RIHA - Yargıdaki hukuk krizini değerlendiren İHD Riha Şubesi Eşbaşkanı İsmail Tutal, “Muhalefet eğer İmralı’da uygulanan tecride karşı çıksaydı bu hukuksuzluklar da yaşanmazdı" dedi.
İmralı F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Cezaevi’nde mutlak tecrit altında tutulan PKK Lideri Abdullah Öcalan ile aynı cezaevinde tutulan Ömer Hayri Konar, Veysi Aktaş ve Hamili Yıldırım’dan 32 aydır haber alınamıyor. Abdullah Öcalan ve diğer tutukluların aile ve avukatlarıyla görüşme hakkı Anayasa'da güvence altına alınmasına rağmen, tecrit hali mutlak iletişimsizlik haline dönüştü.
İmralı'da yasalar askıya alınırken, Türkiye İşçi Partisi (TİP) Milletvekili Can Atalay'ın Anayasa Mahkemesi (AYM) kararına rağmen tahliye edilmemesi yeni bir hukuk krizinin dışa vurumu oldu. Atalay'ın tahliye edilmesi yönünde çıkan kararı uygulamayan Yargıtay, bu kararı veren AYM üyeleri hakkında suç duyurusunda bulundu.
Atalay kararıyla derinleşen hukuk krizinin temelinde İmralı tecrit sisteminin olduğuna işaret eden İnsan Hakları Derneği (İHD) Riha Şubesi Eşbaşkanı İsmail Tutal, hukuksuzlukların son bulması için PKK Lideri Abdullah Öcalan’a dönük tecridin sonlandırılması gerektiğinin altını çizdi.
'YARGI İKTİDARIN SOPASI OLDU'
Abdullah Öcalan’a uygulanan tecridin dünyada benzer bir örneğinin olmadığına dikkat çeken Tutal, “Anayasa uygulanmıyor. Yargı iktidarın sopası haline gelmiş durumda. Sayın Öcalan üzerindeki tecrit Anayasa'nın ihlal edilmesidir. Yürütme, iktidardan talimat alarak kararları uyguluyor. Bu şekilde zaten Anayasa'nın bir çok kararı ve tanımış olduğu haklar havada kalıyor. Elbette yeni bir Anayasa'ya ihtiyaç var, ancak mevcut darbe Anayasası dahi uygulanmıyor. Bu nedenle yeni Anayasa tartışması umut vermiyor” dedi.
Yargıtay 3. Ceza Dairesi'nin Can Atalay ile ilgili ihlal kararı veren Anayasa Mahkemesi üyeleri hakkında suç duyurusunda bulunmasını değerlendiren Tutal, “Kendi görmek istediğine ses çıkarıp, görmek istemediğine 'normaldir' demek, bu hukuksuzlukları beraberinde getiriyor. Sayın Abdullah Öcalan’dan 3 yıldır hiçbir haber alınmaması, Anayasa'nın uygulanmadığını gösteriyor. Anayasa'nın tüm ihlallerine tepki göstermek gerekiyor. Birine ses çıkarıp, birine ses çıkarmamak, muhalefet değildir. Böyle bir muhalefet olmaz. Günü geldiğinde Anayasa'nın ve hukukun hepimize lazım olduğunu herkes görecek” diye belirtti.
İMRALI TECRİDİ
İmralı Adası'nda uygulanan tecride karşı tüm kesimlerin ses çıkarması gerektiğine vurgu yapan Tutal, sözlerini şöyle sürdürdü: “Eğer muhalefet İmralı’da uygulanan tecride karşı çıkmış olsaydı, bu hukuksuzluklar yaşanmazdı. Herkesin bunu yüksek sesle dile getirmesi ve bu tecridin bir an önce kaldırılması gerekiyor. Tecrit ve çatışmalarla başlayan süreçle bu duruma geldik. Dolayısıyla biz o zaman tecride ses çıkarmadığımız için, bugün Can Atalay ile bir çok ihlal ve hukuksuzluk meydana geliyor. Tecrit ve çatışmalardan etkilenmeyen hiçbir kesim yok. Dolayısıyla sadece Kürt siyasetinin üzerine düşen bir sorumluluk değil. Muhalif partilerinin de bu hukuksuzluğa ses çıkarması gerekiyor. Yaşadığımız ekonomik sorunlar ve toplumsal krizlerin nedeni de devletin güvenlikçi ve tecrit politikasıdır. Tecrit ve çatışmalar devam ettikçe, bu ülkeye barış ve huzur gelmez. Sayın Öcalan’ın çözüm sürecindeki etkisine herkes şahit oldu. Bu nedenle tecridin derhal sonlandırılması ve Sayın Öcalan’ın aile ile avukatlarıyla görüştürülmesi, yeniden müzakere sürecinin başlaması gerekiyor."
ABDULLAH ÖCALAN'IN ÇÖZÜM ROLÜ
PKK Lideri Abdullah Öcalan’a uygulanan tecritle birlikte Kürt sorununun çözümsüz bırakıldığını ifade eden Tutal, şöyle devam etti: "Bu sorun demokratik yollardan çözülmezse, sürekli insan hak ihlalleri meydana gelir ve sorun kangrenleşir. Bu sorunlardan çıkış için Sayın Öcalan’ın rolü ortadadır. Bir an önce tecridin son bulması ve demokratik adımların atılması gerekiyor. Kürt sorunu çözülmeden, Ortadoğu’daki sorunlar çözülmez ve ülkeler demokratikleşmez.”
MA / Mahmut Altıntaş