ANKARA- AKP’nin kendisine hizmet edecek bir dinsel eğitim sistemi inşa ettiğini söyleyen HEDEP’li Gülcan Kaçmaz Sayyiğit, eğitimde tekçi politikaların yerine demokratik, bilimsel ve çağdaş değerlerin esas alınması gerektiğini belirtti.
Meclis Plan ve Bütçe Komisyonu, Mili Eğitim Bakanlığı’nın bütçesinin görüşmeleri ile sürüyor. Komisyonda söz alan Halkları Eşitlik ve Demokrasi Partisi (HEDEP) Milletvekilli Gülcan Kaçmaz Sayyiğit ve Heval Bozdağ, MEB’e ayrılan 1 trilyonun üstündeki bir kaynağa rağmen Kürtçe veya diğer dillere dair ifadenin yer almamasına tepki gösterdi.
ANADİL TEPKİSİ
Komisyonda ilk olarak söz alan Sayyiğit, “Mezopotamya'nın ve Anadolu'nun kadim halklarını görmedik maalesef; diller ve kültürler bahçesinde sadece tek bir çiçekten bahsettiniz. Bu sebeple, toplantıya katılanları bugün ana dilimde selamlamak istiyorum. Keşke bunu Lazca, Arapça ve diğer tüm dillerde de yapabilseydik” dedi.
EĞİTİME DEĞİL PERSONELE
Eğitim ve öğretim konusunda gerekli yardımın yapılmadığını ve bu nedenle velilerin zor şartlarda çocuklarını okuttuğunu belirten Sayyiğit, AKP’nin politikaları nedeniyle velilerin, “Yükün altında” kaldığını ifade etti. Sayyiğit, “Millî Eğitim Bakanlığı bütçesinin büyük bir bölümünü personel giderleri oluşturuyor yani bunun yüzde 72, 34'ünden oluşuyor ve sosyal güvenlik devlet primi giderleri de yüzde 8,63'e tekabül ediyor. Bu verilere de baktığımızda aslında her yıl bütçeden en çok payı eğitime ayırdığınızı iddia etseniz de bu payın yüzde 81’i zorunlu olarak personel harcamalarına giden bir bütçe. Millî Eğitim bütçesinden eğitime ayrılan paya baktığımız zaman 2002 yılında yüzde 1 7, 1 8 iken bugün yüzde 9, 1 6'ya kadar bir gerilemeyle karşılaşıyoruz” diye konuştu.
KENDİ HİZMETİNDE ‘DİNSEL’ EĞİTİM İNŞA ETTİ
AKP’nin kendisine hizmet edecek bir dinsel eğitim sistemi inşa ettiğini ve buna dair çokça kaynak ayırdığını, gün geçtikçe bu kaynağın ise arttığını dile getiren Sayyiğit, “Şimdi, bu siyasi iktidarın eğitime yönelik ideolojik müdahaleler inden biri inanç istismarına dayanan pratik uygulama ve söylemleridir. AKP iktidarı ‘tek din ve tek mezhep" anlayışıyla aslında ideolojik amaçlarını eğitimin her alanında yaygınlaştırmak için elinden gelen her şeyi yapıyor, özellikle son yıllarda Diyanet İşleri, dinî vakıf ve cemaatler eğitim politikalarının oluşturulup uygulanmasında baş aktör rolünü üstlenmiş durum dalar. Bu süreçte vakıf ve derneklerle sayısız protokol imzalanıp eğitimin dinselleştirilmesinde cemaatlere özel görevler verildiğini hepimiz çok iyi biliyoruz” şeklinde ifadeler kullandı.
‘ZİL TEK DİLDE ÇALDI’
Sayyiğit, “Türkiye'nin biyokültürel zenginliğine ve etnik çeşitliliğine rağmen 2023 ve 2024 eğitim öğretim yılında maalesef bu zil yine tek dilde çaldı. Pedagojik kaygıları taşıması gereken Millî Eğitim Bakanlığı eliyle eğitim bizzat siyasi iktidarı n kontrolüne alınmış ve bir kuruma dönüşmüş durumda. Yine, pedagojik realiteye, ülkenin bireysel ve toplumsal açıdan çok dilli bir ülke olmasına rağmen ana dilinde eğitim hâlen bu topraklarda yasaklı bir şekilde karşımıza çıkıyor. Kürtçe başta olmak üzere Lazca, Çerkezce, Arapça ve diğer dillerde eğitime maalesef yer verilmiyor” ifadelerini kullandı.
