ANKARA- Kurdistan kentlerine atanan kayyımlara tepki gösteren HEDEP’li Gülcan Kaçmaz Sayyiğit, “Eğer Kürt sorunu yoksa, neden sadece Kürtlerin yaşadığı kentlerde kayyım uygulamaları var? Kürt sorunu yoksa, Kürtçe anadilinde eğitim neden yok?” diye sordu.
İçişleri Bakanlığı bütçesinin görüşmeleri, Plan ve Bütçe Komisyon’unda sürüyor. Görüşmelerde söz alan Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (HEDEP) Wan Milletvekili Gülcan Kaçmaz Sayyiğit, İçişleri Bakanlığı tarafından yerine kayyum atanan ve tutuklu bulunan Amed Büyükşehir Belediyesi Eş Başkanı Gülten Kışanak, Selçuk Mırzaklı ve Wan Belediyesi Eş Başkanı Bekir Kaya’ya işaret edip, tepki gösterdi.
‘NEDEN SADECE KÜRT KENTLERİNDE VAR?’
Sayyiğit, eşbaşkanların siyasi bir darbe ile gözaltına alındığını ve bu güne değin rehin tutulduğunu ifade etti. Sayyiğit, “Kürtlerin yaşadığı kentlerde seçme ve seçilme hakkının tanınmayarak kayyım atandığı, muhaliflere ve Kürtlere yönelik göz altıların rutinleştiği bir dönem söz konusu. Bütün bunlar; ülkeyi onlarca yıl geriye götürmekten, demokratik değerleri yok etmekten, ekonomiyi çökertmekten ve toplumu yoksullaştırmaktan başka bir şeye yaramadı. Kürt sorununu inkâr ederek, düşünmezsen yoktur yaklaşımını benimseyerek ilerleyemezsiniz. Eğer Kürt sorunu yoksa, neden sadece Kürtlerin yaşadığı kentlerde kayyım uygulamaları var? Kürt sorunu yoksa, Kürtçe anadilinde eğitim neden yok? İnkâr dönemi bitti diye propaganda yapan bir iktidar, bizzat kendisinin Kürt sorununu inkara sığınarak çözdüğünü varsayması trajik değil midir?” diye sordu.
BİNALİ YILDIRIM’IN SÖZLERİNİ HATIRLATTI
Dönemin başbakanı Binali Yıldırım’ın sözlerini hatırlatan Sayyiğit, “Kayyım atamak; bir siyasi darbedir, Anayasa’nın ülkenin bir bölümünde ki son dönemlerde bir bütününde yok sayılması değil midir? Kentlerin ekonomik ve demokratik birikimine çökmedir, bir halkın seçme ve seçilme hakkını tanımamaktır. Anayasal bir hak olan seçme ve seçilme hakkı zaten hukuksal dayanağı olmayan KHK’lar bahane edilerek kazandığımız halde, KHK’lı olmamız gerekçesiyle 6 belediyemizi bizden alıp AKP’li adaylara verildi ki sonucu görüyoruz her gün ayrı bir yolsuzluk konusuyla gündeme düşüyorlar. Dönemin son Başbakanı Binali Yıldırım’ın itiraf ettiği şekliyle ‘Onların durumu özel’miş! Evet, Kürtlere, Kürtlerin demokratik siyaset ısrarına karşı ‘özel bir hukuk” devrede. Fraenkel’in İkili Devlet kitabında anlattığı gibi, ‘norm’ ile gelindi ama ‘tedbir’ ile özel bir hukuk yaratıldı” şeklinde konuştu.
DENETİM MEKANİZMASI YOK!
Ayrıca Belediye Meclisi’nin de feshedildiğini anımsatan Sayyiğit, bununla birlikte belediyelerde her türlü denetim mekanizmasının da ortadan kaldırıldığını ve kayyumların 3-5 bürokratla toplantılar yaptığını söyledi. Sayyiğit, “Seçime beş ay kalırken seçim bölgem Van’da kayyımlar belediyenin mülklerinin satışa çıkarmaya başladılar, belediye ait yerlerin bir kısmını da başka kurumlara devrediyorlar. Çünkü seçimle gideceklerini biliyorlar, Sayıştay raporlarına yansıyan usulsüzlük ve yolsuzluklar da ortada. Velhasılı, kayyım rejiminin savunulacak bir tarafı yoktur” diye kaydetti.
KAYYIMLAR KÜRTÇE DÜŞMANI
Kayyımların Kürtçe düşmanı da olduğunu ifade eden Sayyiğit, “OHAL’in ilanıyla 2016’dan itibaren 90’lı yıllarda bile varlığını sürdüren İstanbul Kürt Enstitüsü kapatıldı, sonra Kürdi Der, sonra ilk Kürtçe gazete olan Azadiya Welat, Kürtçe eğitim veren okullar ve diğerleri… Kayyımlar da Ehmedê Xan’i’nin büstünü yıktılar, Cegerxwîn’in adını kaldırdılar, Celadet Ali Bedirxan kütüphanesini yıktılar. Belediyelerimizin Kürtçe eğitim veren kreşlerini kapattılar, Kürtçeyi levhalardan bile sildiler. Konya’dan, Trabzon’dan, Manisa’dan bakınca bunun insanlarda yarattığı duygusal kopuşu anlamayabilirsiniz. Empati, aklınıza dahi gelmeyen bir kavram olabilir. Ama bir gün bununla yüzleşmek zorunda kalacaksınız. Çünkü bunlar AKP’nin siciline işlenen birer utanç vesikasıdır.”