İSTANBUL - Siyasetçi Ahmet Faruk Ünsal, "Barışa Çağrı" deklarasyonuyla doğru muhatabın adresini gösterdiklerini belirterek, “İmralı kapılarını açalım ki kan dökülmesin, toplumsal kesimlerin tekrardan barış içerisinde olduğu bir süreç yaşayalım” dedi.
İstanbul'da aralarında gazeteci, siyasetçi, akademisyen, aydın ve yazarlarında olduğu 78 isim, Kürt sorununun demokratik ve barışçıl temelde çözümü için 28 Ekim’de bir araya gelerek, imzacısı oldukları “Barışa Çağrı” başlıklı deklarasyonu kamuoyuna duyurdu. "Çabamız, barışı aramak üzerinedir ve barış yolcusu olabilme cesaretine dairdir” vurgusu yapılan açıklamada, PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerindeki tecridin son bulması ve Kürt sorununun demokratik çözümü için çağrı yapıldı.
2002 seçimlerinde AKP’den milletvekili olup, 2009-2016 yıllarında Mazlumlar için Dayanışma Derneği’nin (MAZLUMDER) genel başkanlığı yapan ve istifa ettiği DEVA Partisi’nin kurucuları arasında yer alan siyasetçi Ahmet Faruk Ünsal da açıklanan deklerasyonda imzası olan isimlerden.
Ünsal, imzacısı olduğu deklarasyonun amacına dair Mezopotamya Ajansı'na (MA) konuştu.
Geçmişten bu yana çözüme kavuşturulamayan Kürt sorununun, Türkiye’yi ilgilendiren bir sorun olmasının yanı sıra Suriye, Irak ve İran’ı da etkileyen bölgesel bir sorun haline dönüştüğünü belirten Ünsal, bu durumun toplumsal barış açısından büyük bir tehdit oluşturduğunu kaydetti.
‘STATÜKONUN ETMESİNİ SAĞLAMAK MÜMKÜN DEĞİL’
“Barışa Çağrı” başlıklı deklarasyonun bu açıdan büyük bir anlam taşıdığını ifade eden Ünsal, “Deklarasyon, Filistin-İsrail savaşının gölgesinde kalmasına da müsaade etmeyerek, Kürt sorununun çok önemli ve bölgesel bir sorun olduğunu ifade etmek bakımından ortaya çıkmış bir deklarasyondu. Birçok gazeteci, düşünür, siyasetçi ve aydın arkadaşımızın imzaladığı deklarasyonun temel çağrısı, Kürt sorununun çözümsüzlüğünün sürdürülmesinin arkasına sığınarak statükonun devam etmesini sağlamanın mümkün olmadığı ve bunun barışı toplumsal huzuru ciddi anlamda tehlikeye atan bir potansiyel taşıdığıydı. Bu anlamda bu potansiyelin dikkatten kaçırılmaması için meseleyi otorite ve güç sahiplerine ve TBMM’ye bir uyarı olarak belirttiğimiz bir deklarasyon oldu” diye belirtti.
SAVAŞIN MALİYETİ
Türkiye’de artan ekonomik kriz başta olmak üzere tüm tıkanmaların Kürt sorununu çözümsüzlüğüyle doğrudan bağlantılı olduğunu söyleyen Ünsal, “Türkiye, özellikle son iki yıldır ağır bir ekonomik bunalım yaşıyor. 3 haneli enflasyonların yaşandığı bir dönem ve korkunç bir hayat pahalılığı. Bunun şeffaflık, ihalelerde yolsuzluk gibi bir takım sebeplerinin yanı sıra önemli sebeplerinden birisi de barışın hem Türkiye hem de Rojava ve Başur hattında tesis edilememiş olmasından kaynaklı. O halde Türkiye halkları, bu işin hem toplumsal barış ve toplumsal psikolojinin tesisi bakımından hem de genel ekonomik refaha katkısı bakımından meseleyi ele aldığı zaman buna büyük bir destek vereceğini söyleyebiliriz. Yani savaşın ekonomik maliyetini de tekrardan halklarımıza anlatmamız gerekiyor” dedi.
