İSTANBUL- İstanbul’da halk buluşmasında konuşan HEDEP Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, “kazan kazan” politikasını benimsediklerini söyleyerek, “Biz buradayız. Bizimle birlikte başta İstanbul ve ilçeleri olmak üzere Türkiye’de bu yerel yönetimleri yönetmek isteyenler varsa kapımız açıktır” dedi.
Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi(HEDEP) Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, Okmeydanı bulunan Labella Salonu’nda 31 Mart 2024’te yapılacak olan yerel seçimlere ilişkin halk buluşması gerçekleştirdi. Buluşmaya, HEDEP Milletvekilli Kezban Konukçu, Mehmet Zeki İrmez ve Kerem Fırtına, Merkezi Yürütme Kurulu (MYK) üyeleri, Anadolu Yakınlarını Kaybeden Ailelerle Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği (ANYAKAY-DER) Eş başkanı Ayhan Yıldız, Mezopotamya Kültür Merkezi(MKM) yanı sıra ile ve ilçe eş başkanları ve çok sayıda yurttaş katıldı. Salona “İstanbul Halk Buluşması” yazılı pankart asıldı.
Şirinevler Meydanı’nda HEDEP Gençlik Meclisi Sözcüsü Edanur İbrahimoğlu’nun darp edilerek gözaltına alınmasına tepki göstererek sözlerine başlayan Bakırhan, bu işkencenin bizzat talimatla yapıldığını söyledi. Kürt halkına yönelik saldırıların her dönemde devam ettiğini dile getiren Bakırhan, “Daha yetmedi mi? Daha bitmedi daha anlamadınız mı? Bu halk bu emekçiler diz çökmüyor vazgeçmiyor. Haklı mücadelesini devam ettiriyor. Biz bunu devam ettireceğimizi bile bile bu kadar vahşi yönelimler karşısında asla pes etmeyeceğiz. Eda yoldaşımızın yanındayız biran önce hükümetin iktidarın devlet aklının artık emekçilere kadınlara gençlere uyguladığı bu vahşi işkencelerden vazgeçmelidir” dedi.
‘KÜRTLER MÜCADELE EDİYOR’
İsrail ve Filistin savaşına dikkat çeken Bakırhan, Filistin halkı ile dayanışma içinde olduklarını belirterek, Filistin halkı ile Kürt halkının dayanışmasının 80’ler öncesine dayandığını ifade etti. Bakırhan devamla, “Kürt Türk devrimcilerinin Filistin halkı için bedenlerini yaşamlarını yitirdiğini çok iyi biliyoruz. Biz Filistin halkını AKP ile birlikte tanımadık Erdoğan ile birlikte tanımadık. Bizim onlarla dayanışmamış samimidir bunun bedellerini geçmişte arkadaşlarımız yoldaşlarımız ödediler. Bugün Cumhurbaşkanı barış için elimizi taşın altına koyacağız, sorumluluk alacağız. Artık kan ve gözyaşı akmasın diyor. Bir an önce heyecanlandım. Bizim ülkemizdeki barıştan mı bahsediyor bizim ülkemizdeki toplumsal barışa mı gönderme yapıyor. İçeriğini okuyunca, bizim ülkenin Erdoğan güllük gülistanlık olduğunu düşünüyor. Burada herkesin mutlu mesut olduğunu düşünüyor. Bugün HDP İl Binasının abluka altında olduğunun farkında değildi. MYK üyemizin darp edildiğini işkence edildiğinin farkında değil. Kayyımlar aracılığı ile Apê Musa’nın isminin cadde ve sokaklardan silindiğinin farkında değil. Bedirxanların, Mehmet Sincarların ve Ayşe Şan’ların isimlerinin kaldırılarak yerine o yerelin dokusu ile uyuşmayan isimlerin cadde ve sokaklara verildiğinden sanırım haberi yok. Evet Filistin’de de barış olmalı ama Türkiye’de de bir barışa ihtiyaç var. Yıllardır Kürtler bu topraklarda anadilini konuşmak için kimliğini kültürünü özgürce yaşamak için mücadele ediyorlar. 40 yıldır karşılaştıkları tek bir şey var ya toprağa düşüyor ya sürgün oluyorlar ya da cezaevine koyuyorlar. Ya da bugün burada olduğu gibi direniyorlar” diye konuştu.
