ANKARA - Toplumun tüm muhalif kesimleri üzerinde büyük bir baskı aracına dönüşen yargı sistemi, 2023 yılında AKP-MHP’nin en kullanışlı aparatı oldu ve yıl boyu iktidarın hukuk bürosu gibi hareket etti.
Kürtler başta olmak üzere Türkiye’deki muhalif kesimler, Cumhuriyet’in ikinci yüzyılına AKP’nin adeta kendisine bağlı bir hukuk bürosuna dönüştürdüğü yargının kıskacında girdi. Demokrasi vaadi, ekonomik refah, sivil ve darbeden arındırılmış bir Anayasa söylemiyle iktidara gelen AKP, cumhuriyetin 100’üncü yılında ülkeyi tecrit altında bıraktığı büyük bir cezaevine dönüştürdü. Kuruluşundan bugüne başa gelen her iktidar gibi AKP de “Kürt anasını görmesin” anlayışıyla, yargıyı Kürtler üzerinde Demokles’in Kılıcı olarak kullandı. Bu durum, PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın uluslararası komployla getirildiği İmralı Adası’nda 25 yıldır uygulanan tecrit sistemiyle Türkiye’nin tamamına sirayet etti. “Öcalan yararlanmasın” diye dizayn edilen yasalar, yargı sisteminin temelini oluşturdu.
İmralı Adası’nda 25 Mart 2021’de devreye konulan haber alınamama halinin 2023 yılı boyunca da sürdürüldü ve ağır tecrit koşulları ülkenin tamamına yayıldı. İmralı Ada Cezaevi’nin kendisi, ilk günden bu yana isimleri değişse de iktidar partilerince hayata geçirilmek istenen politikaların başat uygulama merkezi olarak seçildi. Nitekim 2023 yılı, 2015 ve sonrasında daha da derinleştirilen tecrit koşulları tartışmalarıyla geride kaldığı bir yıl olsa da bu tecrit koşullarının son bulması amacıyla başlatılan açlık grevleri direnişlerinin süre geldiği ve bu direnişle geride kalan bir yıl oldu.
YARGININ SİYASİ TESCİL YILI
Geçtiğimiz yıllara oranla 2023 yılı yargının iktidarın hakimiyetine girmesinin tescillendiği yıl oldu. 2023 yılı, uyulmayan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) ve Anayasa Mahkemesi (AYM) kararları, binlerce siyasetçinin tutsaklık halinin sürdürülmesi, iktidar cephesindeki çekişmelerin yargıya yansıdığı bir dönem olarak tarihe geçen bir yıl oldu. “Siyasallaştığı tescillenen yargı” tarafından alınan kararlar, toplum üzerinde baskı aracına dönüşürken, özellikle basın ve ifade özgürlüğü alanı başta olmak üzere gösterilen karşı koyuş, iktidarın bu alandaki hedeflerinin sonuca ulaşmadığını ortaya koydu.
YARGININ SİYASALLAŞMA SÜRECİ
Türkiye yargısının siyasallaşma sürecinin en belirgin hali, 2023 yılında da Anayasası’nın ve bağlı uluslararası sözleşmelerin gereğinin yapılmadığı, PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın 24 yılı geride bırakan ağır tecrit koşullarında tutulduğu İmralı Adası’nda vücut buldu. Abdullah Öcalan ve İmralı’da tutulan diğer 3 tutsağın aileleriyle görüşme hakları, “disiplin cezaları” öne sürülerek engellenmesi, geride kalan 2023 yılında da devam etti. Önceki yıllarda olduğu, cezaevi ve savcılık idaresince Abdullah Öcalan ve İmralı Ada Cezaevi’ndeki diğer tutsaklarla ilgili “disiplin cezası” adı altında çeşitli gerekçelerle verilen kararlarla avukatları başta olmak üzere aileleri ve diğer görüşçüleri ile görüşme hakları gibi temel haklardan dahi mahrum bırakıldı. Verilen bu “disiplin cezalarının” gerekçeleri ve dosya numaraları da yapılan tüm başvurulara ve itirazları rağmen avukatlarıyla paylaşılmadı.
KOBANÊ DAVASI TARİHE GEÇTİ
DAİŞ’in Kobanê’ye yönelik saldırılarına karşı 6-8 Ekim 2014 tarihinde gerçekleşen eylemler gerekçe gösterilerek dönemin Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanları Figen Yüksekdağ ve Selahattin Demirtaş’ın da aralarında bulunduğu Merkez Yürütme Kurulu üyelerinin tamamının bulunduğu 18'i tutsak 108 kişi hakkında açılan davanın yargılaması, 2023 yılında da kesintisiz olarak sürdü. Kamuoyunda "Kobanê Davası" olarak bilinen ve ilk duruşması Nisan 2021 yılında başlayan dava, 2023 yılının başında iki hafta kesintisiz duruşma periyotları ve mütalaanın açıklanmasının ardından adli tatile rağmen her gün görülecek şekilde sürdürüldü.
