İZMİR - İmralı'daki görüşmelerin bitirilmesinin ardından derinleştirilen tecridin kadınlara yansımaları, saldırı, şiddet, taciz, tecavüz, katliam, yoksulluk ve eşitsizlik olurken, 9 yılda en az 3 bin 121 kadın katledildi.
Patriarkal sistemin kadın üzerindeki egemenliği her gün her saat şiddet, taciz, tecavüz ve cinsiyet eşitsizliği olarak yansıyor. Özellikle şiddet ve savaş politikalarından beslenen bu sistem, her dönem kadına yönelik saldırılarını şiddetlendirirken, militarizmin kışkırttığı erkeklik toplumsal cinsiyet rollerini ve cinsiyete dayalı ayrımcılığı pekiştiriyor. Dünya çapında yürütülen savaşların binlerce yıllık tarihinde değişmez strateji olan kadın bedeni, düşmana karşı “psikolojik üstünlüğün” aracı olarak kullanılıyor.
Şengal’de DAİŞ’in elinde köle edilen binlerce Êzidî çocuk ve kadınlar, Nijerya'da Boko Haram tarafından kaçılarak, tecavüze maruz bırakılan yüzlerce kız çocuğu, Afganistan’da Taliban’ın zulmüne terk edilen, Ukrayna’da Rus askerleri tarafından tecavüz edilip, katledilen kadınlar, Hamas’ın bir kamyonetin arkasında ganimet gibi taşıdığı ve üzerine tükürdüğü çıplak kadın bedeni, 21. yüzyıldaki insanlık suçlarının en canlı kanıtı oldu.
SAVAŞ GERÇEKLİĞİ
Toplumsal barışı ve refahı olumsuz etkileyen bu politikaların en derin yansımalarının yaşandığı ülkelerin başında ise Türkiye geliyor. Kürt sorununun çözümsüz bırakılmasından kaynaklı 45 yıldır sürdürülen çatışmalarda bir "savaş yöntemi" olarak uygulanan kadına yönelik cinsel işkenceye karşı 1997 yılından itibaren hukuki çalışma yürüten Gözaltında Cinsel Taciz ve Tecavüze Karşı Hukuki Yardım Bürosu'na o tarihten 2022 yılına kadar 849 kadın başvuruda bulundu. Sadece 2022 yılı içerisinde büroya, 91 kadın devlet güçleri tarafından cinsel şiddete maruz kaldığı için başvururken, başvurucuların 48’i Kürt kadınlardan oluştu.
10 Ağustos 2015 tarihinde sokağa çıkma yasağının ilan edildiği Mûş’un Gimgim (Varto) ilçesinde çıkan bir çatışmada yaşamını yitiren YJA Starlı Kader Kevser Eltürk’ün (Ekin Wan) bedeninin sokak ortasında teşhir edilmesi, Sêrt'te 16 Temmuz 2020 tarihinde uzman çavuş Musa Orhan’ın tecavüzüne maruz kaldıktan sonra intihar eden ve 18 Ağustos’ta yaşamını yitiren 18 yaşındaki İpek Er, özel savaş politikalarının kadın bedeninde yarattığı tahribatın somut göstergesi oldu.
ŞİDDET ‘KIRIM’ BOYUTUNA VARDI
Zamanla tüm toplumsal kanalları nefessiz bırakan bu politikaların beslediği şiddet sadece Kürt kadınların değil, ülkedeki tüm kadınların yaşamlarına sirayet etti. Okul, iş yeri, ev ve sokak başta olmak üzere her ortamda şiddetle yüz yüze bırakılan kadınlar, taciz ve tecavüze maruz kaldı, katledildi, kazanılan haklar gasp edildi. Özellikle 2015 yılında İmralı'daki görüşmelerin sonlandırılmasıyla birlikte yeniden tırmandırılan militarizm, kadına yönelik şiddet ve cinayet verilerine de yansıdı. Çözümün konuşulduğu 2013 ve 2014 yılları toplumda umudun yeşerdiği yıllar olurken, sürecin bitirildiği 2015 yılından itibaren tüm toplumda artan şiddet kadın açısından bir “kırım” boyutuna vardı. İktidarın kullandığı cinsiyetçi dil keskinleştikçe kadın kazanımları bir bir hedefe konuldu. Şiddet sokağa taştı, İstanbul Sözleşmesi kaldırıldı, yaşamını yitiren kadın sayısı katlandı, resmi kayıtlara “intihar” ya da “doğal ölüm” olarak geçirilen şüpheli kadın ölümlerinde artış yaşandı. Ülkenin sürüklendiği ekonomik kriz kadın yoksulluğunu derinleştirdi.
