ANKARA - Kobanê Davası’nda savunma yapan siyasetçi Günay Kubilay, Yargıtay’ın AYM’nin kararını tanımamasına dikkat çekerek, “Yargıtay eliyle bir anayasal kalkışma yaşanmıştır” dedi.
Halkların Demokratik Partisi (HDP) eski Eş Genel Başkanları Figen Yüksekdağ ve Selahattin Demirtaş’ın da aralarında bulunduğu 18’i tutuklu 108 siyasetçinin 6-8 Ekim 2014’te yaşanan protestolar nedeniyle yargılandığı Kobanê Davası’nın 40’ıncı duruşmasının dördüncü oturumu, Sincan Kapalı Cezaevi Kampüsü’ndeki salonda başladı. Ankara 22’nci Ağır Ceza Mahkemesi tarafından görülen duruşmada, tutuklu siyasetçilerden Sebahat Tuncel, Aynur Aşan, Ali Ürküt ve Günay Kubilay ile avukatları hazır bulundu.
‘YARGITAY KARARI ANAYASAL DÜZENE DARBEDİR’
Savunmasını ikinci gününde sürdüren siyasetçi Günay Kubilay, Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nin, Anayasa Mahkemesi’nin (AYM) tutuklu Milletvekili Can Atalay’a dair verdiği ihlal kararına tanımamasını “anayasal düzene darbe” olarak nitelendirdi. Konuşmasının devamında yeni anayasa çağrılarına da değinen Kubilay, mevcut gelişmelerin istenilenin yeni anayasa olmadığını, istenilen şeyin anayasanın birilerine bağlanması olduğunu ifade etti. Kubilay, “Türkiye’de yargı hiçbir AYM kararına uymuyor. Örnek olarak Cumartesi Anneleri hakkında verilen AYM kararı uygulanmadı, Yine Can Atalay ile ilgili AYM kararı uygulanmıyor. İktidar bizatihi AYM kararını uymamakla, AYM’ye bir darba yapmaktadır. Bunu herhangi bir siyasi parti yapsa hakkında 302’den soruşturma açılır ve o partinin üyeleri hepsi tutuklanırdı” dedi.
‘MENDERES’İN GÖZÜNÜN YAŞINA BAKMADILAR’
Kubilay, 15 Temmuz darbe girişimi sonrası OHAL ile yaşanan hukuksuzlukların hiç olmadığı kadar arttığına dikkat çekerek, uyarıda bulundu. Kubilay, “Bakın irin artık o kadar büyüdü ki, bu irin patlayacak. Bu devletin geleneksel kodlarını iyi bilenler bilir, ki bu devlet bekasının tehlikeye düşündüğü an kendi başbakanını ipe götürür. Bu yaşandı. O dönemde Adnan Menderes’in gözünün yaşına bakılmadan idam edildi. Bu yaşananlar aslında devlet içi ve iktidar hegemonya savaşının ipuçlarını dışa vuruyor. Sayın başkan aslında bu konuda hepimize iş düşüyor ama en fazla iş size düşüyor. Yargı, bizatihi yargıya, hukuka sahip çıkması gerekir. Çünkü Türkiye olağan dışı bir sürece sürüklenmiştir. Yargıtay eliyle bir anayasal kalkışma yaşanmıştır. Yargının tepesinde cereyan eden bu olayların siyasete bedeli ağır olacaktır. Kalemin ucunu gereğinden fazla sivriltirseniz kâğıdı yırtarsınız. Bugün kalemin ucu çok fazla sivriltildi” diye konuştu.
SOMUT DELİL YOK
Kubilay, daha sonra suçlamalara dair savunmasına devam etti. Kendisine isnat edilen “örgüt üyeliği” iddiasının maddi temelden yoksun olduğuna dikkat çeken Kubilay, “Özellikle iddiayı doğrulayacak, örgüt üyeliği kriterlerini karşılayacak hiçbir somut delil elde edilemedi. Sayın hâkim hukukta esas olan fail değil, fiildir. Ne var ki, benim PKK-KCK üyesi olduğum iddia edilmiştir. Dosyada iddiayı doğrulayacak, şahsıma ait somut delil bulunmadığı için PKK-KCK’ye ait olan çağrılar, şahsıma ait olarak gösterilmiştir. Öncellikle şahsıma ait olmayan delilleri reddediyorum. Sayın başkan, AİHM, AYM ve Yargıtay’ın daha önce ‘örgüt üyeliği’ kapsamında verdiği kararlar vardır. İçtihatlarda, bir kişinin illegal örgüte üye olma suçundan mahkûm edilmesi için eylemlerinin sürekliliğinin olması, kişinin örgüt ile organik bağının bulunması ve örgütün hiyerarşisinde teknik olarak yer alması gerekiyor” diye belirtti.
‘PARTİ AÇIKLAMALARI İLE SUÇLANIYORUM’
Kubilay, suçlandığı bir diğer konunun ise HDP Parti Sözcüsü olduğu dönemde yaptığı basın açıklamaları olduğunu söyledi. Kubilay, “HDP Sözcüsü olduğum dönemde yaptığım açıklamalar suçlama konusu yapıldı. Sözcüsü olduğum partinin açıklamalarını yapmam, suç sayılıyor. Sayın başkan olağanüstü durumlar dışında parti sözcüsü olarak her hafta güncel gelişmelere dair parti adına açıklamalar yaptım. Ancak dosyada yer verilen dört açıklama Kürt sorunun çevresindeki konulardan ibarettir. Açıklamalarda kullandığım bazı ifadeler örgüt argümanıymış gibi gösterilmiş. Sayın başkan yaptığım açıklamalarda Öcalan üzerindeki tecritte dikkat çekerek, adaletsizliğin, hukuksuzluğun son bulmasını istedim. Yine 2019’da da Leyla Güven’in tecrittin sonlanması amacıyla başlattığı açlık grevlerine dair açıklamalarım olmuş. Açıklamalarımda herhangi bir ölüm olmadan; Öcalan’ın ailesi ile görüştürülmesini istemişim. O dönem bizim parti dışında başka partiler de Öcalan’ının ailesi ile görüştürülmesine dair açıklamalar yapmıştı” dedi.
‘TECRİT EVRENSEL BİR ARGÜMANDIR’
Kubilay, mütalaada tecridin PKK argümanı olduğu yönünde bir ifadenin yer aldığını belirterek, tecrit kavramının evrensel bir kavram olduğunu, evrensel bir kavramın, PKK argümanı olarak sunulmasının akıl dışı olduğunu söyledi. Kubilay, “Tecrit dünyanın her yerinde insanlık dışı olarak kabul edilir. Tecrit altında tutulanın Öcalan ya da bir başkası olması; tecridin evrensel durumunu değiştirmez” diye ekledi.
Mahkeme heyeti, duruşmaya 13.40’a kadar ara verdi.