Yüksekdağ: Kürtlerin davasına sahip çıkmak bize Denizlerin vasiyetidir

img
ANKARA - AKP iktidarının ortaya çıkan toplumsal mücadele hattından rahatsızlık duyduğunu belirten Figen Yüksekdağ, “Türkiye ve Kürdistan halklarının devrimci demokratik birleşik mücadelesi kırılmaz bir çeliktir. Kürtlerin davasına sahip çıkmak bize Denizlerin vasiyetidir” dedi.
 
Ankara 22'nci Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen Kobanê Davası, HDP eski Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ’ın savunmasıyla devam ediyor. Aradan sonra tutsaklar salona “Jin, jîyan, azadî” sloganları ve zafer işaretleriyle gelirken, izleyiciler de “Özgür tutsaklar onurumuzdur” sloganı attı. 
 
Yüksekdağ, duruşmaya izlemek üzere katılanları, Danimarka, İsviçre Almanya elçiliklerinden gözlemcilere, Fikret Başkaya’ya, Baskın Oran’a teşekkür ederek beyanlarına devam etti. 
 
'TWİTE DÖNÜK SUÇLAMA YOK HÜKMÜNDE'
 
HDP'nin dava konusu tweete dönük suçlamanın "yok hükmünde" olduğuna vurgu yapan Yüksekdağ, şöyle devam etti: "Bu tweet cinayete teşebbüs gibi sonuçlara yol açtı, 'azmettiricilik yaptınız', 'bir sürü suç işlediniz' diyerek yargılamaya başladınız. Bu tweet yeni bir şey değildi, 5 yıl sonra tweeti yeniden keşfettiniz. Selahattin bey ile 2019’da bu fezlekeden yargılanıyorduk, buna karşı sözümüzü söyledik. Aradan bu kadar uzun süre geçtikten sonra tweet ısıtılıp karşımıza çıkarıldı. Tamamen siyasi ihtiyaçlarla ilgiliydi. Erdoğan tarafından bir seçim yaklaşıyordu, kritikti, seçimin kazanılması gerekiyordu. Kürt siyasetçilerin içeride tutulması gerekiyordu, toplumu kutuplaştırmak için bizim gibi yaratılmış, üretilmiş bir 'düşmana' ihtiyaç vardı. Siyasi iktidarın AKP-MHP hükümetinin genel taktiği zaten. Bir tane düşman yaratılır, yalanlarla, manipülasyonlarla, çarpıtmalarla, kasetlerle ama şu ama bu yöntemlerle düşmanlaştırır ve bunun üzerinden bir kutuplaşma, bir konsolidasyon yaratır ve bu yolla kendi siyasi kapısını açmaya çalışır. Bu dosyanın yeniden açılması ve bizim Selahattin beyle birlikte ikinci kez tutuklanmamızın arka planında böyle bir siyasi amaç, böyle bir arka plan vardı. Bu siyasi arka plan üzerinden tweetin karşımıza çıkarması gerekiyordu, davanın açılma süresinde bir kampanya başlatıldı. İletişim Bakanlığından İçişleri Bakanlığı'na kadar hakkımızda yoğun bir medya, kamuoyu kampanyası başlatıldı beraberinde dosya açıldı.”
 
'YEREL SEÇİM ÖNCESİ KARARI AÇIKLAYACAKSINIZ'
 
Mahkeme aracılığıyla iktidarın kirli siyasetini sürdürdüğünü ve etik dışı yöntemlere başvurduğunu belirten Yüksekdağ, “Meselenin tweet olmadığını siz de biliyorsunuz” dedi. Yüksekdağ, savunmasını şöyle sürdürdü: “Meselenin dava dosyasında ifade edilen şeylerden olmadığını siz de onlar da biliyor. Mesele bir siyasi intikam olmanın ötesinde bu iktidarın hayatta kalma meselesidir. Düşmanlık üzerinden, bizim üzerimizde kurdukları baskı üzerinden ayakta kalabileceklerini düşünüyorlar sadece. Yerel seçimler yaklaşıyor. Yerel seçim kampanyasını da yine bu dava ve mahkeme kararı üzerinden yürütecekler. Mahkeme tarihinizle ne kadar denk düşüyor. Yerel seçim öncesi siparişi verilen kararı çıkaracaksınız onlar da sallayarak bağımsız yargı ceza verdi, bunlar teröristtir diyerek kendi siyasi yolunu açmaya çalışacak. Bu tweet meselesi şuradan önemlidir, partimizin o dönemde yaptığı bir dayanışma çağrısını böyle bir yargılamaya konu etmeniz aslında bizi cezalandırmaktan daha çok Türkiye toplumunu korkutmak ve onları cezalandırmaya dönüktür.” 
 
