ANKARA - İngiltere’de son yıllarda kadın ve kız çocuklarına yönelik şiddetin arttığını belirten yazar Anne Ohne, “Bütün kadınlar özgür olmadığı sürece hiçbir kadın özgür olamaz” dedi.
Mücadele geleneğini dünyadaki tüm kadınların hak arayışına örnek teşkil eden Süfrajetler’den devralan İngiltere’deki kadınlar, birçok haklarını güvenceye almış durumda. Ancak kadınlar için bu hakları elde etmek pek kolay olmadı. Yıllarca seçme ve seçilme hakkı için mücadele eden kadınlar, en büyük savaşı Birleşik Krallık'ta verdi. 105 yıl önce kadınların hayatları pahasına verdikleri mücadele sonucunda seçimlere katılma hakkının kazanıldığı İngiltere’de, 1903 yılında Kadınların Sosyal ve Politik Birliği’nin kurulmasının ardından Süfrajet (Suffrage /seçme hakkı) Hareketi’nin temelleri atıldı.
Tarihler 4 Haziran 1913’ü gösterdiğinde ise Süfrajet Hareketi’nin üyesi Emily Davison, Londra’da dünyanın en eski at yarışlarından biri olan, Kral ve Kraliçe’nin de katıldığı “Epsom Derby” adlı yarışa seyirci olarak katıldı. Davison, yarış sürerken bariyerleri aşarak yarış pistine girdi ve Kral V. George'ın atının önünde durarak, “Suffrage” (seçme hakkı) diye bağırdı. Hızını alamayan atın altında kalan Davison, kaldırıldığı hastanede yaşamını yitirdi. Davison’un ölümünün ardından en radikal eylemlere katılan kadınlar, darp edildi ve tutuklandı ve ancak 5 yıl sonra kadın hareketi, kısmen de olsa amacına ulaştı. 6 Şubat 1918 tarihinde çıkarılan bir kanunla 30 yaşın üzerinde olan ve belirli miktarda mal varlığı olan kadınlara, seçimlere katılma hakkı tanındı. Farklı sosyal sınıf ve farklı meslek gruplarından olmalarına rağmen güç birliği yapan kadınlar, uzun yıllar verdikleri mücadelenin sonunda ise birçok hakkı elde etti.
İNGİLTERE’DE KADIN MÜCADELESİ
İngiltere’deki kadınlar, hem haklarını korumak, hem de ülkede taciz ve tecavüze karşı politikaların yetersizliği, mülteci kadınların hakları ile eşit işe eşit ücret gibi sorunlara karşı mücadeleyi sürdürüyor.
25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü dolayısıyla Mezopotamya Ajansı’na (MA) konuşan İngiltereli yazar ve aktivist Anne Ohne, ülkedeki kadınların yaşadıkları sorunlara dikkat çekerek, özgürlüğün önemine değindi.
ŞİDDET ARTTI
“Bütün kadınlar özgür olmadığı sürece hiçbir kadın özgür olamaz” diyerek, mücadele gerekçelerini özetleyen Ohne, ülkede hala kadınların bir kısmının eşit işe eşit ücret alamadıklarını belirtti. Kadınlara daha az ücret ödendiğini ifade eden Ohne, “Çocuk bakımı ve ev işi kadınlara yüklendiği için bu hem yeteneklerini ortaya koymalarını hem de çalışmalarını etkiliyor” dedi.
Son yıllarda kadınlara ve kız çocuklarına yönelik şiddetin arttığını dile getiren Ohne, “Yani Birleşik Krallık’ta kadınlara ve kız çocuklarına karşı şiddete başvurma oranı artıyor. Bu durum beraberinde cinsel şiddet ve aile içi istismar gibi sorunları getiriyor. Bu daha çok siyahi ve mülteci kadınlar için zor. Taciz ve şiddete maruz kalan göçmen ve mülteci kadınlar ırkçılığa maruz kalmanın yanı sıra temel sağlık hizmetlerine, finansmana erişim eksikliğiyle de karşılaşınca hayat onlar için çok daha zor” diye belirtti.
