İSTANBUL - Açlık grevindeki tutsakların taleplerinin karşılanması gerektiğini belirten Doç. Dr. Murat Ekmez, “Kamuoyu, siyasi partiler ve demokratik kitle örgütleri, işkenceye dönüşmüş olan tecrit uygulamasına karşı çıkması gerekiyor” dedi.
İmralı F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Cezaevi'nde tecrit altında tutulan ve 34 aydır kendisinden haber alınamayan PKK Lideri Abdullah Öcalan'ın fiziki özgürlüğünün sağlanması talebiyle cezaevlerinde 27 Kasım’da başlatılan süreli dönüşümlü açlık grevi eylemi 34’üncü gününde devam ediyor. Tutsaklar, "Abdullah Öcalan'a özgürlük, Kürt sorununa siyasi çözüm" kampanyası kapsamında başlattıkları açlık grevi eylemini talepleri karşılanıncaya kadar sürdüreceğinin mesajını verirken, İstanbul Tabip Odası (İTO) İnsan Hakları Komisyonu üyesi Doç. Dr. Murat Ekmez, açlık grevlerine devam eden tutsakların sağlık durumuna ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Doç. Dr. Murat Ekmez
Açlık grevlerinin Türkiye'de “rutin” hale geldiğini ifade eden Ekmez, şu anki açlık grevinin nedeninin tecridi kırmaya yönelik olduğunu söyledi. Ekmez, “Marmara Bölgesi’nde 160 mahpustan bahsediliyor. Muhtemelen bu rakam Türkiye genelinde binleri buluyor. Mahpusların sağlık durumları ile ilgili olarak biz de sağlık meslek örgütleri olarak kaygı taşıyoruz. Bu açlık grevine giren mahpusların birçoğu uzun süredir yaşamını cezaevinde yürüten mahpuslar. Yaşı ileri olan mahpusların açlık grevine girdiğini görüyoruz. Bu hem hayati risk açısından hem de kalıcı hasarlar açısından riskler barındırıyor. Kamuoyunun da böyle yaklaşması gerekiyor” şeklinde konuştu.
‘TECRİT İŞKENCE YÖNTEMİDİR’
Tecrit denildiğinde akla ilk olarak İmralı ada hapishanesinin geldiğini belirten Ekmez, İmralı’da yaşananların birçok şeyi etkilediğini ve bazılarının yaşamlarına “mal” olduğunu kaydetti. Tecridin bir “işkence” yönetimi olduğunu vurgulayan Ekmez, Türkiye'nin tecridi ısrarla sürdürdüğünü dile getirdi. Tecridin Türkiye hukukuna ve uluslararası hukuka aykırı olduğunu sözlerine ekleyen Ekmez, “Tecrit açlık grevine giren mahpusların da ifade ettiği gibi Kürt sorunu önünde bir engel teşkil ediyor” dedi. Öcalan’ın aile ve avukatlarıyla görüştürülmediğini ifade eden Ekmez, devamla şunları kaydetti: “Bunun özel bir sebebi var. Bu özel sebebin de özellikle mahpuslar, Kürt sorununda çözümün gelişmemesi olduğunu ifade ediyor. O yüzden bu talep sadece mahpusların talebi değil.”
‘MAHPUSLARIN TALEPLERİNE KULAK VERİLMELİ’
Açlık grevlerinin Türkiye'de bulunan tutsakların bir “çığlık” atma biçimi olduğunu belirten Ekmez, “Biz bu açlık grevinde yine mahpuslar adına kaygı taşıyoruz. O yüzden Adalet Bakanlığı’nın ve devletin mahpuslara dönük tutumunun iyi niyetli olması gerekiyor. Yaşam haklarını koruyacak şekilde bu durumu çözmesi gerekiyor. Ayrıca mahpuslara açlık grevi boyunca açlık grevini sürdürmeleri için gerekli maddelerin verilmesi ve bıraktıklarında almaları gereken gıdaların verilmesi gerekiyor. Bunun dışında Türkiye’deki kamuoyunun, muhalefet partilerinin ve diğer demokratik kitle örgütlerinin açlık grevlerinin bitmesi için mahpusların taleplerine kulak vermesi gerektiğini düşünüyoruz” diye konuştu.
AÇLIK GREVLERİ VE CEZAEVİ KOŞULLARI
Geçmiş açlık grevlerinde kötü sonuçlarla karşılaştıklarını söyleyen Ekmez, bazı tutsakların yaşamını yitirdiği, kalıcı hastalıklara yakalandıklarını ve sinir sistemlerinde sağlık sorunları meydana geldiğini ifade etti. Ekmez, “Bazı mahpusların sindirim sistemlerinde açlık grevi sonrasında birçok ciddi bozukluklar olduğunu gördük. Normalde de yeterince beslenemeyen bir topluluktan bahsediyoruz. Türkiye'deki hapishaneler, insanların yeterince sağlıklı ve nitelikli gıdaya ulaşamadığı yerler, güneşe ulaşamadığı yerler. Hapishanelerde insanlar hekime ulaşmakta zorluklar yaşıyor. Yani insanlar zaten sağlıklı olmayan bedenlerle açlık grevini sürdürüyor. Bu nedenle biz sokaktaki herhangi bir insandan daha ağır nedenler olabilecek bir durumdan bahsediyoruz. Dışardaki insanın açlık grevi ile içerdeki insanın açlık grevine girmesinin arasında fark var” ifadelerini kullandı.
‘TECRİDE KARŞI ÇIKMAK GEREKİYOR’
Ekmez, sözlerini şöyle sürdürdü: “Türkiye kamuoyunun, siyasal partilerin ve demokratik kitle örgütlerinin işkenceye dönüşmüş olan tecrit uygulamasına karşı çıkması gerekiyor. Bunun yanında mahpusların yaşamlarına, sağlık risklerine ve kalıcı hasarlara neden olmaması için yetkililerin açlık grevlerini bırakmalarını sağlayacak pratikler içinde bulunması gerekiyor.”
MA / Ömer İbrahimoğlu