TÜRKİYE HALKLARINA KONUŞMAYIN DİYOR
 
AİHM kararına girmeyeceğini ifade eden Yüksekdağ, savunmasına şöyle devam etti:  “Bu tweete dayanak hale getirmeniz bizi emsal olarak göstermek suretiyle tüm Türkiye halklarına siyasi iktidar, ‘konuşmayın, söz söylemeyin, tweet atmayın’ diyor. Bu zamana kadar sayısız kez insanlar sadece Twitter'de Instagram'da çeşitli sosyal medya mecralarında dayanışma, siyasi içerik taşıyan herhangi bir konu paylaştığı için gözaltı, tutuklama saldırısıyla karşılaştı, ceza aldı. O nedenle sosyal medya aracılığıyla söz söylemek ciddi bir korku alanı. Siyasi iktidar toplumu korku altında tutmak için sayısız korku karakolu kurdu, en büyüğü de zihin. Bunu da söz ve düşünce, ifade özgürlüğü üzerinden yapmaya çalışıyor. 
 
KİTLESEL HAREKETLERİN ÇIKIŞI
 
İnsanlar kesinlikle eskisi kadar rahat konuşamıyorlar, ben bazen diyorum ki içerideyim çok rahat konuşuyorum. İnsanlar söz söyleyemiyor. Bir eylem çağrısı yapılacak, telefonundan, sosyal medyasından mitinge, yürüyüşe çağrılmayacak hala gelmiş insanlar. İnsanlar bu hale getirilince kendini geri çekme hali ilelebet sürecek mi sanıyorsunuz. Bugün korkutursun insanlar susar, kendini geri çeker ama yarın öbür gün toplum mutlaka senin uyguladığın bu zulme tepki verir ve sen bu tepkinin altında kalırsın. Bugüne kadar yaşanan tüm bu toplumsal olaylarda bu yaşanmamış mıdır? Bütün kitlesel hareketlerin çıkışı, büyük korku dalgalarının ardından gelişmiştir.
 
'O TWEETİN ETKİSİ HALA SÜRÜYOR'
 
Kaç yıldır yargılanıyoruz. Neredeyse profesyonel sanık olacağız. Bir tweet ile kıyametin sorumlusu ilan edilmek bize geri adım attırmaz ama bütün kadınlarda ve topluma gözdağı verme girişimidir. Her yerde tepki vermek en doğal haktır, bizim ve Türkiye halklarının kimseden icazet almasına gerek yoktur. Bir tweet için açtığınız ceza dosyası artık yok hükmündedir ama bizim o tweetle yaptığımız çağrı hala varlığını koruyor, var olacak, etkisi sürecek. Ne dedik, Kobanê halkıyla dayanışalım, insanlık direnişini, onur direnişi sahiplenin dedik. Doğru ve insanlığın akışına uygun bir çağrıydı, hiçbir fazlası eksiği yoktu, belki daha fazlasını söyleyebilirdik. Bugün Kobanê halkıyla dayanışmayı bir ceza konusu haline getiriyorsanız, bütün halkların dayanışmasına karşı olduğunuzu gösteriyorsunuz. Eğer bunu toplumun elinden alırsanız toplumdan geriye bir yozlaşma ve yığın kalır. Bugün iktidarın yapmaya çalıştığı toplumu yığınlaştırmadır. Bizim suçumuz buna hayır demek mi? Buna hayır dedik ve demeye devam edeceğiz.”
 
‘DEĞİŞİM İSTEĞİNİN ÖNÜNÜ KESME İFADESİDİR’
 
Dayanışma çağrısı yapılan HDP’nin dava konusu tweeti üzerinden başlatılan yargılama süreciyle Türkiye’de bir korku iklimi yaratılmak istendiğine dikkat çeken Yüksekdağ, “Amaç hak alanını daraltmak ve giderek yok etmek, ortadan kaldırmaktı. Türkiye toplumunda var olan gittikçe değişen, büyüyen demokratik değişim isteğini bastırmak için öyle bir davaya ihtiyaç vardı. O tweet öncesinde toplumda demokratik değişim isteği gelişmiştir, Gezi direnişi diye tarif ettiğimiz Haziran halk hareketi, doğa ve yaşam duyarlılığı sahiplenmesi üzerinden kendini gösteren, başlayan ama giderek bir toplumsal adalet, özgürlük ve onur isyanına dönüşen Gezi direnişinden bahsediyorum. Türkiye’de muhalefetten yana yaprağın kıpırdamadığı, baskı politikalarıyla işçi direnişlerinin ezildiği, kadın hareketinin engellendiği, bütün Kürt halkına dönük ciddi saldırıların geliştirildiği bir dönemdi Gezi direnişinin ortaya çıktığı dönem. O süreç içinde biriken tepki, Gezi’de vücut buldu” diye konuşt.  
 