Yargılanan siyasetçilerin ve müdafi avukatlarının neredeyse tüm taleplerinin reddedildiği duruşmalarda, siyasetçilerin siyasi faaliyetlerinin suçlama konusu yapılarak son savunmalarının alınmaya başlandığı bir yıl oldu. Tam olarak 5 bin 267 sayfadan oluşan mütalaada iddia makamı, siyasetçilerin 29 ayrı suçlamayla 38'er kez ağırlaştırılmış müebbet ve 19 bin 680'er yıl hapis ile cezalandırılmasını talep etti. Mütalaada talep edilen hapis cezası, Türkiye tarihinde bir siyasi davada yargılanan siyasetçiler hakkında istenen fazla hapis cezası olarak da tarihe geçti. Dava, tutsak siyasetçilerin esasa dair savunmalarıyla devam ederken, yargılamanın yeni yılın başında sonuçlanması bekleniyor.
UYGULANMAYAN AİHM KARARLARI
2023, mevcut yargı sistemi içerisindeki siyasallaşma, Türkiye’nin taraf olduğu başta uluslararası sözleşmeler ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nce alınan ihlal kararlarının da tanınmadığı bir yıl olarak geride kaldı. AİHM, Şubat 2023’te aralarında Selahattin Demirtaş’ın da olduğu HDP'li 40 milletvekilinin dokunulmazlığının kaldırılarak, ardından birçok ismin tutuklanıp yargılanmalarıyla ilgili olarak ihlal kararı verdi. AİHM, 6 Haziran 2023 tarihinde ise Demirtaş ve Yüksekdağ'ın avukatları tarafından yapılan başvuruda başvurucuları haklı bularak ihlal kararı verdi. Demirtaş ve Yüksekdağ'ın iç hukukta tutukluluklarına itiraz etmek için etkili bir yardım alamadıkları gerekçesiyle yaptığı başvuruyu karara bağlayan AİHM, Türkiye'nin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ni (AİHS) ihlal ettiğine hükmetti.
AİHM Büyük Daire, 11 Temmuz 2022’de Osman Kavala davasıyla ilgili de nihai kararını açıkladı. Daha önce verilen ihlal kararının tekrarlandığı karara rağmen Türkiye, geride kalan 2023 yılında da bu ihlalin giderilmesine dair bir adım atmadı. Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi'nin 2 Şubat 2022 tarihinde başlattığı ihlal prosedürü kapsamında açıklanan kararda, Türkiye’nin AİHM kararlarına ilişkin yükümlülüklerini yerine getirmediği sonucu yer almış olması ve neredeyse iki yıla yakın süre geçmiş olmasına rağmen bu konu da sözleşmelere taraf ülke Türkiye tarafından tek bir adım atılmadı.
BAKANLAR KOMİTESİ’NİN KARARLARI
Avrupa Konseyi’nin icra organı olarak görev yapan Bakanlar Komitesi, 5-7 Aralık 2023 tarihlerinde yaptığı toplantılarda, daha önce AİHM tarafından haklarında ihlal kararı verilen ve ihlal kararlarının uygulanmamasını ele aldı. Komite, Osman Kavala ve Selahattin Demirtaş davalarında AİHM kararlarına uymayan Türkiye’ye bu kişilerin derhal serbest bırakılması çağrısında bulundu. Komite, Mart 2024’te yapılacak toplantıya kadar Ankara ile teknik temasın artırılmasını kararlaştırdı. Komite, ayrıca Hakimler ve Savcılar Kurulu’nun (HSK) yapısının evrensel standartlara uymadığını ve değiştirilmesi gerektiğini de yineledi.
Bakanlar Komitesi, dava sürecinde Türk ceza yargılama sisteminin istismar edildiği, Kavala’nın susturulmak için cezaevinde tutulduğu görüşlerine de yer verdi. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nden kaynaklanan haklarının ihlaline devam edildiği vurgulandı. Avrupa Parlamentosu Türkiye raportörü Nacho Sánchez Amor, Yargıtay’ın Gezi Parkı eylemleri nedeniyle yargılanan Osman Kavala ile ilgili kararı onamasına sert tepki gösterdi. Sánchez, AİHM ve Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’nin kararına uyulmamasını “tam bir felaket” olarak nitelendirdi. Türkiye ise 2023 yılında başta Demirtaş ve Kavala kararları olmak üzere AİHM’in bağlayıcılığını tanımamaya devam ediyor.
