İSTANBUL – Baskı ve savaş politikalarına itiraz edip barışı savunanlar Adalet Nöbeti’nde bir araya geldi. Bütün dünya halkları gibi “özgür ve onurlu bir yaşam” istediklerini belirten eylemciler, bunun yolunu açacak kişi olan Abdullah Öcalan özgürlüğüne kavuşmadan eylemlerinden vazgeçemeyeceklerini dile getirdi.
İmralı F Tipi Yüksek Güvenlikli Cezaevinde tecrit altında tutulan PKK Lideri Abdullah Öcalan’dan 34 aydır hiçbir şekilde haber alınamıyor. Bu durama karşı “Abdullah Öcalan’a özgürlük, Kürt sorununa çözüm” talebiyle uluslararası düzeyde başlatılan kampanya kapsamında Türkiye ve Kürdistan cezaevlerindeki siyasi tutsakların 27 Kasım’da başlattıkları dönüşümlü açlık grevi eylemi 35’nci gününe ulaştı.
Yine tutsak aileleri tarafından kampanyaya destek için Wan, Amed, Adana, Mersin ve İstanbul’da başlatılan Adalet Nöbeti eylemlerine son olarak İzmir de katıldı.
İstanbul’da, Marmara Tutuklu Aileleri ile Yardımlaşma Derneği (MATUYAY-DER) öncülüğünde 19’uncu gününde sürdürülen Adalet Nöbeti’ne her gün yeni kişiler katılıyor. Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Esenler İlçe Örgütü binasında devam eden eylem, 15 gün arayla partinin diğer ilçe örgütlerine taşınacak.
Adalet Nöbeti’ne katılan eylemciler, Kürt sorununun demokratik çözümü konusunda rolüne dikkat çektikleri Abdullah Öcalan’ın özgürlüğünü istedi.
Başladığı günden bu yana Adalet Nöbeti’ndeki yerini alan eylemcilerden biri Fince Akman. 90’lı yıllarda devletin koruculuk dayatmasına karşı binlerce Kürt aile göç etmek zorunda kaldı. Daha önce yaşadıkları Mêrdîn’den İstanbul’a göçen Fince Akman ve ailesi de bunlardan biri.
Kürt halkı olarak maruz kaldıkları baskı ve hak ihlallerine karşı yıllardır mücadele verdiğini anlatan Fince Akman, geçmişte katıldığı eylem ve etkinleri dile getirip, tutsakları cezaevlerinde başlattığı açlık grevi eylemine destek vermek için bugün de Adalet Nöbetindeki yerini aldığını ifade etti.
Her sabah erkenden uyanıp, bazen kahvaltı etmeden yola çıktığını anlatan Akman, “Gelinceye kadar birçok kez aktarma yapmama rağmen hiçbir yorgunluk hissetmiyorum. Partinin kapısına geldiğim an içimde büyü umut oluyor. Bugün 19 gündür burada oturuyoruz. Tutsak yakınlarıyla birlikte çocuklarımız için bir mücadele yürütüyoruz. Gün içerisinde birçok kişi çocuklarıyla, aileleriyle birlikte bizi ziyaret ediyor, bu bizi çok mutlu ediyor. Cezaevindeki çocuklarımızdan ve İmralı'dan bir cevap bekliyoruz. Çocuklarımız Abdullah Öcalan'dan haber alınması için açlık grevlerine girdi. Haber alamadıkları takdirde ölüm orucuna başlayacaklarını belirtiyorlar. Bizde bu durumdan çok endişe duyuyoruz ve çocuklarımız kaybetmek istemiyoruz” diye belirtti.
ONURLU BİR BARIŞ MÜCADELESİ
Bedlîs’n Xîzan (Hizan) ilçesine bağlı Tasu köyünden devletin baskıları sonucu 1993 yılında İstanbul’a göç etmek zorunda kaldıklarını belirten Fatma Yılmaz (58) da, o günden bu yana adalet mücadelesi sürdürdüğünü söyledi.
