AMED - Gemlik’e yarın gerçekleştirilecek yürüyüşü “tarihi bir dönemin ilk eşiği” olarak nitelendiren DBP Eş Genel Başkanı Keskin Bayındır, “Bu yürüyüş, bir özgürlük yürüyüşü, bu ülkede demokrasi, eşitlik, adalet isteyen, ezilen tüm kesimlerin yürüyüşüdür” dedi.
İmralı F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Cezaevi’nde tecrit altında tutulan ve 32 aydır haber alınamayan PKK Lideri Abdullah Öcalan’a 31 Ekim 2023 tarihinde yeni bir 6 aylık avukat yasak kararı verildiği öğrenildi. Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) Eş Genel Başkanları Keskin Bayındır, Çiğdem Kılıçgün Uçar ile Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (HEDEP) Eş Genel Başkanları Tülay Hatimoğulları ve Tuncer Bakırhan’ın yanı sıra partinin tüm milletvekilleri “mutlak tecride” karşı Abdullah Öcalan ile görüşmek için Adalet Bakanlığı ve Meclis İnsan Hakları İnceleme Komisyonu’na başvuru yaparken, yarın Bursa’nın Gemlik ilçesine “Özgürlük Yürüyüşü” gerçekleştirilecek.
DBP Eş Genel Başkanı Keskin Bayındır, “mutlak tecrit”, Adalet Bakanlığı’na yapılan başvuru ve Gemlik Yürüyüşü’ne ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
‘TECRİT, FELAKETİN EŞİĞİNE GETİRDİ’
İmralı’daki tecridin AKP-MHP iktidarı tarafından “mutlak” bir şekilde sürdürülmek istendiğini belirten Bayındır, bunun en önemli nedenlerinin Kürt sorununu çözümsüz bırakan “güvenlikçi” politikalar olduğunu söyledi. Abdullah Öcalan üzerindeki tecridin ülkeyi bir felaketin eşiğine getirdiğine dikkat çeken Bayındır, “Hukukun temellerinin kördüğüm olduğu İmralı’da, tecridin devam ediyor oluşu aslında Türkiye’yi her anlamıyla kötürüm bir ülke haline getirmiş durumda. Tabi Sayın Öcalan, Kürt sorununun demokratik çözümüne ilişkin stratejik konumunu her zamanki gibi koruyor. Bizler de İmralı sisteminin dağıtılması ve Sayın Abdullah Öcalan’ın fiziki özgürlüğünü sağlayıp, Kürt sorunun demokratik çözümü temelinde rolünü oynayabilmesi için kapsamlı bir mücadele içerisindeyiz” dedi.
‘ÇÖZÜMÜN ADRESİ İMRALI’DIR’
Kürt sorununda demokratik çözüm isteyen kesimlerin geliştirdiği tutuma değinen Bayındır, Abdullah Öcalan’ın geçmişten günümüze Kürt meselesi ve bölgelerdeki meselelere ilişkin sunduğu perspektifin dünya kamuoyu, ulusal ve uluslararası kesimlerce kabul gören bir noktaya geldiğini dile getirdi. Sunduğu çözüm önerilerinin ise bugün dünya kamuoyunca anlaşıldığını ve gittikçe buna yönelik desteğin arttığını hatırlatan Bayındır, “Artık Sayın Öcalan üzerindeki tecridin de bununla bağlantılı olarak hiçbir şekilde sürdürülmemesi gerektiğini ifade ediyoruz. Tabi AKP-MHP iktidarı bu konuda ısrarını sürdürüyor. Kürt meselesinin çözümsüz bırakılmasının Türkiye’deki hukuk, demokrasi ve devletin temel dinamiklerinin nasıl tahrip ettiğini görebiliyoruz. AYM ve Yargıtay arasında yaşanan kriz, aslında İmralı’da kördüğüm haline gelmiş hukukun bir yansıması olarak ifade edilmeli” diye belirtti.
Bu noktada parlamentoyu çözüm aracı olarak gördükleri için Abdullah Öcalan’la görüşmek amacıyla Adalet Bakanlığı’na başvuruda bulunduklarını ifade eden Bayındır, ancak hem 2 Kasım’da yaptıkları başvuruya hem de daha önce yaptıkları başvurulara yanıt verilmediğini aktardı. Bayındır, şöyle dedi: “Meclis’in bu konuda ciddi anlamda sorumluluk alması gerekiyor. Eğer bu ülkede hukukun, demokrasinin, insan haklarının ve özgürlüklerin temeli atılacaksa ilk olarak İmralı’ya yönelik bu yaklaşımdan derhal vazgeçilmesi gerekiyor. Başta Adalet Bakanlığı olmak üzere iktidarı sorumlu davranmaya ve hukuka davet ettik. Parlamentonun bu anlamıyla tarihsel olarak rolünü oynayabileceğini ifade ediyoruz. Başvurularımıza verilecek olumlu ya da olumsuz yanıtlar, devletin ve iktidarın, İmralı’ya yaklaşımında bir turnusol kağıdı işlevi görecek. Dolayısıyla esas belirleyici mesele bu noktadadır. Burada her türlü hukuksuzluğu, antidemokratik uygulamaları reva görüp de Türkiye’nin farklı mahkeme ve zeminlerinde hukuku, demokrasiyi aramak her kesim açısından beyhude bir çaba olacaktır.”