ANAYASA MAHKEMESİ VE YARGITAY KRİZİ
Kavala hakkında verilen ihlal kararının gereği Türkiye tarafından yerine getirilmezken, Gezi Parkı davasında tutuklu bulunan Can Atalay, 14 Mayıs 2023 Genel Seçimlerinde Türkiye İşçi Partisi’nden (TİP) Hatay Milletvekili seçilerek mazbatasını alsa da, tahliyesi gerçekleşmediği için Meclis’te yemin edemedi ve yasama faaliyetlerine başlayamadı. Yargıtay 3. Ceza Dairesi de 28 Eylül’de Osman Kavala’ya verilen ağırlaştırılmış müebbet hapis ile Can Atalay’ın da aralarında bulunduğu 4 sanığın 18’er yıl hapis cezalarını onama kararı verdi. Avukatlarının yaptığı başvuru sonucunda, AYM 25 Ekim 2023'te Can Atalay’ın bireysel başvurusunu değerlendirdi, "Seçilme ve siyasi faaliyette bulunma" ve "kişi hürriyeti ve güvenliği" hakkının ihlal edildiğine hükmetti. 50 bin lira manevi tazminat ödenmesine hükmeden AYM, ihlalin ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasına, yargılamada durma kararı verilmesine ve hükmün infazının durdurularak Atalay’ın tahliye edilmesine karar verdi. Ancak İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından tahliye kararı verilmeden dosyanın Yargıtay’a gönderilmesi tartışmalara başka bir boyut kazandırdı.
İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi, gerekçesinde 25 Nisan 2022 tarihli kararla Can Atalay’ın 18 yıl hapis cezasına çarptırıldığını, yapılan istinaf başvurusunun esastan reddedildiğini ve diğer dava süreçleri hatırlatarak, AYM’nin 25 Ekim’de aldığı hak ihlalleri kararının yerel mahkeme kararına ilişkin olmadığını savundu.
ANAYASAL DÜZENİ DEĞİŞTİRME TEŞEBBÜSÜ
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, 3 Kasım'da Anayasa Mahkemesi’nin Can Atalay hakkında ihlal kararı vermesine ilişkin hazırladığı mütalaasını Yargıtay 3. Ceza Dairesi’ne gönderdi. 8 Kasım 2023’te ise Yargıtay 3. Ceza Dairesi, AYM'nin kararına "uymama" ve Can Atalay'ın serbest bırakılması yönünde oy kullanan Anayasa Mahkemesi üyeleri hakkında suç duyurusunda bulunulması kararı aldı. Karar, hukukçular, Türkiye Barolar Birliği, avukatlar ve siyasi partiler tarafından "Anayasal düzeni değiştirme teşebbüsü" ve "Hukuk devletine yapılmış bir darbe" olarak değerlendirerek tepkiyle karşıladı.
TBB Başkanı Erinç Sağkan ve TBB Yönetim Kurulu üyeleri, Yargıtay Başkanı Mehmet Akarca, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Bekir Şahin, Yargıtay Genel Sekreteri Fevzi Yıldırım ile Hakimler ve Savcılar Kurulu Başkanvekili Mehmet Akif Ekinci'yi ziyaret ederek, AYM kararını uygulamayan Yargıtay 3. Ceza Dairesi Başkan ve üyeleri ile İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi heyeti hakkında gereğinin yapılması için başvuruda bulundu.
Birçok hukukçu, Yüce Divan sıfatıyla AYM'nin kendi üyelerini kendisinin yargılayabileceğini belirterek, Yargıtay'ın kendini AYM'nin yerine koyduğunu ve yetkisini aştığına dikkat çekti.
BAHÇELİ AYM’Yİ HEDEF GÖSTERDİ
Yargıtay’ın bu hamlesi iktidar paydaşları tarafından dahi tepki topladı. AKP’li eski milletvekili Şamil Tayyar, Yargıtay'ın kararını "siyasi muhtıra" olarak niteledi ve Yargıtay'ın Meclis’e ayar vermeye çalıştığını belirterek, kararı eleştirdi. Buna karşın AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, 10 Kasım’da Özbekistan ziyareti dönüşünde uçaktaki gazetecilere AYM’nin son zamanlarda birçok yanlış karar aldığını, Yargıtay'ın kararında bir yüksek mahkeme olarak AYM ile ilgili bir yaptırım ve Meclis’ten Can Atalay'ın vekilliğinin düşürülmesini talep ettiğini belirtti. Erdoğan, AKP içerisindeki kararı eleştiren kişileri de hedef aldı. İktidar ortağı MHP Lideri Devlet Bahçeli ise, “AYM yargıya parmak sallamaktadır. Nerede bir suçlu varsa, nerede ihanet eden varsa, kardeşliğimizi bozan varsa, AYM tarafından hak ihlali ile ödüllendirilmektedir. Sınır içinde ve sınır ötesinde başını ezdiklerimizin sırtını sıvazlayan AYM'dir" sözleriyle Yüksek Mahkemeyi hedef gösterdi.
FAİLİ MEÇHUL CİNAYETLER VE CEZASIZLIK
2023 yılı; Hizbulkontra, JİTEM, asker ve korucular tarafından özellikle 1990'lı yıllarda işlenen cinayet ve katliamlara dair açılan davaların, AKP tarafından inşa edilen yargı sistemiyle cezasızlıkla sonuçlandırıldığı bir yıl oldu. AKP’li Erdoğan, 2011 yılında Cumartesi Anneleri ile yaptığı görüşmenin ardından “Biz bu sürece, anneler ağlamasın diye başladık” açıklaması yaptı. Ancak Erdoğan’ın başında olduğu 21 yıllık AKP iktidarında, faili 1990’lı yıllarda gözaltında kaybedilen ve katledilenlerin faillerinin aklandığı, birçok faili meçhul cinayetin yaşandığı bir dönem oldu. 2023 yılı da benzer şekilde faili meçhul cinayetlerle ilgili açılan davaların cezasızlıkla sonuçlandığı bir yıl olarak geride kaldı.
