AMED – Yargıtay’ın bozma kararı ile hakkında yeniden görülen davada başka bir tanık ifadesiyle hapse mahkûm edilen Selçuk Mızraklı’nın avukatı Zülal Erdoğan, “yargılama makamlarının hukukun asgari prensiplerine dahi uyma endişesi taşımadığını” söyledi. Erdoğan, verilen cezanın Mızraklı’nın politik kimliğinden kaynaklandığını belirtti.
Görevden alınarak yerine kayyım atanan Amed Büyükşehir Belediye Eşbaşkanı Selçuk Mızraklı, Diyarbakır 9’uncu Ağır Ceza Mahkemesi’nin “örgüt üyeliği” iddiasıyla hakkında verdiği 9 yıl 4 ay 15 gün hapis cezasının Yargıtay tarafından bozulması üzerine yeniden yapılan yargılamada başka bir tanık ifadesine dayanılarak aynı cezaya mahkûm edildi.
Mızraklı hakkındaki dava Halkların Demokratik Partisi (HDP) milletvekili iken Demokratik Toplum Kongresi (DTK) organlarında görev aldığı öne sürülerek açıldı. Tutuksuz yargılanan Mızraklı, 31 Mart 2019’da yapılan yerel seçimlerde Amed Büyükşehir Belediye Eşbaşkanı seçildi.
Seçimlere 11 gün kala, Nisêbîn’deki sokağa çıkma yasakları sırasında çatışmalarda yer aldığı öne sürülen H.B.A. adlı bir tanık, Mızraklı hakkında bir takım beyanlarda bulundu.
Açık tanık H.B.A., beyanlarında Mızraklı’nın Amed’deki özel bir hastanede çalışırken yaralı bir PKK’liyi ameliyat ettiğini, kendisinin o dönemde aynı hastanede çalıştığını ileri sürdü. H.B.A.'nın beyanları ardından Mızraklı hakkında yeni bir iddianame hazırlanarak, DTK dosyasıyla birleştirildi. 19 Ağustos’ta İçişleri Bakanlığı tarafından görevden alınarak yerine kayyım atanan Mızraklı, H.B.A'nın ifadeleri gerekçe gösterilerek 22 Ekim 2019’da gözaltına alınarak tutuklandı. Yargılanmasına tutuklu devam edilen Mızraklı’ya “örgüt üyesi olmak” iddiasıyla 9 Mart 2020’de 9 yıl 4 ay 15 gün hapis cezası verildi.
Mızraklı’ya verilen ceza Yargıtay tarafından eksik inceleme nedeniyle bozuldu. Yeniden başlanan yargılamada yeni bir tanık ortaya çıktı. Polisin yönlendirmesiyle birçok kişi hakkında beyanlarda bulunan tanık Ü.A., Mızraklı hakkında belediye eşbaşkanlığı görevi sırasında Ortadoğu Sinema Akademisi’nin düzenlediği Film Amed Festivali’ni belediye bütçesinden finanse ettiği, örgütün gençlik örgütünün düzenlediği piknik için para verdiği ve forma desteği sunduğu iddialarında bulundu. Bu iddialara dayanılarak mahkeme 29 Kasım’da Mızraklı hakkında 9 yıl 4 ay 15 gün hapis cezası verdi.
Mızraklı’nın avukatı Zülal Erdoğan, yargılama sürecini ve verilen cezayı değerlendirdi.
Dava dosyasının dayandırıldığı ilk tanık H.B.A'nın ifade verme sürecinde yaşanan hukuksuzluğa dikkat çekerek sözlerine başlayan Erdoğan, şunları söyledi: “Seçime 10 gün kala H.B.A. isimli şahsın Kayseri Bünyan Kadın Kapalı Cezaevi’nde tutuklu bulunduğu sırada beyanına başvurulmuş. İfadenin nasıl, ne şekilde alındığına dair çok ciddi şüpheler mevcut. İfade tutanağına baktığınız zaman savcının isminin daha sonra el yazısıyla yazıldığı, ifadeyi alan kâtibin olmadığı, imzasının olmadığı çok net bir biçimde görülüyor. 16 Ekim 2018’de Bünyan Kapalı Cezaevi’nde tutuklu bulunduğu sırada, cezaevinde TEM şube görevlilerine bir ifade veriyor. O ifadesinde 2013 yılından itibaren düzenli bir biçimde TEM şube görevlileriyle görüştüğünü, edindiği bilgileri TEM şube görevlilerine aktardığını, bildiği her şeyi de söylediğini ifade ediyor. Peki, 16 Ekim 2018 tarihine kadar H.B.A., TEM şube görevlileriyle düzenli aralıklarla görüşüp bilgi aktarırken Selçuk Mızraklı’ya ilişkin herhangi bir bilgi aktarmış mı? Hayır, hiçbir bilgi aktarmamış. Yine Nusaybin’de yakalandığında, ilk andan itibaren itirafçı olmuş, sayısız kişi üzerine beyanda bulunmuş, ama Selçuk Mızraklı’yla ilgili beyanda bulunmamış. Yani yakalandığı 2016 yılında da bir beyanı yok. 2018 Ekim ayında cezaevinde vermiş olduğu ifadesinde de Selçuk Mızraklı’yla ilgili bir beyanı söz konusu değil. Gelin görün ki Büyükşehir Belediyesi Başkanlığına aday olması ve seçime 11 gün kala vermiş olduğu bir ifade var. Bir de önemli bir husus, tanıklık ettiği olayın gerçekleştiğini belirttiği tarihte hastane çalışmadığı Sosyal Güvenlik Kurumu kayıtlarında ortaya çıktı.”