‘SOKAĞI ESAS ALAN MÜCADELE DÖNEMİ’
Meclis’in rolünü oynaması için önümüzdeki süreçte de birçok girişimlerinin olacağına dikkat çeken Bayındır, “Tabi Adalet Bakanlığı bu konuda sessiz, tüm bakanlıklar bu konuda sessiz. Çünkü bugün Türkiye’de rejimin geldiği bir nokta var. Erdoğan’ın dışında hiç kimsenin iradesinin olmadığı, hiçbir yapı ve dinamiğin işlevselliğinin olmadığını görebiliyoruz. Karşımızda temel parametrik sisteme göre hareket eden bir devlet ve iktidardan ziyade tamamıyla Erdoğan’ın iki dudağı arasına sıkışmış bir ülke yönetimi gerçekliği söz konusu. İşte tek adam rejimi olarak ifade ettiğimiz rejim kendisini sürdürmek istiyor. Kanun ve demokrasiden soyut, insan haklarından, hukuktan, evrensel insan hakları değerlerinden kendisini soyutlamış, pragmatist, çıkar ve amaçlarına göre hareket eden ve devleti de bu şekilde yönetmeye çalışan bir iktidar karşımızda. Bu konuda başta Kürt halkı olmak üzere Türkiye’deki tüm demokrasi güçleriyle beraber bu hukuksuzluğu, antidemokratik uygulamaları ve bu rejime karşı güçlü bir mücadele sergileyeceğiz. Bugüne kadar olduğu gibi bundan sonraki mücadele süreci de daha güçlü, eylemselliği ön planda olan, özellikle sokağı esas alan bir mücadele dönemine girdiğimizi ifade edebilirim” dedi.
‘ÖZGÜRLÜK YÜRÜYÜŞÜ OLACAK’
Yarın Gemlik’e yapılacak “Özgürlük Yürüyüşü”nü “tarihi bir dönemin ilk eşiği” olarak nitelendiren Bayındır, şunları kaydetti: “Yürüyüşe ilişkin Türkiye ve Kurdistan’da 122 merkezde halk buluşmaları ve toplantılar devam ediyor. Kürt sorunu, hem Kürt halkının siyasal ve politik geleceği açısından hem de Türkiye halklarının geleceği açısından çok kritik ve tarihi bir noktada duruyor. Bu mesele Kürtlerin öncelikli olarak siyasi amacı ve hedefi olmaktan çok Kurdistan ve Türkiye’deki tüm halkların ve kesimlerin barış, demokrasi, insan hakları ve hukuk çerçevesinde yaklaşması gereken bir mesele olarak ifade ediyoruz. Bu anlamıyla Gemlik Yürüyüşü çok önemlidir. Temmuz ayından bu yana sürdürdüğümüz halk toplantılarında açığa çıkan temel öneriler doğrultusunda bu yürüyüş gerçekleşecek. Halk, tecridin kaldırılması ve Sayın Öcalan’ın Kürt sorunun çözümünde esas aktör olarak rolünü oymasına ilişkin güçlü bir tutum ortaya koydu. Ayın 18’inde Kurdistan’ın tüm illeri yönünü İmralı’ya çevirecek. Tabi Türkiye metropollerinden her kesimi bu yürüyüşe davet ediyoruz. Bu yürüyüş, bir özgürlük yürüyüşüdür. Bu yürüyüş ülkede demokrasi, eşitlik, adalet isteyen, ezilen tüm kesimlerin yürüyüşüdür. Kadınların, gençlerin yürüyüşüdür.
DBP ÖNCÜ ROL OYNAYACAK
Binleri, on binleri bu hukuksuz antidemokratik ve Kürt sorunun çözümünde savaş ve şiddette ısrar eden devlet zihniyetine karşı kenetlenmeye çağırıyoruz. Bu yürüyüş bir son değil. Deyim yerindeyse bir başlangıç olarak ifade edebiliriz. DBP olarak tecridin kaldırılması, Kürt sorunun demokratik çözümü ve Sayın Öcalan’ın aktörlüğünde, öncülüğünde gelişebilecek siyasal bir zemini açığa çıkarmak bağlamında önümüzdeki dönem toplumsal, siyasal mücadeleyi sokakta, meydanlarda her yerde daha güçlü hale getirmek bağlamında öncülük rolünü oynayacağız.”
MA / Eylem Akdağ - Müjdat Can