VARTİNİS DAVASI VE MADIMAK KATLİAMI
Mûş’un Til (Korkut) ilçesine bağlı Vartinis (Altınova) beldesinde, 3 Ekim 1993 tarihinde evleri askerlerce ateşe verilen Öğüt ailesinden 9 kişi hayatını kaybetmesine dair Yargıtay’ın bozma kararı sonrası yeninden başlayan Vartinis Davası’nın 4 Aralık 2023’te görülen duruşmasında, Kırıkkale 1’inci Ağır Ceza Mahkemesi zaman aşımı tarihinin üzerinden 2 aylık bir süre geçtiğini belirterek, dava dosyanın düşürülmesine karar verdi.
Sêwas’ta 2 Temmuz 1993'te Madımak Oteli'nde 35 kişinin yakılarak katledilmesine dair başlatılan ve firari 3 sanık yönünden devam eden yargılama süreci de 14 Eylül 2023'teki karar duruşmasıyla sonlandırıldı. Ankara 1'inci Ağır Ceza Mahkemesi, uzun süredir gördüğü davayı yine benzer dosyalarda olduğu gibi “zaman aşımı” gerekçesiyle düşürdü. Davada tutuklu bulunan tek sanık Hayrettin Gül ise 6 Eylül 2023'te Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “özel af” yetkisini kullanmasıyla tahliye edildi.
KATİL OGÜN SAMAST SERBEST BIRAKILDI
Türkiye’deki cezasızlık pratiğine ilişkin bir örnek ise, Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink’in katili Ogün Samast’ın tahliye edilmesi oldu. Dink’i 19 Ocak 2007'de Genel Yayın Yönetmeni olduğu gazetenin Şişli'deki binası önünde katleden Ogün Samast, 15 Kasım 2023'te tahliye edildi. Üstelik Samast, yüzlerce tutuklunun yararlandırılmadığı “iyi hal” koşulları göz önünde bulundurularak tahliye edilmesi, AKP’nin cezasızlık politikalarının bir örneği olarak kayıtlara geçti.
BASIN ÖZGÜRLÜĞÜ HİÇE SAYILDI
AKP-MHP iktidarının toplumun tüm dinamikleri üzerindeki baskı ve sindirme politikaları gazeteciler üzerinde de uygulanmaya devam etti. AKP, Cumhuriyet’in en köklü krizi olan Kürt sorununun demokratik çözümüne dair tekçi rejimi sorunu, Kürt sorununda halkların taleplerini kamuoyuna yansıtan, çözümsüzlük anlayışını teşhir eden Kürt gazetecileri hedef almaya devam etti. 1 Aralık 2023 itibarıyla dünyada 521 tutuklu gazeteci bulunurken, bunlardan 43’ü Türkiye’de tutsak edilen Kürt gazeteciler oldu.
Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF), 2023 yılı basın özgürlüğü bilançosunda Kürt gazetecilere dönük Türk devlet baskısını “yıldırma amaçlı tutuklama” olarak tanımladı. Raporda, Kürt düşmanlığının haber alma özgürlüğünü de kapsadığı yer aldı. Avrupa Birliği üye devletleri ve günlük basın ve medya özgürlüklerini izleyen Medya Özgürlüğü Acil Müdahale'nin (MFRR) 2023 yılının ilk altı ayını değerlendiren Medya ve Basın Özgürlüğü İhlalleri İzleme Raporu’nda Türkiye’yi, Ukrayna ile birlikte kıtada en ağır basın özgürlüğü ihlallerinin var olduğu iki ülke biri olarak tanımlandı. Kürt gazeteciliğinin gözaltı ve tutuklama saldırılarıyla hedef alındığı 2023 yılında birçok gazeteci hakkında hukuksuz bir biçimde başlatılan “hakikati susturma” pratikleri tahliye ve beraat kararlarıyla sonuçlanırken, gazetecilere dönük her gün yeni bir yargı saldırısı gerçekleşti. Nitekim, Sincan Kadın Kapalı Cezaevi’nde tutuklu bulunan Dicle Fırat Gazeteciler Derneği Başkanı Dicle Müftüoğlu’nun ve daha birçok gazeteci hakkında asılsız iddialar nedeniyle tutsaklığı sürdürülüyor.
