WAN - Türkiye’de çatışmaların son bulması ve barışın sağlanmasının İmralı’daki tecritle ilgili olduğunu söyleyen avukat Mehmet Karataş, Abdullah Öcalan’a dair kaygıların ancak sesinin kamuoyuna ulaşmasıyla giderilebileceğini ifade etti.
İmralı F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Cezaevi'nde tecrit altında tutulan ve 34 aydır haber alınamayan PKK Lideri Abdullah Öcalan'ın fiziki özgürlüğünün sağlanması talebiyle cezaevlerinde başlatılan açlık grevi 32’nci gününe ulaştı. Açlık grevi eylemi, üçüncü ayına giren "Abdullah Öcalan’a özgürlük, Kürt sorununa çözüm" kampanyası kapsamında 27 Kasım'da başlatıldı. Yine kampanya kapsamında tutsak aileleri öncülüğünde farklı kentlerde başlatılan Adalet Nöbeti eylemleri de sürüyor.
İHD Wan eski Şube Başkanı avukat Mehmet Karataş, cezaevlerinde süren açlık grevli ile tutulan Adalet Nöbetlerini değerlendirdi.
‘İMRALI’DA ÖZEL BİR POLİTİKA UYGULANIYOR’
Kürtlerin yüz yıldır soykırım ve asimilasyon politikalarına maruz kaldığını belirten Karataş, bu sürecin bir parçası olarak gelişen Kürdistan Özgürlük Hareketi’ne yönelik gözaltı ve tutuklamaların sürekli olarak yaşandığını ifade etti.
Bunun en trajik boyutunun 25 yıldır İmralı Cezaevi’nde tutulan PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın durumu olduğunu dile getiren Karataş, “İmralı’nın bu kadar gündemde olmasının en temel nedeni orada uygulanan özel politikalardır. 1999 yılından beridir Sayın Öcalan’a için özel kanuni, yasal düzenlemeler getirildi. Burada birçok hak ihlalleri gerçekleşti. Bununla ilgili ulusal boyutta açılan davalar maalesef sonuçlanmamış olsa da AHİM’de hak ihlalleri boyutunda çeşitli ihlal kararları alınmış durumda. Halen Öcalan’a dair başvurularla ilgili AİHM’in önünde bekleyen dosyalar mevcut. Gelinen noktada hak ihlalleri halen yoğunlaştırılıp yaygınlaştırılarak devam ediyor” dedi.
‘TECRİT DİĞER CEZAEVLERİNE YAYILDI’
Av. Karataş, hal böyle olsa da bugün Abdullah Öcalan’ın yasal ve diğer haklarını tartışmanın anlamsız olduğunu, şuan en önemli konunun sesinin duyulmaması ve kendisinden hiçbir haber alınmamasının verdiğini endişe olduğunu kaydetti.
Karataş, “Bu nedenle tecrit derhal sonlanmalı ve Öcalan’ın durumunun bizzat kendisi tarafından kamuoyuna aktarılması gerekiyor. Tecrit bir insanlık suçudur. Çünkü bir insana, insan onur ve haysiyetine uygun bir şekilde yaklaşılması gerekiyor. Yani kanunun kendisi de insan onur ve haysiyetini yasal düzenleme altına almıştır. Bu nedenden dolayı Sayın Öcalan üzerinde tecrit uygulanması, ailesi ve avukatlarıyla görüştürülmemesi bir insanlık suçudur” diye konuştu.
İmralı’daki tecridin Türkiye’deki diğer cezaevlerine yayıldığını da belirten Karataş, özellikle hasta mahpusların ölüm döşeğindeyken bile tahliye edilmesine işaret etti.
‘SAVAŞIN BİTMESİ İÇİN TECRİT SONLANDIRILMALI’
Türkiye’de savaşın bitmesi ve barışın gelmesinin doğrudan İmralı tecridi ile ilgili olduğunu vurgulayan Karataş, şunları ekledi: “Sayın Öcalan ve yanında bulunan siyasi mahpusların üzerindeki tecrit kaldırılmadan, sağlık, yaşam hakkı ve anayasal diğer temel hakları kendilerine kullandırılmadan, Türkiye’deki bu tecrit sonucunun ortadan kaldırılması imkânsızdır. Tecrit bitmeden Türkiye toplumlarına barışın gelmesi ve savaşın sonlandırılması imkânsızdır. Tecridin bitirilmesinin yerine S Tipi cezaevleri devreye alındı. Çok basit bir suçtan bile kişiler tek hücrelere konuluyor. Bunların hepsi Türkiye’de uygulanan siyasi politikanın ve tecridin bir sonucudur.”
Tecridin kanser haline geldiği bu dönemde buna karşı verilecek mücadelenin de önemli üzerinde duran Karataş, “Özellikle annelerin Adalet Nöbeti, büyük bir öneme sahiptir. Cezaevi boyutunda siyasi mahpuslar dönüşümlü açlık grevi eylemine devam etmektedir. Tecridin kaldırılması, cezaevlerindeki hak ihlallerin son bulması boyutundaki bu mücadeleye daha fazla destek verilmesi gerekiyor” diye konuştu.