ANKARA - KESK Eş Genel Başkanı Mehmet Bozgeyik, kabul edilen bütçenin “seçim bütçesi" olduğuna işaret ederek, “Ortak bir mücadelenin yürütülmesi, AKP iktidarının bütçe ve baskı politikalarına karşı ses çıkarılması gerekiyor" dedi.
Kamu Emekçileri Sendikalar Konfederasyonu (KESK) Eş Genel Başkanı Mehmet Bozgeyik, muhalefet partileri ve sivil toplum örgütlerinin itirazlarına rağmen dün Meclis Genel Kurulu’nda kabul edilen 2024 Yılı Merkezi Bütçe Kanun Teklifi’ni değerlendirdi.
Bozgeyik, AKP döneminde hazırlanan tüm bütçe kanun tekliflerinin bir birine benzerliğine dikkat çekerek hazırlık aşamasında işçilerin, emekçilerin ve Meclis’te grubu bulunan siyasi partilerin yer almadığını belirtti. Bu durumun “halkın bütçe yapma hakkının” ihlali anlamına geldiğini kaydeden Bozgeyik, böylelikle bütçelerin demokratik olmadığını ifade etti.
'BÜTÇE YAPMA HAKKI ORTADAN KALDIRILDI'
Bütçe hazırlama aşamasında dünyadan örnekleri olduğu gibi demokratik kitle örgütlerinin de katılması gerektiğini söyleyen Bozgeyik, “Ancak Türkiye’de bu tamamen ortadan kaldırıldı. Bu durum sadece bütçe ile ilgili de değil, örneğin Orta Vadeli Program’ın hazırlanma aşamasında da bu durum böyleydi. Bütçe yapma hakkını ortadan kaldırılan bir bütçe, demokratik bir işleyişi esas alamaz” dedi.
'AKP BÜTÇEYİ KENDİ İÇİN KULLANIYOR'
Bu yıl ki bütçenin de “seçim bütçesi” niteliği taşıdığını söyleyen Bozgeyik, “Bu bütçe, AKP iktidarının bekasına hizmet etmek içindir. Biz 2023 yılı bütçesinin de bir seçim bütçesi olduğunu ifade etmiştik. 14-28 Mayıs seçimlerinde de bunu gördük. İşçilerden, emekçilerden, halktan yana değil, sadece kendi iktidarlarının bekası için kullanan bir bütçe süreciyle karşı karşıya kaldık. 2024 bütçesi de önceki bütçeden farklı olmayan yeni bir seçim bütçesi olarak değerlendiriyoruz. Çünkü Mart ayında yerel yönetim seçimleri olacak ve doğal olarak bu bütçenin de ana karakterine baktığımızda sermayeden ve yandaşlardan yanadır. Halkı ve yoksulları görmeyen bir bütçedir. Aynı zamanda güvenlikçi, militarist, eril, toplumsal cinsiyete duyarlı olmayan bir faiz bütçesiyle karşı karşıyayız” diye konuştu.
EĞİTİME, SAĞLIĞA, ULAŞIMA BÜTÇE YOK!
Bozgeyik, “Halka kaynak aktarılsaydı bir nebze olsun krizden etkilenmeyecektik. Eğitim, sağlık ve ulaştırma bakanlıklarının bütçelerine ve kamusal hizmetlere yeterince pay ayrılmadığını görüyoruz. Mesela eğitime yeterince pay ayrılmadığı için öğrenciler barınma sorunu yaşıyorlar. Yoksul ailelerin çocukları cemaat ve tarikat yurtlarına mahkûm ediliyor. Sağlıkta ve eğitimde özelleştirme politikaları nedeniyle çocuklarımızın kamusal, bilimsel, anadilde eğitime kavuşmaları önünde birçok engel oluşuyor” ifadelerine yer verdi.
'KAYNAKLAR EMPERYAL SAVAŞLARA AKTARILIYOR'
Savaşa ayrılan bütçeye de değinen Bozgeyik, bütçenin militarist niteliği ile Kürt sorununda çözümsüzlük politikası arasındaki ilişkiyi vurgu yaptı. Bozgeyik, savaş bütçesine dair sözlerine şöyle devam etti, “AKP’nin Kürt sorununda savaştan yana, militarist ve anti-demokratik politikaları esas alıp çözümü ve müzakereyi esas almıyor olması nedeniyle bütçe kaynaklarımız büyük bir oranda askeri harcamalara ve silahlanmaya ayrılıyor. İçişleri Bakanlığı’nın destek fonu aldığını ve biriktirilen kaynakların da bu savaş harcamalarına ayrıldığını görüyoruz. Türkiye neredeyse bütçesinin büyük bir bölümünü buralara aktarıyor ve bununla da yetinmeyerek, Ortadoğu'da, Kafkasya’da ve Asya’da bu emperyalist savaş politikalarına harcıyor ve buralarda yürütülen savaşın bir parçası olmak için de bütçeyi savaş politikalarını esas alarak hazırlıyor. Tüm bunlara karşı bizim savaş, barış, bütçe ve demokrasi ilişkisini birlikte kurmamız gerekiyor. Eğer bir ülkede barış yoksa sürekli bir savaş hali ve güvenlikçi politika sürdürülüyorsa doğal olarak bu halkın ve emekçilerin yoksullaşmasına neden oluyor. Çünkü emekçilere, halka, çiftçilere, öğrencilere ve kadınlara ayrılması gereken kaynakların büyük bir kısmı topa, mermiye, silaha, F-16’lara ve uluslararası sermaye ile yapılan askeri anlaşmalara aktarılıyor. Bu nedenle de barış politikasının da doğrudan bütçe ile bağının olduğunu ifade etmek gerekiyor” değerlendirmesinde bulundu.