2023 yılında 84 gazeteci gözaltına alındı, 19 gazeteci tutuklandı. 1 gazeteci sınır dışı edildi, 1 gazetecinin ülkeye girişi engellendi. En az 10 gazeteci saldırıya maruz kaldı, bunun sonucunda en az 6 gazeteci yaralandı. 9 gazeteci tehdit edildi. 34 gazeteci hakkında soruşturma başlatıldı. 225 basın çalışanı hakkında açılan 85 davanın görülmesine devam edildi. Pek çok habere, internet sitesine ve sosyal medya hesabına mahkeme kararları ile erişim ve yayın yasağı getirildi. 3 bin 446 içeriğe ve 362 siteye erişim engellendi. Sosyal medya paylaşımları gerekçesiyle 4’ü çocuk, bin 731 kişi gözaltına alındı, 457 kişi tutuklandı, 29 kişi adli kontrol şartıyla serbest bırakıldı. Aynı dönemde ayrıca; 43 kanala idari para cezası, 38 kez program durdurma cezası ve 1 kanala 7 gün yayın durdurma cezası verildi. 1 yayınevine, 1 yapım şirketine, 1 gazete bürosuna kolluk kuvvetleri tarafından baskın düzenlendi. 8 kitap hakkında toplatma kararı, 2 çocuk kitabı hakkında ise sınırlama kararı verildi. 28 sanatçı haklarında açılan davalarda yargılandı.
YARGIDA RÜŞVET ÇARKI ORTAYA ÇIKTI
İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcısı İsmail Uçar, Hakimler ve Savcılar Kurulu'na (HSK) resmi yazı yazarak, İstanbul Adliyesi’nde gördüğü ve duyduğu bazı iddialara yer vererek, rüşvet çarkını anlattı. İsmail Uçar, yazısında yıllarca devletin içine yerleşen Gülen Cemaati’nin yargıya verdiği zararı anlatarak, "Azalan hakim-savcı sayısının ihtiyaca binaen hızla artırma yoluna gidilince yargı mensuplarındaki nitelik ister istemez irtifa kaybetti. Halkta yargıya karşı güvensizlik oluşmaya başladı” ifadelerini kullandı.
Başsavcı İsmail Uçar'ın yazısında, kapalı kapılar ardında meslektaş sohbetlerinde İstanbul Anadolu Adliyesi'nde para karşılığı Sulh Ceza Hakimliklerinde erişimin engellenmesine dair kararlar verildiğini, usulsüz tahliyeler yapıldığına yönelik duyumlar alındığını belirtti. İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcısı, hakkında haber çıkan bazı kişilerin rüşvet vererek aleyhlerindeki bu haberleri Sulh Ceza Hakimliklerinden alınan kararlarla kaldırttığını anlattı ve bazı tahliyelerin usulsüz olduğunu vurguladı.
Başsavcı Uçar, yazısında somut olarak bazı hakimlerin isimlerine ve dosyalara yer vererek, "Bu işte menfaat temin eden hakimlerin tespit edilip HTS kayıtları, banka kayıtları, mal varlığı araştırılması ve sosyal yaşantılarının hakim-savcı mesleğiyle bağdaşır olup olmadığının tetkikine ihtiyaç bulunmaktadır” dedi.
Uçar, İstanbul Anadolu Adliyesi özelinde iş takibi ve aracılık yapan, rüşvete teşebbüs eden yargı mensuplarıyla ilgili HSK’nin bilgilendirilerek önlem alınmaya çalışıldığını anlattı. HSK, hakkında haber çıkan kişilerin, rüşvet vererek bu haberleri kaldırttığını anlattı. İlgili tahliye kararlarının ise usulsüz olduğunu vurguladı. Uçar’ın dilekçesinin ardından Adalet Bakanlığı tarafından konuya dair inceleme ve soruşturma süreci başlatıldı. Uçar’ın yazısıyla gündeme gelen yargıda rüşvet iddiaları, kamuoyu gündeminde yer edinmeye devam ediyor.
HDP KAPATMA DAVASI VE HAZİNE BLOKESİ
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Bekir Şahin tarafından 17 Mart 2021’de hazırlanan ve "Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmayı ve ortadan kaldırmayı amaçladığı" gerekçesiyle Halkların Demokratik Partisi’nin (HDP) kapatılması ve partinin eş genel başkanları Mithat Sancar ve Pervin Buldan'ın da bulunduğu 687 üyeye siyasi yasak getirilmesi talebiyle başlatılan yargı süreci, 2023 yılında devam etti.
HDP’nin kapatılmasına ilişkin açılan davanın iddianamesinde, 1990 yılından bu yana devam eden Kürt siyasi partilerine dair açılan davalar hatırlatılırken, "Şimdi ise iddianamede sunulan deliller karşısında, kapatılan bu partilerin devamı niteliğinde olan Halkların Demokratik Partisi’nin de kapatılması gerekecektir” ifadeleri yer aldı.
Seçimlerin yapılacağı 2023 yılına girilmesiyle birlikte davada hareketlilik yaşandı. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Bekir Şahin, AYM'ye başvurarak, "terör örgütü ile organik bağının devam ettiği, Hazine kaynaklarının terör örgütüne aktarıldığı" gerekçesiyle HDP'nin Hazine yardımı bulunan hesaplarına bloke konulmasını istedi. AYM, 5 Ocak 2023'te toplanarak 7’ye karşılık 8 oyla HDP'nin buna ilişkin savunması alınıncaya kadar hesaplarına bloke konulmasına karar verdi. Başsavcı Bekir Şahin, 10 Ocak'ta ise bu kez AYM üyelerinin önünde HDP kapatma davasına ilişkin sözlü beyanda bulundu. 45 dakikalık sözlü beyanda bulunan Şahin, "Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne aykırı eylemlerin odağı haline geldiğini delillerle ortaya koyduğumuzu bildirdik" açıklaması yaptı.
