İZMİR - İktidarın “işçiye düşman sermayeye dost bir süreç” işlettiğini söyleyen TÖP Sözcüler Kurulu üyesi Juliana Gözen, 2023’te başlayan işçi direnişlerinin 2024’te de süreceğine işaret etti.
İktidarın uyguladı ekonomi, siyasal ve toplumsal politikalar, Türkiye ve Kurdistan halklarını yoksulluğa, işsizliğe ve savaşa mahkum ederken, işsizliğin, yoksulluğun kalıcılaştığı bir yılı daha geride bıraktık. Halklara savaş, işçilere yoksulluk dayatan iktidar toplum üzerindeki zor gücünü her hak arayışında hissettirdi. Yıl içinde sendikaya üye olan işçiden, maaşının artmasını isteyen işçiye kadar emekçiler, geniş bir saldırı ile karşı karşıya kalırken, açıklanan 12'inci Kalkınma Planı, Orta Vadeli Plan, asgari ücret ve 2024 bütçesi işçiye daha kötü koşullar olarak geri dönüşün sinyalini verdi.
Yıl içinde Özak'tan Agrobay'a, Trendyol'dan Asır Plast'a kadar hakları için direnen işçiler karşısında patronla birlikte iktidarı ve kolluk gücünü de gördü. Yasaklanan eylemler, işçilerin gözaltına alınması bir yana madenden metale, inşaattan depolara kadar direnen işçilerde haklarını kazandı.
'HAKLAR TIRPANLANACAK'
Toplumsal Özgürlük Partisi (TÖP) Sözcüler Kurulu üyesi Juliana Gözen ile 2023'ün işçi sınıfı için nasıl geçtiğini ve yeni yılda neler olabileceğini konuştuk. Sadece son 3-4 ayda yaşananların bile bir yılı özetlediğini kaydeden Gözen, iktidarın kurmak istediği faşist rejimin oluşmaya başladığı ve süreklileşen bir saldırı sürecinin yaşandığına dikkati çekti. 17 bin TL olarak açıklanan asgari ücretin bile toplama reva görüleni ortaya çıkardığını belirten Gözen, "Cumhurbaşkanı Erdoğan 'Halkımızı enflasyona ezdirmedik' diyerek bunu bir müjde olarak açıkladı. İktidar kurmak istediği rejimde işçiye düşman sermayeye dost bir süreç işletiyor. Seçimden hemen sonra açıklanan Orta Vadeli Plan'da bir süredir yaşanılan döviz sıkıntısını uluslararası sermayeden alabileceği taahhüt edildi. İnşaat ekonomisinden ihracata doğru yaşanan bu kayışta işçilere kölece çalışma koşulları, hakların kullanılamaması ya da var olan ücretlerin baskılanması olarak yansıdı ve yansıyacak. Bu planla uluslararası sermayeye 'En ucuz emek bizim ülkemizde, gelin burada üretin' denilmiş oldu. Bu da işçinin bütün haklarının tırpanlanması anlamına geliyor" dedi.
DEVLET-PATRON ORTAKLIĞI
Uzun süredir yaşanan bu durum direnişinin beraberinde direnişi de getirdiğini vurgulayan Gözen, devam eden Özak ve Burda Bebek eylemlerinin yanı sıra yıl içerisindeki Trendyol ve bir dizi direnişte işçilerin hem sisteme hem de patrona karşı mücadele ettiğini aktardı. Bunun en önemli örneğinin Riha'da yaşandığını kaydeden Gözen, "Özak patronu ve işçisi arasında süre gelen direnişin içinde Özak patronunun talimatıyla aynı gün eylem yasağı çıkaran valiliği görüyoruz. Antep'te Şireci işçilerinin ücretlerin arttırılmasına yönelik başlayan direniş, belediye başkanı Fatma Şahin'i dahi patronu korumaya kadar götürdü. Şireci işçileri kazandı ama aynı zamanda devlet ve patronların bu işbirliğinin korkusu da bu direnişlerin çok hızlı yayılabilmesi. Çünkü Şireci işçilerinin yaşadığı bütün sorunlar Özak işçisinin, metal işçisinin sorunu. Süregelen direnişlerde bundan sonra patrona dost olan yönelim kalıcılaşıyor. İktidar bu rejimin devamını sağlayabilmek için bunu uygulamak zorunda. Dolayısıyla bundan sonra başlayacak bütün direnişlerde sadece patrona karşı mücadele etmeyecekler. Onunla kol kola olan iktidarın ideolojik ve fiziksel bütün güçlerini karşında bulmuş olacaksın" diye belirtti.
'2024 DİRENİŞLE GEÇECEK'
İşçi sınıfına karşı sermayenin bir sınıf olarak hareket ettiğini dile getiren Gözen, 2024'te de mücadele dolu bir yıl beklediğini söyledi. İktidarın kendisine biat eden bir işçi sınıfı yaratmak istemesinin bunda etkili olacağını belirten Gözen, "12'nci Kalkınma Planını ile tüm sosyal güvenlik haklarımızın piyasalaşacağı bir durum yaşadık. Bütçe görüşmelerinde sarayın bir günlük harcaması 33 milyon olarak belirlenirken işçiye 17 bin TL reva görüyorlar. Ya da patronların Kurumlar Vergisi'ni kaldırıyor. Buradan alınacak tutar 2 trilyonun üstünde bir rakam. Sınıfı belli olan iktidar, bundan sonra fabrikalarda ücretleri baskılayacak, işten çıkarmaları arttıracak. Satın aldığı sendikayı sana dayatacak. Sendika değiştirmek istediğinde karşında askeri, polisi, patronu bulacaksın. İşçi açısından ya o kölece koşullara biat edeceksin ya da onuruna sahip çıkıp insanca yaşamak isteyeceksin. Bunu istersen de yolun direnişten geçecek" ifadelerini kullandı.
'BİZE ÇOK İŞ DÜŞÜYOR'
Umudun, öncülüğünü işçilerin yürüttüğü direnişler ve bunun etrafında kenetlenmekten geçtiğinin altını çizen Gözen, şöyle devam etti: “Umut hayal ürünü değil ayakları yere sağlam basan bir zeminden şekilleniyor. O yüzden 2024 sert geçecek ama direnişlerin birbirine güven vereceği ve kazanımla sonuçlanabilecek bir yola da açık olacak. Burada sol-sosyalist harekete de çok büyük görevler düşüyor. Fabrikalarda işçi sınıfının direnişini büyütmek sosyalistlerin sorumluğuna kalmış durumda. Çünkü devlet mevcut sendikaların içerisini çeşitli yollarla boşaltıyor. Yani daha çok bağımsız ve mücadeleci sendikaların kazanım sağlayabileceği bir süreç başlıyor. İktidar bu kadar sınıfını belli etmişken bir işçinin yaşayabilmesi için taleplerini dillendirdiğinde o talepler örgütlenme ile bulaşabilir. Fakat bunları söylemekte zayıf kaldığımız bir durum var. Seçimler sonrasında hızlanan faşist kurumsallaşma süreci oldu. Gücümüze, sayımıza bakmadan bugün Asır Plast'tan Özak'a kadar işçilerin yanında olmak ve aynı zamanda gerilimleri artacak sürece hazırlıklı olmamız gerekiyor. Bu aynı zamanda gücümüzün sınırlarını hızlı bir şekilde aşabilir."
MA / Tolga Güney