İZMİR - AKP'li yıllarda çocuk hakları, eğitimden yaşam hakkına kadar geriye giderken, bu süreçte binlerce çocuk iş cinayetlerinde, zırhlı araç çarpmaları ve kurşunlarla katledildi, yasalardaki düzenlemeler ile çocuklara yönelik tecavüz, "evlilik" adı altında meşrulaştırıldı.
Savaş, ekonomik, siyasal ve sosyal krizlerin ortasında Türkiye'de yaşamak her geçen gün zorlaşırken, bu krizlerin gölgesinde çocuk olmak ise oldukça sancılı. AKP'nin iktidara geldiği 3 Kasım 2002 tarihinden itibaren sistematik olarak çocuk haklarında geriye gidiş başladı. Eğitim sisteminin yap-boz tahtasına dönmesinden çocuk işçiliğine, çocuk ölümlerinden ve tarikat ve cemaatlerde tecavüz olaylarına, yasalarda yapılan değişikliklerden yargı kararlarına kadar çocuk haklarının gözetilmediği 21 yılda AKP hükümeti adeta “yeni bir sistem” inşa etti.
20 Kasım Dünya Çocuk Hakları Günü nedeniyle AKP'nin yönettiği Türkiye'de çocukların yaşadıklarını markaja aldık.
AKP döneminde yaşanan sorunlardan biri eğitim alanındaki değişiklikler. Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) bütçesinin merkezi yönetim bütçesi içindeki oranı her geçen yıl erimeye devam ediyor. Yüksek enflasyona rağmen 21 yılın en düşük 5 oranından biri ise yüzde 9,64 ile 2023 yılında oldu. MEB bütçesinden eğitim yatırımlarına ayrılan pay AKP’nin iktidara geldiği 2002 yılında yüzde 17,18 iken bu oran 2023’te ise 9,18’de kaldı.
AKP'Lİ YILLARDA EĞİTİM
Bu durum kamusal eğitim sistemini tamamen çökertirken, eğitimin niteliği ise günden güne düşerek dibe vurdu. Çocuklar özel okullara teşvik edildi. Özel okul parasını ödeyemeyecek aileler ise çocuklarını tarikat ve cemaatlerin yurtlarına gönderdi. 2012-2013 eğitim ve öğretiminin başında devreye sokulan 4+4+4 eğitim sistemiyle 8 yıllık zorunlu eğitim son buldu. Devlet okullarının sayısı azaldı. İmam hatipler yaygınlaşırken, ortaokul seviyesine kadar indi. Bu dönemde öğrenciler açık öğretime yönlenirken, çocuk işçiliği ve çocuk yaşta evlilikler arttı. Yine 6 kez liseye giriş 3 kez de üniversiteye giriş sınav sistemlerinin değişmesi nedeniyle binlerce öğrenci yer yıl açıkta kaldı. Bu sistem birçok öğrencinin de yaşamına son vermesine neden oldu.
EĞİTİMDE DİNCİLİK
Eğitimde dini referansları öne çıkaran iktidar, zorunlu seçmeli derslerle müfredatı tamamen doldurdu. 2011’de Diyanet İşleri Başkanlığı Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun’da değişiklik yapılarak, Kuran kurslarına yaş sınırlaması getiren düzenleme yürürlükten kaldırıldı. 12 yaş sınırının ortadan kalkmasıyla birlikte Diyanet İşleri Başkanlığı’nca hazırlanan okul öncesi din eğitim projesi kapsamında 4-6 yaş arası çocuklar için müftülük bünyesinde kuran kursları açıldı. Daha sonra da Diyanet’le imzalanan protokoller aracılığıyla MEB’e bağlı anaokullarında “Değerler Eğitimi” adı altında kuran dersi verilmeye başlandı. Son olarak bu eğitim ve öğretim yılının başında devreye sokulan Çevreme Duyarlıyım Değerlerime Sahip Çıkıyorum (ÇEDES) projesi ile ortaokul ve lise düzeyindeki okullara imam, din adamı, vaiz, Kur'an öğreticisi gibi dini görevliler atanarak, çocuklar pedegojik eğitim almamış kişilere emanet edildi.
