HABER MERKEZİ – Demokrasi İçin Birlik (DİB) Platformu, ülkede 50 yıla yakın süredir yaşanan savaşın ancak eşit yurttaşlık, anadilinde yaşam, yerel demokrasi gibi evrensel hakların tanınmasıyla sonuçlanabileceğini belirterek, barışçıl çözümün yolunu açmak için Meclis’i işaret etti.
Demokrasi İçin Birlik (DİB) Platformu, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin (TSK) operasyonlarını sürdürdüğü Federe Kurdistan Bölgesi sınır hattında yaşanan son asker kayıplarına ilişkin yayımladığı açıklama ile bölgede kalıcı ve adil bir barış için yurttaşlara ve demokrasi güçlerine çağrıda bulundu.
“Türkiye’de ve Dünyada barış mümkün, barış şart, ezilenlerin yoksulların tek yaşama şansı barış” başlığı taşıyan açıklamada şunlar kaydedildi:
“Yeni yıla savaşla, ölümle giriyoruz. Gazze’de İsrail’in evrensel insancıl hukuku yerle bir ederek, bütün büyük emperyalist ülkeler tarafından açıktan desteklenen vahşi saldırısı binlerce ölüm ve korkunç yıkımlarla sürerken ticaret de sürüyor. Gemicikler gidip geliyor. Saray rejimi, bizzat İsrail’in bölgedeki varlığının güvencesiyken kaldırımlara ne kadar Starbucks kahvesi dökülürse dökülsün aksi mümkün değil. Filistin’de kıyım sürerken ülkemiz de resmi makamlarca sayıları 12 olarak açıklanan askerlerin acı ölüm haberiyle sarsıldı. Her zaman muhalefeti terör söylemiyle arkasına dizen iktidar bu kez aradığını bulamadı. Açıkça iktidarın asker ölümlerini siyasi amaçları için kullanmasına karşı tutum alan, ortak bildiriye imza atmayan Cumhuriyet Halk Partisi linçlere, iktidarın saldırılarına maruz kaldı.
NE ZAMAN SAVAŞTA ZENGİN ÇOCUĞU ÖLDÜ Kİ?
Ölenler yoksul çocukları. Herkesin söylediği bu. Oysa sıvasız evlerde oturanlar için ucuz emek, ucuz asker olmak zenginlerin, egemenlerin savaşlarında ya da onların fabrikalarında, maden ocaklarında, beton karıştırma makinelerinde ölmek yaşam tecrübesinin ta kendisi.
Herkes biliyordu zengin çocuklarının, yandaşların, iktidardakilerin çocuklarının ellerine kına yakılıp emperyalistlerin, ülkeyi soyup soğana çevirenlerin çıkarları için ölüme yollanmayacağını. Tıpkı, Somali Cumhurbaşkanın oğlunun bir emekçiyi öldürme özgürlüğüyle donanmış olduğunu bildiği gibi.
En başta vatan toprağını parsel parsel satanlar, memleketin ne ormanını, ne nehrini, ne geyiğini bırakanlar, elin çöpünü satın alıp toprakları zehirleyenler, mafya babalarına vatandaşlık verenler çıkıp bağırdılar: Onlar vatan için öldüler, diye.
Ama kimsenin aklına BARIŞ’tan söz etmek gelmedi.
Ezici çoğunluk, cebinden aç kalma pahasına ödediği vergilerin savaş tüccarlarının cebine neden gittiğini sorgulamadı.
Kimse demedi ki, neden savaşa harcanan para okulda açlıktan bayılan çocuklar için kullanılmıyor? Ülkenin gelirleri bombaya, mermiye harcanırken asgari ücret neden sefalet ücreti olmak zorunda?
“Terörle mücadelenin” nasıl daha iyi yapılabileceğini tartışanların aklına, iktidarın hasta tutsakları birer birer öldürerek ve tecritle derinleştirdiği Kürt sorununda çözümsüzlük politikasıyla, istediği gibi eğip büktüğü terörle mücadele yasalarıyla bu ülkenin bütün yurttaşlarını rehin aldığı gelmedi.
Niye yas tutuyoruz da barış yapmıyoruz demedi kimse.
Kimse Özak Tekstil, Agrobay işçilerinin coplanıp gazlanmasıyla savaşın ve çözümsüzlüğün beslediği zam, zulüm, işkence düzeninin bağlantısını kurmadı.
ÖLMEK VE ÖLDÜRMEK ZORUNDA DEĞİLİZ. BARIŞ MÜMKÜN
Bu ülkeye, bu dünyaya, bu gezegene barış lazım. Yoksa değerli madenler için, petrol, doğal gaz için, yeni egemenlik alanları için ölmeye devam edeceğiz.
Sırf rant, yağma, sermaye, tarikat, mafya düzeni sürsün diye, Kürt sorununda çözümsüzlüğe dayanan iktidar yerel seçim yatırımı olarak ülkeyi kana boyayarak ayakta kalsın diye öleceğiz.
Neredeyse elli yıla varan savaş, eşit yurttaşlık, anadilinde yaşam, yerel demokrasi gibi dünyanın birçok ülkesinde yıllardır hayata geçirilmiş evrensel hakların tanınmasıyla bitebilir. Meclis barışçıl çözümün yolunu açabilir.
Yedi yıl önce kurulduğundan beri barış için mücadele eden Demokrasi İçin Birlik olarak diyoruz ki, Filistin’de ölen binlerce çocuk için, ülkemizin elli yıldır verdiği on binlerce kayıp için, insanlık suçları işlenen değil, insanların bir arada barış ve refah içinde yaşadıkları bir ülke için yurttaşlar olarak, demokrasi güçleri olarak ayağa kalkalım. BARIŞ kelimesini dilimizden söküp almalarına izin vermeyelim! Ancak o zaman insanca ve barış içinde yaşayabilmeyi umut edebileceğimiz, mücadele edebileceğimiz bir yeni yıldan söz edebiliriz.”