İZMİR/İSTANBUL - Kadınlar, devletin şiddete karşı sorumluluğunu yerine getirmemesi nedeniyle kadın örgütlerine başvuruyor. Son bir yılda kadın örgütlerinin danışma hatlarına binlerce başvuru yapıldı.
Türkiye'de yaşamın her alanında ikinci plana itilen kadınlar 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Dayanışma ve Mücadele Günü’ne hazırlanırken, aile içi, toplumsal ve devlet şiddeti katlanarak devam ediyor. Günde en az 4 kadının en yakınındaki erkek tarafından katledildiği Türkiye'de, şiddet ve katliamları önlemesi gereken devlet mekanizmalarının işletilmemesi ve kadınları yok sayan politikalar ölümlerin artmasına neden oluyor. Şiddet konusunda sorumluluğunu yerine getirmeyen devlet kurumlarına güveni kalmayan kadınlar ise, çözümü kadın kurumlarında görüyor.
KADIN KURUMLARINA BAŞVURULAR
Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu'nun verilerine göre, Ev İçi Şiddet Acil Yardım Hattı’na 2022 yılında 5 bin 15 çağrı yapıldı. İhbar edilen şiddet vakalarının yüzde 42,31’ini psikolojik, yüzde 34,45’ini fiziksel şiddet oluştururken, 232 çağrıda sığınma evi talep edildi. 2023 yılının sadece 9 ayında ise 3 bin 669 çağrı yapıldı. İhbar edilen şiddet vakalarının çoğunluğunu psikolojik ve fiziksel şiddet vakaları oluşturdu. Yine dayanışma amacıyla hat oluşturan Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’na (KCDP), 2022 yılında bin 21 başvuru yapıldı. 73 kentin yanı sıra 6 farklı ülkeden yapılan başvuruların yüzde 18'inde kadınlar, gittikleri kamu görevlileri tarafından hak ihlaline uğradığını belirtti. Arayan kadınların yüzde 42'si şiddete karşı destek istedi.
Mor Çatı Kadın Sığınma Vakfı’nın 9 Ağustos’ta açıkladığı, "Türkiye'de erkek şiddetiyle mücadelede kolluk uygulamaları" raporuna göre, 1 Mart 2022 ve 1 Mart 2023 tarihleri arasında toplam bin 181 kadın dayanışma merkezinden destek istedi. Başvuran kadınların 36’sına sığınak desteği verildi. Destek verilen kadınların 191’i (23’ü sığınma evine yerleştirilen) dayanışma hattına başvurmadan önce emniyet ya da jandarmaya başvurduğu, 71 kadına uygulamada olması gereken prosedür uygulanırken, 91 kadının ise kötü uygulamaya maruz kaldığı bildirildi. 3 kadın kurumunun verileri, ev içi şiddete karşı destek isteyen kadınların, emniyet ve karakol yerine kadın kurumlarına güvendiğini gösteriyor.
Oluşturdukları hatla kadınlara avukat ve psikolojik destek sağlayan kurumlarla, devlete olan güvensizliğin nedenini ve örgütlü mücadeleyi konuştuk.
'KOLLUĞA GÜVEN YOK’
KCDP Başvuru Karşılama Hattı’nda yer alan Tülin Osmanoğlu, vardiyalı çalışma sistemi ile hattın 24 saat açık olduğunu söyledi. Yine 24 saat aktif olan bir Whatshapp numaraları da olduğunu belirten Osmanoğlu, “Burayı kızları ya da kardeşleri öldürülen erkeklerde arayabiliyor. Bunun dışında haklarını bilmeyen kadınlar arıyor. Ama tabi ki daha çok şiddet mağduru kadınlar ya da cinayete kurban gitmiş kadınların aileleri arıyor. 6284 sayılı kanun tartışmaya açıldığından beri karakola başvuran şiddet mağduru kadınlar, bir işlem yapılmadan geri gönderiliyor. Dolayısıyla kadınlar artık polise gitmiyor, bizi arayıp destek istiyorlar. Arama sayısı günlük olarak değişebiliyor ancak bir vardiyada en az 4-5 kadın arayabiliyor. Bazen ise hat hiç susmuyor. Karakollarla biz görüşüyoruz, bakanlığı arıyoruz" diye belirtti.
Kadınların jandarma, karakol ya da emniyetteki yetkililere karşı ciddi anlamda bir güvensizlik duyduğunu dile getiren Osmanoğlu, şunları belirtti: "Çoğu kadın haklarını bilmiyor değil, nereyi arayacağını biliyor. Herkes biliyor ki bir şiddete maruz kaldığında polisi ararsın. Polis gelip seni o durumdan kurtarır. Ancak şiddete maruz kalan kadın olunca polis ya gelmiyor ya da kadına bu normal bir şeymiş gibi 'Eşindir olur' diyerek geri gönderiyor. Diyelim ki kadın yoğun bir şiddet gördü ve uzaklaştırma, koruma aldı. Orada da erkek uzaklaştırmayı ihlal ettiğinde polis 'Eve girdi mi? Seni darp etti mi?' diye soruyor.”
