AMED - Amed Barosu'ndan avukat Adile Salman, açlık grevindeki tutsakların “Abdullah Öcalan’a özgürlük” talebi için tüm demokratik örgütler ve kamuoyundan destek beklediğini aktardı.
Tutulduğu İmralı Ada Cezaevinde 33 aydır ailesi ve avukatları ile görüştürülmeyen PKK Lideri Abdullah Öcalan, tecrit uygulamaları ile yüz yüze. Kürt meselesine dair çözümsüzlük politikalarının yansıması olan tecride karşı, 10 Ekim'de "Abdullah Öcalan'a özgürlük, Kürt sorununa demokratik çözüm" şiarıyla uluslararası düzeyde başlatılan kampanyasına cezaevindeki siyasi tutsaklar 27 Kasım'da başlattıkları dönüşümlü açlık grevi eylemi ile destek verdi. Cezaevlerindeki bu eylem 19’uncu gününde ulaşmış durumda.
Amed Barosu İnsan Hakları Merkezi Cezaevi İzleme Komisyonu Başkanı Av. Adile Salman, ziyaret ettiği açlık grevindeki tutsakların durumunu paylaştı.
‘İMRALI HUKUKUN İŞLETİLMEDİĞİ BİR ALAN’
Yasa gereği cezaevlerinde bulunan tüm mahkûmların, tutuklu ve hükümlü olması fark etmeksizin avukat ve aile görüşlerinin mutlaka yapılması gerektiğini dile getiren Avukat Adile Salman, mevzuata göre bu hakkın engellenmesi için hiçbir gerekçe olmadığını vurguladı.
Ancak İmralı Ada Hapishanesi'nin “hukukun işletilmediği bir alan” olduğunu söyleyen Salman, avukat ve aile görüşlerinin bu kadar uzunca bir süre yapılmaması noktasında hukuki hiçbir izahat bulunmadığını kaydetti. Salman, bu noktada yapılan tüm başvuru ve taleplerin Adalet Bakanlığı, yargı organları ile idari mercilerce cevapsız bırakmasının ise “kaygı verici” olduğunu ifade etti.
ULUSLARARASI KURUMLAR BU SUÇA ORTAK
Demokratik bir hukuk sisteminde yapılan tüm başvurulara olumlu ya da olumsuz cevap verilmesi gerektiğini belirten Salman, “Hem aile hem avukat başvurularında çoğunlukla cevapsız bırakılma durumu mevcut. Bu da uygulanan tecridin aslında Kürt halkının taleplerine yönelik olduğunu ortaya koyuyor. Hem ulusal hem uluslararası hukuka uygun olmayan bir şekilden, alandan bahsediyoruz. Uluslararası kurumlar, tecridin insan hakkı ihlali olduğunu defalarca belirtti. CPT, hazırladığı raporlarında uygulanan tecridin ‘kötü muamele’ ve ‘işkence yasağı’na dâhil olduğunu belirtti. Ancak uluslararası kurumların işlevselliği ülkelerin birbirleri arasındaki ilişki noktasında tıkanıyor. Bizim sürekli söylediğimiz gibi, birer demokrasi havarisi olarak görülen ülkelerin bu noktada net bir tavır sergilemiyor oluşu, CPT'nin halen bu noktada sessiz ve çalışma yürütmüyor oluşu, Türkiye'de uygulanan tecrit suçuna ortak olma durumudur. Bu da tecridin uygulanmasında tüm ülkelerin payının olduğunu göstermekte" dedi.
‘UYGULANAN TECRİT ÇÖZÜMSÜZLÜK İRADESİ’
Kürt meselesinin çözümü için, İmralı ile temasın olması gerektiğini belirten Salman, "Bu, daha önceki pratik deneyimlerden de ortaya çıkan bir durumdur. Sadece hukuki durumdan bahsetmek yeterli olmayacak. Uygulanan tecridin temelinde bu duruma yönelik bir çözümsüzlük iradesi de görülmektedir" diye konuştu.
Salman, "Abdullah Öcalan'a özgürlük, Kürt sorununa demokratik çözüm" kampanyasında yer alan uluslararası kurumların da Abdullah Öcalan üzerindeki tecrit koşullarının kabul edilebilir olmadığını ve yürütülecek bir barış sürecinde doğrudan yer almasını istediklerine dikkat çekti.
