ANKARA - TJA Davası’nda açık tanığın beyanlarına karşılık Bedia Akkaya’nın o süreçte cezaevinde olduğuna dair belgeler sunmasına rağmen savcılığın dosyadan tarihleri çıkardığı, Sulh Ceza Hakimliği’nin ise, “inceleyemem bir sürü şüpheli var” dediği ortaya çıktı.
Ankara merkezli bir soruşturma kapsamında 2 Aralık 2022’de tutuklanan Tevgera Jinên Azad (Özgür Kadın Hareketi/TJA) aktvistlerinin “örgüte üye olma” ve “örgüt kurma veya yönetme” iddiasıyla yargılandıkları davanın ilk duruşması ikinci gününde Ankara 25’nci Ağır Ceza Mahkemesi’nde savunmalarla devam ediyor.
Tutuksuz ve tutuklu yargılanan kadınların savunmalarının ardından duruşmaya kısa bir ara verildi. Verilen aranın ardından avukat beyanlarına geçildi.
‘TANIK SİYASİ SAİKLERLE İFADE VERDİ’
İlk olarak Avukat Şevin Kaya söz aldı. Kadınların yürüttükleri mücadelenin meşru olduğunu söyleyen Kaya, bu dosyanın sadece kadınların yürüttükleri çalışmalardan dolayı oluşturulduğunu belirtti. Kaya, “Bu dosyanın evveliyatında bir savcı bir gizli tanık buldu ve bu tanık Kobanê Davası’nda olan tanık. Bu tanık, 700 kişi hakkında ifade verdi. Öyle siyasi saiklerle ifade veren bir tanık ki, önce HDP MYK’sı hakkında ifade veriyor, HDP MYK’sının devletin birliğini ve bütünlüğünü bozduğuna dair beyanlarda onlarca kişi yargılanıyor. Ulaş’ın bir devletin bir halka olan bakış açısını gösteriyor. Bu tanığın beyanları ile bir partinin başkanlarını tutukladılar sonra yöneticilerini. Mali dosya diye bir dosya oluşturuldu, SES dosyası oluşturuldu, sonra dediler ki ‘kadınları unuttuk’ yani burada bir halkın susturulması var. Uydurma ifadelerle, bir siyaset yargılanıyor. Kürt kadınların mücadelesi yargılanıyor, biz sadece bu dosyadan değil diğer dosyalardan biliyoruz Ulaş’ı. HTS kayıtlarını geçtiler, baz ortaklaşması diye bir şey yarattılar. Bundan dolayı Diyarbakır’da yargılanmayan kişi bırakmadılar. Yürütülen dosya Kürt kadınların mücadelesinin hedef alınmasıdır. Kürt kadınları iktidarın baskı aygıtları hedefi altında. Kadın özgürlük mücadelesi yürütüyorsanız, devletin baskısına boyun eğmezsiniz. Burada boyun eğmeyen kadınlar yargılanıyor. Bu mücadele tutuklanma, öldürme ve işkenceler görmüş bir mücadele var” ifadelerini kullandı.
‘GİZLİ TANIKLAR MÜTALAA VERİYOR’
Ardından söz alan Avukat Suzan Akipa, savcının KJA’yı KHK ile kapattığı yorumu yaptığını, ardından Kürt kadınları tarafından TJA’nın ilan edildiğini söylediğini ifade etti. Akipa devamla, “Kürt kadınları istedikleri gibi örgütlenebilirler. KJA’nın isim değişikliği kadınların isteğine bağlı değil kapatılmasından dolayıdır. TJA’nın açıkladığı metinde çalışmalarını ayrıntısıyla belirtmiş. Türkiye’deki ve dünyanın farklı coğrafyalarında kadınlarla bir arada yine kadınların haklarının sağlanması için ortak çalışma yapacaklarını açıkladıkları metinle belirtmişler. İstanbul Sözleşmesi, 6284 sayılı kanun etkin yürütülmesi için mücadele ettiklerini söylemişler. Bütün bunlara rağmen, gizli tanığın TJA’yı hukuki mütalaa verir gibi yasa dışı oluşum gibi gösterildiğini görüyoruz. Gizli tanıklar, savcılıklara hukuki mütalaa verir gibi ifade veriyorlar. TJA’nın bugüne kadar kendisi hakkında, TJA oluşunu birebir yargılayan mahkumiyet kararı veren bir karar yok” şeklinde konuştu.