‘HAZİRAN DİRENİŞİ UMUT YARATMIŞTI’
 
Gezi direnişini “umut hareketi” olarak değerlendiren Yüksekdağ, direnişin Türkiye halklarına değişimin mümkün olabileceğine dair umut verdiğini söyledi. Yüksekdağ, “2013’ten sonra Türkiye toplumunu bir umutsuzluk sarmıştı. Muhalefette, demokrasi ve özgürlüklerden yana bir umutsuzluk ve karamsarlık havası hakimdi. Bu dönemden çok tanıdık gelen fısıltılar konuşmalar geçiyordu. Türkiye’de kendisine bir gelecek görmediğinden bahsediyordu, yurtdışına gitmek kendisini nereye atarsa Türkiye dışında orada yaşama hayalini kuran kişilerin sayısı fazlalaşmaya başladı” diye belirtti. 1980 Darbesi’nin ardından ilk kez Gezi direnişiyle beraber toplumda bir “soğuma döneminin” başladığını dile getiren Yüksekdağ, “Bu ülkede demokratik değişimin olmayacağından umudunu kaybetmiş, değişimi başka yerde aramaya başladı. Gezi hareketi umudun yeniden fışkırması, öldü sanılan umudun yeniden ortaya çıkması oldu. Bir büyük insanlık hareketi olarak ortaya çıktı. O Gezi direnişinde ben de yer aldım, milyonlarca insan vardı, 5 milyonun üstünde insan katıldı Haziran hareketine. Sadece Taksim’de değil Bayburt dışında bütün illerde insanlar sokağa çıktı, sokağa çıkamayan tencere, tavayla, ışığını yakıp söndürerek katıldı. Türkiye’nin sayısız meydanında özgürlük iklimi oluşmaya başladı, bu özgürlük iklimi içinde umut yeniden canlandı. Ve Türkiye toplumu yaşadığı güçsüzlüğü birbirine sarılarak aşabileceğini anladı” sözlerini kullandı. 
 
‘GEZİ BU ÜLKENİN İNSANLARINA DAYANMA GÜCÜ VERDİ’
 
Direnişin toplumda birliktelik anlayışını somutlaştırdığını kaydeden Yüksekdağ, “Birbirinden koparılan, kutuplaştırılan, ‘sen teröristsin, sen aymazsın’ diyerek birbirinden koparılan insanların birbiriyle yeniden tanıştığı, arada çizilen yapay ve zorlama sınırların ortadan kalktığı, en kötü ihtimalle silikleştiği bir dönemdi. Farklı görüşlerden insanlar onur ve özgürlük değerlerinde buluşarak o Taksim meydanını güzelleştirdiler. Çelişkiler ve çatışmalar vardı ama o Gezi günlerinde hiçbir kötü olay yaşanmadı, insanlar birbirine saldırmadı, kırmadı, dökmedi, herhangi bir güvenlik sorunu yaşanmadı. İnsanlar, farklılıklarını kabul ederek biz olma, toplum olma duygusunu yaşadı. Bir toplum birbirinden koparılırsa, ayrıştırılırsa, atomize edilirse dağılma, çürüme, yozlaşma başlar. Ama bir toplumda biz olma duygusunu yaratan gelişme yaşanırsa o toplum kendini yeniden onarır, yaralarını sarar. Gezi direnişi çok ağır cezalarla mahkum edildiğini sanılan bu direniş, bu ülkenin kanayan yarasını sardı, bu ülkenin insanlarını barıştırdı, dayanma gücü verdi” dedi. 
 
AKP iktidarının ortaya çıkan toplumsal mücadele hattından rahatsızlık duyduğunu dile getiren Yüksekdağ, “Ağır yaralı Türkiye toplumu, ülkesinden umudunu kesme noktasına gelen Türkiye toplumu yeniden toplandı ve kendisini yeniden üretti. Ama egemen yapı özellikle de AKP ve saray iktidarı toplumun birbiriyle barışmasını istemedi hiçbir zaman. Çareyi, toplumun kutuplaştırılmasında yani sizin deyimiyle milletin bölünmesinde, halkın bölünmesinde gördü” diye belirtti.
 
ERDOĞAN HALKIN KENDİSİYLE BAŞ HİZASINDA OLMASINI İSTEMEDİ
 
Dönemin Başbakanı Tayyip Erdoğan’ın “çapulcular” ve “ayaklar baş olmaya başlıyor” sözlerini anımsatan Yüksekdağ, “Erdoğan, halkın kendisiyle baş hizasında olmasını istemedi. Diktatörlük, tek adam, tek merkeziyetçi zihniyet toplumu ya da herhangi bir siyaseti kendiyle eşit görmez; kibirlidir, küstahtır, küçük dağları kendi yarattığı zihnine sonuna kadar, gideceği güne kadar inanır. ‘Siz kimsiniz benimle baş hizasında olamazsınız’ dedi ve o günden bu yana topluma kırım operasyonu başladı” şeklinde konuştu. 
 
