ANKARA - DEM Parti Mêrdîn Milletvekilli Saliha Aydeniz, PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın fiziki özgürlüğü ve Kürt sorununun çözümü için cezaevlerinde başlatılan açlık grevine dikkat çekerek, “Bu Meclis, tecridi konuşmalı ve insanlık suçu olan tecride karşı inisiyatif almalıdır” dedi.
Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) milletvekilleri, Meclis Genel Kurulu’nda görüşülen Meclis, Yargıtay, Anayasa Mahkemesi, Danıştay, Sayıştay, Adalet Bakanlığı ve Dışişleri Bakanlığı ile bağlı kuruluşların bütçelerine dair konuştu.
GREVE GİREN TUTSAKLARI SELAMLADI
Bütçe üzerine söz alan DEM Parti Mêrdîn Milletvekilli Saliha Aydeniz, PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın fiziki özgürlüğü ve Kürt sorununun çözümü için açlık grevine giren siyasi tutsakları selamlayarak, konuşmasına başladı. Meclis’in en önemli işlevlerinden biri olan denetim hakkının da yok sayıldığını ifade eden Aydeniz, “İktidar partisi tek adamdan ibaret olduğundan, onlar herhangi bir denetleme inisiyatifi geliştirmiyor. Dünyada bir sistem krizi ve ekonomik krizin olduğu bir gerçektir ancak bu krizlerin en dip noktasını maalesef ülkemiz yaşamaktadır” dedi.
MECLİS TECRİDE KARŞI İNİSİYATİF ALMALI
Meclis’in halkın iradesine sahip çıkarak “tek adam” vesayetine son vermesi gerektiğini dile getiren Aydeniz, şunları söyledi: “Her şeyden önce, ülkenin demokrasisi, barışı için sorumluluklarını yerine getirmelidir. Bu temelde; öncelikle Kürt sorununun demokratik çözümü için inisiyatif almalı ve somut adımlar atmalıdır. Yine, milyonlarca yurttaşın ana dili olan Kürtçeye tahammülsüzlükten vazgeçmeli, kamusal alanda Kürtçenin kullanılması için somut adımlar atmalıdır. Bu Meclis, tecridi konuşmalı ve insanlık suçu olan tecride karşı inisiyatif almalıdır. Bu Meclis, cezaevlerinde işkenceye dönen hak ihlallerine ilişkin çözüm üretmelidir. Bu Meclis; kadın katliamlarına, cezasızlık politikalarına, kolluk şiddetine karşı çözüm üretmelidir; her geçen gün kullanım yaşı aşağıya inen uyuşturucu bağımlılığının önüne geçmelidir. Tüm bunların, temsilcisi olduğumuz halkların ihtiyaçlarına, sorunlarına çözüm bulma sorumluluğumuz ve zorunluluğumuz vardır” ifadelerini kullandı.
‘KÜRT HALKI HUKUKUN KORUNMA ALANINDA DIŞLANIYOR’
DEM Parti Wan Milletvekili Zülküf Uçar ise Anayasa Mahkemesi bütçesine ilişkin söz alarak, şunları kaydetti: “Kürt halkı, Kürt halkı, kadınlar, Aleviler ve birçok sosyal kimliğin inkâr ve imha politikalarıyla hukukun korunma alanından dışlanıyor. Hâliyle demokratik ve adil bir kurum olma imkânı özü gereği yoktur. Anayasa Mahkemesi Başkanı Zühtü Arslan’ın: ‘Uzaktan kumandalı yargı da yargıç da olmaz’ sözü bunun itirafıdır.”
‘AYM DÜZENİN BİR KURUMU’
Uçar, HADEP’in kapatılması ve Kürt vekillere yönelik AYM’nin tutumuna da işaret ederek, “Bu tavır yıllardır Kürt halkına Türk kimliğini dayatan anlayışın ifadesidir, Kürt çocuklarını Türk varlığına armağan etme cüreti gösteren asimilasyoncu planın hukuk alanından uygulanmasıdır ve HDP kapatma davasıyla aynen sürdürülmektedir. Öte yandan, Anayasa Mahkemesi üyelerinin tamamının doğrudan ya da dolaylı olarak hükûmet tarafından seçildiğini de hatırlatmak gerekiyor. Anayasa Mahkemesi de bu düzenin bir kurumu olarak ayrımcı rolünü oynamaya devam ediyor” diye konuştu.
YOL HARİTASI: DEMOKRATİK CUMHURİYET FİRKİ
Bu “düzenin” panzehrinin Öcalan tarafından çerçevesi çizilen Demokratik Cumhuriyet fikri olduğunu altını çizen Uçar, “Bu ne geçmişin altın çağı ne geleceğin imkânsız hayalidir, bizzat eşit ve özgür yaşamın kendisidir, baskıcı yönetim ve sömürünün karşısında halkın demokrasi ve emek garantisidir. Bunun ilk adımı Kürt halkının statü talebini, Aleviler için eşit yurttaşlığı içeren, kadınlara özgürce var oluş hakkı tanıyan ve bütün farklılıkları koruyarak demokratik katılımı güçlendiren bir Anayasa’yla atılabilir. Bu Anayasa’nın adı demokratik Anayasa’dır. Egemen anlayış değişmek zorundadır, ana dilde eğitim, ulusal statü, özgür, adil ve eşit yaşamı inşa etmek artık kaçınılmazdır. Cesur ve onurlu olanların, özgürlük iradesi taşıyanların ve demokratik yaşam özlemi duyanların yol haritası budur” diye kaydetti.