MODERN ENGİZİSYON MAHKEMESİ
İddianamede dikkatlerini en fazla çeken şeyin yargılanan kadınların günlük yaşamları, bankacılık faaliyetleri, miras işlemleri olduğuna dikkat çeken Akipa, “Kürt kadınlar özelinde kadınlar her ne yaparsa yapsın suçlu ilan edilme amacı taşıyor bu iddianame. Biz modern engizisyon mahkemelerini iddianamede görüyoruz. Kadınlar her ne yaparsa yapsın suçlu ilan ediliyor ve masumiyet karinesi bile hiçe sayılıyor. Yargılanan bütün kadınların masumiyetleri ortaya çıkıncaya kadar savcılık tarafından suçlandığını görüyoruz. Kürt kadınların eylemleri suç olarak görülmüyor, KCDP’nin kapatılma derneği davasında, Kürt kadınlarla dayanışma mesajı kapatılma gerekçesi olarak gösteriliyor” dedi. Akipa, tutuklu bulunan TJA’lı kadınlar için başlatılan imza kampanyalarına, uluslararasında çok sayıda aydın kişilerin imza attığını ve bunun göz önünde bulundurulmasını talep etti.
‘DOSYADAKİ BİLGİLER YANILTIYOR’
Ardından Avukat Nuray Özdoğan savunmasına başladı. Bu aşamada heyetin dosyayı anladığını düşündüklerine söyleyen Özdoğan, “Sami Baran, Antalya’da ifade veriyor ve dosya oradan buraya yetkisizlik kararıyla geliyor. Başta bilgiler yanıltılma amacı taşıyor. Bedia Akkaya’nın ‘üyelikten’ mükerrer bir dosyası var, hadi ona ‘yöneticilik’ ekleyelim tutuklansın denilerek, Bedia Akkaya tutuklanıyor. Sami Baran’ın teşhis beyanı alınmış, ‘2013’te HDP binasında gördüm’ diyor, yalan Bedia Akkaya o tarihlerde tutuklu. Sami Baran, bir çok kişi hakkında beyan verdi, sonrasında, ‘sağlık beyanlarım iyi değil ne dediğimi bilmiyorum’ diye beyanda bulundu. Sami Baran, ondan sonra tanık olarak çıkarılmadı artık. Tamam bu ifadeyi ciddiye aldık, Bedia Akkaya tutuklu olmasın, HDP’de olsun, suç mu? UYAP’tan girildiğinde Bedia Akkaya’nın kaç yargılaması olduğunu, hakkında ne dosya olduğunu görülmez mi görülür. Ama buna bile bakılmamış ve dosyaya dahi bu bilgiler konulmamış” sözlerini kullandı.
BELGELERLE İDDİALARI ÇÜRÜTTÜLER
Bedia Akkaya hakkında suçlama konusu yapılan HST kayıtlarına dikkat çeken Özdoğan, Bedia Akkaya’nın HDP PM üyesi olduğunu ve baz sinyalinin HDP’den gelmesinin çok normal olduğunu kaydetti. Bedia Akkaya’nın 2022 tarihinde telefonun 43 saat sinyal vermemesinin hemen Kandil’e gittiği iddiasına dönüştürüldüğünü söyleyen Özdoğan, Bedia Akkaya’nın 2022 tarihinde HDP’de bir süre genel başkanlık yapan Serpil Kemalbay ile Şırnak’ta bir taziyeye katıldığına dair sunduğu fotoğraflarla iddiaları çürüttü. Özdoğan, “2019 tarihinde Van’da bir yerel yönetim çalıştayı varmış, çalıştaya katılmak için Van’a gidiyor ve konakladığı otel kayıtlarında ise, ‘örgütsel faaliyetler çalışmaları’ denilmiş. Örgütsel değil, legal bir parti çalışmaları kapsamında orada bulundu” diye konuştu.
