ANKARA- Türkiye’de nüfusun artığını ancak tarıma dayalı üretimin ise düştüğünü belirten HEDEP’li Sinan Çiftyürek, bakana “Gıda krizi kapıyı tekmeliyor. Niye toz pembe tablolar çiziyorsunuz?” diye sorarak, tepki gösterdi.
AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın imzası ile Meclis Başkanlığı’na sunulduktan sonra Plan ve Bütçe Komisyonu’na inen “2024 Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi” görüşmeleri sürüyor. Bu gün komisyonda, Tarım ve Orman Bakanlığı bütçesi ele alındı. Görüşmelerde Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (HEDEP) Wan Milletvekili Sinan Çiftyürek söz aldı.
‘STRATEJİK ÖNEMDEDİR’
Bakan İbrahim Yumaklı’nın komisyondaki sözlerine işaret eden Çiftyürek, bakanın konuşmasıyla, “Ben 21 yıldır hem iktidarım hem de muhalefetim” dediğini söyledi. İnsanlığın uygarlığa tarım ile geçtiğini savunan Çiftyürek, “Nerede girdi? Verimli Hilal denilen merkezinin Urfa ile Diyarbakır olduğu coğrafyada girdi. Uygarlaşmada olmazsa olmazdır. Aynı zamanda stratejik önemdedir. Bu gün de aynı şekildedir” dedi.
GIDA KRİZİ VAR
21’inci yüzyılın “Tarım yüzyılı” olduğunu ifade eden Çiftyürek, “BM de itiraf etti; artık küresel ısınma değil küresel kaynama çağına girdik. Bu ne demektir; çok ciddi bir iklim krizi demektir. Tarımı, gıdayı etkileyecek çok ciddi bir kriz demektir. Artan dünya nüfusu var. Kentlerin nüfusu olağanüstü artıyor. Kent tarımsal alanda üretici değil ama artıyor. Her geçen gün mega felaketler artmaya devam ediyor. Tarım kaynaklarının, hayvancılığın neoliberal politikalar ile sermayenin bencil çıkarlarına peşkeş çekilmeye devam ediliyor. Bütün bunlar bize bir şey gösteriyor; gıda krizi. Türkiye’de de kapıyı tekmeliyor” diye konuştu.
‘NİYE PEMBE TABLOLAR ÇİZİYORSUNUZ?’
Dünyada 333 milyon çocuğun yoksulluk yaşadığını paylaşan Çiftyürek, Türkiye’de ise nüfusun yüzde 98’inin yoksulluk sınırın altında yaşandığına dikkat çekti. Çiftyürek, “Nüfusun yüzde 56 milyonu ise açlık sınırının altında yaşıyor. Bu bir veri değil mi? Bu ciddi bir uyarı değil mi? Açlık değil mi? Niye pembe tablolar çiziyoruz” diyerek, tepki gösterdi. Eko-kırıma da değinen Çiftyürek, “Eğer insan bunu yapmaya, demeye devam ederse doğanın buna tepkisi inanılmaz olacak” dedi.
‘SANAYİ EKLENTİSİ’ POLİTİKALARI DEVAM EDİYOR
Tarımın öneminin krizler nedeniyle daha da artığı ve ABD, AB ve Türkiye dahil çeşitli dünya ülkelerinin Afrika’da toprak satın aldığına vurgu yapan Çiftyürek, “Çünkü teknoloji –bilişim- ne kadar gelişirse gelişsin tarımın önemi devam eder. Bakanın bize yaptığı sunumda bu tehlikelere karşı somut bir şey görmedik. Hala Süleyman Demirel’in ‘tarımı sanayi eklentisi’ haline getirdiği politikası devam ediyor” ifadelerini kullandı.
‘MUTFAKTA KAYIP NE DÜZEYDE?’
Türkiye’nin tarım potansiyeline değinen Çiftyürek, tarihsel olarak bu potansiyelin 12 bin yıl öncesine kadar gittiğini anımsattı. Çiftyürek, “Çok ciddi bir biyoçeşitliliğe sahip. Çok önemli toprak, su ve güneşin uyumuna sahip. Ancak bunu verimliğe dönüştüremiyoruz. Bakan, bazı veriler ile övündü. Ancak göremediğimiz şey şu; tarımdan mutfağa kayıp ne düzeyde? Bu çok ciddi bir sorunudur. Sadece Türkiye sorunu da değildir” şeklinde konuştu.