Kampanyaya destek olmak üzere 27 Kasım'da cezaevlerinde başlatılan dönüşümlü açlık grevleri üzerinde duran Salman, açlık grevlerinin hukuki anlamda “protesto biçimi” olduğunun altını çizdi. Türkiye'de hukukun işletilmediği birçok dönemde tutsakların açlık grevi eylemleri yaptığını hatırlatan Salman, sağlık durumları kötü bir evreye varmadan tutsakların kabul edilebilir taleplerinin hızlıca karşılanması gerektiğini ifade etti.
TUTSAKLARIN TALEPLERİ
Salman, tutsakların cezaevlerinde başlattığı bu eylemsellik süreçlerini izleme ve hak ihlallerinin tespiti amacıyla Amed Barosu, İHD, ÖHD, MED TUHAD-FED ve TUAY-DER olarak heyetler oluşturduklarını ve sık sık hapishanedeki tutsakları ziyaret ettiklerini aktardı.
Görüştükleri tutsakların kamuoyundan beklentileri olduğunu kaydeden Salman, şunları söyledi: "Tutsaklar, İmralı tecrit sistemine karşı ve doğrudan Sayın Abdullah Öcalan'ın özgürlüğüne yönelik bir eylemsellik başlattıklarını belirtti. Eğer bu süreç görmezden gelinmeye devam ederse, eylem derecelerini artırabileceklerini vurgulayıp, süreç farklı bir duruma evrilmeden özgürlük, barış ve demokrasi yanlısı güçler ve hukuksuzluklar karşısında duran tüm kesimlerden destek talepleri olduğunu ilettiler.”
GREVE KATILANLARA BASKILAR VAR
Ziyaretlerinde neticesinde bilgisini edindikleri hak ihlalleri ve ihmallere de değinen Salman, “Açlık grevine başlayan tüm mahpuslara açlık grevlerine başladığı gerekçesiyle disiplin cezaları veriliyor. İmralı Ada Hapishanesi'ne sevk taleplerinde bulunan mahpusların bu taleplerine hiçbir şekilde cevap verilmiyor. Sayın Abdullah Öcalan'a yazılan mektuplara el konuluyor. Mahpusların birbirlerine yazdığı mektuplar ya sansürleniyor ya da doğrudan el konulmak suretiyle haberleşme hakları ihlal ediliyor. Yine demokratik kurumlara yazılan birçok mektup dışarıya çıkarılmıyor, doğrudan idare tarafından işlem görülmeksizin el konuluyor. Basına yansıdığı gibi hapishanelerde tutukluları tek sıra haline dizip İmralı tecrit sistemini burada da uygulayacağız şeklinde söylemler de mevcut. Mahpuslar, cezaevi idarelerinin kendilerine yönelik sözlü baskılarının olduğunu da ilettiler” diye belirtti.
‘TEKLİ HÜCRELERE ALINIYORLAR’
Salman, Erzincan Kadın Kapalı Cezaevi'nde greve başlayan bir tutsağın 50 gardiyan tarafından tekli hücreye alınmak istenmesi sırasında koğuştu bulunana tüm kadınların darp edildikleri bilgisini de paylaştı. Salman, şöyle devam etti: “Bunun üzerini kadın mahpuslar tepki göstermek suretiyle greve başladıklarını duyurdular. Yine birçok hapishanede greve başlama iradesi gösteren mahpusları tekli hücreye alma, refakatçisiz bırakma, tuz, limon, şeker ve grevde tüketilen besinleri iaşe bedelinin çok altında verme suretiyle karşılama, vitaminleri hiçbir şekilde karşılamama, kantin alışverişi yaptırılmama, mahpusları hücrelere atmak suretiyle iletişimsiz bırakma, bedensel olarak daha da zayıflatma şeklinde uygulamalarda mevcuttur.”
Salman, son olarak açlık grevini sürdüren tutsakların demokratik kurumlardan ve kamuoyundan "Yaşamı uğruna ölecek kadar çok seviyoruz" hatırlatmasıyla, eylemsellik sürecine destek vermelerini istediklerini aktardı.
MA / Müjdat Can