ABDULLAH ÖCALAN: ÖNCELİK KADIN ÖZGÜRLÜĞÜ
Kürt sorununun demokratik çözümü için devlet yetkilileri ve HDP heyetiyle 2013-2015 tarihleri arasında İmralı'da yaptığı görüşmelerde kadın sorununa sık sık dikkat çeken PKK Lideri Abdullah Öcalan, kadın olmadan sürecin tamamlanamayacağını belirterek, bu süreçteki tüm çalışmaların odağına kadını aldı. “Demokratik çözümde ilk başlığım kadın özgürlüğüdür” diyen Abdullah Öcalan, her adımında kadın öncülüğünde bir barışı sağlama niyetini ortaya koydu ve bu kararlılığını 2015 yılı 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nde kadınlara gönderdiği mektubunda “Bu kadar kadının öldürüldüğü bir ülkede, ben bu devlete üye olmam” diyerek vurguladı. Ancak bu mektuptan 4 ay sonra süreç AKP tarafından bitirildi. Akabinde İmralı Adası’nda derinleştirilen tecridin kadına yansımaları saldırı, şiddet, taciz, tecavüz, katliam, yoksulluk ve eşitsizlik oldu.
AKP MİLİTARİZMİ HORTLATTI
Kurdistan kentlerinde 2015 yılında ilan edilen sokağa çıkma yasakları döneminde katledilen kadınların cenazeleri sokak ortasında çıplak bir şekilde teşhir edildi, çocuklar annelerinin kucağında, ekmek almaya giderken silahların hedefi oldu. Özel harekat polisleri ve askerler, sokak duvarlarına kadın bedeni üzerinden yaptığı cinsiyetçi yazılamaların yanı sıra girdikleri evlerde iç çamaşırları dağıtıp, fotoğraflaması, yatak odalarında yaptıkları cinsiyetçi ve aşağılayıcı yazılamalar savaşın cinsiyetçi yüzünü bir kez daha ortaya koydu.
3 BİN 121 KADIN KATLEDİLDİ
Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun (KCDP) erkek şiddeti verilerine göre, 2015’te 303, 2016’da 328, 2017’de 409, 2018’de 440, 2019’da 474, 2020’de 300, 2021'de 280, 2022'de 334, 2023'ün 10 ayında ise 253 kadın katledildi. Şüpheli ölümlerin KCDP'nin raporlarında yer almaya başladığı 2020 yılında 171, 2021'de 217, 2022'de 245, 2023'ün 10 ayında ise 194 kadın şüpheli bir şekilde yaşamını yitirdi. JINNEWS’in her ay derlediği verilere göre, sadece 2023 yılının 10 ayında 264 kadın katledildi, 164 kadın şüpheli bir şekilde yaşamını yitirdi. Fiilen uygulanan cezasızlık politikası ve etkin bir soruşturma yürütülmemesi kadın cinayetlerinin üzerinin kapatılmasına neden oldu.
ERKEK YARGI
"Haksız tahrik indirimi" ve "İyi hal indirimi" ile aklanan failler, yargı eliyle adeta suça teşvik edildi. Son olarak İzmir’de Ceyda Yüksel'i katleden Serkan Dindar'a verilen "Haksız tahrik indirimi”nin gerekçesi olarak "Tahrik altında suçu işlediği", “Kapıldığı elem ve öfkenin niteliği ve boyutu"nun öne sürülmesi yargının geldiği durumu bir kez daha gözler önüne serdi.