‘DİNAMİKLERİN EN ÖNEMLİSİ KÜRT ÖZGÜRLÜK HAREKETİYDİ’
 
Gezi direnişinde yaratılan bütünleşme ruhu ile birlikte farklı siyasal ve toplumsal dinamiklerin yan yana mücadele ettiğini hatırlatan Yüksekdağ, şöyle konuştu: “O dinamiklerin en önemlisi de Kürt özgürlük hareketiydi. Hareketin içine girdiği süreç, toplumun politik niteliğini ciddi bir birikim olarak ciddi bir düzey olarak ortaya koydu.  O dönemde elbette sadece Gezi’de değil çok daha öncesinde de Kürdistan’da ezilen halkın giriştiği önemli, tarihsel, köklü, özgürlük ve adalet mücadelesi vardı. Ve bu özgürlük ve adalet mücadelesi çok ciddi bir birikimi yarattı. En önemlisi kadın devrimi, kadın özgürlük hareketinde yaratıldı. Kadın devrimi Rojava’da bir nitelik yarattı ve bütün Türkiye toplumunu demokratik siyaset zeminin, yapısını etkileyen bir dinamiğe dönüştürdü.”
 
‘KÜRT HAREKETİ DEMOKRASİ MÜCADELESİNE KATKI VERDİ’
 
Kürt siyasal hareketinin emekçi bir halk hareketi olduğunu ifade eden Yüksekdağ, “Politik özgürlük taleplerinin yanı sıra aynı zamanda ezilen sınıf olmaktan kaynaklanan talepleri ve mücadeleleriyle Türkiye’deki demokrasi mücadelesine çok önemli katkılar sağlamıştır. Bu dinamiklerin buluşması Gezi ile sınırlı kalmadı. Türkiye’nin dört bir yanında geliştirilen Gezi eylemlerine Diyarbakır’dan, Lice’den ses verildi.  O dönemde yaşamını kaybeden demokrasi şehidi olarak bugün de saygı ile andığımı şehitlerimizden biri de Medeni (Yıldırım) arkadaşımız idi. İsmail Korkmazlardan, Abdullah Cömertlere yaşamını kaybeden arkadaşlarımıza tekrar minnet, şükran duygularımı gönderiyorum” şeklinde konuştu.  
 
‘AKP İKTİDARININ BÜYÜSÜ BOZULMUŞTU’
 
Demokratik bir muhteva ile başlayan ve barışçıl, eşitlikçi bir mücadele biçimiyle süregelen Gezi direnişinin iktidarın baskı ve şiddet politikalarıyla karşı karşıya kaldığını aktaran Yüksekdağ, “Gezi direniş mekanlarının ortadan kaldırılması, bu birikimin ortadan kalkması anlamına gelmiyordu. Uzun zamandan sonra ilk defa Türkiye’nin doğu ve batı yakası bir araya geldi. Bu tablo egemenleri çok daha telaşlandırdı, kaygılandırdı. Demokratik değişim talebi Gezi’ye yönelik saldırılara rağmen ortadan kalkmadı, değişik şekillerde kendini sürdürdü. HDK ile birlikte 2013-2014 sürecinde gittikçe büyüyen demokratik hak örgütlenmeleri, bu iklimde, zeminde beslendi, gücünü aldı. Siyasette, mücadelede kendini ortaya koydu. Gezi direnişinin ortaya çıkardığı o birleşiklik tablosu içerisinde bir çoğalma durumu yaşandı, örgütlenme düzleminde de kendini çoğaltmaya başladı. Daha çoğulcu, daha kolektif daha dayanışmacı, demokrasinin geliştirilmesinin inşa edilmesine uygun bir toprak gelişmeye, oluşmaya başladı. Siyasi iktidarın asıl hazmedemediği Türkiye’de demokrasinin gelişmesiydi. Türkiye halklarının birleşmesi, başarabileceğini görmesiydi. Aslında AKP iktidarının büyüsü bozulmuştu” ifadelerini kullandı. 
 
“Halkların Demokratik Kongresi (HDK) bizim siyasi yürüyüşümüzün dönüm noktasıdır” diyen Yüksekdağ, HDK’nin Gezi direnişi sırasında toplumsal bir hareket olarak kendini var ettiğini belirtti. Yüksekdağ, şöyle devam etti: “Bizler bu dönemde yapılması gereken doğru şeyi yaptık, birilerinin mutlaka bizim yaptığımızı yapması gerekiyordu. İster tarih, ister tesadüf, ister zorunluluk önemli değil ama birilerinin yapması gerekiyordu. Türkiye'deki demokratik değişim isteğini, siyasi iradeye dönüştürmek gerekiyordu.” 
 
‘HDP BİR FİKİR, FELSEFE PARTİSİDİR YARGILANAMAZ!’
 
O dönemde siyasal ve toplumsal açıdan yeni bir sorumluluk ve irade ihtiyacı duyulduğunun altını çizen Yüksekdağ, “Türkiye'de artık toplum kabına sığmıyor, bu kap dar geliyor, Gezi gibi bir dayanışma demokratik bir direniş hareketiyle kendini ortaya koydu. Bir siyasi iradenin müdahale edip, toplum içindeki unsur olarak bu harekete öncülük yapması gerekiyordu. O süreçte HDK’nin içinden çıkan bir yönelim olarak HDP kurulmuştur. Türkiye halklarının birleşik demokratik devrimci geleceğini inşa etmek üzere kurulmuştur. HDP bir fikir, felsefe partisidir. HDP bir tarih partisidir ve hiçbir fikir hiçbir felsefe ve tarih asla mahkeme salonlarında yargılanamaz. Asla mahkeme salonlarına sığmaz. Beş milyon sayfalık dosya yapsanız ona da sığmaz, 15 milyona da sığmaz. Çünkü fikir, felsefe, tarih asla yargılanamaz” dedi. 
 