‘KAZAN KAZAN POLİTİKASI’
Belediye seçimlerine dair konuşan Bakırhan, belediye seçimlerinin tarihi bir önem sahip olduğunun altını çizdi. Bu seçimlerde farklı yol ve yöntem izleyeceklerini dile getiren Bakırhan, “Kürtlerin emekçilerin, ezilenlerin yoksulların bulunduğu her ilde, ilçede, beldede iradelerinin yönetimlere yansıdığı yani kazan kazan politikasını izleyeceğimizi bir kez daha siz değerli haklarımızla paylaşmak istiyorum. Biz bir eğilim belirledik. Dedik ki, Türkiye’nin her yerinde kendi adaylarımızla girme eğilimimiz var. Tabi bunu Parti Meclisimiz ile tartışmadık. Eş başkanımız ile birlikte 20-25 kenti ziyaret ettik. Aynı burada olduğu gibi haklarımızın katıldığı çok geniş toplantılar aldı. O Toplantılarda insanlarımız bize bunu sordu. Biz 2015’ten beri iktidara kaybettiren, karşısındaki muhalefetin kim ne ne olduğuna, ne yaptığına bakmaksızın muhalefeti destekledi. Peki dediler ki Sayın Eş Başkanımız bu siyaset Kürt’e, emekçiye ne kazandırdı, demokratik çözüme bir katkı sundu. Bu siyaset Kürtlerin İstanbul’da daha özgür daha rahat ve refah içinde yaşamasına yol açtı mı sorularını sordular. İnanın gezdiğimiz yerde aynı şeyleri söylediler. Biz de MYK’mız ile birlikte toplandık. Bizim 2015 yılından beri AKP karşıtı o siyasetimiz devam edecek, daha güçlü devam edecek. Eda yoldaşlarımıza işkence yaptıkları sürece, Doğan Erbaşları cezaevinde olduğu sürece, eş genel başkanlarımız cezaevinde olduğu sürece daha güçlü ve örgütlü bir şekilde devam edecek. Bizim oylarımızla son Cumhurbaşkanlığı seçiminde ana muhalefet partisine verdik. Oyunu ver ama bizimle fotoğraf verme oyunu ver ama bize sorma. Sanki biz doğuştan beri oyumuzu onlara vermek zorundaymışız gibi büyük bir yanılgı içindedirler. Biz oylarımızı AKP kaybetsin diye verdik ama demokrasi kazansın diye verdik emekçiler kazansın diye verdik. Bir Kürt imamı Büyükşehir Belediyesinde çalışırken gözaltına alındığında ona sahip çıkılsın diye verdik. Yargılanmayan soruşturmaya uğramayan tek bir Kürt var mı? Bir imama dahi sahip çıkmaya bir anlayışa niye oylarımızı verelim. Dolayısıyla bizim bu eğilim sonrası çeşitli manipülasyonlar yapanlar AKP ile anlaştı diyenler bize rota belirleyenler yol çizenler büyük yanılıyorlar” ifadelerini kullandı.
