ANKARA – Kobanê Davası kapsamında tutuklu yargılanan siyasetçi İsmail Şengül, AİHM kararlarının tanınmamasının hukuki öngörülebilirliğe vurulan bir darbe olduğunu belirtti.
Kobanê Davası’nın 41’incı duruşmasının dördüncü oturumu, Sincan Cezaevi Kampüsü'nde devam etti. Ankara 22'nci Ağır Ceza Mahkemesi tarafından görülen duruşmada tutuklu siyasetçi İsmail Şengül savunma yaptı. Duruşmayı tutuklu siyasetçiler Sebahat Tuncel, Aynur Aşan, Ayşe Yağcı, Ayla Akat, Zeynep Kahraman, Zeynep Ölbeci, Alp Altınörs, Bülent Parmaksız, Nazmi Gür, Günay Kubilay ile Ali Ürküt izledi. Dilek Yağlı ile Pervin Oduncu ise tutuklu bulundukları Sincan Cezaevi’nden Ses ve Görüntü Bilişim Sistemleri (SEGBİS) ile bağlandı.
Duruşmaya ayrıca Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (HEDEP) İzmir Milletvekili Burcugül Çubuk, Halkların Demokratik Partisi (HDP) önceki Milletvekili Musa Piroğlu, ile HEDEP’liler katıldı.
‘ÇAĞRI HDP PROGRAMI İLE UYUMLUDUR’
Verilen aranın ardında savunmalarını sürdüren Şengül, IŞİD tehdidinin henüz bitmediğini, IŞİD gibi örgütlere çağrı yaptığı için HDP’yi cezalandırmanın ve benzeri örgütlere güç vereceğini belirterek, “HDP tüzüğünde emperyalizmin dünya halkları üzerindeki hegemonyasına karşı mücadele etme hedefi vardır. Yine parti programında da savaşsız, sömürüsüz halkların eşitliğine dayalı bir dünya amaçlanıyor. Haliyle IŞİD’in işgal hareketine karşı bir çağrı, HDP programı ile uyumludur” dedi.
‘HDP’NİN ÇAĞRISI HAYATIN OLAĞAN AKIŞINA AYKIRI DEĞİLDİR’
HDP’nin İsrail saldırılarına karşı daha önceki yıllarda olduğu gibi bugün de kamuoyuna çağrılar yaptığını ifade eden Şengül, “Bakın 2022 yılında İsrail Gazze şehrine dönük 5 Ağustos’ta saldırı yapmıştı. HDP gerek açıklamaları ile gerekse de dış ilişkiler aracılığı ile uluslararası kamuoyunu harekete çağırmıştı. Çağrıda; Mescidi Aksay’a karşı yapılan saldırıyı kabul edilemez olduğunu belirtmiştir. Görüldüğü gibi HDP İsrail saldırılarına da amansız şartsız karşı çıkmış, herkesi bu saldırılara karşı sorumluluk almaya zorlamıştır. Bu tutum HDP’nin ezilen halklarla dayanışmasına ya da hayatın olağan akışına aykırı değildir. Dolayısı ile HDP’nin IŞİD’in olası soykırımına karşı 6- Ekim de yaptığı çağrı da hayatın olağan akışına aykırı değildir” diye konuştu.
‘OLAYLAR HDP TWEETLERİ İLE BAŞLAMADI’
Şengül, savcılığın iddianamesinde olayların yaşandığı sürede şiddette karşı bir çağrı yapmadığımı bu durumu da suçlama konusuna dayanak yaptığını da belirterek, “Savcılık benim düşünsel dünyamı bilemez. Bu nedenlerle savcılığın hakkımda ‘açıklama yapmadı’ demesi tamamen spekülatif bir yaklaşımdır ve iddia makamının suç üretmesi ile yakından ilişkilidir. İddia makamı yarattığı ikilemlerle beni ve MYK üyelerini şiddet yanlısı olarak göstermeye çalışmaktadır. Bunu reddediyorum. Bu şiddet olaylarının HDP tweeti ile başladığı yönündeki iddiaları zaten AİHM’in Demirtaş ve Yüksekdağ kararında açıkça reddedilmektedir. Olaylar, demokratik gösteride bulunan insanlara polislerin sert müdahalesi sonrası yaşandığı bir gerçektir” dedi.
‘HUKUKİ ÖNGÖRÜLEBİLİRLİĞE DARBE VURULUYOR’
AİHM’nin dava kapsamında HDP eski Eş Genel Başkanları Figen Yüksekdağ ile Selahattin Demirtaş hakkında daha önce verdiği ihlal kararının Türkiye tarafından dikkate alınmadığını da söyleyen Şengül, AİHM kararlarının uygulanmamasının, tanınmamasının hukuki öngörülebilirliğe vurulan bir darbe olduğunu söyledi. Şengül, “Hukuki öngörülebilirliğin olmaması, başınıza neyin geleceğini bilmemek demektir” dedi.
Türkiye’de insanların en demokratik hakları olan basın açıklaması ve grev haklarını dahi kullanamaz hale geldiklerini ifade ederek, “Bakın sayın hâkim bugün İsrail’in silah cephanesi için gerekli olan demir ve çelik madenleri Türkiye’den gidiyor. Eğer Türkiye’deki işçiler örgütlü olmuş olsaydı, bu durum engellenebilirdi. Türkiye’den İsrail’e her gün demir ve çelik gidiyor. İsrail ordusunun silah ve cephane için demir çelik ithalatını Türkiye’den yapmaktadır. Oysaki aynı şekilde İsrail’e ihracat yapan başka birkaç ülkelerdeki işçiler, söz konusu maddelerin İsrail’e gitmemesi için grev yapmış, o ticaret gerçekleşmemiştir. Eğer Türkiye’deki işçiler örgütlü olsaydı, bu kanlı saldırı durdurulabilirdi. Silah sanayinde kullanılan ham maddeler o gemilerle İsrail’e gitmez ve orada Filistin halkının başına mermi olarak yağmazdı” şeklinde ifadeler kullandı.
TANIK BEYANLARI
Şengül, mahkeme heyetinin yargılama süresi boyunca verdiği tutukluluk devam kararlarına tanık beyanlarını gerekçe gösterdiğini söyledi. Şengül, tanıkların tahminden öteye gidemediğini de belirtti. Yine tanıkların birbiriyle çelişen ifadelerinin aslında davanın çöktüğünün göstergesi olduğunu belirten Şengül, “A53 sıfatı ile dinlenen tanık, MYK toplantısının nerde olduğunu ne zaman olduğuna dair yanlış bilgiler verdi. Tanık Kerem Gökalp, MYK toplantısına dair haberinin olmadığını söyledi. Yine MYK çağrısının bir talimat olup olmadığına dair bir bilgisinin olmadığını söylemişti. Kerem Gökalp, MYK toplantılarına KCK sözcüsünün katılıp katılmadığı yönünde de bilgisinin olmadığını söylemişti. Gizli Tanık Ulaş ise gizli bir şekilde dinlenmişti. Böyle bir durumda tanık beyanları esasa dayanak yapılamaz” diye belirtti.
Duruşmaya yarın saat 10.00’a kadar ara verildi.