HDP’nin Türkiye toplumunun değişim talebini siyasi bir çıkış ile “taçlandırmak ve öncülük rolünü üstlenmek” istediğine değinen Yüksekdağ, şunları kaydetti: “Bir çatı partisi olan HDP’nin eş başkanı  Figen Yüksekdağ olmadan önce ESP Genel Başkanı Figen Yüksekdağ’dım. Bugün de ana evimi saygıyla sevgiyle selamlıyorum. Bütün ESP saflarında mücadele eden yoldaşlarımı, arkadaşlarımı saygıyla selamlıyorum. Ama ben ESP görevini yürütürken yaşanan bu değişimler bize bir çağrı yaptı. Hayat, mücadele, halk bize bir çağrı yaptı. Artık kendi sınırlarımızın dışına çıkma çağrısı yaptı. Artık toplumun birleşerek başarma isteğine, siyasi sınırlarımızı arkamıza bırakarak cevap olma çağrısı yaptı. Bu tarihsel bir çağrıydı, çağrıyı duymak da tarihsel bir görevdir. Benim bir sosyalist olarak bu çağrıyı duymaktan başka görevim yoktu.” 
  
‘SOSYALİZMCİLİK OYNAMA HAKKIMIZ YOK’
 
“Sosyalizmin özünde eşitlik vardır” vurgusu yapan Yüksekdağ, ulusların, halkların, dinlerin eşitliğini esas alan bir mücadele anlayışına sahip olduğunu anlattı. Yüksekdağ, şöyle devam etti: “Biz sosyalistlerin halklara sırtını dönüp sosyalizmcilik oynama hakkı yoktur. Burnumuzun dibinde kan akarken, Kürt halkının eşit hakları kabul edilmezken, sırtımızı dönemezdik. Bir sosyalist bunu yapamaz. Sosyalizmin temelinde enternasyonalist bir bakış ve ulusların birleşmesi eşit haklarla yaşaması vardır. Türkiye'de hiçbir sosyalistin ezilenlere, Kürt halkına sırtını dönmesine hakkı yoktur. Ayrımcı yaklaşan, Kürt halkına tepeden bakan zihniyeti ve partileri eleştirdim ve eleştirmeye devam edeceğim. Birleşikliği savunmak adına ne söylediği belli olmayan, sapla sapanı birbirine karıştıran bir sosyalizm olamaz. Eğip bükmeden bu hak mücadelesi etrafında nerede yer alacağını bilmek gerekir. Benim partim ESP ve diğer sosyalist partiler safını net belirledi. Bende isterdim ki oturup sosyalist programın çelişkilerini sorunlarını anlatayım, bunları konuşmak isterdim, insanların refah içinde yaşaması için ne gerekiyorsa onu anlatmak isterdim ama etrafınızı karanlık sarmışsa ve etrafınızda ‘hawar’ sesleri duyuluyorsa, Kürt halkı katlediliyorsa kulaklarınızı tıkayamazsınız. Bir yerde ateş yanıyorsa hiçbir şey yapamıyorsanız, yananlar ile birlikte yanacaksınız.”   
 
‘KİMLİĞİMİ NEFRET GEREKÇESİNE DÖNÜŞTÜRDÜLER’
 
Sosyalist bir Türk olarak, “Ne işin var Kürtlerin arasında” şeklinde birçok kez tepki aldığına dikkat çeken Yüksekdağ, “Ancak biz bıkmadan usanmadan anlatmaya çalıştık. Hak olanının, doğru olanın bu olduğunu anlatmaya çalıştık, ikna etmeye çalıştık ve bunu anlatmaya devam edeceğiz. Benim Türk kimliğimi, sosyalist kimliğimi daha fazla nefret gerekçesine dönüştürdüler, çünkü ‘Türkler kendi isteğiyle Kürtlerin yanında olamaz’ fikri vardı. O sınırları kendileri koymuşlar. Ben ve yoldaşlarım bu sınırı onların nezdinde aşmış olduk. Bütün bu nefretle bizi ayrı yerlere savurma çabalarına karşı biz bir çizgide inat ve ısrar ettik, yine inat edeceğiz” dedi. 
 
‘HALKLARIN BİRLEŞİK MÜCADELESİ KIRILMAZ BİR ÇELİKTİR’
 
Türkiye ve Kürdistan halklarının birleşik mücadelesinin tasfiye edilemeyeceğini dile getiren Yüksekdağ, “Biz hem dövüldük hem ateşte yandık ama bu çeliği kıramazsınız. Türkiye ve Kürdistan halklarının devrimci demokratik birleşik mücadelesi kırılmaz bir çeliktir” sözlerini kullandı. 
 