‘KİMSE ROTAMIZI BELİRLEYEMEZ’
Yerel seçimlerde İstanbul başta olmak üzere seçimlerde halkın taleplerine göre şekil alacaklarını vurgulayan Bakırhan sözlerine şöyle devam etti: “Başta İstanbul olmak üzere her yerde kendi adaylarımızı çıkarma eğilimindeyiz. Bu işbirliği güç birliği yapmayacağımız anlamına gelmiyor. Ama bu işbirliği kapalı kapılar arkasında olmayacak. Bu işbirliği sizlerden kaçırılmayacak kamuoyundan gizlenmeyecek. Biz buradayız, bizimle birlikte başta İstanbul ve ilçeleri olmak üzere Türkiye’de bu yerel yönetimleri yönetmek isteyenler varsa kapımız açıktır buyurur açık kamuoyu karşısında konuşuruz. Bizim Türkiye haklarından saklayacak hiçbir şeyimiz yoktur. Bundan sonraki politikamız budur. Niye her dönem bu kadar bedel ödemiş bu kadar emek vermiş bu hareket bu birbirine benzer iki blok arasında seçim yapın. Birisini 100 yıldır Kürtler buradaki halklar ve inançlara uyguladığı baskı politikalarından tanıyoruz. Diğerini de son 21 yıldır bizim üzerimizden estirdiği zulüm politikalarıyla tanıyoruz. Dünyanın neresinde bir partinin eş genel başkanları belediye başkanları milletvekilleri yöneticileri içeridedir. Kürt olunca emekçiler olunca Aleviler olunca halklar olunca, gençler olunca sözünü sakınan birbirine yakın siyaset yapan bu iki blok arasında seçim yapmak zorunda değiliz. Kimsenin bize rota belirleme ne yol gösterme haddi yoktur. Bu hareket 40 yıllık büyük emekler ve bedellerle bugüne geldi. Biz kendi özgücümüze güveniyoruz kendi irademize güveniyoruz. Yeri geldiğinde kendi adaylarımızla yeri geldiğinde açık şeffaf bir işbirliğiyle seçimlere de gideriz ittifak da yaparız. Ama kesinlikle biz artık eski biz değiliz.”
‘HALKIMIZ ADAYLARINI BELİRLEYECEK’
“Biz adaylarımızı Kürdistan’da sandıklarda belirlenen delegelerle ve halkımızın kullanacağı oylarla belirleyeceğiz” diyen Bakırhan konuşmasının devamında şunları belirtti: “Batıda da aday başvurularımızı almaya başladık buradaki adaylarımızı en geniş eğilim yoklaması ile belirleyeceğiz. Nasıl yapacağız, kentte bulunan sadece üyelerimizle değil kentin yerel demokratik kitle örgütleri yöre dernekleriyle sendikalarıyla emek ve meslek örgütleriyle bileşen partileriyle kadın örgütleriyle, gençlik örgütleriyle, çevreleriyle yani bu topraklarda örgütlü bulunan bütün kurumların düşüncelerini alarak onlara hitap edebilecek onları temsil edebilecek nitelikte adayları tespit etmeye çalışacağız. İstanbul olduğu için net söylüyorum kimse bizim adımıza pazarlık yapmasın. Kimse bizim adımıza manipülasyonlardan etkilenerek vazife edinerek iş yapmasın. Bu parti büyük bedellerle buraya geldi ne yapacağını çok iyi bilir. Yapacağı şey kesinlikle halklarımıza kazandırmak olacaktır. 5 milyon Kürdün yaşadığı yarısının emekçi ve yoksul olduğu bu kentte biz yönetimlere layık değil miyiz? Biz yönetmeyeceksek bu kentti kim yönetecek. Müteahhitler mi? 5 milyon Kürdün iradesi bu kentin yönetimine yanmayacaksa partiyi kapatalım. Milyonlarca yoksulluk sınırı altında yaşayan emekçi yoksul, sol sosyalist insanımızın yaşadığı bu ülkede onların demokratik değerleri ve düşünceleri yönetimde yer almayacaksa varsın biz olmayalım.”