'AKP İDEOLOJİK HEGEMONYA KURMAYA ÇALIŞIYOR'
AKP’nin bütçe kaynaklarıyla ideolojik hegemonya kurmaya çalıştığını belirten Bozgeyik, Milli Eğitim Bakanı’nın, tarikatları sivil toplum kuruluşu olduğunu belirtip, onlarla protokol yapmaya devam edecekleri itirafını hatırlattı. 2024 yılı bütçesinden diyanete ayrılan kaynaklara değinen Bozgeyik, son üç dört yıldır neredeyse 390 milyar TL ye yakın bir kaynağın diyanete ayrıldığının altını çizdi.
Bozgeyik, “Özellikle okullarda ve farklı branşlarda birçok öğretmen açığı varken Milli Eğitim Bakanlığı her atama döneminde sadece ilahiyat mezunlarına kontenjan ayırarak okullarda dinsel politikalarını çok yaygın olarak hayata geçiriyor. Yetmezmiş gibi cemaat ve tarikatlarla yapılan protokollerde özellikle ana sınıfından başlamak üzere lise çağındaki çocuklara kadar ideolojik anlamda bir hegemonya oluşturma ve tekçi, Hanefi mezhebini öne çıkaran bir asimilasyonist etki yaratarak inanç özgürlüğüne ve laiklik ilkesine aykırı yoğun bir tutumu var. Milyonlarca Alevi, Süryani, Ermeni, Rum ve Hıristiyan yani farklı inançtan ve mezhepten olan yurttaşlar var. Bunların hepsine eşit davranılmadığını ve sadece bir mezhebin bu ülkede egemen mezhep ve inanç haline gelmesine dönük adımları var. Biz KESK olarak inanç özgürlüğünden yanayız” dedi.
Bozgeyik, iktidarın sokakta baskıyı sürdürdüğü ve Meclis’te çoğunluğu kendi yasa planlarına uygun olarak kullandığını belirterek, “Burada hem meslek örgütlerine hem de siyasi partilere önemli görev ve sorumluluklar düşüyor. Her ne kadar muhalefet Meclis’te çoğunluk olmasa da sokakta çoğunluk var. Birlikte ortak bir mücadelenin yürütülmesi, AKP iktidarının bütçe ve baskı politikalarına karşı ortak ses çıkarılması gerekiyor” diye konuştu.
DEMOKRATİK VE TOPLUMSAL CİNSİYETE DAYALI BÜTÇE
Bozgeyik, son olarak bu olumsuz tablonun değişmesi için demokratik bütçe önerisinde bulunarak, “Bütçe kaynaklarının nerelere aktarıldığını bilmiyoruz. Bu nedenle şeffaf, demokratik, ekolojiden yana, toplumsal cinsiyete duyarlı ve savaştan değil barıştan yana bir bütçe bizim temel taleplerimizden biridir. Bunun yanında bizim çoklu kriz diye adlandırdığımız ekonomik kriz giderek derinleşiyor. Emeklilerin ve emekçilerin aldığı ücretler geçimi sağlayamıyor. Yine enflasyon giderek artıyor ve gıda alım gücü ve erişim gücü gittikçe azalıyor. Bu nedenle insan yaşamına yaraşır bir ücret talebimiz var. Yine yerel yönetimlere daha fazla kaynağın aktarılması ve 81 ilin hepsinin bütçesinin tek bir merkezde düzenlenmesi anti demokratik bir uygulamadır. Yerel yönetimler yasasının tekrar gündeme gelmesi gerekiyor. Özellikle belediyelerin kendi kaynaklarını kullandığı kendi bütçelerini oluşturduğu bir yerel yönetimler yasasının hayata geçirilmesi gerekiyor. Ranta talana savaşa dayanan bu anti-demokratik bütçeyi teşhir etmek hepimizin önemli sorumluluklarından biridir” şeklinde talepler sıraladı.