‘DENİZLERİN VASİYETİDİR’
 
Sosyalist olmanın gerekliliklerinden birinin de reddedilen ulusların haklarına sahip çıkmak olduğunu söyleyen Yüksekdağ, buna karşı bu fikrin faşizm hareketleri tarafından kırıldığını ve kimi sosyalist yapılar tarafından yok sayıldığını aktardı. Bu durumun Türkiye’deki sosyalizm mücadelesini kesintiye uğrattığını ifade eden Yüksekdağ, “Bizim açımızdan Kürt halkının davasına sahip çıkmak, güncel politik bir zaruretten ibaret değil, bize bir vasiyettir. 1968’lerde devrimci hareketlerde yaşamını yitiren devrimci yoldaşlarımızın vasiyettir. Bu miras ve vazife bize idam sehpalarında bırakıldı. Deniz Gezmiş, Yusuf İnanların sözüyle bize vazife edildi. Bütün devrimci kadroların katledildiği dönemlerde, çok genç yaşlardaki yoldaşlarımızda çok önemi bir bilinç ve nitelik ortaya çıkarmışlardır. Denizlerin yazdıkları son mektupta tarihe ve bize vazife edilen şuydu: ‘Yaşasın Türk ve Kürt halkının bağımsızlık mücadelesi.’ Bu sözler nice kayıplar ve durgunluklarla sınanarak dönüp dolaşıp bize geldi. Bizden de sonraki kuşaklara gidecek” diye konuştu. 
 
Duruşma Yüksekdağ’ın savunmasıyla devam ediyor. 
 