‘ÖRGÜTLE İLİŞKİLİ OLUP OLMADIĞINI SAVCI İSPAT EDER’
Bir kadının örgütlü siyasi bir yaşamının olmasının tehlikeli bir durum olmadığına vurgu yapan Özdoğan, şöyle ekledi: “Bir kişinin herhangi bir örgütle ilişkisinin olup olmadığını tespit etmek kolluğun işi değil savcının işidir. Bedia Akkaya’nın bulunduğu bir partiyi ‘silahlı bir örgüte iktisatlı’ olarak gösterilmesi de suçtur. Örgütlenme hakkı anayasada güvence altına alınmış haklardır. Müvekkilimin özel hayat hakkı ihlal edildi, siyasi hayatı suç gibi lanse edildi. Kişisel veri güvenliği ihlal edildi. Kolluk tüm kişisel verileri yayınlamış ve savcılıkta buna izin vermiş. En önemlisi de özgürlük hakkı ihlal ediliyor.”
CEZAEVİNDE OLDUĞUNU KANITLADI AMA EVRAKLARA BAKMADI
Avukat Mehdi Zana Akkaya, Bedia Akkaya’nın savunmasını iki dizi üzerinden yaptığını, birincisinin dosyanın mizahı üzerine ikincisinin ise yargılanma sebepleri olduğunu kaydetti. Akkaya, “Hazırlık soruşturması ve devamı tamamen manipülatiflerle dolu. CMK, uyuşmazlık mahkemesindeyken, kimin tutuk inceleme yapılmasını açık bırakmış ve biz muhatap bulamadık, tutuk incelemesi de yapılmadı. Gözaltı süreleri dört gün olmasına rağmen, bir gün sonrasında ifadeleri alınmaya çalışılmışlar. Müvekkiller sonraki gün savcılıkta ifadeleri alındı ve Sami Baran’dan söz ettiler. Sami Baran’ın beyanlarına baktığımız da ‘yanılmıyorsam’ diye başlıyor. Sami Baran, Bedia Akkaya’yı gördüğü tarihte 2012 yılında cezaevindeydi ve 3 yıl cezaevinde kaldı. Bu evrakları sunduk, savcı baktı Sami Baran’ın söylediği tarihleri dosyadan çıkararak, Bedia Akkaya’yı sulh ceza hakimliğine sevk etti. Sulh ceza hakimliğine de anlattık, hakimlik evrakları almayarak, ‘ben inceleyemem bir sürü şüpheli var’ dedi“ şeklinde konuştu.
ÖZENSİZ DOSYA
Hazırlık soruşturmasının nasıl özenle yürütüldüğünü ve savcılığın hangi saiklerle dosyaya gittiğine işaret eden Akkaya, “Dosyada herhangi bir özen yok. HTS kayıtlarında haklarında soruşturma yürütülen kişilerle baz verileri olduğu değerlendirmesi var. Bu baz verileri, ‘bunların ikisi hakkında aynı soruşturma var bunların kesin örgütsel konuşmaları var’ değerlendirilmesi dışında tek bir şey yok. Meşgule attığımız, cevap verdiğimiz her arama HTS baz verileri oluyor. Bundan beş yıl sonra bununla yargılanmayacağımız ne malum. Adliyede oluşumuz bizi kurtaracak mı? Kurtarmaz” ifadelerini kullandı. Akkaya son olarak, savunmalarının mahkemeye yönelik savunmalar olduğunu belirterek, gelinen aşama itibariyle tahliye talebinde bulundu.
