İSTANBUL – Umut-Sen’in, “Düşmanı tanı, dağıt ablukayı” başlıklı konferansında söz alan işçiler, mücadeleye devam edeceklerinin altını çizdi.
Umut Sendikası (Umut-Sen), Maltepe’de bulunan Türkan Saylan Kültür Merkezi’nde “Düşmanı tanı, dağıt ablukayı” başlıklı konferans gerçekleştirdi. Konferansın gerçekleştirildiği salona, “Patrondan korkma Umut-Sen burada” ve “Reddet, diren, örgütlen” yazılı flamalar konuldu. Konferansa çok sayıda sendika, emek örgütü ile işçiler, mülteciler ve depremzedeler katıldı. Modorötörlüğünü Neslihan Acar’ın üstlendiği konferans, yaşamını yitiren direnişçi, mücadeleci işçiler için bir dakikalık saygı duruşuyla başladı. Ardından iktidarın işçiler üzerindeki politikaları ve işçilerin direnişini konu alan sinevizyon gösterimi yapıldı.
‘DÜZEN SENDİKALARI’
Umut-Sen Sözcüsü Murat Bostancı söz alarak, işçi sınıfının kazanımlarını kaybetmekle karşı karşıya olduğunu söyledi. Bunun nedenin dost gibi görünen ama işçilere “ihanet” eden sarı ve bürokrat sendikalar olduğunu belirten Bostancı, “Bu düzen sendikalarından, bu sermaye düzenden hesap sormadan ne işçi sınıfına ne de halklara kurtuluş yok” ifadelerini kullandı.
İsrail’in Filistin’e yönelik saldırılarına da değinen Bostancı, “Siyonist İsrail şu anda Filistin’de soykırım uyguluyor. Dünya bunu sadece kınamakla yetiniyor” dedi.
‘CENDEREYİ BİRLİKTE KIRACAĞIZ’
Sosyalistlerin düşmanı tanıma noktasında yetersiz kaldığını belirten Umut-Sen Örgütlenme Uzmanı Emel Karadeniz, ”Biz düşmanı tanımlarken diktatörlük tartışmalarına girmeyeceğiz. Çünkü bu düşmanı tümüyle anlamamıza yaramaz. Biz iç içe geçmiş en tepeden tırnağa sömürü ağlarını deşifre edeceğiz” diye kaydetti. Karadeniz, konuşmasını şöyle sürdürdü: “İşçilerle, emekçilerle bir arada olmamız gerekiyor. Mücadelenin başı değil, ayağı olmalıyız. Devlet, sermaye, tarikat, sivil toplum. Umut-Sen alarak çalışmalarımızı derinleştireceğiz. İşçilerin kırmaya çalıştığı bu cendereyi, onlarla birlikte kıracağız. Kendimizi halkın bir umudu olarak yeşerteceğiz. İnanıyoruz ki bu zincir böyle kırılacak.”
‘DÜŞMANI TANIMADAN MÜCADELE EDEMEYİZ’
Gazeteci Yazar Bahadır Özgür ise sözlerine, “Düşmanı tanımadan onunla mücadele etmek mümkün değil” diyerek, başladı. Düşmanı Cengiz İnşaat üzerinden verdiği örneklerle anlatan Özgür, “Düşmanı tanıdıkça aslında bizim için küçük direnişlerin nasıl etkili olduğunu anlayabiliyoruz. Düşmanı tanı dediğimiz zaman, bize gösterilen yüzlerin ötesinde çok daha büyük planlarla karşı karşıyayız. Çok küçük direnişler dahi, bu büyük düşmanın karşısında etkili olabiliyor” diye belirtti.
AGROBAY İŞÇİLERİNDEN MÜCADELE KARARLILIĞI
Ardından Tarım Sendikası’na (Tarım Sen) üye oldukları için işten çıkartılan ve 76 gündür direnişte olan Agrobay işçileri, “Agrobay hakkımızı ver” pankartıyla kürsüye çıktı. İşçiler kürsüye çıktıkları sırada salonda bulunan kitle, büyük bir coşku ve alkışla, “Agrobay işçisi yalnız değildir”, “Direne direne kazanacağız”, “Sendika hakkımız engellenemez” ve “İşçiye kalkan eller kırılsın” sloganları attı.