KADIN DERNEKLERİ KAPATILDI
Tüm bu süreçte saldırıların yanında kadın kazanımlarına da adeta savaş açıldı. 15 Temmuz 2016 tarihinde gerçekleşen askeri kalkışmanın ardından ilan edilen ve 3’er ay aralıklarla 7 kez uzatılan Olağanüstü Hal (OHAL) kapsamında yayımlanan Kanun Hükmünde Kararnameler (KHK) ile Adıyaman Kadın Yaşam Derneği, Anka Kadın Araştırmaları Derneği, Bursa Panayır Kadın Dayanışma Derneği, Ceren Kadın Derneği, Gökkuşağı Kadın Derneği, Kongreya Jinên Azad (Özgür Kadın Kongresi-KJA), Muş Kadın Çatısı Derneği, Muş Kadın Derneği, Selis Kadın Derneği ile Van Kadın Derneği kapatıldı.
Şiddete maruz bırakılan kadınlara destek ve farkındalık eğitimleri veren bu derneklerin yanı sıra Demokratik Bölgeler Partisi’ne (DBP) bağlı belediyelere atanan kayyımlar eliyle 52 kadın kurumu kapatıldı. Amed Büyükşehir ve Mersin Akdeniz Belediyesi’ne bağlı sığınma evlerinin kapılarına mühür vuruldu. Bu kurumlarda çalışan kadınlar, binlerce kamu emekçisi gibi KHK’lerle ihraç edildi.
İSTANBUL SÖZLEŞMESİ
20 Mart 2021 gecesi yayımlanan Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile kadına yönelik şiddetle mücadele kapsamında kabul edilen İstanbul Sözleşmesi feshedilirken, Türkiye 1 Temmuz itibariyle resmen sözleşmeden çekildi. Sözleşmenin feshi kararının iptali istemiyle Danıştay’a açılan davalar ise Temmuz 2022’de reddedildi.
MEDENİ KANUN
Bununla sınırlı kalmayan erkek ittifakı, akabinde 6284 Sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanunu hedefine koydu. Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, Ağustos ayında katıldığı bir canlı yayınında boşanmalarda arabuluculuk, nafakaya engel gibi pek çok konuya toplu bir düzenleme hazırlığında olduklarını belirterek, Aile Hukuku üzerinde “geniş bir çalışmaları” olduğunu, Yargı Reformu Strateji Belgesi ve İnsan Hakları Eylem Planı hazırlığında olduklarını söyledi. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş da, “mağdur erkekleri” gözeterek, nafaka hakkını hedef aldı.
KCDP’YE KAPATMA DAVASI
Kadına yönelik artan şiddet ve katliamlara karşı 2010 yılında kurulan ve kadın cinayeti davalarını gündemleştiren Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu (KCDP) Derneği’ne “Ahlaka aykırı faaliyet yürütmek” gerekçesiyle kapatma davası açıldı. Ancak hukuk mücadelesi yürüten ailelerin ve kadınların dayanışmasıyla yargılama, davanın reddedilmesiyle sonuçlandı.
KADIN DÜŞMANI İTTİFAK
14 Mayıs 2023 Genel Seçimleri sürecinde Yeniden Refah Partisi ve Hür Dava Partisi ile işbirliği yapan AKP iktidarı, 6284 sayılı kanunu ve nafaka hakkını pazarlık konusu yaparak, kadın düşmanı erkek ittifakını pekiştirdi. Tarihin en gerici Meclis’i oluşurken, AKP listesinden Meclis’e giren HÜDA PAR’lı vekiller, katlarında kadın çalışan istemedi.
KESİNSİTİSİZ BİR MÜCADELE
AKP'nin tekçi, milliyetçi, cinsiyetçi ve ayrımcı politikalarına ve erkek ittifakına karşı kadın cephesi ise direnişte buluştu. Eşitlik ve özgürlük mücadelesinden taviz vermeyen kadınlar, sokakları terk etmedi, alanlarda haklarına ve yaşamlarına sahip çıktı. Baskı, şiddet, tehdit, işsizlik, yoksulluk ve katliamlara rağmen özgürlükten vazgeçmeyen kadınların, AKP’nin temsil ettiği erkek egemen sisteme karşı verdiği mücadele son yılların en direngen sokak muhalefeti oldu. Ortak platformları arttıran kadınlar, kesintisiz mücadeleyi sınırları aşan dayanışmayla sürdürüyor.
MA / Tolga Güney