ANKARA - Yargıtay’ın Can Atalay kararına karşı tüm siyasi partilere çağrı yapan DEM Parti Sözcüsü Ayşegül Doğan, “Sınır tanımaz bir hukuksuzluk ve adaletsizlik ile karşı karşıyayız. Hep birlikte buna dur demeli ve hep birlikte buna karşı dayanışmalıyız" dedi.
Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Sözcüsü Ayşegül Doğan, devam eden Merkez Yürütme Kurulu (MYK) toplantısına ve Yargıtay’ın Türkiye İşçi Partisi’nin (TİP) tutuklu Milletvekili Can Atalay ile ilgili AYM kararına uymama tutumuna ilişkin açıklama yaptı.
Partinin Genel Merkezinde yapılan açıklamada Doğan, MYK gündeminde Yargıtay’ın Atalay kararının da olduğunu ifade ederek, “Bu konudan çok çekmiş bir parti olan DEM Parti bu karara şaşırdı mı? Yargıtay’ın Can Atalay kararından bahsediyorum elbette şaşırmadık. Bu konuda sayısız deneyimimiz var. Ama olur da Yargıtay şaşırırsa diye bekledik. MYK toplantımız da sürüyor, bu toplantımızın gündemine ilişkin açıklamayı daha sonra yapacağız. Gelelim Yargıtay’ın bugünkü kararına. Aslında Yargıtay malumu ilan etmiş oldu. 10 yıllardır Türkiye’de yaşanan hukuksuzluğu, yok sayılan tümden değişmesi gereken bir darbe anayasasını dahi nasıl uygulanmadığını nasıl bir fiili anayasızlığa hukuksuzluğa geçirildiğini yani malum olanı ilan etmiş oldu” dedi.
‘YARGITAY, ANAYASAYI TÜMDEN YOK SAYIYOR’
Doğan, devamında şunları belirtti: “Hatırlayın hep birlikte ne olmuştu. Bu ikinci ihlal kararı olmasına rağmen Yargıtay 3. Ceza Dairesi neden, nasıl Can Atalay Hatay milletvekili seçilmesine rağmen TBMM bir üyesine ilişkin verilen 2’nci ihlal kararına cevaben diyor ki ‘hukuki değeri yoktur.’ Buradan bakarsak sadece Anayasa 153. maddesini tanımamak anlamına gelmez, buradan bakınca Anayasanın herhangi bir maddesini tanıyor değil. Anayasayı tümden fiiline yok sayıyor. Eğer böyle bakarsak şöyle bir yanıt da pekala verilebilir; o halde Yargıtay’ın verdiği bu kararın da hukuken hiçbir değeri hiç bir karşılığı yoktur. Hatay milletvekili seçilen avukat Can Atalay’la ilgili son ihlal kararı 21 Aralık’ta verildiği. Yani ikinci kez verilen ihlal kararı. AYM tarafından yeniden yargılanmasına başlanması, mahkumiyet hükmünün infazının durdurulması ceza infaz kurumundan tahliyesinin sağlanması ve yeniden yapılacak yargılamada durma kararı verilmesi şeklinde hiçbir tereddütte mahal bırakmayacak bir açıklıkta bir karar duyurulmuştu.
HUKUKSUZLUK DÜZENİNE GEÇİLECEĞİNİN İLANIDIR
Bu kararın gereğini yerine getirmeyi bir yana bırakın İstanbul 13’üncü Ağır Ceza Mahkemesi ikinci bir yargı darbesinin fitilini ateşledi ve Atalay için hüküm verildiği gerekçesiyle kararı yerine getirmek yerine dosyayı Yargıtay 3’üncü Ceza Dairesine gönderdi. 3’üncü Daire de bugün AYM’nin verdiği bu kararın hukuki bir değerinin olmadığını söyledi. Bir de kararın jüristokratik olduğu yazılmış. Kararda eğer jüristokratik bir karar aranıyorsa ya da böyle bir karar arıyorlarsa verdikleri tüm hukuk dışı kararlara geriye dönüp baktıklarında nerede bu hukuksuzluğun olduğunu çok iyi göreceklerdir. Az ötemizde günlerdir aylardır süren bir başka hukuksuzluk örneğini bu vesileyle hatırlatalım. O da Kobanê Kumpas Davası. O da seçilmiş, seçilmişken tutuklanmış dokunulmazlığı gasp edilmiş, ‘Anayasaya aykırı ama evet’ diyen zihniyette bugün ortaya çıkan tablonun aynı zamanda sorumlusu. İşte bu hukuksuzluklara bakınca neden böyle bir noktaya geldiğimizi görmek mümkün. İktidarın siyaseten baş edemediği Türkiye’de on yıllardır süren tüm iktidarların nasiplendiği, bugün bazılarının isimlerini dahi hatırlanmadığı iktidarlar ve siyasi partilerden bahsedelim, alt edemedikleri her siyasetçiyi hapsetmekle bu işin varacağı nokta fili hukuksuzluk düzenin geçileceğinin ilanıdır.”
İKTİDAR LEHİNE KARARLAR ALINIYOR
Biz de bu kararı tıpkı Yargıtay’ın AYM’ye söylediği cümlelerle karşılıyoruz. Madem öyle bizim için bu kararın hukuku değeri yoktur, bu bir yargı skandalıdır. Artık hangisine nasıl darbe tanımlaması yapacağımızı şaşırır hale geldik. Siz şaşırarak hukuki bir düzene geçmek hukuki bir karar almak konusunda hiçbir gayrette bulunmuyorsunuz. Yine yargı darbe üstüne darbe yapıyor hukuk da infaz ediliyor artık, AYM’nin tanınmaması Anayasanın tanınmaması anlamına geliyor. Aslında hukuken söylenecek söz yok, aslında yaşanan her şey siyasi bir şekilde maksatlı kasıtlı ve iktidarın lehine kararlar doğrultusunda alınıyor ve uygulanıyor.
SİYASİ PARTİLERE ÇAĞRI
Bu vesile ile şu çağrıyı yapmak isteriz DEM Parti olarak. Bu mesele sadece Can Atalay meselesi değildir. Bu tarihte pek çok örneği ile deneyimlenmiştir. Can Atalay seçilmiş dokunulmazlığı olan, TBMM üyesi olan bir milletvekilidir. Bu siyasi iktidarın meclis üyelerine bir bakışın da göstergesidir. Tekrar eden bir bakışın göstergesidir. Yargının bu şekle gelmesine meclis üyelerinin bu şekilde kararla meclise girişlerini engellemesine ve hapsedilmesine yasamanın izin vermemesi gerekir. Hiç bir siyasi parti burada sorumluluk almadan, net bir pozisyon almadan hukuka adalete, demokrasiye temel haklara ve insan haklarına dair bir pozisyon almadan durmamalıdır. Biz tüm siyasi partilere bu konuda çağrı yapıyoruz. Bu mesele yalnızca Can Atalay meselesi değildir. Bugün Can Atalay’a yaşatılanlar yarın başka partilerin üyelerine vekillerine yaşatılabilir. Çünkü hukuksuzluk adaletsizlik yalnızca Kürtlere, demokratlara, sosyalistlere yapılmıyor artık sınır tanımaz bir hukuksuzluk ve adaletsizlik ile karşı karşıyayız. Hep birlikte buna dur demeli ve hep birlikte buna karşı dayanışmalıyız. Hukuk adına insan hakları adına dayanışmanın zamanı olduğunu tekrar belirtiyoruz. “