RIHA – Açlık grevinin sürdüğü Urfa 1 ve 2 Nolu T Tipi cezaevlerinde kalan tutsakların avukatlar aracılığıyla yaşadığı hak ihlallerini aktaran Riha Açlık Grevi İzleme Koordinasyonu, demokratik kamuoyuna duyarlılık çağrısı yaptı.
Riha'da bulunan hak ve sağlık alanında çalışma yürüten kurumlar tarafından oluşturulan Riha Açlık Grevi İzleme Koordinasyonu 33’üncü gününde süren açlık grevlerine dikkat çekmek amacıyla basın toplantısı düzenledi. Riha Tabip Odası binasında gerçekleşen toplantıya koordinasyon bileşenleri olan Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD), İnsan Haklar Derneği (İHD), Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) Riha Şubeleri, Riha Barosu İnsan Hakları Merkezi ve Riha Tabip Odası yönetici ve üyeleri katıldı.
Toplantıda konuşan ÖHD Riha Şubesi Eşbaşkanı İbrahim Halil Öyke, açlık grevlerinin başlamasıyla birlikte kentte bulunan kurumlar olarak sürecin hak ihlalleri boyutu ile izlenmesi amacıyla bu koordinasyon çatısı altında bir araya geldiklerini söyleyerek, “Yaşam hakkı, etik ve hukuki olarak diğer bütün hakların ön koşuludur ve bizler heyet bileşenleri olarak, her zaman yaşam hakkından taraf olduğumuz belirtmek isteriz” dedi.
YAŞANAN HAK İHLALLERİ
Öyke, Dünya Tabipler Birliği’nin 1975 Tokyo Ve 1991 Malta Bildirgeleri ile açlık grevlerinde uyulacak ilkelerin belirtildiği uluslararası sözleşmeleri hatırlatarak, “Evrensel hukuki ve etik metinlere göre bireylerin kendi bedeni hakkında karar verme ve rızası ile açlık grevi yapma, tedavileri ve rıza dışı uygulamaları reddetme hakkı bulunmaktadır. Bu bağlamda bizler heyet bileşenleri olarak açlık grevine giren mahpusların, grev süresince sağlık hakkı ve yaşam hakkının korunması, oluşacak hak ihlallerini gözlemlemek ve bu ihlalleri raporlayarak engelleme sorumluluğu vardır” diye konuştu.
Urfa 1 ve 2 Nolu T Tipi cezaevlerinde avukatların görüştüğü tutsaklardan edinilen bilgiler ışığında heyet olarak yaptıkları ilk izlenimi aktaran Öyke şu ifadeleri kullandı:
*Yapılan görüşmelerde idare tarafından açlık grevi için gerekli olan vitamin takviyeleri ve açlık grevi protokolüne uygun beslenme ihtiyaçlarının yeterince karşılanmadığı,
*Haklarında disiplin soruşturmalarının başlatılarak 1 ay etkinliklerden yasaklama şeklinde ceza verildiği, yetkililerin bu uygulamaları, kişileri yıldırmak ve eylemlerine son vermeleri için baskı yapmak amacıyla gerçekleştirdikleri,
*Çok sayıda tutuklu ve hükümlünün, açlık grevine katılmalarından ötürü, sosyal ve kültürel etkinliklere katılma yasağı ve uzun süreli hücre cezası da dahil olmak üzere disiplin soruşturmaları ve cezalarına maruz bırakılmaları, ifade özgürlüğünü ihlal etmekte ve aynı zamanda uluslararası insan hakları hukuku ve standartlarını ihlal edecek şekilde zalimane, insanlık dışı ve küçültücü muamele ya da cezalandırma teşkil edebilmektedir.”
‘TALEPLER KARŞILANMALI’
Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerden biri olan İstanbul Protokolü’ne değinen Öyke, “Yalnızca fiziksel ve ruhsal şiddet uygulamak değil, özgürlüğünde mahrum bırakılan bireylerin insan onuruna yaraşmayan alanlarda bulundurulması da işkence tanımına girmektedir. Yaşam hakları başta olmak üzere daha kötü sonuçlar oluşmadan mahpusların barışçıl ve hukuki taleplerinin değerlendirilmesi ve ilgililerin sorumluluklarını yerine getirmesi gerekmektedir” ifadelerini kullandı.
DUYARLILIK ÇAĞRISI
Açlık grevinde bulunan tutsaklara TTB’nin yayınladığı “açlık grevlerine klinik ve etik yaklaşım”ı içeren yayının dikkate alınması çağrısında bulunan Öyke, tutsakların talepleri ile ilgili Adalet Bakanlığı ile diyaloga geçilmesi gerektiğine vurgu yaptı. Öyke, demokratik kamuoyuna cezaevlerinde devam eden süreli ve dönüşümlü açlık grevlerine dair duyarlı olma çağrısında bulundu.