NÜFUS ARTIYOR ÜRETİM DÜŞÜYOR
Çiftyürek, Türkiye’nin Hollanda’nın yirmi katı olduğunu ancak Hollanda’nın 94 milyar dolar ihracat yaptığını, Türkiye’nin ise bu rakamın 34 milyar dolar civarında olduğunu ifade etti. Çiftyürek, “Bu övünülecek bir durum mu?” diye sordu. Çiftyürek, Türkiye’de nüfusla ters orantılı bir şekilde üretimin düştüğünü de anımsattı. Nüfusun olağanüstü bir biçimde artığını ancak tarımsal üretimin ise azaldığını ve bunun başında ise buğday geldiğini söyledi. Çiftyürek, buğdayın ilk olarak Kurdistan’da evcilleştirildiği ancak Türkiye’nin şu anda dışardan buğday satın alacak bir düzeyde olduğunu kaydetti. Çiftyürek, “Böyle devam ederse Türkiye çok ciddi bir gıda krizi ile yüz yüze gelecektir” dedi.
‘BELİRLEDİĞİ FİYATTAN SATIN ALAMADI’
Hayvancılığa dair veriler de sunan Çiftyürek, Türkiye’de 1980’de kişi başına düşen hayvan sayısının 84 milyon olduğunu ancak şu anda ise 69 milyona gerilediğini aktardı. Çiftyürek, şöyle sürdürdü: “Buğday, tahıl, fındık ve fıstık üreticisinin hükümetin ilan ettiği taban fiyatına ilişkin itiraz ettiler. Vatandaş günlerce kamyonu ile Viranşehir’de, Diyarbakır’da Konya’da bekledi ve satamadı. Jandarma müdahale etti ya. Düşünebiliyor musunuz? Devletin belirlediği fiyattan, çiftçiden ürünü alamadı. Tüccara yönlendiriyor.”
Türkiye’nin enflasyonda dünya birincisi olduğunu kaydeden Çiftyürek, “Elmanın kilosu bir buçuk iki liraydı. Şu an kırk lira oldu. Bu zaten her şeyi izah ediyor. Bütün kalemlerde böyle” dedi.
‘GÜVENLİK GEREKÇESİ AKIL TUTULMASI’
Güneydoğu Anadolu Projesi’ne (GAP) de değinen Çiftyürek, bir barajın toplam ömrünün 60 yıl olduğunu ifade etti. Çiftyürek, bu konudaki tepkesini şöyle sürdürdü: “Elinizde güç var diye 60, 70 yıllık bir baraj için doğayı, insanlığın yeşerdiği coğrafyayı alt üst ediyorsun. Konya’da nasıl obruklar açılıyorsa Mardin, Diyarbakır hattında da açılacak. Toprak tuzlandı, kanser derinleşiyor. Sayın bakan bunu siz bizden daha iyi biliyorsunuz. Kısa vadeli çıkarlar için yapıyorsunuz. Yeni barajlar değil, var olan barajların sonuçlarını nasıl ortadan kaldıracağız onun üzerinde düşünmek lazım. Hasankeyf’i biliyorsunuz, bir tarih toprağa gömüldü. Sayısız baraj var. Türkiye, güvenlik adına 10 tane baraj yaptı. Şırnak ve Hakkari bölgesinde yaptı. Amaç; güvenlik. Bunu bir yabancıya anlatamazsınız. Bu akıl tutulması ya!”
‘SON VERİN’
Bu barajların bölgedeki zenginlikleri de ortadan kaldırdığını ifade eden Çiftyürek, “Hükümet; Kurdistan’a karşı negatif politikalar izliyor. Meralar, yaylalarımızı kullanamıyoruz. Güvenlik gerekçesi ile insanlarımız kullanamıyoruz. Sözünü ettiğim barajlar nedeniyle yaşam alanları sular altında kaldı” diye kaydetti. Çiftyürek, Türkiye’de bulunan en büyük 10 barajın isminin yer aldığı tabloyu bakana göstererek, en büyük yedisinin Kurdistan’da olduğunu ifade etti. Ancak elektrik konusunda en büyük sorunun da burada yaşandığını belirten Çiftyürek, “Negatif ayrımcılık dediğim şey bu! Bu politikalara son verilmesi gerekiyor” diye kaydetti.
HALKIN İRADESİ İLE
Çiftyürek, sözlerini, “Çözüm önerisi olarak birkaç şey söylemek istiyorum; sektörel disiplinde tarımın başa alınması lazım. Tarıma ve doğaya müdahaleye son verilmesi lazım. Bütçe sermaye ve tüccarlar için değil halk, doğa ve çevre içindir. Biz bu bütçede onu görmedik. Başta Tuz Gölü kurudu değil mi? Daha birçok göl kurudu. AKP iktidarı ise izledi. Van Gölü’nü seyretmeyin. Göl benzer bir süreci yaşıyor. Çok ciddi bir planlama lazım. Halkın iradesini yansıtan yerel yönetimler ile birlikte planlama yapılması lazım” şeklinde noktaladı.