İZMİR - Uluslararası suç örgütü üyelerinin "Kırmızı Bülten" ile aranırken Türkiye'de yakalanmasının yeni bir durum olmadığını belirten gazeteci Cengiz Erdinç, Türkiye'de “terörle mücadele” adına ya da gayrinizami harbin bir kolu olarak organize suç örgütleriyle girilen ilişkilerin devleti çürüttüğünü söyledi.
Türkiye son yıllarda, ülkeye dair çıkan haberler ve Güney Amerika ülkeleri başta olmak üzere yapılan operasyonlarda adının geçmesiyle birlikte uyuşturucu, silah ticareti gibi yasadışı işlerin merkezi haline geldi. İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya'nın da göreve geldiği 4 Haziran'dan bu yana hemen hemen her gün sanal medya hesabından yaptığı bir suç örgütünün "çökertildiği" açıklamaları da bunu destekler nitelikte. Yerlikaya'nın yaptığı açıklamalara göre, yaklaşık 8 aydır onlarca çeteye operasyon yapıldı, binlerce kişi tutuklandı.
"Kafes", "Çember", "Narkogüç", "Çengel", "Mercek" ve "Sibergöz" gibi isimlerle yapılan bu operasyonlarda kamuoyunun bildiği ya da bilmediği birçok suç örgütünün "çökertildiği" söylenirken, bir yandan da çete liderleri serbest bırakıldı. "Şahinler" suç örgütünün lideri Sedat Şahin, 8 yılın ardından 20 Temmuz'da tahliye edildi. Şahin’in de tıpkı kendisinden önce tahliye edilen suç örgütü liderleri Alaattin Çakıcı ve Kürşat Yılmaz gibi Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli'yi ziyaret etmesi dikkati çekti. Öte yandan nöbetçi hakim olarak görev alıp suç örgütü liderleri Alaattin İlyas Saral ve Sedat Şahin’i 10 gün arayla tahliye eden Hakan Türkön, Yargıtay üyeliğine atandı.
KIRMIZI BÜLTENLE ARANANLAR
Uyuşturucu, hırsızlık, silah kaçakçılığı ve haraç gibi birçok suçtan suç örgütlerine yönelik operasyonlar yapılırken, ülkenin bir yandan da yabancı suç örgütü liderlerinin de "Saklandığı" bir yer olduğu ortaya çıktı. Son bir ay içinde İnterpol tarafından aranan birçok suç örgütü mensubu Türkiye'de yakalandı. 3 Aralık'ta Interpol’ün "Mavi bülten"le aradığı, uyuşturucudan kara para aklamaya kadar birçok suç işleyen Rus mafyası "Thieves in Law”ın kilit isimlerinden Şamil Amirov, İstanbul Sarıyer’de yakalandı. Beşiktaş’ta otel çıkışında öldürülen Rövşen Caniyev ve Antalya’da öldürülen Lotu Quli lakaplı Nadir Salifov’un da arasında bulunduğu suç örgütü üyelerinin, bu yapılanma içinde yer aldıkları belirtiliyor.
UYUŞTURUCU TÜCCARLARI TÜRKİYE'DE
Yine 6 Aralık'ta İnterpol Kırmızı Bülteni ile aranan İngiltere'nin Kuzey Doğu bölgesinde uyuşturucu madde ticareti yapan bir çetenin başı olan Shaun Monaghan ve 13 Aralık'ta İnterpol Kırmızı Bültenle aranan uyuşturucu ve organize suç örgütü üyesi Muhuannad Aloqah, İstanbul’da yakalandı. 15 Aralık'ta ise Interpol tarafından kırmızı bültenle aranan Muhammed Zahir Miah ve Chen Xuefeng’in İstanbul’da yakalandığı duyuruldu. Miah, Belçika’da ülke genelinde uyuşturucu dağıtımı organize eden bir örgütün lideriyken, Xefeng ise Vietnam'da ağır yaralama suçuyla aranıyordu. 19 Aralık'ta da İnterpol tarafından kırmızı bültenle aranan 3 kişi Türkiye'de yakalandı. Bu isimlerden Thomas Josef Konrad, Polonya'da uyuşturucu madde ticaretinden, Jinking Peng, Çin'de dolandırıcılık ve yasadışı örgüt faaliyetlerinden, Daniel Alexander Muller ise Almanya'da 1 ton kokainin ele geçirilmesi olaylarından aranıyordu.
VATANDAŞLIK VERİLDİ
Son dönemde yakalanan suç örgütleri üyelerinin yanı sıra Türkiye'de yakalanan birçok çete başına da vatandaşlık verildiği ortaya çıktı. 11 Kasım'da İstanbul'da yakalanan Hırvat uyuşturucu baron Nenad Petrak'ın Türkiye vatandaşlığı aldığı belirlenirken, ondan öncede birçok çete başına Türkiye vatandaşlığı verilmiş durumda. Almanya merkezli dolandırıcılık örgütünün başı İranlı Ahmet Nazari, Hollandalı uyuşturucu baronu Jos Leijdekkers ve sağ kolu İsaac Bignan'a vatandaşlık verilirken, Sırp uyuşturucu baronları Jovan Vukotiç, Zeljko Bojaniç, Belçika 3.2 ton kokain kaçakçılığıyla ilgili aranan Bosna Hersekli Sani Al Murdaa ve ortağı Arnavut Flamur Sinanaj Kırmızı Bülten ile aranırken vatandaşlık ve oturum izni verilen isimler arasında.