1 HAFTADA 2 BİN ÜYE
Verilen mücadeleyle kadın örgütlerine güvenin arttığını söyleyen Osmanoğlu, “Erkek egemen sistemi besleyip kadını yok sayan bir sistemle karşı karşıyayız. Örgütlü mücadeleyle bunun önüne geçebileceğimizi düşünüyoruz. 14 Mayıs akşamı seçim netleştiğinde Cumhuriyet tarihinin en yobaz en gerici Meclis’i ile karşı karşıya kaldık. Kadınlar da tehlikeyi sezdi ve o akşamdan itibaren yoğun bir biçimde platforma üye oldular. Seçimden sonra bir hafta içinde 2 binin üzerinde kadın üye oldu. Örgütlü mücadelemizle haklarımızı da özgürlüğümüzü de alacağız” dedi.
EKONOMİK DESTEK BAŞVURULARI ARTTI
Dayanışma hattı oluşturan kurumlardan İzmir Kadın Dayanışma Derneği’nin Yöneticisi Müzeyyen Alpşen, kuruldukları 2005 yılından bu yana dayanışmayı sürdürdüklerini, son 5 yıldır da dayanışma hattının işletildiğini kaydetti. Yapılan başvuruları ihtiyaca göre gönüllü çalışan psikolog ya da avukatlara yönlendirdiklerini söyleyen Alpşen, ayrıca kentteki diğer kadın örgütleri ve İzmir Barosu ile de dayanışma halinde olduklarını ifade etti. Alpşen, "2022 Ağustos ile 2023 Ağustos arasında 111 başvuru aldık. Bu yıl yapılan başvuruların büyük kısmı ekonomik desteğe dairdi. Bu da yaşanan yoksulluğun en çok kadınları etkilediğini gösteriyor. Bizim yaptığımız bir iş değil, bizde kamu kuruluşu değiliz. Daha önce danışan kadınlar artık derneğe gelip gitmeye başladı. Yani tek başına bir danışma hattı değil, kadınları hayata karşı güçlendirerek, ortak mücadeleyi örmeyi çalışıyoruz" dedi.
‘ÖRGÜTLÜ MÜCADELEYE GÜVEN ARTTI’
3 ay önce danışma hattı oluşturan Mor Dayanışma Kadın Derneği’nin üyesi Didar Gül, son süreçte özellikle can güvenliği olmayan kadınların sığınma evi talebiyle kendilerine ulaşıldığını aktardı. Gül, şöyle devam etti: “Şiddetin bu kadar arttığı bir dönemde İzmir'de sadece 187 kapasiteli 7 sığınma evi var. Bunun kadın derneklerine çok fazla dönüşü oluyor. Birçok kadın 'Polise, hastaneye gittim. Bir şey değişmiyor' diyerek bize geldi. Yüzlerce kadın uzaklaştırma kararı aldırmasına rağmen katledildi. Şans eseri hayatta kalan kadınlar, devlet kurumlarının kendilerini korumadığını söylüyor. Haliyle bu güvensizlik ortamı örgütlü mücadeleye olan güveni artırıyor."
VERİLERE ULAŞILMIYOR
1990 yılında kadına yönelik şiddetle mücadele etmek amacıyla kurulan Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı’nın gönüllü avukatlığını yapan Çağla Gül Bulut ise, erkek şiddetine karşı hukuki ve psikolojik destek sağladıklarını belirtti. Yanı sıra sosyal alan çalışması yaparak, şiddete uğrayan ve evi olmayan kadınlara destek verdiklerini söyleyen Bulut, Mor Çatı olarak yaptıkları tüm çalışmaların kayıt altına alındığını kaydetti. Türkiye'de kadına yönelik şiddeti tespit etme ve kayıt altına almada ciddi bir veri sorunu olduğunu ifade eden Bulut, ilgili bakanlık tarafından tutulan verilen ise kamuoyuyla paylaşılmadığını sözlerine ekledi.
Kendilerine yapılan şiddet başvurularında ciddi bir artış olduğunu vurgulayan Bulut, bundaki en önemli etkenin AKP iktidarının politikaları olduğunu söyledi. Özellikle bir gecede İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmesinin ardından erkek şiddetinde yaşanan artışa dikkat çeken Bulut, tüm saldırılara karşı pes etmeyen kadınların ise önemli bir mücadele yürüttüğünü belirtti.