SORUŞTURMANIN TEMEL TANIĞI BELİRSİZ
Ardından Resul Temur söz aldı. Dosyanın hukuki saiklerle hazırlanmadığını belirten Temur şöyle konuştu: “İktidarın, Kürt kadınlarının tanımlamaları var. Sınırlamadıklarında ise tutukluyorlar. Kadınlar burada neden burada olduklarını açıkladılar. Dava bir mükerrerdir, Ankara yeni dönemin bir konsepti olarak seçilmiş ve siyasi yargılamaları buraya göndererek yargılamalarını yapıyorlar. Müvekkilim Didar Çeşme, uzun yıllardır Yargıtay tacize maruz kalan biri. Dosyanın başlangıç noktasını tespit edemiyoruz. Birden fazla tanık var, Merdan Rüştüovalıoğlu, Sami Baran var. Hangi tanık üzerinden bu soruşturma açıldı bilemiyoruz. Gizli tanık Ulaş, Didar Çeşme hakkında, 5 ay kırsalda kaldığını ve örgütten eğitim aldığını söylüyor, müvekkil dört defa yurt dışına çıkmış ve üç gün yada üç hafta kaldığı görülüyor. Şu kapının arkasına geçtiğimizde bizim ne yaptığımızı bilmeyen kolluk, bizim suç işlediğimizi söylüyor. Bunun ötesinde bir anlamı yok.”
Temur, tanıkların beyanlarının tamamının dosyaya konulmasını talep etti. Tanıkların, hangi tarihte kaç kişiyi teşhis ettiğinin dosyanın şeffaflaşmasına yol açacağını dile getiren Temur, müvekkili Didar Çeşme’nin yaşadığı sağlık sorunlarına dair raporlar sundu.
Temur son olarak, Jineoloji dergisinin örgütsel doküman olarak kabul edilmesinin mümkün olmayacağını dile getirdi. Resul son olarak, Didar Çeşme’nin sağlık sorunlarından dolayı, tahliyesini talep etti.
Temur’un savunması ardından duruşmaya ara verildi.
Verilen aranın ardından tutuksuz yargılanan kadınların avukatları, adli kontrol taleplerinin kaldırılması ve sonraki duruşmalarda SEGBİS üzerinden katılma taleplerinde bulunuldu.
Amed’den SEGBİS üzerinden bağlanan Zeynep Boğa müdafi Avukat Gülşen Özbek, kadınların mücadelelerinin krimalize edildiği bir iddianame ile karşı karşıya olduklarını ifade etti.
İddia makamının kapatılan KJA’nın yasa dışı bir dernek olduğu yönünde tanımlama yaptığını belirten Özbek, “OHAL döneminde binlere dernek kapatıldı, bir derneğin OHAL döneminde kapatılmış olması bu derneğin yasa dışı oluşumu olduğu anlamına gelmemektedir. Dosyada yargılanan kadınların kadın yapısına ilişkin çalışma yürütüldüğü belirtiliyor, 8 tanık dinletilmiş ama 8 tanıkta erkek. Erkeklerin yalan beyanlarıyla çalışmalar krimalize edilmeye çalışılıyor” dedi.
Özbek, KJA’nın ne olduğunu, tüzüğü ve simgesinin sorulmasını talep etti.
Gizli tanık Ulaş’ın beyanlarında verdiği tarihlerde, Zeynep Boğa’nın cezaevinde olduğunu ifade eden Özbek, Boğa’nın katıldığı hiçbir eylem ve etkinliğin yasa dışı olmadığını kaydetti. Özbek, Zeynep Boğa’nın yasa dışı herhangi bir faaliyetinin olmadığını, sadece bir gizli tanığın yalan beyanlarından tutuklu bulunduğundan bu hususların dikkate alınmasıyla tahliyesini talep etti.
Duruşma yarına ertelendi.