“Devlet köyümüzü yaktı, bu yüzden İstanbul'a göç ettik” diyen Yılmaz, 30 senedir onurlu bir barış için mücadele ettiğini ifade etti. Devletin savaş politikalarına karşı barış talebini yükseltmek için Adalet Nöbeti eylemine başladığını belirten Yılmaz, aynı zamanda Barış Anneleri İnisiyatifi’nde yer aldığını söyledi. Yılmaz, “Savaş istemiyoruz bu yüzden burada nöbet eylemine başladık. Biz de Kürt halk önderi Abdullah Öcalan'dan haber alınmasını istiyoruz. Çocuklarımız da bunun için açlık grevine girdi. Eğer sonuç vermezse bu eylemimizi sokaklara taşıyacağız. Bu süreç hepimiz için önemlidir. Devletin artık savaş politikalarını bırakması gerekiyor. Biz mücadelemizi sürmeye devam edeceğiz sonuna kadar çocuklarımızın ve önderliğimizin arkasındayız” ifadelerini kullandı.
‘DEVLET KIZIMA DAĞIN YOLUNU GÖSTERDİ’
Qers (Kars)’tan ekonomik nedenlerden dolayı 1991 yılında önce İzmir’e, sonra İstanbul'a göç eden Birgül Uşar (52) ise, dört çocuğu olduğunu söyledi. Çocuklarından birinin Colemerg’in (Hakkari) Kazan Vadisi’nde 22 Ekim 2011’de yaşamını yitiren 36 HPG’li ve YJA STAR’lıdan biri olan Ebru Muhikancı (Eylem Ararat) olduğunu belirten Uşar, kızının mücadelesini Barış Annesi olarak sürdürmeye devam ettiğini söyledi. Kızının Kars Kafkas Üniversitesi’nde okurken PKK’ye katıldığını aktaran Uşar, “Kızım Kafkas Üniversitesi Öğrenci Derneği başkanı iken katılım yaptı. Kars’ta gözaltında alındı ve bir buçuk ay tutuklu kaldı daha sonra tahliye edildi. Yargılaması devam ederken de sürekli polis tacizi ve baskısına maruz kalıyordu. Birkaç kez devlet yetkilileri okuldayken kızımın yolunu kesip ‘sen teröristsin, daha dağa gitmedin mi?’ diyerek dağın yolunu gösterdiler. Devlet dağın yolunu kızıma gösterdi. Kızım 2008’de gitti. 2011 yılında ise 36 arkadaşıyla birlikte AKP iktidarının kimyasal silah kullanması sonucu Colemerg’de katledildi” dedi.
‘EZİLEN HALKLARIN ÇOCUKLARI BEDEL ÖDÜYOR’
Çocuklarının daha güzel bir geleceğe sahip olması için mücadele ettiklerini ifade eden Uşar, “Biz özgürlük dedikçe onlar savaş diyor, biz savaşa karşı barış demeye devam edeceğiz. Bu sorun savaşla çözülmeyecek. Biz ne Kürt ne de Türk halkının çocuklarının ölmesini istemiyoruz. Bütün annelerin gözyaşı aynıdır hiçbir anne ağlamasın. Çünkü ezilen halkın çocukları bedel ödüyor. Şu ana kadar hiçbir iktidar sahibinin Cumhurbaşkanı, Başbakan, yada askeri bir yetkilinin çocukları askerde öldüğünü duydunuz mu, hepsi bedelli yapıyor. Askeri politikalarla hiçbir sorunu çözemezler. Neyi kimden koruyorlar, kimi kimi ne için öldürüyor? Hep ölen yoksulun çocuğudur. Biz artık kimsenin ölmesini istemiyoruz. Savaşa karşı barışı savunmaya devam edeceğiz” diye konuştu.
‘BİZ DE TECRİT ALTINDAYIZ’
Barış Anneleri İnisiyatifi’nden Çiçek Çakar da, Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Eşbaşkanı Leyla Güven öncülüğünde 2018 yılında başlatılan ve cezaevlerine yayılan açlık grevine destek sunmak için o dönem katıldığını belirtti. Çakar, “Biz Sayın Öcalan’ın özgürlüğü için buradayız” dedi.