İNGİLTERE’DE MÜLTECİ OLMAK
Dünyada var olan savaşlar nedeniyle mülteci sorununa da değinen Ohne, ülkesinin mültecilere karşı düşmanca bir tutum içerisinde olduğunu söyledi. Ohne, “Mültecilere sunduğumuz maddi destek çok küçük olduğu gibi, iltica süreci de çok uzun sürebiliyor. Yani mülteci olma sürecinde sığınmacı yerine kalma statüsü veriliyor. Bu durum kadınların sömürülmesi konusunda da büyük bir riske yol açıyor çünkü devlet onlara yeterli para veya sosyal yardım sağlamıyor. Birleşik Krallık'ta mültecilere düşmanca davranmak için tasarlanmış yasalar var. İnsanların gelmesini her yoldan engellemek gibi. Bu da insan kaçakçılarının faydalandığı bir alan olmasına neden oluyor. İnsan kaçakçıları, kadınların çok fazla para kazanmadığını ve çok düşük ücretli işlerde sömürüldüklerini biliyor. Bu yüzden sığınma talebinde bulunma sürecinde kadınların kaçırılmaları ve ‘seks işçiliğine’ zorlanmaları çok yüksek. Buna ek olarak, kadınlar mülteci statüsüne sahip olduklarında Birleşik Krallık'taki tüm kadınları etkileyen cinsiyetler arası ücret farkıyla da karşılaşıyorlar. Zaten iş bulmakta da zorlanıyorlar” diyerek belirtti.
SAVAŞLARDAKİ ROL
İnsanları yerinden eden ve insanlık suçlarına neden olan savaşların çoğunda İngiltere’nin rolünün büyük olduğuna dikkat çeken Ohne, buna rağmen ülkesinin yarattığı mülteci gerçekliğinin sorumluluğunu kabul etmediğini belirtti. Ohne, “Savaşta olan ülkelere silah satıyoruz ama ülke olarak evlerini kaybeden ve ülkeyi terk etmek zorunda kalan insanlara sığınak sunmaya da istekli değiliz. Bunun sorumluluğunu almıyor ama Türkiye'ye veya İsrail'e sattığı silahlardan da çok para kazanıyor. Daha önce Suriye'de ve Irak'da olan savaşlarda bizzat içinde bulunduk. Yani savaşlarda büyük rolümüz var ve evlerini güvensiz hale getirmekteki sorumlu olduğumuz insanlara da barınak sunmuyoruz” dedi.
‘TÜM KADINLAR İÇİN MÜCADELEYE DEVAM’
Yaşananlara karşı kadınlar olarak nasıl bir mücadele verdiklerine dair soruya Ohne, şunları söyledi: “Verilen mücadele elbette tüm dünyadaki kadınların farklı düzeylerde deneyimlediği mücadelelerin aynısıdır. Her ne kadar Birleşik Krallık iyi durumda olmasa da, buradaki kadınların durumu dünyanın başka yerlerinde yaşayan kadınlara göre daha iyi. Bu nedenle birçok kampanya ve lobi grubumuz, dünyanın her yerindeki kadınlar için sesini yükseltme ayrıcalığını kullanıyor. Yakın zamanlarda buna geniş çapta tanık olundu ve Birleşik Krallık'ta İran'daki kadın devrimine destek verildi. Jina Êmînî'nin ölümüyle alevlenen protestolara İngiltere'den çok fazla destek vardı. Bütün kadınlar özgür olmadığı sürece hiçbir kadın özgür olamaz. Baskılar ve kısıtlamalar bizi pek etkilemeyebilir ama dünyanın diğer yerlerinde kadınların çoğunun özgür olmadığı adil olmayan bir dünyada yaşıyoruz.”
Kadınlara desteğin yine kadınlardan geldiğini dile getiren Ohne, “Örneğin İsrail ve Filistin arasında yaşanan çatışmalardan etkilenen sivillere destek yine tüm kadınları özgürleştirmek için çalışan kız kardeşler gibi feminist örgütlerden geldi. Ancak hükümetimizin bu konuda hiçbir şey yapmadığını düşünüyorum. Bu desteklerin hepsi devletten ziyade kişisel olarak harekete geçen vatandaşlardan geliyor. Birleşik Krallık’ta birçok konuda kadınlar için durumlar daha iyi olabilir ama Kurdistan, Filistin, İran ve ya Afganistan gibi yerlerdeki kadınlar için durumlar çok daha kötü. Hedefimiz tüm kadınların özgürlüğü. Medya ve hükümet, Birleşik Krallık halkının bunu umursamadığını göstermek istiyor ama bu doğru değil. Birleşik Krallık’ta yaşayan kadınlar dünyanın her yerindeki kadınların hakları için harekete geçiyor, mücadele ediyor ve her zaman da öyle olacak” ifadelerini kullandı.
MA / Sterk Sütcü - Zemo Ağgöz