Direnişteki işçilerden Fatma Kaya, çalıştıkları sürede çok fazla şiddete ve hakarete maruz kaldıklarını belirterek, geçirdiği bir iş kazasında kendisine, “Hastanede, ‘Ne oldu?’ diye sorarlarsa, ‘Bir yerden düştüm’ de. Bizi polisle uğraştırma” dediklerini aktardı. Mühendisin de kendilerine çok hakaret ettiğini belirten Kaya, “Bir gün serada hasat yaparken müdür gelip bize şiddet uyguladı. Astım hastası oldum. Doktora gitmek için izin istedim, vermedi. İşe gitmeyince bana tekmeyle vurdu” aktarımlarında bulundu. Diğer Agrobay işçileri ise direnmeye devam edeceklerini vurguladı.
Tarım-Sen Genel Başkanı Umut Kocagöz da çok basit talepleri olduğunu fakat bu taleplerin 76 gündür yerine getirilmediğini söyleyerek, “Bu düşmanı tanıma meselesini biz 76 gündür deneyimliyoruz” dedi. Kocagöz, sonuna kadar mücadele edeceklerini de sözlerine ekledi.
AKBELEN DİRENİŞİ: DÜŞMANI TANIYORUZ
Akbelen’de direnen yurttaşlar ellerinde, “Akbelen için adalet” pankartıyla kürsüye çıktı. Akbelen direnişçilerini de coşkuyla karşılayan kitle, “Akbelen Ormanı’na dokunma”, “Her yer Akbelen, her yer direniş” sloganı attı. Direnişçiler, “Düşmanı tanıyoruz. Bizleri hep işçilerle karşı karşıya getirmeye çalıştılar. Köylülerle, askerleri karşı karşıya getirdiler. Kısa bir sürede ormanı yok ettiler. Biz o ormanı yeniden ağaçlandırırız. Bizim mücadelemiz orayı kömüre teslim etmemek için. Onlara vereceğimiz toprağımız yok. Ölmek var dönmek yok. Dönmeyeceğiz bu yoldan. Evimizi yurdumuzu vermek istemiyoruz. Direnmeye devam” diyerek, mücadeleye devam mesajı verdi.
'GÜCÜ KORUMAMIZ LAZIM'
Bağımsız Maden-İş örgütlenme uzmanı Başaran Aksu ise şöyle konuştu: “Biz bu toplumda egemenlerin ve onlarla işbirliği içinde olanların gasp ettiklerini geri almak için bu kavgayı veriyoruz. Korkusuzca direnen, asla geri adım atmayan insanlar var. Biz her yerde direnişin olabileceğini göstermeye çalışıyoruz. Bize bir güç lazım. Bu memlekete yerin altından, yerinden bu aşağılık kapitalist sistemin yarattığı cendereyi parçalayacak bir güç lazım. Çünkü güç yoksa bir hiçsin. Eğer birileri senden korkmuyorsa hiçbir şeysin. Hiçbir insan ‘Sömürü, baskı, tahakküm olsun ama bu işte biraz az olsun, insaflı olsun’ demez. Demokrasi dediğimiz şey emekçinin, işçinin birlik olması ve haklı olanı dile getirmesidir. Kendi yurdunu, toprağını, emeğini, köyünü savunacak bir sınıf cephesine, siyasetine ihtiyaç var. Bizim seçime ihtiyacımız yok. Bizim yılmayacak, korkmayacak bir yapıya ihtiyacımız var. Korkutucu olmamız lazım. Korkutucu olmazsak kaybederiz, değerlerimizle oynarlar. Bu işgali bitirecek bir gücü kurmamız lazım.”
Konferansta söz alan birçok sendika başkanı ve işçiler de “düşmanı” tanıdıklarını ve bu “düşmana” karşı mücadele edeceklerini vurgulayarak, mutlaka kazanacaklarının altının çizdi.