İSTANBUL- PKK ve PAJK’lı tutsaklar, “Abdullah Öcalan’a özgürlük, Kürt sorununa çözüm” kampanyası kapsamında 27 Kasım ile 15 Şubat tarihleri arasında dönüşümlü açlık grevi eylemi gerçekleştireceklerini duyurdu.
Türkiye ve Kurdistan’daki cezaevlerinde bulunan PKK ve PAJK’lı tutsaklar adına açıklama yapan Deniz Kaya, “Abdullah Öcalan’a özgürlük, Kürt sorununa çözüm” kampanyası kapsamında 27 Kasım ile 15 Şubat tarihleri arasında dönüşümlü açlık grevi eylemi gerçekleştireceklerini belirtti. Fırat Haber Ajansı’nın geçtiği habere göre Kaya, dönüşümlü açlık grevlerinde yaşlı, hasta ve cezası iki yıl kalmış tutsakların greve dahil edilmeyeceğini kaydederek, “Eylem süreci boyunca tüm arkadaşlarımızın planlamaya uygun bir şekilde hareket etmesi ve kesinlikle bireysel eylem tarzlarına başvurmamaları gerekmektedir. Bu doğrultuda başta ailelerimiz olmak üzere tüm yurtsever halkımızı, dost çevreleri, demokrasi ve özgürlük talep eden bütün kesimleri katılımları ile kampanyamızı sahiplenmeye, birlikte tarih yazmaya çağırıyoruz” dedi.
‘ÜÇ YILDIR HABER ALAMIYORUZ’
PKK Lideri Abdullah Öcalan’dan haber alınmaması üzerinden üç yıl geçtiği belirtilen açıklamada, “Kesintisiz tecrit ise esaretin ilk gününden bu yana yaklaşık 25 yıldır sürdürülüyor. İmralı’dan ses yoksa, negatif anlamda orada her şey yaşanıyor olabilir. TC geleneği ve bu güne kadar ki yaşatılanlar bizlerin böyle düşünmesini doğal kılıyor. Çünkü asıl mücadele İmralı’da yürütülüyor. 2015’le başlayan topyekun savaş konsepti de İmralı’nın kapılarının tüm dünyaya tamamıyla kapatılması ile başlanmıştır. Dışarıda yürütülen katliam ve sindirme politikasının şiddeti aynı zamanda İmralı’daki mücadelenin o denli yoğun yürütüldüğünün de göstergesidir. İmralı gerçeği, uluslararası bir ittifak sonucu yaratılmıştır ve aynı ittifakla yürütülmeye çalışılmaktadır. Bu nedenle tecrit ve İmralı esareti sürdüğü müddetçe bileceğiz ki devletlerarası komploda devam etmektedir. Önder Apo’nun esareti ile Ortadoğu’ya yönelik stratejik bir hamle yapıldığı, geride kalan 25 yıllık pratiğe bakıldığında çok daha net bir şekilde görülmektedir. Bu esasta en büyük acıyı Kürtler yaşasa da Önder Apo’ya saldırı aslında demokratik Ortadoğu idealine bir saldırıydı. Tüm bölge yeniden dizayn edilirken, halklar lehine bu fırsattan yaralanabilecek güçlü bir potansiyel en başta etkisiz kılınmak istenmişti. Milliyetçilik ve dincilik türevleri ile kendilerini var eden politik hesaplarını bunlar üzerine kuran küresel güçler ve işbirlikçileri, oluşturdukları bu statükoya aykırı bir söylem ve eylem istemiyorlardı” diye kaydedildi.
‘KAMPANYAYA OMUZ VERMEK MUTLULUK VERİCİDİR’
Kürt sorunun çözümü ile Öcalan’ın fiziki özgürlüğünün aynı şey olduğuna dikkat çekilen açıklamada, şu ifadeler yer aldı: “Başlatılan ‘Önder Apo’ya Özgürlük, Kürt Sorununa Çözüm’ kampanyasına her halktan insanların omuz verdiğini görmek hem mutluluk vericidir hem de cehennem ateşini söndürme, cenneti el birliği ile yaratma kararlılığının bir ifadesi niteliğindedir. Önder Apo, ‘Devrim yaşanması gerekenle, yaşanması gereksiz olanın ayrışmasıdır’ demektedir. AKP-MHP faşizmi saldırıları ile yaşanması gereksiz olanı hepimize dağıtmaktadır. Faşist rejim bize ve gerillaya teslimiyeti dayatırken, demokratik kamuoyunu günü birlik, biyolojik ihtiyaçlarını karşılamayı bile zor hedefleyen çabalara mahkum etmeye çalışmaktadır. Bizler PKK ve PAJK’lı tutsaklar olarak şartların her geçen gün daha da ağırlaştığı, tecridin derinleştiği koşullarda yapılan tüm eylemleri bütün varlığımızla hissediyoruz. Nefes alıp verdiğimiz mekanlar neresi olursa olsun, özgür yaşam ısrarından ve halklarımızın özgür-eşit birlikteliğine olan inancımızda asla vazgeçmeyecek, tüm bu ideallerimizin bileşkesi olan Önder Apo’ya daha büyük kararlılık ve pratikleşme düzeyi ile layık olmaya çalışacağız.”