İZMİR - TİHV’in İnsan Hakları Haftası dolayısıyla düzenlendiği panelde konuşan “Kanun Hükmü” belgeselinin yönetmeni Nejla Demirci, filmin çekimi sırasında ve sonrasında karşılaştıkları zorluk ve baskıya değinerek, buna rağmen filmi yapmayı başardıklarını belirtti.
Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) İzmir Temsilciliği, Birleşmiş Milletler (BM) İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin kabul edilmesinin 75’inci yılına ilişkin Fransız Kültür Merkezi’nde Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile ihraç edilen emekçilerin yaşadığı sorunları anlatan “Kanun Hükmü” belgeseline ilişkin panel düzenledi. Panelin moderatörlüğünü Barış Akademisyeni Nilgün Toker yaparken konuşmacı olarak, Kanun Hükmü belgeselinin yönetmeni Nejla Demirci, Barış Akademisyeni Serdar Tekin ve Avukat Arif Ali Cangı katıldı.
Panelin açılış konuşmasını yapan Nilgün Toker, “Devletleri birbirinden ayıran nedir diye düşünüyorum. Bütün devletler hak ihlali yapar ama bazı devletler bu hak ihlallerini sistematik halde yapar. 2015’ten beri Türkiye en ağır hak ihlallerine maruz kaldı. Sokağa çıkma yasakları ile başlayıp darbe ve KHK ile sonuçlanan bir zorbalık halinde baskıcı bir rejim yaşıyoruz. Bu rejimde hak ihlallerine bakışımız ne olmalı ? İnsan hakları savunuculuğunun olmazsa olmazı ihlali görünür kılma sorunudur“ dedi.
‘FİLMİMİZİ YAPMAYI BAŞARDIK’
Daha sonra söz alan Nejla Demirci, "İnsanlar bir sabah uyandılar işe gitmek için ve onlara bir telefon geldi, ‘Sabah ismini gördüm işe gitme’ diye ya da iş yerine gidince geri gönderildiler. Komşularına, anne, babalarına bir şey söyleyemediler. Bunun acısını çok yaşadılar. Böylesi bir hikayeyi kameraya örgütledikten sonra seyirciye ulaştırıncaya kadar çabalamalıydım. Filmin yapımından, dağıtımına kadar insan haklarına aykırı birçok hukuksuzluk yaşadık. 2017 yılında bizim ailemiz de de böyle bir şey olunca her şey çok kolay gelişti. Bu kolaylığın karşısında her şey birbirine karıştı. İlk kamerayı ele aldığımızda polisin şiddetine maruz kaldık. Bizi gözaltına alıp güneş batmadan bırakmadılar. Yaptıkları aynı zamanda yalnızlaştırma eylemiydi. Ama biz filmimizi yapmayı başardık” diye konuştu.
‘YARGI DIŞARIDA TUTULDU’
Ardından söz alan Barış Akademisyeni Serdar Tekin de hikaye anlatımını hakikati anlatmak olarak nitelendirdiğini söyledi. Belgeselciliğin gerçeklere ışık tutma sorumluluğu olduğunu dile getiren Tekin, “Görünür kılmak için önce görmek lazım, hak savunuculuğu, belgeleme dediğimiz şey budur. Buna bir ad vererek kayıt etmiş oluruz. İşkenceye işkence denmesi gibi. 1980’li yıllarda işkenceye işkence denmiyordu. Ve buna karşı direnenler direnerek bunu kabul ettirdi. Bunun aynısı KHK içinde geçerlidir. KHK yürütmeyi yasamayı gasp etmiş bir rejimdir. Yargı nerede durdu ? KHK’liler açısında dışarıda tutuldu. KHK ile yargılandıysanız mahkemeye başvurmasınız çünkü hukuken bir hak aramanın dışında tutulmuşsunuz demektir. Ben 5 yıl boyunca yargıya gidemedim” diye belirtti.
‘OHAL DEVAM EDİYOR’
Son olarak söz alan Avukat Ali Arif Cangı ise, “Darbe girişimi döneminde ilan edilen OHAL hala devam ediyor. Hukuk varmış gibi konuşmak dışında bir çıkar yol yok. Çünkü hukuku konuşmak için hukukun olması gerekiyor. Birçok hak ihlalinin yaşandığı bir süreçten geçiyoruz. Bunun yargısal bir yolla çözülmesi mümkün değil. Yaşanan hukuksuzlukların mecliste çözülmesi gerekiyor ama bu da mümkün değil. İnsanları af gibi beklentilerin içine sokup aynı karanlığın devam etmesi siyasetinde eksik kaldığını gösteriyor. Bu süreci ancak dayanışarak atlatabiliriz. Çünkü bizi ayakta tutan budur. Bizde durduğumuz her yerden dayanışmaya devam edeceğiz. Ülkede ki KHK sorunu demokrasiden dem vuran kim olursa olsun ilk başlangıçta ele alması gereken o sorunun çözülmesi gereken örgüt olması gerekiyor” diye konuştu.
Panel soru ve cevap bölümü ardından sona erdi.