AYM, HDP'nin kapatma davasının görüşülmesinin seçim sonrasına bırakılması talebini ise 26 Ocak'ta reddetti. AYM, 9 Mart'ta ise sürpriz bir karar alarak, HDP'nin Hazine hesaplarına konulan blokenin kaldırılmasına karar verdi. Karar, 7’ye karşılık 8 oyla alındı. Kararda, daha önce bloke kararının altında imzası bulunan üye Rıdvan Güleç'in görüşünü değiştirmesi etkili oldu. Ayrıca HDP'nin 14 Mart'ta yapacağı sözlü savunma ise Mereş merkezli depremler gerekçe gösterilerek 11 Nisan'a ertelendi. Anayasa Mahkemesi Genel Kurulu, HDP’nin sözlü savunma yapmamasının ardından dava dosyasının esas hakkındaki raporun hazırlanması için raportöre verilmesine karar verdi. AYM raportörünün bu çalışmalarında sona geldiği öğrenilirken, raporun tamamlanmasının ardından AYM herhangi bir tarih belirleyip kapatma davasını esastan görüşerek. Yüksek Mahkeme’nin kapatma davasının en geç Nisan 2024 tarihine kadar sonuçlandıracağı ifade ediliyor.
19 Haziran tarihinde ise AYM, Yargıtay Başsavcılığı'nın HDP’ye dönük hazine yardımına bloke konulması talebini reddetti. Yüksek Mahkeme, talebe ilişkin karar verilmesine yer olmadığına hükmetti. AYM, verdiği kararı gerekçesinde siyasi partilerin mali denetimi kapsamında kaldığı ve Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'nın buna ilişkin talepte bulunma yetkisinin olmadığı belirtti.
YARGITAY’IN HEDEP RAHATSIZLIĞI
Yargıtay bir yandan HDP’yi kapatma çabasını sürdürürken, öte yandan Kürt siyasi partilerinin isimlerine dahi tahammülsüzlüğünü gösterdi. Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi’nin (Yeşil Sol Parti) 4’üncü Olağanüstü Kongresi’nde ismini değiştirerek Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (HEDEP) olarak belirledi. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 23 Kasım 2023 tarihinde HEDEP kısaltmasını geçmişte kapatılan Halkın Demokrasi Partisi (HADEP) ile benzerliği gerekçesiyle kabul etmedi. Bunun üzerine Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi, kısa isim olarak “DEM Parti”nin kullanılmasını kararlaştırdı.
İNSAN HAKLARININ YOK SAYILDIĞI YIL
Her geçen yıl daha fazla anti-demokratik politikalar ile yüzleştirilen Türkiye halkları, insan haklarının her an yok sayıldığı bir yılı daha geride bıraktı. Özellikle iktidarın ısrarcı olduğu güvenlik politikalarıyla şiddeti esas alan ve toplumu kutuplaştıran egemen anlayışın toplumda yarattığı krizler, bilhassa Kürt sorununun ve uluslararası sorunların çözümünde çatışma ve savaşı tek yöntem haline getiren politikalar ile birlikte, 2023 hak ihlalleriyle dolu bir yıl olarak geride bırakıldı.
YAŞAM HAKKI İHLALLERİNDE ARTIŞ
İnsan Hakları Derneği (İHD) ve Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) Dokümantasyon Birimi/Merkezi verilerine göre; 2023 yılının ilk 11 ayında kolluk güçlerinin yargısız infazı, dur ihtarına uyulmadığı gerekçesiyle veya rastgele ateş açması sonucu 3’ü mülteci 12 kişi yaşamını yitirdi, 6’sı mülteci toplam 12 kişi yaralandı. Gözaltında bulunan 6 kişi şüpheli bir şekilde yaşamını yitirdi.
Ülke içinde, Kuzey ve Doğu Suriye ile Federe Kurdistan Bölgesi’nde yaşanan silahlı çatışmalar sonucunda, 59’u güvenlik görevlisi (49’u asker, 4’ü polis, 6’sı korucu) en az 207 kişi yaşamını yitirdi. Aynı dönemde 36’sı asker, 14’ü polis, 1’i korucu olmak üzere en az 51 kişi yaralandı. Güvenlik güçlerine ve/veya resmî kurumlara ait araçların çarpması sonucu 3’ü çocuk, en az 6 kişi yaralandı. Mayın ve sahipsiz bomba vb. patlaması sonucu en az 1 kişi yaralandı.
