İZMİR - Türkiye'nin Federe Kurdistan Bölgesi'ne dönük saldırılarını değerlendiren emekli Üsteğmen Süleyman Şadi Gür, "Dağları taşları bombalayarak, şehirleri yıkarak çözüm olamaz. Bunun orta yolu barış talebini bıkmadan dile getirmek ve topluma yaymaktır” dedi.
Türkiye'nin 17 Nisan 2022'den bu yana Federe Kurdistan Bölgesi'nin Zap, Avaşîn, Metîna ve Xakûrkê bölgelerine dönük saldırıları devam ederken, Savunma Bakanlığı (MSB) 22-23 Aralık'ta çıkan çatışmalarda 12 askerin yaşamını yitirdiğini açıkladı. Fırat Haber Ajansı'nda (ANF) yer alan HPG açıklamasında ise, Xakûrkê’de 27, Zap’ta 34 asker hayatını kaybetti.
Askeri Darbelerin Asker Muhalifleri Derneği (ADAM-DER) Yönetim Kurulu üyesi emekli Üsteğmen Süleyman Şadi Gür, son dönemde yaşanan çatışmaları değerlendirdi. Gür, “Dağları ve taşları bombalayarak, şehirleri yıkarak çözüm olamaz” dedi.
'SIZMA İÇİN KENDİ TOPRAKLARININ OLMASI GEREKİYOR'
Federe Kürdistan Bölgesi’nde askerlerin bulundurulup bulundurulmamasına stratejistlerin karar verdiğini belirten Gür, buna karşı bakanlığın “sızma girişimi sonucu zayiat verildi” açıklamasına dikkat çekti. “Sızma yapıldı” demek için ordunun kendi topraklarında konumlanmış olması gerektiğini söyleyen Gür, "Sızma yapıldı" denilen yerin Türkiye toprağı olmadığını ifade etti. Gür, “Orası başkalarının ülkesi. Başkasının ülkesine sızma nasıl oluyor, anlam veremiyorum” dedi.
'KİRLİ BİR SAVAŞ YÜRÜTÜLÜYOR'
Türkiye’nin Federe Kürdistan Bölgesi’ne yönelik saldırılarını “kirli bir savaş” olarak yorumlayan Gür, savaşta her iki taraftan da yaşamını yitirenler için üzüntü duyduğunu belirtti. Barış içinde yaşamanın militarist güçlerin işine gelmediğini ifade eden Gür, “Bir taraf çeşitli vasıtalarla milliyetçilik üzerinden kışkırtılıyor, gruplaştırılıyor. Diğer taraf savunmaya geçiyor. Her iki taraf için de bezdirici, zarar verici bir savaş var. Ne mayınlı tuzakla insanı öldürmek, ne de ‘sızarak’ oradaki canları yakmakla mesaj verilemez. Dağları taşları bombalayarak, şehirleri yıkarak, ölü ele geçirmekle çözüm olamaz. Bunun orta yolu barış talebini bıkmadan usanmadan dile getirmek ve topluma yaymaktır” diye belirtti.
40 yıldır süren savaşta topluma ırkçılık pompalanmaya çalışıldığını ve ırkçılığın iktidarın kullandığı bir malzemeye döndüğünü ifade eden Gür, toplumun her kesiminin ırkçılığa karşı direnmesi gerektiğini dile getirdi.
'İKTİDARIN YENİ TAKTİKLERİNE ALDANMAMALIYIZ'
Diyalog kanallarının kapanmasıyla barışı konuşamaz hale gelindiğini kaydeden Gür, iktidarın savaş isteğine karşı uyarılarda bulunarak, şöyle dedi: “Barışı konuşma isteğimize karşı iktidar önümüze duvar örmeye devam edecek. Nasıl Dolmabahçe Mutabakatı masasını devirdiyse ve kendi kitlesini bir arada tutma yönünde bir avantaja çevirdiyse, yeni taktikler de geliştirecek. Bunlara aldanmadan, prim vermeden barış istediğimizi sürdürüp, diyalog kurmalıyız.”
'SAVAŞ SERMAYENİN İŞİNE YARAR'
Militarizmin tehlikelerine dikkat çeken Gür, militarizmi sorgularken, “savaşlar kimin işine yarar” diye sormak gerektiğinin altını çizdi. Militarizmin, sivil toplumu da askeri bakış açısıyla yönlendirme öğretisi olduğunu ifade eden Gür, “Buna karşı çıkacağız. Militarizm savaştan besleniyor. Savaş kimin işine yarar? Sermayenin işine yarar. Bunu anlatmak gerekiyor. Ve sayımız ne kadar çok olursa o kadar iyi anlatırız" dedi.
'İHA-SİHA YERİNE KAYNAKLAR YOKSULA AKTARILSIN'
Savaşın halklara yansımalarına değinen Gür, “Ülke olarak kazanımlarımız var. Bunları korumak zorundayız. İsimleri ne olursa olsun insanlar ölüyor. Ülkenin enerjisi savaşa gidiyor. Bunlardan kurtulmamız lazım. Savaşa harcanan para bu ülkenin fakirlerine harcanabilir. İHA-SİHA üreteceğimize yoksullara kaynak ayırırsak daha mutlu bir toplum oluruz. Savaşı durduracak güç bu ülkenin aklı başında insanlarının savaş gerçeğinin farkında olmayanları uyarmasıdır. Anlatacağız ve karşı tarafı anlamaya çalışmalıyız. Onlarla konuşacağız. Başka çaremiz yok" diye konuştu.
MA / Delal Akyüz