'TÜRKİYE HEP MAFYA CENNETİYDİ'
Son dönemde yapılan operasyonlara ve yabancı çete başlarının Türkiye'de yakalanmasına ilişkin Gazeteci-Yazar Cengiz Erdinç ile konuştuk. Organize suçun artık ülkelerin sınırlarını aştığını vurgulayan Erdinç, "Meksikalı Sinaloa Kartelinin Ekvador'da başkan adayını öldürmesi ya da ülkücülerin Sinaloa'ya karşılıklı selam göndermesi bunlara örnektir. İnsanlar sadece Türkiye'ye bakıp birden 'Mafya cenneti olduk' diyorlar. İnanın aynı başlıklar İsveç, Yunanistan ve Belçika'da da var. Çünkü organize suç buralarda çok hızlı yayılıyor. 2015'ten beri kokain ve eroin üretimi artıyor ve bunlar gelirin en yüksek olduğu Kuzey Amerika ve Avrupa'yı hedefliyor. Uyuşturucu kaçakçılığı organize suçun itici gücü konumunda. Türkiye zaten eskiden de İsveç, Belçika, Almanya ne kadar mafya cennetiyse o kadar mafya cennetiydi. Türkiye'de 1980'li yıllardaki bankerler, hayali ihracatla gelen kara para, 2010'larda zirveye çıkan uyuşturucu kaçakçılığı hep görmezden geliniyor. Burada hep bir mafya cenneti havası vardı. Susurluk oldubitti geçti zannediliyor. Susurluk ve bugünkü olaylar bir zincir olarak devam ediyor" dedi.
KOLAY PASAPORT ALMANIN ETKİSİ
2004 yılından beri bu ilişkileri takip ettiğini vurgulayan Erdinç, özellikle Rus mafyasının yıllardır Türkiye'de faaliyet yürüttüğünü kaybetti. Hatta 2012'den itibaren Rus mafyalarının Türkiye'de birbirini öldürdüğünü anımsatan Erdinç, "2019 yılında Rusya'da yapılan bir yasa değişikliği sonrasında ise bunlar daha fazla Türkiye'ye kaçışıyorlar. Yine aynı yıl Avrupa'da kripto haberleşmeyi sağlayan ağlar polis güçlerinin eline geçtiği için devasa soruşturmalar yapılıyor ve onlarda Türkiye'ye kaçtı. Çünkü Türk mafyasıyla ilişkileri iyi ve burada bir korunma sağlıyorlar. Fakat bu çeteler Türkiye'de kimlerle iş yapıyor, ortakları kim? Kimse bunları sorgulamıyor. Öte yandan 2017 yılındaki istisnai vatandaşlık düzenlemesiyle belli rakamları getirenlere sorgulanmadan pasaport verilmesi, ardından yine 2017 ve 2019'daki varlık barışları adıyla yurtdışındaki varlıkları buraya getirmeden sadece bildirmenin yeterli olduğu düzenleme bunda etkili oldu. Dolayısıyla Türkiye'de daha fazla görünür olmasının sebebi bu. Eskiden görünür olmamasının sebebi ise Türkiye'de organize suçun çok ciddiye alınmamasıydı. Belki 1-2 yıldır biraz ciddiye alınıyor. Geçmişte Avrupa ile veri paylaşımı sınırlıydı" diye belirtti.
MAFYA-SİYASET İLİŞKİSİ
Yine Türkiye'de siyasetle mafya ilişkisine bakmak gerektiğine dikkati çeken Erdinç, şöyle devam etti: "Türkiye'de terörle mücadele adına ya da gayri nizami harbin bir kolu olarak organize suç örgütleriyle girilen ilişkiler oldu. Bu ilişkiler devleti çürüttü ve devlet içinde etkin hale geldi. Bunun sonuçlarını yaşıyoruz. Etkili soruşturmalar yapılmadı. Bunun yapılabilmesi için etkili bir kolluk gücü ve yargı olacak. Bütün bunları destekleyen siyasi irade olacak. Bu siyasi iradeyi destekleyen bir kamuoyu olacak. Türkiye'de bunların hangisi var? Kamuoyu domatesi neden 50 liraya yediğini ya da neden bu kadar pahalıya elektrik tükettiğini, yurtlarda asansör kazalarının neden olduğu ile bağını kuramıyor. Halbuki Türkiye, dünyada bu bağın en kolay kurulabileceği bir labaratuar gibi oldu."
'ÇÖZÜM YARGI BAĞIMSIZLIĞI'
Organize suçun önüne geçebilmenin tek yolunun yargı bağımsızlığı olduğunun altını çizen Erdinç, geçmişte de buna benzer birçok operasyonun yapıldığını anımsattı. Bu operasyonların yargıda sönümlendiğini kaydeden Erdinç, "Ya delil toplanmıyor ya da başka bir sıkıntı çıkıyor. Mesela Demiryumruk, Sarallar gibi operasyonlar yapıldı. Sonucu ne oldu? Hiçbirinden mahkumiyet çıkmadı. Delil var mı? Bilmiyoruz. Bazen delil var, mahkumiyet yok. Bu da yargının sıkıntısı. Bunu da arka arkaya çıkan dilekçeler ve atamalarla görüyoruz" diye konuştu.
MA / Tolga Güney