İHD’nin verilerine göre hapishanelerde hastalık, intihar, şiddet, ihmal, firara müdahale vb. gerekçelerle en az 43 kişi yaşamını yitirdi. Mülteciler/göçmenler, Kürtler, LGBTİ+'lar, Aleviler ve gayri Müslimleri hedef alan ırkçı, fobik ve nefret içerikli saldırılar sonucu en az 13 kişi yaşamını yitirdi, 24 kişi ise yaralandı
Zorunlu ya da muvazzaf olarak askerlik görevini yaparken en az 15 kişi kaza, patlama, intihar veya şüpheli bir şekilde yaşamını yitirdi, 14 kişi yaralandı. İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi’nin (İSİG) verilerine göre iş kazaları/cinayetleri sonucu Türkiye’de 2023 yılının ilk 11 ayında en az bin 772 işçi yaşamını yitirdi. 2023 yılının ilk 11 ayında erkekler tarafından en az 303 kadın, 27 çocuk öldürüldü.
DEPREM KATLİAMA DÖNÜŞTÜ
Mereş merkezli 6 Şubat tarihli yaşanan depremler, alınmayan önlemler ve yıllardır süregelen rant politikaları nedeniyle kamuoyunda Cumhuriyet’in en büyük katliamı olarak tanımlanırken, iktidar bu gerçekliğe ve geçmişte yaşanan depremlerden çıkarılan acı derslere rağmen etkin afet yönetim planları oluşturmadı. Nitekim 2023 yılında meydana gelen en yoğun yaşam hakkı ihlalleri de 6 Şubat’ta büyük bir yıkımın yaşandığı deprem bölgesinde yaşandı. Resmi verilere göre, en az 50 bin 783 kişi yaşamını yitirdi, 107 bin 204 kişi yaralandı.
MECLİS’E HAK İHLALİ BAŞVURULARI
2023 yılında Meclis İnsan Hakları İnceleme Komisyonu’na (İHİK) yapılan başvuru sayısı ve konuları, dikkat çekici bir veri olarak yansıdı. Verilere göre, 1 Ocak ile 18 Ekim 2023 tarihleri arasında İHİK’e toplamda bin 975 başvuru yapıldı. Bu başvuruların bin 317’si ise cezaevleri ile ilgili oldu. Yapılan başvuruların konusu ise şöyle sıralandı:
*258 başvuru keyif tutum ve işlemler
*122 başvuru fiziki koşulların iyileştirilmesi
*103 başvuru kötü muamele
*155 başvuru nakil sırasında yaşanan sorunlar
*161 başvuru ise sağlık sorunları.
Verileri göre yine, 6 işkence, 181 yargı kararlarından duyulan memnuniyetsizlik, 12 ceza ertelemesi, 49 da şartlı tahliye ile ilgili başvurular yapıldı.
İŞKENCE VE KÖTÜ MUAMELE
Anayasa’nın ve evrensel hukukun mutlak olarak yasaklamasına ve insanlığa karşı bir suç olmasına rağmen 2023 yılında da Türkiye’nin en başat insan hakları sorunlarından biri işkence ve kötü muamele oldu. Son yıllarda yasa, kural ve norm denetiminden kaçınma, keyfilik, bilinçli ihmal gibi sebeplerle usul güvencelerinin ihlal edilmesi, gözaltı sürelerinin uzunluğu, izleme ve önleme mekanizmalarının işlevsiz kılınması ya da bağımsız izleme ve önlemenin hiç olmaması vb. nedenlerle resmi gözaltı merkezlerinde işkence ve diğer kötü muamele uygulamalarında artış görüldü. Yaşanan çok sayıda kaygı verici işkence uygulaması birçok kez basına, mahkeme tutanaklarına, ulusal ve uluslararası insan hakları kurumlarının raporlarına yansıdı.
2023 yılının ilk 11 ayında; TİHV’e işkence ve diğer kötü muameleye maruz kaldığı iddiasıyla toplam 750 kişi başvurdu. Başvuranların 343’ü aynı yıl içinde işkence ve kötü muamele gördüklerini ifade etti. İHD Dokümantasyon Birimi’nin tespitlerine göre, resmi gözaltı yerlerinde en az 396 kişi işkence ve diğer kötü muameleye maruz kaldı.
Kolluk güçlerinin barışçıl toplantı ve gösterilere müdahalesi sırasında, sokak ve açık alanlarda ya da ev ve iş yeri gibi mekânlarda, yani resmi olmayan gözaltı yerlerinde ve gözaltı dışındaki ortamlarda yaşanan işkence ve diğer kötü muamele uygulamaları 2023 yılında da tüm yoğunluğuyla devam etti. Kolluk güçlerinin, evrensel hukukta ve ülke yasalarında tanımlanan zor kullanma yetkisinin çok ötesine geçen, kural dışı, denetlenmeyen, cezalandırılmayan, siyasal iktidar tarafından görmezden gelinen, hatta teşvik edilen bu şiddeti, sıradanlaşarak gündelik yaşamın bir parçası haline geldi.
TİHV Dokümantasyon Merkezi’nin verilerine göre, kolluk güçlerinin toplanma ve gösteri özgürlüğü kapsamında yapılan barışçıl eylem ve etkinliklere müdahalesi sonucu 58’i çocuk, en az 3 bin 679 kişi işkence ve kötü muamele niteliğindeki uygulamalar ile gözaltına alındı, en az 44 kişi yaralandı. Aynı rapora göre, 2023 yılında sokakta ve açık alanda en az 108 kişi, ev baskınları sırasında 14 kişi işkence ve diğer kötü muameleye maruz kaldı. 2023 yılı 11 ayı içinde en az 5 kişi kaçırılırken, bunlardan 3'ü ajanlık dayamasına, 1'i ayrıca işkence ve diğer kötü muameleye maruz kaldı.
