MERSİN - Amed 5 Nolu Cezaevi’ndeki Ölüm Orucu direnişinin tanıklarından Sedat Akbay, bugün cezaevlerinde devam eden eylemlere dair, "En yakın cezaevi neredeyse oraya giderek 27 Kasım direnişi desteklenmelidir” dedi.
İmralı F Tipi Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nde tutulan PKK Lideri Abdullah Öcalan’a dönük tecridin kaldırılması, fiziki özgürlüğünün sağlanması ve Kürt sorununa çözüm şiarıyla cezaevlerindeki siyasi tutsakların 27 Kasım’da başlattığı dönüşümlü açlık grevleri sürüyor. Eylemleri 19’uncu gününe giren tutsakların sesine ses olmak için Amed, Mersin, Wan, Adana ve İstanbul olmak üzere 5 kentte d Adalet Nöbetleri tutuluyor.
12 Eylül faşizminin simge mekanlarından biri olan Amed 5 No’lu Cezaevi’nde kalan ve o dönem tutulan ölüm oruçlarının tanığı olan Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Mersin İl Yöneticisi Sedat Akbay, dünü ve bugünü cezaevleri ve eylemsellikler üzerinden kıyasladı.
'TECRİTİN BOYUTUNU HERKES BİLMELİ'
Siyasi faaliyetleri nedeniyle 1982 yılında tutuklanıp Amed 5 No’lu Cezaevine konulduğunda henüz 17 yaşında olduğunu dile getiren Sedat Akbay, cezaevine girdiğinde PKK’nin öncü kadrolarından Kemal Pir, Mehmet Hayri Durmuş, Akif Yılmaz ve Ali Çiçek öncülüğünde ölüm orucunun başladığını belirtti.
Akbay, 5 No’lu da tanık olduğu işkenceleri ve direnişi şu sözlerle anlattı: “O dönem de bir tecrit yaşanıyordu evet ama tecrit, Sevr ve Lozan antlaşmaları ile Kürtlerin inkârıyla başlıyor. İnkâr ve imhaya dayanan Kemalist ideolojiyle okullarda tanışmıştık. Aynı şey cezaevinde de uygulandı. Gittiğimizde 31’inci koğuşta ölüm orucu başlamıştı. Hedefi de insan onuruna yaraşır bir şekilde yaşamaktı. 21 Mart 1982’de Mazlum Doğan bedenini ateşe verdi ve onurlu yaşamak istiyorum diyen birçok arkadaşta bir irkilme yaşandı. Dörtler kendini diri diri yakan arkadaşlarımız oldu. Bir insan onurlu yaşamak için kendini yakabiliyorsa oradaki yaşamı, tecridin boyutunu herkesin bilmesi lazım.”
‘TECRİT KÜRT HALKINA UYGULANIYOR'
Eylemin büyük ses getirdiğini söyleyen Akbay, “Anneler, aileler Amed gibi bir yerde, sıcağın altında günlerce direnerek çocuklarına sahip çıktı. İçerdekiler nasıl direndiyse, dışardakiler de öyle direndi. Arkadaşlarımız şehit düştü. Kürt mücadelesini Amed Cezaevi nezdinde bitirmek istiyorlardı, başaramadılar. İnsanlık, 7 Eylül 1983’te Amed Cezaevi şahsında onurunu kurtarıldı” diye konuştu.
Akbay, 41 yıl sonra bugün cezaevlerindeki tutsakların bir kez daha açlık grevi başlatmalarına dair ise şunları ifade etti: “Bugün tecrit, bizim dönemimizdeki tecridin katmerlenmiş halidir. Sayın Abdullah Öcalan'a uygulanan tecrit, Kürt halkına uygulanan bir tecrittir. Tecrit ile ilgilenmek bizim işimiz ama kimse üstüne düşeni yapmadığı için cezaevindeki arkadaşlar bizim işimizi de omuzluyorlar. Tecridin kalkması için annelerin, gençlerin, bizlerin, ‘ben insanım’ diyen herkesin açlık grevine sahip çıkması gerekiyor. Bu tecrit sürdüğü müddetçe çocuklarımız, gençlerimiz, annelerimiz ölecek.”
'CEZAEVLERİ DİRENİŞ KALESİ'
Bazılarının bireysel kaygılarla tecridin üzerine gitmekte çekindiğini kaydeden Akbay, bu konuda, “Bana dokunmayan yılan bin yaşasın denmemeli. O yılan sana da dokunacak, çünkü Kürt’sün. Kürt olduğun için, nerede olursan ol, nerede durursan dur, muhalefet kırıldığında sıra sana gelecek. Mücadeleyle cezaevinde tanıştım. Direnişin zafere, teslimiyetin ihanete götürdüğünü Kürt ulusal hareketinde öğrendim. Cezaevleri birer direniş kalesi. Ayrıca en zor direniş yeri. Kendi yaşamından başka verebileceğin hiçbir şey yok. Bu direnişi zafere götürmek dışarıdan verilen destekle mümkün” dedi.
Akbay, açlık grevine giren tutsakların başka cezaevlerine sürgün edilerek eylemin zayıflatılmak istenmesi politikaları üzerinde de durdu. Akbay, "Mersin’deki tutuklu Rize’ye gönderiliyor. Ailelerin Rize’ye gidip açlık grevini desteklemesinin sonucu ne olur? Bu bilinçli yapılan bir şey. İçeride bitirilemeyen zihniyeti dışarıdan bitirme hesabı. Ama bizim çocuğumuz Rize’deyse Rizeye değil, Tarsus’a gitmemiz gerek. En yakın cezaevi neredeyse o cezaevindeki direnişi destekleyeceksin çünkü çocuğunun zihni orada. 27 Kasım’da başlayan açlık grevine sahip çıkılmalı, direniş desteklenmelidir” ifadelerini kullandı.
'ÖLÜMLER OLMASIN DİYE MÜCADELE EDELİM'
Başlatılan açlık grevlerinin Abdullah Öcalan üzerindeki tecridin kaldırılmasını ve Kürt sorununa demokratik çözümü hedeflediğinin altını çizen Akbay, son olarak şunları söyledi: “Sayın Öcalan, Ortadoğu’daki sorunun demokratik çözümünün tek mimarıdır. Ancak kapitalist sistem Sayın Öcalan’ın ortaya koyduğu ideolojiyi kabul etmiyor. Sayın Öcalan üzerindeki tecrit, sadece Türkiye hükümeti ile bağlı değil. Bu nedenle önce tutuklu ailelerine, peşinden siyasi partilere, sivil toplum örgütlerine sesleniyorum: Gelin, ölümler olmasın diye cezaevi önünde yatmamız gerekiyorsa gidip yatalım. Tutuklanacaksak hep birlikte tutuklanalım. Yeter ki Ortadoğu'daki kan ve gözyaşı bitsin."