Diğer başlıklar

21/12/2023
20:02 Prag'da bir üniversitede silahlı saldırı
19:33 HDK: Mereş Katliamı’nın hesabını sormaya devam edeceğiz
19:14 TTB Başkanı Sağkan’dan darp edilen avukat Akbay’a ziyaret
19:01 Amed’te bir okulda gıda zehirlenmesi
18:33 Öztürk: Sayın Öcalan’a yönelik tecritle birlikte Türkiye de tecrit edildi
18:18 Şakran Kadın Cezaevi'nden tecride karşı mücadele çağrısı
18:13 Ablukaya alınan Hespist köyüne giriş-çıkışlar yasak
18:00 Bozan’dan cami satan kayyıma tepki: Şeytanın aklına gelmez
17:44 KDP’ye 8 sandıktan yalnızca 2 oy çıktı
17:39 Nisêbîn’de Kürt liderlerinin fotoğrafları asıldı
17:30 ABD’nin Eyn Esad üssüne saldırı
17:27 Oluç: Abdullah Öcalan Kürt halkının değeridir
17:10 Uysal’dan Adalet Bakanlığı’na: Abdullah Öcalan’ın fikirlerine ses verin, tecridi bitirin
16:49 DTSO: DBB’nin OSB’deki hissesinin devredilmesi kabul edilemez
16:48 ÇED süreci başlatılan granit ocağı halka sorulacak
16:10 KESK Meclis önünde 2024 bütçesini protesto etti
16:03 Mezopotamya Kitap Fuarını 5 günde 237 bin kişi ziyaret etti
15:42 'Açlık grevindeki tutsaklar disiplin soruşturmalarına maruz bırakılıyor'
15:32 Can’ın Arkadaşları: AYM kararı uygulansın
15:29 Adalet Nöbeti’nden birlikte mücadele çağrısı
15:27 Menemen Cezaevi'nde 7 tutsağın görüşçüsüne yasak
15:25 Korucubaşından 10 yaşındaki çocuğa şiddet: Dişleri kırıldı
15:18 RES'i protesto eden köylüler: Telafisi zor zararlara neden olur
15:10 Merkez Bankası bir kez daha faiz arttırdı
15:08 ‘Çözüm çok net, Öcalan’ın dışarıya ve içeriye seslenmesi gerekiyor’
14:49 DİAYDER davası ertelendi
14:46 PTT'de emekli dağıtımcılar taşeron işçi olarak çalıştırılacak
13:58 Almanya 10 ayda 13 bin 512 kişiyi sınır dışı etti
13:48 Aydeniz: Meclis tecride karşı inisiyatif almalı
13:45 11 kentte kuvvetli yağış bekleniyor
13:43 'Kürt halkının değerlerine saldırıları kabul etmiyoruz'
13:19 AYM'den Can Atalay için ikinci kez ihlal kararı
13:06 WHO: Kovid'in yeni varyantı hızla yayılıyor
11:52 İYİ Parti’den bir vekil daha istifa etti
11:38 Tarımsal girdi fiyatları yüzde 40 arttı
10:19 KDP'nin alıkoyduğu gazeteciden 58 gündür haber yok
10:11 THY 11 seferini iptal etti
09:58 Eren Keskin'den İçişleri Bakanı'na: Soylu, Ağar ve Akşener’in yöntemlerini kullanma
09:53 Tutsaklar 25 gündür açlık grevinde
09:48 İran'da kadınlara dönük yargı baskısı artıyor: 'Mobil mahkemeler' kurulacak
09:38 Yoksulluk derinleşiyor: Ucuz ürün için market market geziyoruz
09:28 İş Güvenliği Uzmanı Salaz: Cinayetler tedbir alınarak önlenebilir
09:22 Sivil toplum örgütü temsilcileri: Tutsakların talepleri karşılanmalı
09:20 Hastanede başlattığı 'özgürlük' talepli eylemini hücrede sürdürüyor
09:19 'Vejînek Ciwan' kongresine çağrı: Örgütlü bir yaşam inşa edelim
09:13 Depremzede Romanlar 11 aydır çadırda
09:12 Tutsaklarla görüşen avukatlar: Özgürlük ve çözüm istiyorlar
09:07 Kadınlar 2023’te 'özgürlük' dedi
09:05 AKP hangi il ve ilçelere 'seçmen' taşıyor?
09:00 21 ARALIK 2023 GÜNDEMİ
08:56 MSD'nin yeni eşbaşkanları belli oldu
20/12/2023
23:51 AB, tepki çeken yeni sığınma ve göç anlaşmasını kabul etti
20:09 İsrail, Refah ve Han Yunus’a saldırdı: 42 kişi hayatını kaybetti
20:00 Çin’deki depremde 131 kişi yaşamını yitirdi
19:55 Bafra T Tipi Cezaevi müdüründen tutsaklara keyfi uygulama
19:47 Polis saldırısına tepki: Ne direniş kırılacak ne nöbetimiz bitirilecek
19:24 AP Türkiye Raportörü Amor’dan DEM Parti’ye ziyaret
19:10 İzmir'de Mereş Katliamı anması
19:04 KHK eyleminde MEB bakanına 'tarikat' tepkisi
18:57 Suruç Katliamı 101’inci ayında: Dava hukuksuzca yürütülüyor
18:49 AFAD’tan 6 il için turuncu kodlu uyarı
18:03 Cenevre’de Abdullah Öcalan için eylem: Özgürlük çağrısına kulak verin
17:28 Engellemeye rağmen Adalet Nöbeti'ne katıldılar
17:03 Amedspor kırmızı kart gördüğü maçı kazandı
16:57 Bursasporlu oyuncular, Diyarbekirsporlu oyunculara saldırdı
16:56 ILO’ya Özak Tekstil işçileri için çağrı
16:54 Kendilerini istihbarat elemanı olarak tanıtıp muhbirlik teklif ettiler
16:40 İzmir'de 3 sözleşmeli öğretmen için 'sürgün' kararı
16:38 DEM Parti Eş Genel Başkanları: Vicdansızlar ensenizde olacağız
16:14 Gergerlioğlu: Uluslararası sermaye Türkiye’yi ciddiye almadı
16:02 Sanıkları yüzlerini görmeden teşhis etti
15:46 Sanatçı Ferhat Tunç’un davasında emniyetten yazı istenecek
15:24 Sanatçılardan Milli Eğitim Bakanı Tekin'in görevden alınması için çağrı
15:19 Yeni Yaşam Gazetesi’ne sansür Meclis Başkanına soruldu
15:00 Adalet Nöbetlerine ziyaretçi akını: Tecrit, toplumsal barışın önünde engel
14:32 Riha’da 2 kardeş gözaltına alındı