CEZAEVLERİ İŞKENCE YUVASINA DÖNDÜ
Her dönem işkence ve diğer kötü muamele uygulamalarının yoğun olarak yaşandığı cezaevlerindeki tutsaklara dönük işkence ve kötü muamele uygulamalarında, özellikle Kürt sorunundaki çözümsüzlük ısrarıyla birlikte belirgin artışlar yaşandı. 2023 yılında da cezaevleri bu açıdan dikkat çekici verilerle gündeme geldi. Adalet Bakanlığı’nın verilerine göre, 2005 yılında bulunan tutuklu sayısı 55 bin 870 iken iken, 1 Aralık 2023 tarihi itibari ile ceza infaz kurumlarında toplam 280 bin 584 tutuklu bulunuyor. Buna göre 18 yıl içinde tutuklu sayısı yaklaşık beş kat artış gösterdi. Başta işkence, tecrit ve keyfi infaz yakma uygulamaları olmak üzere cezaevlerinde yaşanan hukuksuzluklar, 2023 yılının “rutini” haline gelirken, siyasetçiler, demokrasi mücadelesi verenler, gazeteciler ya da insan hakları savunucularına dönük gözaltı ve tutuklama saldırılarına hız kesmeden devam eden yargı ve kolluk mekanizmaları, esas failleri ise cezasızlıkla ödüllendiriyor.
ÖRGÜTLENEMEME ÖZGÜRLÜĞÜ YOK SAYILDI
Demokratik toplumlardaki en temel insan haklarından biri olan örgütlenme özgürlüğü, 2023 yılında yok sayılan haklardan biri. Bu yıl insan hakları örgütlerinin, dernek, vakıf, emek ve meslek örgütlerinin çok sayıda üye ve yöneticisi gözaltı, tutuklama baskısına maruz bırakıldı. Farklı dernek, vakıf, sendika, meslek örgütü, inisiyatif ve platformların üye ve yöneticisi olan en az 113 kişi gözaltına alındı, 5 kişi tutuklanırken, 10 kişi adli kontrol şartıyla serbest bırakıldı. Farklı dernek, vakıf, sendika, meslek örgütleri, inisiyatif ve platformların üye ve yöneticisi olan en az 264 kişi hakkında daha önceden açılmış 39 davada, 9 kişi beraat ederken 13 kişi toplam 87 yıl hapis cezasıyla cezalandırıldı.
KAYYIM POLİTİKASI TTB’YE UZANDI
Türk Tabipleri Birliği (TTB) Merkez Konseyi üyelerinin görevden alınmasına ilişkin Ankara 31. Asliye Hukuk Mahkemesi’nde açılan davanın karar duruşması, 30 Kasım 2023 tarihinde görüldü. Mahkeme, TTB Merkez Konsey üyelerinin görevden alınmasına ve bir ay içinde TTB’nin kongre yapmasına karar verdi. Görevden alınan Merkez Konsey üyeleri yerine Konya, Malatya, Erzurum, Samsun ve Denizli Tabip Odaları Başkanları Merkez Konsey üyeleri olarak görevlendirildi.
YARGISAL TACİZ VE TEHDİT POLİTİKALARI
2023 yılında özellikle insan hakları savunucusu kişi ve kuruluşlara yönelik idari ve yargısal tacizler başta olmak üzere baskı ve tehdit politikalarında olağanüstü bir artış görüldü. Nitekim örgütlenme özgürlüğünü kullanılmaz hale getiren 3713 Sayılı Terörle Mücadele Kanunu uyarınca soruşturmalar ve hükmedilen yargı kararları sonucu seçilmiş yerel yöneticiler, siyasal parti, sendika, dernek veya vakıfların üye ve yöneticileri ile insan hakları savunucuları bu hak ve özgürlüklerini kullanamaz hale getirilmeye çalışıldı.
2023 yılının ilk 11 ayında “Örgüte yardım ve yataklık etmek”, “örgüt propagandası yapmak”, “örgüt üyesi olmak” ya da “eylem düzenleyecek olmak” gibi gerekçeler ile 32’si çocuk en az bin 491 kişi gözaltına alındı, 240 kişi tutuklandı. 2023 yılında siyasi partilerin çok sayıda üye ve yöneticisi gözaltına alındı ya da tutuklandı. Haklarında açılan davalar ile üzerlerinde baskı oluşturulmaya çalışıldı. 2’si eski belediye eş başkanı olmak üzere 6 belediye başkanı ya da eş başkanı, 2 belediye meclisi üyesi olmak üzere yerel yönetimlere seçilmiş 8 kişi gözaltına alındı, 3 muhtar görevden alındı. 4 kişi tutuklandı.
Yarın: Politika
MA / Fırat Can Arslan