ANKARA - Kobanê Davası’nda konuşan avukat Özgür Yaldız, yapılan yargılamayı Foucault’un “Parrhesia” (hakikati söylemek) kavramı üzerinden ele alıp, yargılanan siyasetçilerin dönemlerinin “Parrhesiastes’leri” (hakikati söyleyen kişiler) olduğunu ifade etti.
Halkların Demokratik Partisi (HDP) eski Eş Genel Başkanları Figen Yüksekdağ ve Selahattin Demirtaş’ın da aralarında bulunduğu 18’i tutuklu 108 siyasetçinin 6-8 Ekim 2014’te yaşanan protestolar nedeniyle yargılandığı Kobanê Davası’nın 40’ıncı duruşmasının ikinci oturumu görüldü.
Ankara 22’nci Ağır Ceza Mahkemesi’nin, Sincan Kapalı Cezaevi Yerleşkesi’ndeki duruşma salonunda devam eden yargılamada tutuklu siyasetçilerden Dilek Yağlı hazır bulunurken, Sebahat Tuncel ile Zeynep Kahraman ise SEGBİS aracılığıyla duruşmaya bağlandı.
Duruşma, tutuklu siyasetçi Dilek Yağlı’nın avukatları Özgür Yaldız ve Hakan Bozyurt’un savunmaları ile başladı.
Avukat Özgür Yaldız savunmasında, yapılan yargılamayı tanınmış tarihçi, sosyolog ve filozof Michel Foucault’un ‘Doğruyu Söylemek’ adlı kitabında “Parrhesia” olarak kavramsallaştırdığı tanım üzerinden ele aldı.
Parrhesia’nın “hakikati söylemek, egemen olana ya da genel bir görüşe rağmen hakikati savunmak” olarak tanımlandığını dile getiren Av. Yaldız, “Bu rağmenlik hakikati söyleyen için risk ya da tehlike barındırır. Foucult’a göre, bir kişinin hakikati söylemesi risk ya da tehlike içerdiğinde ancak ‘Parrhesia’ yaptığını söyler. Bir filozof bir hükümdara, bir tirana hitap etse ve ona tiranın rahatsız edici ve nahoş olduğunu, zira tiranlığın adalet ile bağdaşmadığını söylerse filozof hakikati söylemiş olur. Hakikati söylediğine inanır. Buna ilaveten de bir risk alır. Çünkü tiran ona öfkelenebilir, onu cezalandırabilir, onu sürgüne gönderebilir ya da onu öldürebilir” dedi.
Yaldız, dosya kapsamında başta müvekkili olmak üzere dosyada yargılanan siyasetçilerin dönemlerinin “Parrhesiastes’leri” (hakikati söyleyen kişiler) olduğunu ifade etti.
‘MÜVEKİL BİRÇOK HAK İHLALİNE UĞRADI’
Müvekkili Yağlı’nın soruşturma ve kovuşturma sürecinde birçok hak ihlaline uğradığını, “Non bis in idem ilkesi” (aynı fiilden dolayı iki kez yargılama yapılamaması), adil yargılanma hakkı, özgürlük ve güvenlik hakkı, düşünce ve hürriyet hakkının ihlal edildiğini söyleyen Yaldız, iddianame ve mütalaanın usule dair eksiklerle dolu olduğunu ifade etti.
‘SAVCI TÜM TUŞLARA AYNI ANDA BASMIŞ'
“Müvekkil mütalaa kapsamında aynı suçun hem şeriki hem de faili yapılmıştır. Bu durum ceza hukukunun açık şekilde lağvedilmesidir” diyen Yaldız, iddiam makamının sırf bir mütalaa oluşturabilmek için tüm tuşlara aynı anda bastığını, mütalaanın bu yüzden hukuki bir garabete dönüştüğünü söyledi.
‘NE İDDİANAMEDE NE DE MÜTALAADA BİLGİ YOK’
aMüvekkilinin birkaç farklı suç gurubunda cezalandırılmasının talep edildiğini dikkat çeken Yaldız, ancak ne iddianamede ne de mütalaada bu suçların nerede, nasıl ve ne zaman işlendiğine dair bir bilginin olmadığını kaydetti. Av. Yaldız, “Bir suçun cezalandırılması için mala zarar verme, yaralama, insan öldürme vb. cebir ve şiddet içeren suçlardan yapılan yargılamaların mahkeme dosyasına dahil edilmesi gerekir. Bu dosyadaki faillerin müvekkil tarafından ne şekilde azmettirildiği, hangi suça azmettirildiği, hangi suç yönünde kanı uyandırdığı, suça katkısın ne olduğu, mahkemede tartışılmadı. Bunlar tartışılmadan bu yönde bir hükmün kurulacak olması ve bu yönde mütalaa verilmesi açık şekilde hukuka aykırıdır” dedi.
ŞERİK İLE FAİL ARASINDA HİÇBİR İLİŞKİ KURULAMADI
Müvekkilinin tüm suçlamalarda azmettirici olduğunun öne sürüldüğünü, ancak azmettiriciliğinin oluş şekline dair bir kanıt olmadığını vurgulayan Yaldız, “Yargıtay içtihatlarında öldürmeyi gerçekleştiren failler ile bunu azmettiren şeriklerin aynı dosyada sanık sıfatı ile yargılanmaları gerektiği belirtiliyor. Siz müvekkillerimizi 37 kişinin öldürülmesi ile yargılıyorsunuz. Eylemi gerçekleştiren faillerin kim oldukları dahi bilinmemektedir. Sayın başkan, Dilek Yağlı hangi fiili ile azmettirici oldu? Müvekkilim zor ve cebre dayalı suçlar yönünden başka kişileri suça tahrik etmesinden dolayı şerik olarak nitelendiriliyor. Oysa bir sanık işlediği bir suçun hem şeriki hem de faili olamaz. Bu gülünç iddiaların mahkemenizce dikkate alınmayacağı kanaatindeyiz. Haliyle çelişkilerle dolu bir iddianame. Bakın sayın başkan, azmettiren şeriklerin cezalandırılmaları için şeriklerin failleri ikna etmesi gerekir. Oysaki soruşturma ve kovuşturma sürecinde şerik ile failler arasında hiçbir ilişki kurulamamıştır, buna dar tek bir bilgi belge bulunmamaktadır. Hepsini geçtim failler ortada yok” ifadelerini kullandı.
Mahkeme heyeti, duruşmaya öğle arası verildi.