14:32 Emine Şenyaşar’a para cezası
13:56 'Adalet Bakanlığı açlık grevleri için harekete geçsin’
13:40 Tutsaklardan 'Çave Cûdî' şarkısı
13:39 Açlık grevlerine dair yetkilere sorumluluklarını hatırlattılar
13:14 STÖ’lerden Amedspor’a: Her zaman seni destekleyeceğiz
12:55 Tutsak yakınlarından İmralı'ya mektup ve kart gönderme kampanyası
12:31 Adana'da kadın ve gençlere başvuru daveti
12:25 'ÇEDES Projesi' kapsamında öğrencilere mezarlık temizletildi
12:15 DEM Parti: Türkiye geçmişindeki utançlarla yüzleşmeden demokratikleşemez
12:10 DEM Parti tek tek adresleri açıkladı: Polis ve askerler gezici seçmen yapıldı
11:39 Çin'de depremzedeler soğuğa karşı yaşam mücadelesi veriyor
11:19 Temelli: Krizlerin nedeni tecrit ve Kürt sorunundaki çözümsüzlüktür
11:02 Gün cinayeti: Emekli korucu tutuklandı, 3 isim 9 gündür yakalanmadı
10:32 Gazeteci Özdemir: AKP-MHP siyaseti Kerkük’te yenilgiye uğradı
10:01 Ağır hasta tutsak Tursun’un infazı 3’üncü kez ertelendi
09:47 Kayyım imzalı usulsüzlük
09:45 KDP’nin alıkoyduğu gazetecinin akıbeti 57 gündür bilinmiyor
09:44 Cezaevlerindeki 'Abdullah Öcalan’a özgürlük' eylemi 24’üncü gününde
09:41 Afyon'da 3'ü kadın 4 kişi katledildi
09:17 Ekonomist Önder: Asgari ücret artışı zamlar karşısında eriyecek
09:12 2023 yılına Abdullah Öcalan’a özgürlük talebi damga vurdu
09:08 6 çocuğun öldüğü yangında müftü ‘asli kusurlu’ bulundu
09:05 Asker baskınında hayatını kaybedenlerin aileleri icraya verildi
09:04 Kongreye hazırlanan gençler: Kurtuluş örgütlenmede
09:03 Amed'te hem fuara hem Kürtçeye ilgi yoğun
09:01 Tanık oldukları katliama karşı öfkeleri 45 yıldır dinmedi
09:00 20 ARALIK 2023 GÜNDEMİ
08:50 32 ilde oy kullanma saatleri değişti
08:27 Balıkesir'de deprem
19/12/2023
23:56 Halep’in kuzeyinde Türkiye’ye bağlı gruplar arasında çatışma
23:25 DTÖ, Türkiye karşısında ABD’yi haklı buldu
22:36 DEM Parti Eş Genel Başkanları: Kerkük halklarının iradesi Ortadoğu’ya umut oldu
22:11 Tahliyesi ertelenen tutsağa meme kanseri teşhisi konuldu
21:01 ‘Ülkenin her karış toprağı müteahhitler çetesinin eline geçiyor’
20:33 Sokak hayvanları için oturma eylemi
20:10 Mêrdîn Barosu: Süryanice konuşmaya müdahale edilmesi kabul edilemez
20:01 Kerkük il meclisi seçimlerinde YNK birinci parti
19:03 Nergis Muhammedi duruşmaya çıkmayı reddetti
18:56 Birdal: Savaşın ilacı barıştır
18:21 ÖHD: Müvekkilimiz İmrak ölümle tehdit edildi
18:13 İsrail ve Hamas’tan peş peşe açıklama
17:44 DEM Parti Milletvekilleri: Bab’ta Efrin’de açtığınız gençlik merkezlerinde ne yapıyorsunuz?
17:35 Kobanê Davası: Çözüm sürecinin resmi muhatabı Sayın Öcalan tanık olarak dinlenmeli
17:17 78’liler Girişimi Sözcüsü Celalettin Can tahliye edildi
17:11 AYM Başkanı Arslan: Uzaktan kumandalı yargı da yargıç da olmaz
17:02 Wan Gölü sahilinde kaçak yapı protestosu
16:38 Foça'da 'Ekoköy' adı altında rant projesine tepki
16:29 Eski hastane binasında yangın çıktı
16:20 Taybet Ana vurulduğu yerde anıldı: İnkar ettiğiniz Kürtler bugün her yerde
16:09 Yüksekdağ: Kürtlerin davasına sahip çıkmak bize Denizlerin vasiyetidir
15:04 ‘Talebimiz kabul edilene kadar nöbeti sürdüreceğiz’
14:36 Mereş Katliamı için devletten özür talep ettiler
14:18 Sağlık emekçileri ödeme yapılmazsa iş bırakacak
14:17 Kürkçüler Cezaevi'nde hasta tutsakların tedavi hakkı engelleniyor
14:01 '19 Aralık’ı unuttuk sanılmasın!'
13:59 Gazeteci Kaya’nın duruşması ertelendi
13:32 Tecavüz faili korucuya 24 yıl hapis cezası
13:11 İSİG: 10 yılda 364 tekstil işçisi yaşamını yitirdi
12:58 Yüksekdağ: Bu davanın savcısı da yargıcı da biziz, siz hesap vereceksiniz
12:52 Seçimlere katılım oranı Kerkük’te yüzde 65'i buldu
12:50 Avukatlardan İmralı’ya gitmek için başvuru
12:07 DEM Parti’den ‘19 Aralık’ mesajı: Tecrit sistemi yeni bir boyut kazandı
11:33 DEM Parti batıda aday çıkarılacak 27 ilçeyi açıkladı
10:11 Halide Türkoğlu: Kobanê Davasını kabul edenler insanlığa karşı suç işledi
10:09 Bölge kentlerindeki intiharların nedenleri: Bilinçli yoksullaştırma, gözetim ve kontrol pratikleri
09:52 Gazeteci Süleyman Ahmet’ten 56 gündür haber alınamıyor
09:48 'Abdullah Öcalan’a özgürlük' talepli açlık grevi 23’üncü gününde
09:29 Prof. Dr. Biçer: Uzun süreli tecrit işkencedir
09:22 Botanlı kadınlar: Hepimizin ses çıkartması ve direnmesi gerekir
09:21 Amed'te petrol için 'acele kamulaştırma' kararı: Yeraltı suları tehlikede
09:19 Kayyım AKP çalışmalarında!
09:16 Karadeniz'de talan sürüyor: 8 günde 25 ÇED duyurusu
09:13 Gençlik kongresinin gündemi tecrit ve özel savaş politikaları olacak
09:12 Ayşe Gökkan: Nerede olursam olayım mücadeleme devam edeceğim