ANKARA - Kobanê Davası'nda savunmasını sürdüren tutsak siyasetçi Sebahat Tuncel, Kürt sorunu çözülmeden ülkenin demokratikleşmesinin mümkün olmayacağını vurguladı.
Halkların Demokratik Partisi (HDP) eski Eş Genel Başkanları ve Merkez Yürütme Kurulu (MYK) üyelerinin de aralarında bulunduğu 18’i tutuklu 108 kişi hakkında açılan Kobanê Davası, Ankara 22'nci Ağır Ceza Mahkemesi'nde devam ediyor. Duruşma, Demokratik Bölgeler Partisi'nin (DBP) tutsak eski Eş Genel Başkanı Sebahat Tuncel’in savunmasıyla sürdü.
KÜRT SORUNU VURGUSU
Tuncel, bugünkü savunmasını "Kürtler ile yan yana gelmek dahi problem" söylemi üzerine kuracağını söyledi. Kürt sorunu çözülmeden Türkiye’nin demokratikleşmesinin mümkün olamayacağının altını çizen Tuncel, Kürt sorununda İngiltere’nin rolüne işaret etti. Tuncel, “Ortadoğu’da Kürtlerin ve Kürdistan coğrafyasının stratejik önemi var. Bunu Türkiye ve bütün dünya biliyor. Bugün Ortadoğu’da bir Kürt sorunu varsa, bunda tarihsel rol oynayan İngiltere’dir. İngiltere, İsrail ve ABD hegemonyası, yani üçlü koalisyonunun Türkiye üzerinde baskı rolü ortadadır” diye belirtti.
Kobanê Davası'nın Kürt davalarından birisi olduğuna dikkati çeken Tuncel, mahkemenin AKP tarafını tuttuğunu, AİHM ve siyasi parti kararlarını yok saydığını ve hukuksuzca hareket ettiğini söyledi. Tuncel, "Esas amaç maddi gerçeği ortaya çıkarmak değil, gerçeğin gizlemektir. Yine siyasi iktidarın Kürt düşmanı politikalarının sürdürülmesi, AKP’nin aklanması davasıdır. AKP’nin davaya taraf olması mahkemeyi hukuksuz kılmaktadır ve mahkemeniz müştekinin tarafını tutmaktadır" diye belirtti.
'OHAL'DE BAĞIMSIZ YARGILAMA OLMAZ'
Davayı "Kumpas Davası" olarak nitelendiren Tuncel, "15 Temmuz bahane edilerek Türkiye uzun süredir OHAL ile yönetiliyor. Deliller araştırılmadan dava yönetiliyor ki bu da polis devleti olduğunuzu ortaya koyuyor. OHAL koşullarında bağımsız yargılama olamaz" dedi. Tuncel, mahkemenin Kobanê eylemleri sırasında hayatını kaybedenlerin ölümünü araştırmak yerine Kürt siyasetçileri yargıladığını ifade etti.
'DEMOKRATİK ÖZERKLİĞİ SAVUNUYORUZ'
"Tek dil, tek inanç, tek millete dayalı ulus devlet sistemi aşılmadan mevcut sorunlar aşılamaz" diyen Tuncel, "Günümüzde hem ulus devlet hem de kapitalist sistem toplumun ihtiyaçlarına cevap veremiyor. Dünyanın her yerinde mevcut sisteme yönelik bir değişim ve özgürlük arayışı var. Bizler de 'demokratik özerklik, yerel demokrasi' diyoruz. Ama sizler bunu önümüze suç olarak koyuyorsunuz. Biz katılımın, toplum için önemini savunuyor ve bunun Kürt sorununun çözümünde de önemli rol oynadığını söylüyoruz. Kadın sorununda, Kürt sorununda hayati bir sistemdir (demokratik özerklik) diyoruz. Ama siz bizi ‘terörist’ olarak adlandırıyorsunuz. Biz böyle yönetmek istiyoruz. Bu kürsüde de bunu savunuyoruz” şeklinde konuştu.
