AMED - Gazeteci Fırat Can Arslan, tutuklu yargılandığı davanın ilk duruşmasında, "Hakikati savunan Özgür Basın çalışanları hedef alındı" dedi.
Mezopotamya Ajansı (MA) Ankara muhabiri Fırat Can Arslan'ın, 16 gazetecinin tutuklandığı dosyada görev alan soruşturma savcısı ve eşinin tayinin çıktığını paylaşması nedeniyle "kamu görevlisini görevinden dolayı hedef göstermek” iddiasıyla tutuklu yargılandığı davanın ilk duruşması Diyarbakır 4’üncü Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü. Arslan, tutuklu bulunduğu Sincan F Tipi Kapalı Cezaevi’nden Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile katıldı. Avukatlar duruşmada hazır bulunurken, Dicle Fırat Gazeteciler Derneği (DFG) ile Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği (MLSA) temsilcileri duruşmayı hazırladı.
HAKİM ŞİKAYETÇİ OLMADI
Dosyaya eklenen belgelerde; hakim üyesinin şikayette bulunmadığı, savcı eşinin şikayet dilekçesi verdiği belirtildi. Kimlik tespitinin ardından savunma yapan Arslan, “trajikomik” bir yargılamayla karşı karşıya olduğunu söyledi. Gazeteciliğin yargılandığını dile getiren Arslan, “Gazetecilik toplumun haber hakkını savunmak, haksızlığa, adaletsizliğe karşı söz kurmayı gerektirir. Bu işin özü hakikatse her dönem de birilerini rahatsız etmiş ve yargılamalara konu olmuştur” dedi.
Tarihin her döneminde gazetecilere yönelik baskıların olduğunu kaydeden Arslan, "1990’lı yıllarda bu ülkede gazeteciler faili meçhul/belli cinayetlerde katledildi. Gazeteler bombalandı. Çözüm süreci sonrasında AKP iktidarı yeniden sarıldığı savaş politikalarıyla birlikte bir manipülasyon süreci işletildi. Manipülasyona karşı gelen ve hakikati savunan başta Özgür Basın çalışanları olmak üzere gazeteciler hedef alındı” diye kaydetti. Yargının da iktidar tarafından gazetecileri baskılama aracına dönüştüğünü dile getiren Arslan, "Tek adam rejiminin yargısından bahsediyoruz. Siyasi saiklerle alınan ve yargılama konusu yapılan bir zihniyeti görüyoruz” ifadesini kullandı.
‘ÖÇ ALMA YOLUNA GİDİLDİ'
Arslan, Anayasa Mahkemesi’nin varlığının tartışıldığını ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarına uyulmadığı bir süreçte geçtiklerine işaret ederek, "Yargıdaki keyfiyet, iktidar zihniyetinin pratiği haline gelmiştir. Öyle ki siyasi saik olmadan soruşturma makamlarının şahsi sorunları soruşturmalara konu edilmeye başlanmıştır. Bu dosya da bunun örneğidir. Öç alma yolunu gidilmiştir” diye konuştu.
Basın özgürlüğü sıralamasına dair hazırlanan raporlara değinen Arslan, “Gazetecilik rejimin siyası sınırları içerisine alınmaya çalışılmaktadır. Hakikat ve manipülasyon arasında çelişkiler mevcuttur. Siyasi tahammülsüzlüğün verdiği cesaretin ürünü olarak bu dosya karşıma çıkarılmıştır. Öncelikle cezalandırılmam istenen TMK’nın 6/1 maddesi Anayasa’da güvence altına alınan basın ve ifade özgürlüğüne aykırıdır. İddianamede hakkımda suç isnadında bulunulurken habere konu edilen dava bilgilerinin HSK’nın Kararnamesi’nde yer almadığı belirtilerek, suçun işlendiği iddia edilmiştir” şeklinde konuştu.
İktidara yakın yayın organlarının birçok haberde savcı ve hakim isimlerini geçtiğini dile getiren Arslan, onlar hakkında tek bir soruşturmanın açılmadığını söyledi. Arslan, hakkındaki suçlamayla alakası olmamasına rağmen PKK tarihinin iddianamede yer aldığını belirtti. Arslan, beraatla birlikte tahliyesini talep etti.
‘SAVCI VE HAKİMLER BU KATEGORİDE DEĞİL’
Arslan’ın avukatı Resul Temur, müvekkilinin herkese açık olan HSK sitesindeki bir bilgiyi haberleştirdiğine işaret etti. Buna dair dava açılmasının hukuki olmadığını ifade eden Temur, müvekkilinin mesleki faaliyetleri nedeniyle hedef alındığını söyledi. Temur, "terörle mücadele görev almak" ifadesiyle hangi mesleki grupların tanımlandığının anlaşılmadığını, hakim ve savcıların bu yönetmelikle belirlenen personel tanımına girmediğini kaydetti.
Temur, Musa Çitil’in sokağa çıkma yasakları döneminde Sûr’daki operasyonları komuta ettiğine dair yapılan haberi paylaşan gazeteciler hakkında da aynı suçlamayla dava açıldığını ve gazetecilerin beraat ettiğine dair kararı mahkemeye sundu.