ŞİDDET TÜRLERİ
Fiziki şiddetin yanı sıra cinsel, psikolojik ve ekonomik şiddete işaret eden Bulut, psikolojik şiddetin ruhsal açıdan oldukça yaralayıcı olduğunu ifade ederek, ekledi: “Uzun süre psikolojik şiddete maruz kalan kişilerde stres, travma, depresyon ve kaygı bozukluğu gibi psikolojik sorunlar görülebilir. Kadınlar çoğu zaman psikolojik şiddeti tanımlayamadıkları için bu şiddet türünün farkında değiller. Bu şiddet türlerinin alt türleri olarak cinsel, ekonomik ve dijital medya üzerinden yapılan şiddet türleri geliyor. Genellikle evlilik içerisinde erkek kadınla birlikte olmak istediğinde, kadın istemese bile birlikte olmak zorunda hissediyor. Eskiden bu bir suç değildi ama artık evlilik içi tecavüz suç sayılıyor. Cinsel şiddetin yeri yatak odaları olduğu için ispatlanamıyor. Ekonomik şiddette ise erkeğin kadını ekonomik yönden engelleyen şiddet türü diyebiliriz. Siber ve dijital şiddet dediğimiz şiddet türleri de son yıllarda çoğalan bir şiddet türdür ve daha çok partnerler arasında yaşanan bir şiddet türüdür.”
TOPLUMSAL CİNSİYET EŞİTLİĞİ
Şiddetin ortadan kalkması için toplumsal cinsiyet eşitliğinin okullarda eğitim olarak verilmesi gerektiğinin altını çizen Bulut, “Toplumsal cinsiyet eşitsizliği kadına yönelik şiddeti tetikleyen en önemli etkenlerden biridir. Bunun giderilmesi için daha küçüklükten bütün okullarda toplumsal cinsiyet eşitliği dersleri verilerek, herkesin bilinçlendirilmesi gerekir” dedi.
YARGININ DURUMU
Şiddete karşı yargı makamlarına zorla iş yaptırdıklarını belirten Bulut, 6284 Sayılı Kanun’da yer alan “Kadının beyanı esastır” ilkesine rağmen yargı makamlarını hayati tehlike konusunda ikna etmek zorunda kaldıklarını söyledi. Kadın dosyalarında hukukun işletilmesi için bir savaş yürütmek zorunda kaldıklarını belirten Bulut, “Yani iyi bir hakime veya savcıya denk gelirseniz şanslısınız. Ama genelde iş bilen vicdanlı hakimlere denk gelmediğiniz için bu yüzden büyük bir savaş ve mücadele etmek zorunda kalıyoruz” diye belirtti.
SIĞINMA EVLERİ YETERSİZ
Sığınma evlerinin durumuna da değinen Bulut, “Şiddete uğrayan kadınların sığınma evlerine yaptıkları başvurularda ya ‘yer olmadığı’ söyleniyor ya da alınmıyor. Öncelikle sığınma evine yerleşen kadının güvenliği sağlanmalı, kimsenin orayı bilmemesi lazım, gerekirse kimliği dahi değiştirmeli. Ancak bazen kadınların adreslerinin öğrenildiğine şahit oluyoruz. Yine şiddet gören kadınların koşulları iyileşene kadar sığınma evinde kalması gerekirken, gönderildiklerini görüyoruz. Koşulları iyileşmeden sığınak evlerinden gönderilen kadınlar, gidecek bir yerleri olmadığı için başka şeylere sürükleniyor ve bazen bu hayatlarına mal oluyor. Bu yüzden kadın dosyalarının titizlikle ele alınması lazım” ifadelerini kullandı.
6284 SAYILI KANUN UYGULANMALI
Şiddete uğrayan kadınların başvurdukları devlet mekanizmalarında ciddi sorunlarla karşı karşıya kaldığını vurgulayan Bulut, şunları belirtti: “Kadınlar yaşadıkları şiddet sonrası şikayet için başvurdukları karakollarda kimi polislerin ya ‘Eşindir, ne olacak affet’ gibi telkinleri oluyor yada ‘Böyle bir hakkın yok’ denilerek, evine geri gönderildiklerini biliyoruz. Yine kadınların şikayet için gittikleri karakol ve adliye koridorlarında acil ihtiyaçları karşılanmadığı için saatlerce bekletiliyor. Kadınlar bu tavır karşısında çoğu zaman şikayetinden vazgeçip eve gidebiliyor. Bunun için 6284 sayılı kanunun ivedilikle uygulanmasını istiyoruz. Bu bir kanun emridir, tartışılamaz.”
MA / Esra Solin Dal - Tolga Güney