RIHA - “Hasta Mahpusların Sağlığa Erişim Hakkı” panelinde konuşan TTB MK Başkanı Şebnem Korur Fincancı, ATK’nin son karar merci haline getirilmesinin hukukta yerinin olmadığını söyledi.
Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD), İnsan Hakları Derneği (İHD) ve Riha Barosu 10 Aralık Dünya İnsan Hakları Haftası etkinlikleri kapsamında, “Hasta Mahpusların Sağlığa Erişim Hakkı” başlıklı panel düzenlendi. Riha Barosu hizmet binası Tahir Elçi Konferans Salonu’nda düzenlenen panele, Türk Tabipleri Birliği (TTB) Merkez Konseyi (MK) Başkanı Şebnem Korur Fincancı ve ÖHD Riha Eşbaşkanı Meral Halat panelist olarak katılırken, Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (HEDEP) Riha Milletvekili Dilan Kunt Ayan, Riha Emek ve Demokrasi Platformu bileşenlerinin yanı sıra çok sayıda yurttaş dinleyici olarak katıldı.
HASTA TUTSAKLARIN DURUMU
Fincancı, cezaevlerinde yaşanan hak ihlallerinin gelinen süreçte giderek arttığını, tecridin giderek derinleştiğini ifade ederek, tahliye edildikten 28 gün sonra yaşamını yitiren ağır hasta tutsak Cemal Tanhan, Mehmet Emin Özkan ve Makbule Özer’in durumlarını hatırlattı.
'20 YILDIR BAŞVURULARIMIZ GERİ ÇEVRİLİYOR'
2001 yılında bağımsız bir heyet olarak cezaevlerini gözlemlemek için ziyaretler gerçekleştirdiklerini, 2022 yılında ise cezaevine bir tutsak olarak girdiğini anlatan Fincancı, şunları söyledi: “20 yıldır cezaevlerine giderek gözlem yapabilmek için yaptığımız tüm başvurularımız geri çevriliyor. Bize ‘Bizim cezaevlerinde hekimlerimiz var onlar gerekeni yapıyorlar, sizin girmenize gerek yok’ deniliyor. 2019 Aralık ayından sonra cezaevlerinde açlık grevleri devam ettiği için cezaevlerine girebilmiş, gözlem yaparak düzenli olarak cezaevlerine girebilmiştik. Ancak AKP iktidara geldiğinden beri yine sayısız açlık grevi oldu bu ülkede. İnsanlar hak aramak için başka yol kalmadığı için yine açlık grevlerini seçiyorlar. Bugün içeriden bir gözlem olanağımız olmuyor. Ancak ben doğrudan 2 kez gözlemleme imkanına sahip oldum. Biri 2016’da Bakırköy Tutukevinde yaptığım 10 günlük gözlem, diğeri de 2022 yılında tutuklanmamla oldu. Siyasi nedenlerle cezaevinde bulunan insanlar bir mücadele içerisindeler, o mücadele 2016 yılında bir şekilde karşılık bulabiliyordu. O zamanlar, adli mahpusların çok daha ağır bir durumdaydı. Ancak siyasi kadın mahpuslar dayanışma içerisindeydi. Gardiyanlar da dayanışma içerisindeydi, kadın cezaevi olmasından dolayı. Ancak 2022 yılına gelindiğinde çok büyük bir değişim gördük. Kazanımların bir çoğunun mahpusların elinden alındığını gördük. Gardiyanların tavrı bile değişmiş bir şekilde, tecridi sahiplenen bir boyuttalar.”
'ÇELİŞKİLİ RAPORLAR DÜZENLENİYOR'
2000 sürecinin ardından yasal düzenlemelerde yapılan değişiklikle tutsakların tahliyelerinin giderek zorlaştırıldığını ifade eden Fincancı, hasta tutsakların bundan en çok etkilenen grup olduğuna değindi. ATK’nin karar alacak son merci konumuna getirildiğini ifade eden Fincancı, “Bu sistem içerisinde ATK raporu, örneğin bir üniversitenin bu alanda yetkinleşmiş öğretim üyelerince vermiş olduğu rapordan daha değerli kılınmış oluyor. Ancak hukukta böyle bir hiyerarşi yok. Sonuçta bütün bu kurumlar rapor düzenlemeye yetkili kılınmış, hatta dönem dönem buna dair genelgeler olmuş. Ama yargı mensupları ve özellikle suç ortağı olan savcılar, yargıçlar ATK raporlarını işaret ettikleri için bir birinden çelişkili durumlarla karşılaşıyoruz” diye konuştu.
Yargı sisteminin “rehin alma” kararları verdiğini ifade eden Fincancı, böyle durumlarda ATK’ye müdahale ve baskıların daha da arttığını belirtti. Tutsakların sağlık hakkına erişimde yaşadıkları sorunlardan birinin de kelepçeli muayene dayatması olduğunu söyleyen Fincancı, “Kelepçeli muayene giderek yaygınlaşıyor. Mahpus, kelepçenin çıkarılmasını talep ettiğinde kelepçenin çıkarılmasını red eden pek çok sağlık çalışanı var. Kolluk görevlilerinin dışarıda durarak hastanın mahremiyetini ihlal etmemesi gerekiyor, ancak sağlıkta yükselen şiddet meslektaşlarımızda bir rıza üretti” dedi.
Ardından konuşan ÖHD Riha Şubesi Eş başkanı Meral Halat, tutsakların cezaevi içerisinde bulunan revirlerden, hastaneye kadar yaşadıkları hak ihlallerine değindi. Halat, birçok tutsağın bu süreçlerde insan onurunu kırıcı ve kötü muamelelerle karşılaştığını ifade etti.
Panel konuşmalar ardından soru cevaplar ile son buldu.