ÇOCUK 'İŞÇİLİĞİ' MEŞRULAŞTIRILDI
Eğitimin bir başka sorunu ise Meslek Liseleri ve Mesleki Eğitim Merkezleri (MESEM) eliyle “çıraklık ve stajyerlik” adı altında çocuk işçiliğinin meşrulaştırılması oldu. 2014 yılından itibaren "Meslek lisesi memleket meselesi" sloganı ile özdeşleşen süreçte MEB ile şirketlerin işbirliği çerçevesinde çocuklar, organize sanayide ve fabrikalarda çalıştırılmaya başladı. Buralarda, uzun çalışma saatlerinde, çok düşük ücretlerle çalıştırılan çocuklar, kısmi “öğrenci” sayıldı. MEB’in belirlediği işkollarında çıraklık sözleşmesi yapılarak çalıştırılan öğrencilerin notunun yarısını da patronlar verdi. Yine MEB ve zincir marketler arasında imzalanan “sektör çalışanlarının MESEM aracılığıyla eğitim öğretim sürecine dâhil olması ile mesleki eğitim ve istihdam süreçlerini yaşama geçirmek” amacıyla imzalanan protokole göre öğrenciler haftanın dört gününü marketlerde bir gününü ise okulda geçirecekti. Tepkiler üzerine protokol iptal edildi ama daha sonra MEB ile Hakmar Express, Bursa İl Milli Eğitim Müdürlüğü ile Köfteci Yusuf arasında imzalanan protokoller basına yansıdı.
ÇALIŞTIRILAN ÇOCUKLAR YAŞAMINI YİTİRDİ
“Çocuk işçiliğin” bir başka boyutu ise okullardan kopan çocukların zorla çalıştırılması oldu. Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) Haziran 2023'te açıkladığı son verilere göre; Türkiye'de 5 milyon civarında “çocuk işçi” var. Yine bu verilere göre çalıştırılan çocukların yüzde 30,8’i tarım, yüzde 23,7’si sanayi ve yüzde 45,5’i ise hizmet sektöründe çalışıyor. Çocukların çalışmak zorunda kalması ve uzun çalışma sürelerine dayanamayacak yapıda olmaları ise beraberinde ölümleri getirdi. İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi (İSİG) verilerine göre AKP iktidarı döneminde en az 909 çocuk hayatını kaybetti.
TECAVÜZE 'EVLİLİK' DENİLDİ
Yasama alanında yaşananlar ise çocuk haklarını günden güne geriye götürdü. AKP iktidara geldikten sonra 2009 yılında MEB Ortaöğretim Yönetmeliğinde değişikliğe gidildi. Eski yönetmeliğe göre evli veya nişanlı olanlar ortaöğretime kayıt yaptıramazken bu değiştirilerek ortaöğrenimde nişanlanmasının önü açıldı. 2013 yılında yine bu yönetmelikte yapılan değişiklik ile ortaöğretimlerde evlenme de meşrulaştırılarak erken yaşta evliliğin önündeki bir engel daha kaldırıldı. Yine 2013 yılında ise Türk Ceza Kanunu 263'üncü maddesinde yapılan değişiklikle cemaatlere öğrenci yurdu ve pansiyon açma hakkı tanındı. 2015 yılında da TCK 230'uncu maddesinde yapılan değişiklikle resmi nihaksız dini nikaha ceza verilmesi kaldırıldı. Yine aynı yıl Anayasa Mahkemesi bir yasa iptaliyle “Çocukların cinsel ilişkiye rıza yaşının 15’ten 12’ye indirilmesi”nin önünü açtı. Mahkemenin iptal gerekçelerinden biri “fiilden sonra mağdurun yaşının ikmali ile fiili birlikteliğin resmi evliliğe dönüşmesi ihtimali” idi. Yani “evlilik ihtimali” değerlendirilerek aslında bir cezasızlık öngörüldü.
2016 yılında ise Meclis’te kurulan “Boşanma Komisyonu” raporu, çocuk istismarını meşru bir zemine oturduğunu gözler önüne serdi. Raporda istismar failinin çocukla 5 yıl boyunca “sorunsuz ve başarılı bir evlilik” sürdürmesi halinde denetimli serbestlik önerisi getirildi. Temmuz 2016’da ise Anayasa Mahkemesi, çocuklara yönelik cinsel istismar suçunu düzenleyen TCK 103'üncü maddesindeki “15 yaşını tamamlamamış her çocuğa karşı gerçekleştirilen her türlü cinsel davranışın cinsel istismar sayılacağına” ilişkin hükmü iptal etti. Aralık 2016’da da yine TCK 103 ve 104'üncü Maddelerinde değişiklik yapılarak cezalarda kademelendirmeye gidildi. 12 yaş ve altındaki çocuklara karşı işlenen suçlarda en üst sınırdan ceza verileceği belirtilirken, rıza yaşı fiili olarak 12’ye indirilmiş oldu.