‘GEÇİŞTİRMEYE ÇALIŞIYOR’
Sayyiğit, sözlerini şöyle sürdürdü: “AKP iktidarı aslında ana dilinde eğitimin zorunluluğunu seçmeli derslerle geçiştirmeye çalışıyor. Oysa milyonlarca insanın ana dili olan, milyonlarca insanın konuştuğu bir dilin seçmeli ders olarak verilmesini biz kabul etmiyoruz. Kaldı ki yani her ne kadar görüntüde bunlar seçmeli ders olarak verilse bile fiilen işletilmemekte, materyal tedariki noktasında sıkıntılar yaşanmakta ve öğretmen ataması sınırlı tutulmaktadır. Bugün Kürtçe, Zazaca ve Kurmança derslerini seçebilen öğrenci sayısı 80 binlerden maalesef 20 binin altına düşerken Lazca sınıf artık açılmıyor bile. Kürtçe öğretmen ataması da sembolik bir şekilde karşımıza çıkıyor. Önceki yıllarda bir Kurmanci, bir Zazaca olmak üzere 2 atama yapılıyorken bu işte 2023-2024 eğitim öğretim sürecinde 50 atama yapıldı ama biz bu atamanın da yetersiz olduğunu buradan bir kez daha vurgulamak istiyoruz.”
TEK DİLİ TERK ET!
Asimilasyonun devam ettiğini belirten Sayyiğit, “Asimilasyon politikalarının yaratmış olduğu dilsel tahribata rağmen Millî Eğitim Bakanlığı ana dilinde eğitim noktasında gerçekten ciddi bir adım atmamıştır ve atmamaya da devam ediyor. Özellikle müfredatta yer alması noktasında başka girişimlerin yapılması gerektiğinin altını çiziyoruz. AKP iktidarının yine tek dil yaklaşımını terk ederek demokratik, bilimsel, çağdaş değerler üzerinde bir politika izlemesi gerektiğini vurguluyoruz. Bu tekçi yaklaşım, Kürt dillerindeki başarı oranını da ciddi şekilde etkiliyor. Başarı sıralamalarına baktığımız zaman, yine Kürt çocuklarının yaygın olarak yaşadığı yerlerde başarı sıralamasının en düşük olduğunu da görmekteyiz. Eğitimde başarı sıralamasında son 1 0 ile baktığımız zaman Bitlis, Kars, Batman, Diyarbakır, Ardahan, Van, Mardin, Muş, Urfa, Ağrı, Şırnak, Hakkâri olarak karşımıza çıkıyor. Bu çocuklar aslında zehir gibi, çok zeki çocuklar ama az önce belirttiğimiz, ana dilinde eğitim başta olmak üzere bölgesel eşitsizlikler, yatırıma ayrılan paydaki eşitsizliklerden dolayı maalesef başarı oranında böyle tablolar her alanda olduğu gibi yine eğitim alanında da karşımıza çıkan bir tablo” şeklinde konuştu.
EN ZENGİN DİLLER ARASINDA
Söz alan HEDEP’li Heval Bozdağ ise, “Mezopotamya'nın kadim dili Kürtçe bugün maalesef yetip gitmekle karşı karşıya. Ana dilinde eğitim Kürtlerin en temel hakkı. Kürtçe 168 dil arasında 918.123 kelime hazinesiyle dünyanın en zengin dilleri arasında. Maalesef ki asimilasyon politikaları Kürtçe üzerine hiç olmadığı kadar büyük bir hızla etki yapıyor” dedi.
‘SINIR KONULAMAZ’
Bozdağ, şöyle devam etti: “Çeşitli araştırmalar yüzyıla yayılan asimilasyon, yasaklama, engelleme politikaları sonucu Kürtçe konuşmanın dramatik bir düşüş içerisinde olduğunu gösteriyor fakat bunun tam tersine Kürtlerin ise dile ilgisi son zamanlarda oldukça artmış durumda ve ortak kanı ise bu durumdan çıkışın tek yolu dilin eğitim dili olması, ana dilinde eğitim. Bakınız, yüzyıllık asimilasyon politikaları sonucunda dahi Kürtlerin yüzde 80'i ana dili talebinde ısrarcı durumdalar. Korkunç bir adaletsizlik ve eşitsizlik vardır. Kürtler de Türkler de hem birbirlerinin hem de başka halkların dillerini ama her şeyden önce kendi ana dillerini öğrenmeli, öğrenebilmeli; dile sınır vurulamaz. Kürtçe yasağına karşı tüm toplumun, Türklerin ve tüm halkların sorumluluğu var. Farklı diller halklar arasında bariyer değildir, tam tersine halklar arasındaki en büyük bariyer dilin yasaklanması, diğer dilin de zorunlu kılınmasıdır. Kürtlerin de kendi ana dillerini konuşma, her alanda kullanma eğitim talepleri meşru talepleridir.”