ANKARA - Almanya’da şiddet ve cinayetlere karşı mücadelenin yanı sıra mülteci kadınlar ile dayanışma içinde olduklarını belirten kadın aktivistler, birleşik bir harekete ihtiyaç olduğunu vurguladı.
Bitmeyen savaşlar, şiddet ve çatışmalı süreçlerin her biri milyonlarca insanı mülteci konumuna getiriyor. Kadınlar için savaş ve diğer nedenlerin yanı sıra toplumsal cinsiyete dayalı şiddet de bir iltica nedeni. Göç etmek zorunda bırakılan kadınlar, mülteci oldukları ülkelerde sağlık, eğitim ve ekonomi gibi temel sorunlarla da mücadele etmek zorunda kalıyor. Suriye iç savaşı, Rusya-Ukrayna savaşı, İsrail’in Filistin’e dönük saldırıların yanı sıra Taliban ve İran rejiminin baskısı nedeniyle mülteci kadınların sayısı gün geçtikçe artıyor. Mülteci kadınların en fazla olduğu ülkelerin başında ise Almanya geliyor.
Almanya’daki mülteci sayısı, geçen yıldan bu yana 111 bin artarak 3 milyon 260 bine ulaşmış durumda. Bu veriye, iltica başvurusu kabul edilmemiş olanlar, iltica başvuru süreci devam edenler, savaş mültecileri ve geçici oturum izni bulunanlar dahil ediliyor. Aile içi şiddet ve eşitsizliğe karşı mücadele veren Almanya’daki örgütlü kadınlar, diğer yandan da mülteci kadınlarla dayanışma içinde.
Feministler Eylemde (Feminists in Action) Kadın Derneği’nden Elisabeth Rieger ve 8 Mart İttifakı’ndan (The 8 March Alliance) aktivist Elif Simon, mülteci kadınların durumunun yanı sıra ülkedeki kadın mücadelesine dair Mezopotamya Ajansı’na (MA) konuştu.
MÜLTECİ KADINLARIN DURUMU
Mülteci kadınların Almanya’da yasal yönden güvencesiz olduklarını belirten Elif Simon, “Toplu yaşadıkları yerlerde her türlü şiddete maruz kalıyorlar. Diğer yandan mülteci kadınlar, toplumdan izole edilmiş bir durumda. Çünkü barınma yerleri şehir dışında. Bu da şu anlama geliyor; sağlık, eğitim ve topluma ayak uydurma konusunda dışta kalıyorlar. Diğer bir sorun her yerde olduğu gibi burada da ırkçılık var. Bu durum, özellikle bu son dönemlerde daha da artmaya başladı” diye belirtti.
Oturum ve çalışma hakkının alınmasının bazen yıllarca sürebildiğini söyleyen Simon, “Şiddet bitmiyor kadınlar için. Yani aslında şiddete maruz kalmaktan kurtulamıyorlar. Ülkelerindeki şiddetten kaçıp buraya geliyorlar ama yaşadıkları şiddet burada başka bir biçimde devam ediyor. İyi bir eğitim ve iyi bir meslek sahibi değilse burada çalışıp hayatına devam ettirme konusunda bir çok sıkıntıyla karşılaşıyorlar” dedi.
SORUNLARDAN BİRİ DE DİL
Mülteci kadınların dil sorununa değinen Simon, eğitim ve sağlık alanlarında kendilerini ifade edemediklerini aktardı. Simon, “Özellikle sağlıkta; kürtajda, doğumda ve ya kadınsal sağlık sorunlarında pek çok sorunla karşılaşıyorlar. Kendilerini iyi ifade edemedikleri için olması gereken tedavi sağlanmıyor. Çocukları okulda ırkçılığa maruz kalıyor. Bu da tabi onların yaşamına yansıyor” ifadelerini kullandı.
Mülteci kadınların ülkelerini terk etme nedenlerine dikkat çeken Simon, şöyle dedi: “Her alanda en çok şiddete maruz kalan kadınlar ve çocuklardır. Kadınlar özellikle savaş, çatışma ve ya ataerkil kültürün ağır bastığı ülkelerden geliyorlar. Özellikle ataerkil toplumda hala kadınları sünnet ettirme, zorla evlendirme ve politik açıdan baskı altında tutma ve ya hapis cezasına çarptırılma gibi durumlarından kaçmak için mülteci durumuna düşüyorlar. Bazen de yoksulluktan kaçıp gelebiliyorlar.”
