Çiftçi, “Bir diğer çalışmamız ise hasta tutsakların yaşadıklarını anlatan bir kitap ya broşür hazırlamak. Bunu insanlara ücretsiz dağıtarak, yaşadıklarını kamuoyuna duyurmayı amaçlıyoruz” dedi.
ADLİ TIP KURUMU’NUN TUTUMU
Devlet mekanizmalarının hasta tutsaklara dönük özel politikalar geliştirdiğine dikkat çeken Çiftçi, cezaevlerinde binlerce ağır hasta tutsağın bulunduğunu ve büyük bir bölümünün arkadaşlarının yardımıyla yaşamlarını sürdürmeye çalıştığını söyledi. İnisiyatifin geçici olmadığının altını çizen Çiftçi, “İçerde tek bir hasta tutsak kalmayana kadar bu mücadeleyi, oluşumu ve birlikteliği sürdürmekte kararlıyız. Bunu Türkiye ve Kurdistan’ın her yerinde sürdürmeyi hedefliyoruz. Türkiye'de hasta tutsaklar meselesinde en önemli sorunlardan biri Adli Tıp Kurumu (ATK). Hasta tutsakların tedaviye erişimleri konusunda ciddi sıkıntılar söz konusu. Gerekçelerle tedavileri engelleniyor. İHD raporlarına göre, cezaevlerinde binlerce hasta tutsak var. Binlercesi de hastalıklarla yüz yüzeler” diye belirtti.
HASTA KADIN TUTSAKLAR
Hasta kadın tutsakların durumunun ayrı değerlendirilmesi gerektiğini söyleyen Çiftçi, kadınların özgün hastalıklarının çok fazla olduğunu belirtti. Özellikle 40 yaş sonrası kadınların yaşadığı menopoz, meme kanseri ve jinekolojik hastalıkların çok görüldüğünü belirten Çiftçi, “Kadınların yılda bir mamografi ve ultrason çektirmesi zorunlu. Hasta olmasa dahi bunları yapması gerekiyor. Yine jinekolojik tedavilerin senede bir kere yapılması ya da altı ayda bir yapılması gerekiyor. Ama cezaevlerindeki hasta tutsaklar için böyle bir uygulama yok. Başvuruda bulunuluyor, şansı varsa hastaneye gidiyor. Ancak ne yazık ki tedavi olamadığı için hastalığı ilerliyor. Yani önlenebilir bir hastalık iken önlenemez bir hastalık haline gelebiliyor” ifadelerini kullandı.
BİNLERCE KÜRT CEZAEVİNDE
Cezaevlerindeki İdare ve Gözlem Kurulu kararlarıyla tahliyelerin engellenmesine de değinen Çiftçi, özellikle siyasi tutsakların hiç bir haktan yararlandırılmadığını söyledi. Devletin Kürtlere bakışının cezaevlerinden anlaşılabileceğini dile getiren Çiftçi, şöyle devam etti: “Dünyada 30 yıl cezaevinde kalan insan vardır ancak bütün dünyadaki sayı Kürtlerin sayısını geçmez. Binlerce Kürt, 30 yıldır cezaevinde ve hala tutulmaya devam ediliyor. Bu dünyada tektir. İnisiyatif olarak hasta tutsaklar için mücadele veriyoruz. Bu sorun toplumsal bir sorun ve her kesimden itirazların yükselmesi gerekiyor. Toplumsal mücadeleyle hasta tutsaklar özgürlüğüne kavuşabilir. Bu olursa belki hasta tutsakların dışarıya çıkmasını sağlayabiliriz. Cezaevlerinde açlık grevleri var buna dair hepimizin duyarlı olması gerekiyor. Çünkü günümüz Türkiye’sinde herkes bir tutsak adayı durumunda.”
MA / Esra Solin Dal