Geçmişte olduğu gibi bugünde barış için mücadele edeceklerinin altını çizen Çakar, Abdullah Öcalan üzerindeki tecrit kalkmadığı sürece eylemlerinden vazgeçemeyeceklerini vurguladı. Yaklaşık üç yıldır Abdullah Öcalan’la hiçbir görüşmenin yapılmadığını belirten Çakar, “Bizde tecrit altındayız. Cezaevlerindeki çocuklarımızı açlık grevine girdiği için bir kadın, anne, bir yoldaş gibi bu mücadeleye katkı sunmak istiyoruz” şeklinde konuştu.
‘ABDULLAH ÖCALAN’LA ÇÖZÜM MASASI KURULSUN’
Bir anne ve kadın olarak Abdullah Öcalan’a borçlu olduklarını dile getiren Çakar, şunları söyledi: “Sayın Öcalan, Kürt kadınlarına kadın haklarını ve kadına verilmesi gereken değeri gösterdi. Sadece bize değil, bütün kadınlara gösterdi diye düşünüyorum. Gerekirse sokakta, gerekirse şehir şehir, ülke ülke alanlara çıkarak mücadelemizi sürdüreceğiz. Şu aşamada cezaevlerindeki tutsaklara destek sunmak amacıyla Adalet Nöbeti tutuyoruz. Bütün annelerin imkan dahilinde dayanışma göstermesini bekliyorum. Cezaevlerinden cenazeler gelmesin. Savaş sürse de biz barış için, haklarımız için mücadele edeceğiz. Abdullah Öcalan’la barış masası kurulmazsa ve Kürt halkının hakları verilmezse barış sağlanmaz. Biz Kürt anneleri barış dedikçe, çocuklarımızın parçalarını topluyoruz, barış dedikçe çocuklarımızın cenazelerini zindanlardan topluyoruz. Yeter artık annelerin gözyaşı akmasın. Bir an önce Abdullah Öcalan'dan haber alınmasını istiyoruz.”
‘ASKER ÖLÜMLERİNİN NEDENİ TECRİTTİR’
İstanbul’daki Adalet nöbetlerini başladığı günden beri her gün ziyaret eden Rawşan Döner (57), hastalandığı gün bile hastane dönüşü nöbet eylemini ziyarete geldiğini söyledi. Adalet nöbeti eyleminin önemli olduğunu ve bütün Kürtlerin buna destek sunması gerektiğini dile getiren Döner, “Kürt halkı çok mazlum bir halktır ve haklıdır. Bu ülkeye demokrasi ve adalet gelmesini istiyorum. Adalet bütün halklar için ekmek, su kadar ihtiyaçtır. Sayın Öcalan üzerinde bir tecrit var. 34 aydır hiçbir haber alınamıyor. Bu tecrit politikaları sadece ona uygulanan bir şey değil, bütün Türkiye halkları üzerinde uygulanıyor. Eğer bu gün 12 asker ölüyorsa ve birçoğu kayıp ise sebebi Abdullah Öcalan üzerindeki tecrittir. Bu ülkeyi yönetenler, başta cumhurbaşkanı, ‘sanatçıyım, edebiyatçıyım, hak savunucusuyum’ diyen kim varsa bu soruna bir siyasi çözüm bulsunlar. Bütün dünya halkları gibi, onurlu ve özgür bir yaşam istiyoruz, demokrasi ve adalet istiyoruz. Sayın Abdullah Öcalan bu sorunu ‘Bir hafta çözeceğim’ diyor. Neden 34 aydır hiç kimse ondan haber alamıyor? Neden bir çözüm masası kurulmuyor? Bu savaş bitsin ne Türklerin çocuğu, ne de Kürtlerin çocuğu ölmesin" dedi.
MA/ Esra Solin Dal