FİLİSTİN'E BARIŞ ROJAVA'YA BOMBA
Dışişleri Bakanı diyor ki İsrail İle ilişkilerimiz Filistin davasına zarar vermiyor. İsrail terör devletidir denildiği gün bunları söyleyenlerin çocuklarının gemileri İsrail’e malzeme, gıda indiriyordu. Gerçekten buna inanacak mıyız? Evet İsrail’e çeliği siz veriyorsunuz. İsrail silahı sizin verdiğiniz çelik ile yapıyor. O silahlar ne yapıyor, mazlum Filistinli çocukların, kadınların ölmesine sebebiyet veriyor. Bu iki yüzlü politikayı her yerde teşhir etmemiz gerekiyor. Sözde Mescidi Aksa Filistinliler için özgürlük diyenler özde arkada ticaretine bakıyor, gemilerine yük dolduruyor, paralarına para katıyorlar. Dolayısıyla bu iki yüzlülüğü teşhir edilmesi bizim başarılı olmamız için çok önemli bir adımdır. Ben eminim değerli haklarımız İsrail Filistin arasındaki iki yüzlülüğü de çok iyi görürler. Melelerimize ve Seydalarımıza bir çağrımız var. Onlar da bu sürede boş durmamalı. Filistin'e barış isteyenler Rojava’ya bomba yağdırıyorlar, yerleşim alanlarını vuruyorlar, çocuklar katlediyor ama kimse çocuklar katlediliyor demiyor. Bu iki yüzlülüğü de teşhir etmemiz gerekiyor. Ana muhalefet, muhalefet. Kendilerine sol deyip İstanbul Moda’da kimi merkezlerden çıkmayan, masada sosyalistlik yapanlara da çağrımızdır. 83 yaşındaki Makbule Özer anne tutuklanınca kendilerine sol sosyalist diyen kimi çevreler, - bizimle birlikte mücadele eden kardeşlerimiz yoldaşlarımız, bileşenler bundan azade- Onlara da eleştirimiz var. Söz konusu Rojava olunca, Kürt olunca herkes devlet kodlarıyla davranıyor. AKP’nin çok ilerisinde olmadıklarını belirtmek istiyorum.
AÇLIK GREVLERİ VE TECRİT
İsrail’de barış diyenler, maalesef burada cezaevinde tecrit uyguluyor. Tutsakların çok büyük bir zulüm altında yaşamlarını devam ettiriyorlar. Bu ülkede barışını sağlamayan birisi kesinlikle İsrail ile Filistin’de arabulucu müzakereci olamaz, orada barış isteyemez. Önce kendi ülkesinde barışı kurmalıdır. 2015’te denediler, işlerine gelmedi rafa kaldılar. Bu ülkede huzur, barış, adalet olacak, emekçiler insanca geçinecekleri bir ücrete sahip olacaklarsa, asgari ücret alan arkadaşlarımız çocuklarını rahatlıkla okula gönderip, ceplerine harçlık koyacakları bir geliri sahip olmasını istiyorsak. Kesinlikle bir barış olmalıdır. Barışın olması bizim düşündüğümüz kadar zor değil. 2015’te Sayın Öcalan aslında demokratik cumhuriyet diyerek, demokratik ulus, ortam yaşam, eşit yaşam diyerek büyük bir fırsat sunmuştu. Hala da aynı çizgisini devam ettiriyor. Buradan çağrı yapıyoruz, önce toplumsal barışını, Kürt barışını sağlar, bunun için de 2015’de büyük bir irade ortaya koyan, insanların bir arada kardeşçe yaşamasını isteyen sayın Öcalan üzerindeki tecridi kaldır. Cezaevindeki açlık grevinde olan şu andaki arkadaşların üzerindeki baskıları kaldır, taleplerini dikkate al, o zaman sözün dinlenir. İsrail Filistin barış dediğin zaman herkes o zaman derki helal olsun kendi ülkesinde meseleyi diyalog ve müzakere ile çözdü burayı da çöker der. Aksi halde kimse Filistin için döktüğün timsah gözyaşlarına ne de barış olsun demene inanmayacağını belirtmek istiyorum.”