YENİ TANIK ORTAYA ÇIKTI
H.B.A'nın beyanlarının kayyum atanmasına ve Selçuk Mızraklı’nın tutuklanmasına yönelik olduğunu dile getiren Erdoğan, Yargıtay’ın dosyayı eksik inceleme nedeniyle bozduğunu hatırlattı.
Yargıtay’ın bozma gerekçelerinde yer alan maddelerin Mızraklı’nın Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) üzerinden savunma yapması, suçlama konusu yapılan Mezopotamya Vakfı yönünden bir soruşturma ve kovuşturma olup olmadığı eksikliği, dosyada adı geçen iki kişi hakkında soruşturma ve davanın olup olmadığının araştırılmaması olduğunu dile getiren Av. Erdoğan, bozma kararı sonrası bu konuların araştırıldığını ancak Mızraklı aleyhindeki suçlamayı destekleyecek asgari bir delil bulunmadığının altını çizdi.
Av. Erdoğan, “Tam da bu bozma kararından sonra yapılan yargılama sürecinde mahkûmiyete dayanak yapılan tüm iddia ve delilerin çöktüğünün belirginleşmesi üzerine burada yeni bir itirafçı çıktı, daha doğrusu çıkarıldı. Yeni tanığın ifadesi alındıktan sonra Selçuk Bey’in savunması alınmadan, sadece bu tanığın beyanına dayanılarak çok hızlı bir biçimde dava açıldı. Tam da 12 Haziran tarihinde, duruşmanın olduğu gün yeni bir iddianame düzenlendi. 9’uncu Ağır Ceza Mahkemesi’nde dava açıldı. Biz avukatları olarak bundan bilgi sahibi değildik. Biz duruşmayken bu dava açılıyor. Aynı gün birleştirme kararı veriliyor. Biz bunu daha sonra UYAP ortamında fark ettik. Bize tebligat ise daha sonra yapıldı” şeklinde konuştu.
‘TAHLİYEYİ ENGELLEMEK İÇİN BİR YÖNLENDİRMEDİR’
Mızraklı’nın tahliye edilmesinin hukuken zorunlu hale geldiğinin fark edilmesi üzerine, yeni bir itirafçının ortaya çıkması veya çıkarılmasının "tahliyeyi engellemeye yönelik” müdahale olduğunu ifade eden Erdoğan, şunları ekledi: “Yargıtay’ın bozma ilamından sonra zaten esasında tutuklamayı gerektiren hiçbir delil yoktu. Yargıtay bozma ilamından sonra da herkesin beklentisi Selçuk Bey’in tahliyesi yönündeydi. Bu tanığın çıkmasının, aleyhine bir beyan vermesinin bir yönlendirme olduğu, esasında tahliyesinin önüne geçmek olduğunu düşünüyoruz.”
Dosyaya eklenen yeni tanığın da yine avukatlara haber verilmeden 5 Eylül’de dinlendiğini kaydeden Erdoğan, “Ben mahkeme kalemine gidip bu dosyayla ilgili gelen giden evraklara baktığım halde, orada bile tanığın o gün dinleneceğini söylemediler. Hiçbir konuda bize bilgi verilmedi. Bizim yokluğumuzda hukuka aykırı bir biçimde 5 Eylül tarihinde Segbis ortamında Ü.A. dinlenmişti. Tabi biz bunu UYAP belgesi onandıktan sonra fark ettik. İtiraz ettik. Mahkeme, tekrar Ü.A.’nın huzurda dinlenmesine karar verdi ve duruşmada Segbis bağlantısıyla Ü. A. dinlendi” diye belirtti.
‘TANIĞIN NE SÖYLEYECEĞİNE EMİNDİLER’
Karar duruşmasında ise henüz Ü.A. dinlenmeden iddia makamının mütalaasını hazırladığını ve flaş belek içinde mahkemeye sunduğunu hatırlatan Erdoğan, “Savcı, Ü.A. duruşmada daha dinlenmeden, 5 Eylül tarihli beyanına göre mütalaasını hazırlamıştı. Flaş belleğini çıkardı, bilgisayarına taktı. Belki Ü.A., duruşmada farklı bir ifade verecekti. Belki duruşmaya gelmeyecekti. Bunların hepsini hesaplamak lazım. Ama bütün bunlar 5 Eylül’deki ifadesine dayanarak hazırlandı. Çünkü Ü.A.’nın aynı şeyleri söyleyeceğine emindiler” ifadelerini kullandı.
‘POLİTİK KİMLİĞİNDEN KAYNAKLANIYOR’
Selçuk Mızraklı eğer Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi’ne aday olmasaydı, 20 Mart 2019’da H.B.A.'nın kurgu mahsulü olan bu ifadesi de olmayacağını söyleyen Av. Erdoğan, "Bu kadar hukuka aykırılık var iken, delillerin hukuka ve gerçeğe aykırı düzenlendiği açık iken böyle bir dosyada mahkûmiyet kararı verilebilir mi? Selçuk Bey hakkında ise halen tutukluluk halinin devamına bu olguların gerekçe yapılması, mahkûmiyetine bunların gerekçe yapılması yargılama makamlarının hukukun asgari prensiplerine dahi uyma endişesi taşımadığını gösteriyor. Demek ki bu da Selçuk Bey’in politik kimliğinden ve Büyükşehir Belediye Başkanı konumundan kaynaklanıyor" dedi.