'SOMUT DELİL' ŞARTI
2021 yılında getirilen 4'üncü Yargı Paketi ise daha önce adım adım meşrulaştırılan çocuk istismarında az sayıda açılabilen davalarda cezasızlığın önünü de açtı. Bu paketle cinsel saldırı, işkence, cinsel istismar gibi suçlardan tutuklanabilmek için görüntü benzeri somut kanıtın zorunlu hale getirilmesi ile çocuklara karşı yapılan cinsel istismarı ile cinsel saldırı suçlularında tutuklanmanın neredeyse imkânsız hale getirilmesi sağlandı. 20 Mart 2021'de Cumhurbaşkanı kararıyla İstanbul Sözleşmesi’nden geri çekilirken, burada çocuklara ilişkin bulunan bütün yasal korunaklarda bir gecede yok oldu.
1 MİLYON ÇOCUK 'EVLENDİRİLDİ'
Yasalarla önü açılan çocuk yaşta evlilik verileri ise durmadan arttı. TÜİK’in 2022 verilerine göre, kız çocuklarının toplam resmi evlenmeler içindeki oranı yüzde 2,3. Resmi evlilik sayısının yüzde 2,3’ü hesaplandığında 12 bin 919 kız çocuğunun erken yaşta evlendirildiği görülüyor. Son 10 yılda resmi verilere göre toplam 302 bin 159 kız çocuğu evlendirilmiş. 2002-2021 yılları arasında TÜİK’in açıkladığı verilere göre 16 ve 17 yaşında olup aile onayı ile evlendirilen kız çocukları sayısı 731 bin 16, erkek çocuklarının sayısı ise 34 bin 795. Aile onayı ile evlendirilen kız çocuklarının sayısı, oğlan çocuklarının sayısının 21 katı. Yine 2002 – 2021 arasında sadece 16-17 yaşında aile onayı ile evlendirilen 1 milyona yakın çocuk var.
ÇOCUK YAŞTA 16 BİN HAMİLELİK
Yaşanan bu evlilikler sonucu çocuk yaşta hamile kalmalar da yaşanırken, Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası’nın (Eğitim Sen) 2016-2017 Eğitim-Öğretim Yıl Sonu Eğitimde Cinsiyetçilik Raporu’na göre 2002-2017 yılları arasında 18 yaşın altında 440 bin çocuk maruz bırakıldığı istismar sonucu hamile kaldı. 15 yaşın altında istismara uğrayarak hamile kalan çocuk sayısı ise 15 bin 937 olarak kayıtlara geçti. Devlet istismar vb. konularda 2017’den beri veri paylaşmadığı için bu yıldan sonra yaşananlar hakkında net bir bilgi bulunmamakta.
Çocuklar tüm bunların yanı sıra yaşanan ekonomik krizler ve gelir bölümünün eşitsizliği nedeniyle büyük bir yoksulluk yaşıyor. UNICEF’e göre Dünya’da 1 milyar çocuk beslenme ve temiz su gibi olanaklardan yoksunken Türkiye’de ise TÜİK’in 2020’de açıkladığı raporda 7,5 milyon çocuk yoksulluk çekiyor.
ÇOCUK KATLİAMLARI
Yine AKP dönemi üst düzeye çıkarılan “güvenlik önlemleri” de çocukların ölümlerine neden olurken, bu yıllarda zırhlı araç çarpması, çatışmalar ve bombalamalar sonucu yüzlerce çocuk yaşamını yitirdi. Zırhlı araç çarpması sonucu İnsan Hakları Derneği (İHD) Diyarbakır Şubesi verilerine göre son 15 yılda Kürt kentlerinde 21 çocuk yaşamını yitirdi, 23 çocuk da yaralandı. Ayrıca İHD ile Türkiye İnsan Hakları Vakfı'nın (TİHV) sokağa çıkma yasakları süresince eriştikleri verilere göre en az 80 çocuk yaşamını yitirdi.
İHD Diyarbakır Şubesi ise Doğu ve İç Anadolu Bölgesi’nde son 10 yılda 228 çocuğun yaşamını yitirdiğini bunlardan 64’ünün polis ve askerlerce öldürüldüğünü açıkladı. AKP’nin görevde olduğu 2004-2015 yılları arasında Türkiye İnsan Hakları Vakfı’nın verilerine göre en az 241 çocuk polis veya asker tarafından öldürüldü. Bu çocuklar arasında 12 yaşında bedenine 13 kurşunla öldürülen Uğur Kaymaz, karakoldan atılan havan mermisiyle katledilen Ceylan Önkol, Roboski'de bombalanan 19 çocuk, 2013 yılında Gezi Parkı eylemleri sırasında öldürülen Berkin Elvan, cenazesi buzdolabında saklanan Cemile Çağırga da vardı. Bu olaylarla ilgili yapılan yargılamaların hepsi de cezasızlık ile sonuçlandı.
MA / Tolga Güney