Tuncel, devamla şunları söyledi: "Ulus devlet kapitalizmin hegemonik zaferidir. Paranın egemenliği ve tanrısallaştırılması finans kapitalizmin bir sonucudur. Para, toplumla ilgili her şeye hükmeden bir hale dönüşmüştür. Finans kapitalizmin geldiği süreç, toplumun çöküşüyle eş zamanlı ilerliyor. Bakın son zamanlarda kara para aklamalar, sarayın ağırladığı fenomenlerin tutuklanması bu yozlaşma ve çürümenin ürünüdür. Finans kapital, ulus devlet üzerinden yükselirken, açlık, işsizlik ve kaotik bir düzeni yaratmaktadır. Dünya çapında kapitalizm bunalımı Türkiye’de ise kendini beyaz Türk faşizmi olarak ortaya koymuştur. Başta Kürt kimliği olmak üzere tüm hak ve özgürlük hareketlerine karşı komplocu beyaz Türk faşizmi gelişmiştir.
AKP’NİN ORTAYA ÇIKIŞI TESADÜFİ DEĞİLDİR
12 Eylül faşist askeri darbesi, Türk-İslam-ulus devletin temel çıkış politikası olmuştur. AKP’nin ortaya çıkışı tesadüfi değildir. Bu eksende sürekli dilinden düşmeyen ‘yerli ve milli’ söylemi kendi tarihi gerçekliğini, ortaya çıkışını saklama sloganıdır. Türkçü, İslamcı ve tekçi merkezi politikası etrafında yükselmiştir. Sayın Öcalan ile görüşmeler sürerken Dolmabahçe Mütabakatı’ndan sonra masanın devrilmesi de bu tekçi politikayla ilgilidir. Sayın Öcalan’ın barış için uğraştığını ve çözümden yana olduğunu daha önce de ortaya koymuştum. Bu barış talebinin kim tarafından bitirildiğini de belirtmiştim.
SÜRECİ BOZAN GÜÇ ODAKLARI ORTAYA ÇIKMADI
Çözümü bitirmeye ilişkin çokça girişimler de olmuştu. Örneğin Sayın Öcalan, çözüm sürecinde Paris’te Sakine, Leyla ve Fidan’ın katledilmesini çözüm sürecini bitirmek olarak okumuştu. Tayyip Erdoğan, Urfa’da ‘Bunu Fetöcüler yaptı’ demişti. Buna rağmen çözüm süreci devam ettirildi ve diyalog sürdü. Süreci boğmak isteyen güç odakları ise açığa çıkarılmadı. AKP 2002’den bu yana süreci bozmak ve çöktürme planını uygulamak için hareket etmiştir. 2006 yılında Sayın Öcalan ile görüşmeler yapılsa da AKP’nin hedefinin çözüm olmadığı ve Kürt siyasetini tasfiye etmek olduğu açığa çıktı. AKP ve uluslararası güçlerin çıkarına olmadığı için Kürt sorunu çözüme kavuşturulmamıştır. Bugün de burada süren Kobanê Davası bunun sonucudur. Kürt gerçekliğine karşı yürütülen 200 yıllık savaş bugün Cumhur İttifakı eliyle soykırımcı bir yöne doğru evirilmeye çalışılıyor.
Ben buradan yine bir çağrı yapıyorum; Ortadoğu’da yeni bir düzen kurulurken neden Kürt-Türk barışı ile girmiyoruz. Kürtler barışa hazır ama iktidarın bu faşist karakterinin değişmesi gerekiyor. Cumhuriyeti demokratikleştirmeyi talep ediyoruz. Mahkemeniz de bunu bir parçasıdır, alacağınız kararla bu düzene mi dahil olacaksınız yoksa savunmadan ve haklardan yana mı olacaksınız?”
Duruşmaya ara verildi.