‘KADIN ÖRGÜTLERİNE ULAŞIN’ ÇAĞRISI
Var olan sorunlar karşısında verilen mücadeleye de değinen Simon, Almanya genelinde büyük bir kadın hareketinin olmadığını ancak son 10 yılda kadın örgütlerinin arttığına dikkat çekti. Simon, “Şiddete ve kadın cinayetlerine karşı toplumda mücadelenin artığı net bir şekilde görülüyor. Tabi ki bunun dünyadaki kadın hareketiyle de alakası var. En önemlisi her ne kadar kadın örgütleri ayrı gruplar halinde olsalar da belli tarihlerde bir araya gelebiliyorlar. Örneğin bizim platformumuzda farklı ülkelerden birçok kadın inisiyatifi var. Kurdistan, Türkiye, Afrika ve İran kadın örgütlülüklerinin hepsi yer alıyor. Bu kadar büyük bir enternasyonal bir platform yaratabilmek bir başarıdır. Bunların dışında Almanya'da enternasyonal anlamda mülteci kadınların dayanışma grupları da var. Bizler de onlarla dayanışma içirişindeyiz ve birlikte çalışma yürütüyoruz” diye belirtti.
Simon, son olarak kadınlara şu çağrıda bulundu: “Nerede olursa olsun ister kendi ülkelerinde ister yabancı ülkelerde olsun kadın örgütlerine ulaşsınlar ve örgütlensinler. Şiddetle tek başına mücadele edemezler.”
AİLE İÇİ ŞİDDET VE KADIN KATLİAMLARI
Almanya'da aile içi şiddet ve kadın katliamlarının en temel sorunlar olduğunu dile getiren Elisabeth Rieger ise, her yıl 100’den fazla kadının en yakınındaki erkekler tarafından katledildiğini söyledi. Rieger, “Dolayısıyla bunlarla mücadele ediyoruz ve hükümetimizin de bu konularda daha fazla çalışma yürütmesi için çabalıyoruz. Aynı zamanda eşit olmayan ücret ve istihdamla da mücadele ediyoruz. Eşit olmayan ücret tüm kadınların yoksulluğuna yol açıyor. Devlette çalışıyorsanız daha az para alırsınız çünkü onlara göre ‘daha az çalışıyorsunuz’ demektir. Almanya'da kadınlar genelde dağıtım, üretim ve ev işlerinde çalışıyor. Çocuklarla ve yaşlılarla ilgileniyorlar. İş dağılımında kadın-erkek eşitliği söz konusu değil. Kadınların giderek daha az para kazanmasının nedeni de budur” diye belirtti.
‘ROJAVA’DAKİ KADINLAR İLE DAYANIŞMAMIZ VAR’
Mücadeleyi uluslararası kadın hareketleri ve Almanya’daki kadın gruplarıyla birlikte yürüttüklerini belirten Rieger, kadınların birlikte hareket etmesinin önemine vurgu yaptı. Kuzey ve Doğu Suriye’deki kadınlarla kapsamlı bir dayanışma içinde olduklarını aktaran Rieger, “Organizasyonumuzda Kürt, Türk İran ve ya Avrupa ülkelerinden çok faklı etnik gruptan kadın sığınmacılar da var. Dünyanın farklı yerlerinden kadınların ne için mücadele ettiklerini duymak ve aynı temelde mücadele verdiğimizi öğrenmek çok değerlidir. Burada bir eylem, etkinlik gerçekleştirdiğimizde farklı ülkelerdeki kadınlar da katılımcı olarak bulunuyor. Çünkü sorunlar birbirleriyle bağlantılıdır” dedi.
‘BİRLEŞİK MÜCADELE ŞART’
Farklı ülkelerdeki kadınların aynı sorunlarla karşı karşıya olduğunu vurgulayan Rieger, bu nedenle mücadelenin birlikte verilmesi gerektiğinin altını çizdi. Farklı ülkelerden kadınlarla dayanışma içinde olsalar da Almanya’da birleşik bir kadın hareketinin olmadığından şikayet eden Rieger, şöyle devam etti: “Farklı odak noktalarına sahip birçok farklı kadın grupları var. Bu gruplar, kadınların özel günlerinde ve ya herhangi bir konuda dayanışma için bir araya gelebiliyorlar. Bu yönden baktığımızda da aslında çok güçlüyüz.”
MA / Sterk Sütcü - Zemo Ağgöz