'ÖCALAN ÇOK ÖNEMLİ BİR AKTÖR'
Deklarasyonda Kürt sorununun demokratik ve barışçıl temelde çözümü için İmralı’da tutulan PKK Lideri Abdullah Öcalan’a dönük uygulanan tecridin kaldırılmasının talep edildiğini vurgulayan Ünsal, “Biliyorsunuz İmralı’nın kapıları 32 aydır kapalı. Ne avukatları görüşebiliyor ne de ailesinin görüşmesi mümkün kılınıyor. Bu şartlarda geçmiş çözüm sürecinin de örnekliğinden gördüğümüz kadarıyla çok önemli bir aktör olan Öcalan’ın tutulduğu İmralı kapılarının açılması Kürt sorunun çözülmesi bakımından da önemli bir aktörün devreye girmesi anlamına gelmektedir. Dolayısıyla bu aktörden feragat etmek ve bu aktörün devreye girmesi ile birlikte hepimizin tanık olduğu o sükûnet ortamına gitmemek için hiçbir sebep yok. Deklarasyon, Kürt sorununu mecliste grubu bulunan siyasi partilerin doğrudan gündemine almasını sağlayıp, hükümetinde kendi yasaları ve mevzuatını çiğneme pahasına kapattığı İmralı kapılarını açmak suretiyle Öcalan’ın devreye girebileceği bir süreci yeniden talep etmek oldu” dedi.
‘İMRALI’NIN KAPILARINI AÇMAMAK İÇİN HİÇBİR SEBEP YOK’
Kürt sorununun çözümü noktasında Abdullah Öcalan’ın muhatap alınması taleplerinin 2013-2015 yılları arası yürütülen diyalog sürecinde doğrudan iktidar tarafından uygulandığını hatırlatan Ünsal, iktidarın bu talebi dikkate alarak benzer süreç başlatması gerektiğini vurguladı.
Ünsal, şöyle konuştu: “Çözüm süreci dediğimiz süreç esasında siyasal iktidarın bir bakımdan inisiyatif alarak doğru muhataplığı da inşa ederek Öcalan’ın da doğrudan muhatap olduğu bir süreci başlatmıştı. Öcalan’ın tekrar devreye girmiş olmasının nasıl bir etkisinin olacağını 2013-2015 yılları arası yaşadığımız dönemden gayet iyi biliyoruz. O dönem şiddet çok büyük ölçüde son bulmuş, toplumun geri kalanının ise -ki buna en fazla itiraz edeceği varsayılan Karadeniz, İç Anadolu ve Akdeniz gibi bölgelerdeki insanların da- bu huzur ortamını gayet benimsediklerini ve çözüm sürecine büyük ölçüde destek oldukları tarihi bir dönem yaşadık. Madem böyle bir tecrübemiz var ve madem bu tecrübe toplumun tüm kesimlerince desteklendi. O halde İmralı’nın kapılarını açmamak için hiçbir sebep yok. Açalım tekrar kan dökülmesinin sona erdiği ve toplumsal kesimlerin tekrardan barış içerisinde olduğu bir süreç yaşayalım.”
‘İKTİDAR KULAK VERİRSE ÇÖZÜM KAÇINILMAZ’
İktidarın deklarasyona kulak vermesi halinde, Kürt sorununda çözümün kaçınılmaz olacağını ifade eden Ünsal, “Dolayısıyla bizim yapmaya çalıştığımız şey, barış talebini dikkate alarak, bunu yükselterek ve doğru muhataplığın adresini göstererek siyasal karar alıcılar üzerinde bir moment oluşturma çabasıdır. Eğer bu moment iktidarı harekete geçirme şeklinde bir sonuç alırsa, 2013-2015 yılları arası yaşadığımız türden bir sükûnet ve barış ortamına tekrar gidebiliriz” diye belirtti.
MA / İbrahim Irmak