ANKARA - Kobanê Davası’nda tutuklu siyasetçi Meryem Adıbelli, dava kapsamında gözaltına alınıp ev hapsi şartı ile serbest bırakıldığını ancak polislerin karara müdahale ederek, kendisi hakkında bir kez daha gözaltı kararı çıkarttırarak tutuklattığını söyledi.
Kobanê Davası’nın 42’nci duruşmasının ilk oturumu, Sincan Cezaevi Kampüsü'nde devam etti. Ankara 22'nci Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen duruşmaya, tutuklu siyasetçilerden Sebahat Tuncel, Aynur Aşan, Ayşe Yağcı, Ayla Akat Ata, Zeynep Kahraman, Zeynep Ölbeci, Dilek Yağlı, Pervin Oduncu, Alp Altınörs, Meryem Adıbelli, İsmail Şengül, Bülent Parmaksız, Nazmi Gür, Günay Kubilay ve Ali Ürküt, duruşmaya katıldı.
‘GAZZE’DEKİ KATLİAM O DÖNEM KOBANÊ’DE YAŞANIYORDU’
Duruşmada Kürtçe savunma yapan siyasetçilerden Meryem Adıbelli, destek amaçlı duruşmaya gelenlere teşekkür ederek konuşmasına başladı. İsrail’in Filistin halkı üzerinde sürdürdüğü katliamı kınayan Adıbelli, 21’inci yüzyılda devletlerin halklar üzerinde katliamının sürdüğünü kaydetti. Adıbelli, “İsrail’in Filistin’e saldırılarında çocuklar, kadınlar katlediliyor. Yani bir tarih kayboluyor. Aynı katliam Kobanê’de de yaşanıyordu. Yani bugün Gazze’de yürütülen katliam ne ise o gün de Kobanê halkı üzerinde sürdürülüyordu. Bizler o gün nasıl ki Kobanê halkının yanında olduysak, bugün de Filistin halkının yanındayız. O dönem dünya halkları nasıl ki katliama karşı ayaklandıysa bugün de Gazze için ayaklandı” dedi.
‘MARDUK’UN ZİHNİYETİ YARATILMAYA ÇALIŞILIYOR’
Adıbelli, 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Mücadele Günü’ne değinerek, “Eğer biz kadınlar bugün burada ağır bir şekilde yargılanıyorsak, bunun tek sebebi karşısında mücadele ettiğimiz erkek egemen sistemin varlığıdır. Kadınlar erkek egemen sistemi kabul etmediği için yargılanıyor. Tarihte olduğu gibi bugün de kadınlar sistematik olarak katledilmektedir. Sadece katletmiyor, aynı zamanda Marduk zihniyetini yaratmaya çalışıyor. O da kadını katlettiği zaman parçalara bölüyor, ya da yakıyor” şeklinde konuştu.
‘KADINLAR ADINA DİYANET’İN SÖZLERİNİ İADE EDİYORUM’
Diyanet İşleri Bakanı’nın davaya katılım talebine dair de konuşan Adıbelli, “Savcı da ‘hareketleri ve davranışları’ şeklinde ifadeler kullandı. Diyanet İşleri Başkanlığı da bunu söylüyordu. Diyanet bizlerden bahsederek, bu davada yargılanan insanların sapkınlık içinde olduğunu söylüyor. Bizim toplumun ahlakını bozduğumuzu söylüyor. Bu yüzden en ağır şekilde cezalandırılmamızı istiyorlar. Aslında dedim ya, Milattan önce 2500 yıl önceki zihniyet de aynıdır. Aslında kadınları katleden Diyanet, iktidar ve erkek zihniyetidir. Bugün 25 Kasım’a gitmekte olduğumuz günlerde ben bir kadın olarak Diyanet İşleri Bakanı’na kadınlar adına o sözleri ona iade ediyorum” dedi.
‘SAVCILIK SERBEST BIRAKTI, POLİSLER REHİN ALDI’
Haklarında açılan davanın suçlama konusu yapılan olaylardan altı yıl sonra açıldığını söyleyen Adıbelli, davanın hangi zihniyet ile açıldığının farkında olduklarını söyledi. Adıbelli, “İddianamede bulunan tanıklardan Ulaş, Sami Baran ve Muhammed Zengin’in ifadeleri ile bu davaya dahil edildim. 20 Aralık 2020’de tutuklandım. O dönem ev hapsi aldım. Eve gitmek için eşyalarımı talep ettiğimde oradaki kadın bir polis cezaevine gönderilmediğimi görünce panik oldu ve hemen telefonuna sarılarak bir yerleri aramaya başladı. Orada iki saat boyunca bekletildim. Adliyeden çıkmam yönündeki tüm çabalarıma rağmen orada bulunan bir kadın polis bana saldırarak çıkmama izin vermedi. Beni sürekli oyaladılar. Çıkmak istediğimde; oradaki memur bana saldırmak istedi. O sırada avukatım geldi. Yine çıkmak istedik ama oradaki kadın memur bu kez avukatım ile bana bir kez daha saldırdı. O dönem erkek memurlar gelip çıkabileceğimi söylediler. Adliyeden çıkmak üzereyken, savcılığın hakkımda yeni bir gözaltı kararı çıkarttı ve bir kez daha gözaltına alınarak tutuklandım. Aslında bu yaşananlar bile tutuklanmamızın hukuki olmadığını gösteriyor” diye konuştu.
‘İKTİDAR HUKUK KILIFINDA İNTİKAMINI ALIYOR’
Adıbelli, haklarında hazırlanan ve üç bin sayfadan fazla olan iddianamede birbiriyle alakalı olmayan belgelerin bulunduğunu aktararak, “Bu davaya gerekçe gösterilen şey, partimizin IŞİD’in katliamına karşı yaptığı demokratik bir çağrıydı. O dönem sadece partimiz değil, tüm dünyada çağrılar yapıldı. Böyle bir durumda HDP sessiz kalamazdı. Ama maalesef ne iddianamede ne de mütalaada IŞİD’e dair bir şey yer almadı. Yine bu davanın başladığı tarihten bu yana; sorumluluğu olan hiçbir devlet yetkilisi, hiçbir devlet kurumu ve kuruluşu dinlenilmedi ve sorumluluklarından dolayı yargılanmadı. Yargılanmadıkları gibi HDP’den şikayetçi oldular. Tüm bunlar şunu gösteriyor; İktidar Kürtlerden ve dostlarından intikam almak istiyor. Türkiye’de ne kadar muhalif kesim varsa iktidarın hedefindeler. İktidar hukuk kılıfından intikamını alıyor” diye konuştu.
Duruşma verilen aranın ardından devam edecek.