İSTANBUL - DEM Parti AK Temsilcisi Faik Yağızay, CPT yetkilileriyle yaptığı görüşmede, Dışişleri Bakanlığı'nın İmralı'ya dair verdiği "işbirliği" yanıtının gündeme geldiğini ve "Genel bir açıklama yapılmış. CPT’nin tecritle ilgili işbirliği içinde olduğu anlamına gelmez" yanıtı aldıklarını aktardı.
Avrupa Konseyi'nin bağımsız bir izleme organı Avrupa Konseyi İşkencenin Önlenmesi Komitesi (CPT), İmralı Adası'na gitme yetkisine sahip tek uluslararası kurum. CPT, 2022 yılında İmralı'ya gerçekleştirdiği ziyaretine dair raporu, aradan geçen süreye rağmen açıklamadı. CPT, bu durumu "Türkiye’nin izni olmaması" gerekçesine bağlıyor. Ancak CPT'nin tavsiye kararlarına uymayan ülkelere dair açıklama yetkisi bulunuyor. Abdullah Öcalan'dan 34 aydır haber alınamamasına rağmen CPT'den herhangi bir açıklama gelmemesi dikkat çekiyor. Bu durum hukuk örgütleri ve insan hakları savunucuları tarafından "sessiz işbirliği" şeklinde eleştiriliyor.
CPT ile sık sık görüşmeler gerçekleştiren Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Avrupa Konseyi Temsilcisi Faik Yağızay, İmralı'daki mutlak tecrit ve CPT’nin buna dair tutumunu değerlendirdi.
SON GÖRÜŞMEDE KONUŞULANLAR
CPT yetkililerle uzun süredir görüşmeler yaptıklarını aktaran Yağızay, İmralı’da yaşanan ihlallerin görüşmelerin ana gündemi olduğunu söyledi. Türkiye'nin üyesi olduğu Avrupa Konseyi’nde iki parlamenter ve iki de yedek üyesi olduğuna dikkati çeken Yağızay, "Parlamenterler ve Avrupa Konseyi ile yaptığımız görüşmelerde, Kürt sorununun demokratik ve diyalog yoluyla çözülmesi için çalışıyoruz. Kürt sorunun görünür kılmak için daha fazla dost oluşturmaya çalışıyoruz. Buna dair konferanslar düzenliyoruz. Çoğu zaman ikili görüşmeleri organize ediyoruz. Avrupa kurumlarının raportörleri ile raporların hazırlanış sürecinde nelere dikkat edilmesi gerektiği konusunda görüşüyoruz" dedi.
Yağızay, CPT ile en son 4 Aralık'ta görüştüklerini paylaştı. Yağızay, DEM Parti Milletvekili Nevroz Uysal Aslan'ın, İmralı'ya dair sorduğu soruya Dışişleri Bakanlığı tarafından verilen “CPT ile yakın işbirliği yürütülüyor” yanıtının son görüşmede gündeme geldiğini ifade etti. Yağızay, CPT yetkililerinin söz konusu "işbirliği" konusuna dair, "Gördüğümüz kadarıyla bakanlık cezaevleri koşullarına ilişkin genel bir açıklama yapmış. Uluslararası kurumlar, özellikle CPT ile yakın işbirliği içerisinde olduğunu söylemiş. Bu genel bir açıklamadır ve bize göre CPT’nin bir şekilde Abdullah Öcalan’ın tecrit edilmesiyle ilgili işbirliği içinde olduğu anlamına gelmez" yanıtı verdiğini ifade etti.
Yağızay, "Bunun yanı sıra CPT’ye İmralı’ya yaptıkları ziyarete ilişkin raporlarını neden açıklamadıklarını sorduk. CPT, şuan iyi veya kötü Türkiye ile bir diyalog sürdürdüklerini ve bu diyaloğun sekteye uğramaması için şimdilik raporlar ile ilgili açıklamayı yararlı görmediklerini belirttiler. Çünkü şu anki durumdan daha geri bir duruma düşülebileceğine şeklinde bir cevap vermişlerdi” dedi.
'CPT’NİN AÇIKLAMADIĞI RAPORLAR VAR'
CPT’nin işkence ve kötü muameleye dair hazırladığı raporları ziyaret ettiği ülkelere sunduğunu ve bunu da gizli bir şekilde sürdürdüğüne dikkati çeken Yağızay, CPT'nin İmralı Cezaevi'ne dair şu ana kadar 4 raporu açıklamadığını ifade etti.
Yağızay, en son açıklanan raporda Abdullah Öcalan’ın dışarıyla olan ilişkisinin kesilmesinin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne (AİHS) aykırı olduğunu vurguladığı ifade etti. Yağızay, aynı raporda, tecridin de iç hukuk ve uluslararası hukuka aykırı bulunduğunu anımsattı.
‘BARIŞIN ANAHTARI İMRALI'DIR’
Avrupa Konseyi yetkilileriyle yaptıkları her görüşmede tecrit konusunu gündeme getirdiklerini vurgulayan Yağızay, "Sayın Öcalan, Türkiye’de barış ve savaşın gerekçesi konumundadır. Türk devleti şuan bu tecridi uygulayarak, barışın ve siyasal çözümün önünü tıkıyor. Dolayısıyla bu yönlü çalışmalarımız devam edecek. Tecrit, sadece Kürt sorununu değil, Türkiye'nin de bir bütün olarak kilitlenmesine neden olmuş durumda. Kilidin anahtarı ise İmralı adasıdır diyoruz. Orada açılım yapılması Türkiye’de birçok sorunun çözülmesi için bir başlangıç olacak" diye konuştu.
Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’nin iş insanı Osman Kavala ve Halkların Demokratik Partisi (HDP) eski Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş ile ilgili Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) verdiği kararlarının uygulanmasına dair gündeme yoğunlaştıklarını belirten Yağız, "Abdullah Öcalan’a dair verilen kararın geri planda olması Avrupa kurumlarının iki yüzlülüğüdür. AİHM kararlarının uygulanması Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi açısından eşit düzeyde üzerinde durulması gereken bir konudur. Kendi ilkelerini de uygulamakta çifte standart bir yaklaşım içerisinde olduklarını gösteriyor” diye aktardı.
KAMPANYANIN ÖNEMİ
İmralı tecridinin hem ulusal hem de uluslararası hukuka aykırı olduğunu vurgulayan Yağızay, Abdullah Öcalan'ın fiziki özgürlüğü ve Kürt sorununun çözümü için küresel düzeyde başlatılan kampanyaya işaret etti. Yağızay, "Tecritte ısrar etmek, sadece geleceğini savaşta gören bir iktidarın siyasal yaklaşımıdır. Bunun mutlaka kırılması gerekir. Halkımızın bu kampanyaya sahip çıkması gerekiyor. Uluslararası alanda da dostlarımızın da katılımı için gereken katkıyı sunmaya devam edeceğiz. Bu bir savaş ve barış konusudur. Çözümsüzlük ve çözüm konusudur. Halkımızın da bu temelde kampanyaya destek sunmalarını bekliyoruz.”
MA / Esra Solin Dal