İSTANBUL - "Barışa Çağrı Deklarasyonu” imzacılarından sosyolog Azad Barış, PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerindeki tecridin barışı tehdit ettiğini belirterek, tecridin son bulmasıyla toplumsal barışın mümkün olduğunu söyledi.
İstanbul'da yazar, gazeteci, siyasetçi ve aydınların da aralarında olduğu 78 isim, açıkladığı “Barışa Çağrı Deklarasyonu” ile Kürt sorununda demokratik çözümün yollarına işaret etti, PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerindeki tecridin sonlandırılması çağrısı yaptı. Deklarasyonun imzacılarından Êzidî Sosyolog Azad Barış, Abdullah Öcalan üzerindeki tecridin barışı tehdit ettiğini vurgulayarak, “Barışa Çağrı Deklarasyon”un sadece Türkiye ile sınırlı olmadığının altını çizdi.
‘BARIŞA ÇAĞRI DEKLARASYONU’NUN ÖNEMİ
“Barışa Çağrı Deklarasyonu”nun önemi ve amacına değinen Barış, “Savaşın ne kadar yıkıcı olduğunu ve bunun karşısında barışı inşa etmenin ne kadar acil olduğuna ilişkin bir çağrıydı” dedi. Bu çağrının sadece Türkiye’yle sınırlı olmadığını ifade eden Barış, “40 yıla yakın bir süredir aralıksız bir şekilde devam eden çatışma halinin son bulması şüphesiz çok önemli. Ama Türkiye sadece bu çatışmayla sınırlı kalmıyor. Toplumsal kutuplaşma ve toplumsal bir izolasyon söz konusu. Dolayısıyla Sayın Öcalan üzerinde örülmüş olan tecridin barışı ne kadar tehdit ettiğini görüyoruz. Ortadoğu'da patlak vermiş olan savaşın peyderpey buraya geleceğini öngörebiliyoruz. Dolayısıyla bu çağrı metni, aslında aynı zamanda barışı isterken, bir öngörü metnidir. Çünkü eğer biz önlem alamazsak, savaşın buraya sıçrama tehlikesi kuvvetle muhtemeldir. Bunun önüne geçmek için de akil insanlar, aydınlar, siyasetçiler, kanaat önderleri bu çağrıya imza attı. Bunu toplumsal barışı inşa etmek için ilk adım olarak değerlendirebiliriz” diye belirtti.
‘TOPLUMSAL BARIŞ İÇİN ÖNEMLİ’
Cumhuriyetin ikinci yüzyılına girildiğini ve cumhuriyetin birinci yüzyılının “günah ve sevaplarıyla” ele alınması gerektiğini sözlerine ekleyen Barış, cumhuriyetin ikinci yüzyılında katılımcı, demokratik bir cumhuriyeti inşa edebilmek için adımlar atılması gerektiğini vurguladı. Barış, “Bizim böyle bir günü seçmemizin sebebi, cumhuriyetin ikinci yüzyılı ile bir ilgisi yok. Ama Ortadoğu’da cereyan eden ve 20 güne aşkın devam eden bir savaş var. Bu savaş yavaş yavaş yayılıyor. İran'ı, Suriye'yi içine alacak gibi görünüyor. Dolayısıyla Kurdistan'ın 4 parçasına yayılacak bir savaş ve Türkiye'yi de içine alması çok yüksek bir ihtimal. Aslında deklarasyon bir uyarı niteliğinde. Dolayısıyla cumhuriyet birinci yüzyılı gerisinde bırakırken, ikinci yüzyılda bizim bu metnimiz toplumsal barışı inşa etme anlamında da çok önemli. Çünkü eğer toplumsal barış olmazsa, isterseniz dünyaya hükümdar olun, siz hiçbir gün rahat olamazsınız. Huzurlu bir devlet ve ülke inşa edemezsiniz” ifadelerini kullandı.
‘SORUNU ÇÖZECEK TEK KİŞİ ÖCALAN’
Abdullah Öcalan üzerindeki tecridin hukukla çeliştiğini ifade eden Barış, tecridin siyasi bir karar olduğunu ve tüm toplumu sarmaladığını dile getirdi. Yakın zamanda 16 Kürt ilinde bir saha çalışması yaptıklarını ve çalışmada “Kürt sorununu çözecek tek kişinin Abdullah Öcalan olduğunun” yüzde 92 oranla ortaya çıktığını söyleyen Barış, böyle bir siyasi aktörün etrafında örülen tecridin beyhude olduğunun altını çizdi. Barış, “Barışa Çağrı Deklarasyonu” ile aynı zamanda tecridi kırma çağrısı olduğunu kaydeden Barış, “Sayın Öcalan’ın kendi hakkı olan, hukuktan ötürü doğan haklarının verilmesi gerekiyor. Kimse özel bir muamele yapılsın istemiyor. 24 yıla yakın bir süredir tek kişilik bir hücrede kalıyor. İnsani hak anlamında da bunu savunursanız bence kendinizi en azından başınızı yastığa koyduğunuzda, vicdanınız rahat olur. Onun içinde biz bu tecride karşıyız. Çünkü tecrit toplumsal kutuplaştırmayı derinleştiriyor. O nedenle bu tecrit kasıtlı olarak devam ediyor. Bunun kalkması durumunda toplumsal barışın daha muhtemel olduğunu hepimiz biliyoruz” dedi.
‘BARIŞI TOPLUMSALLAŞTIRACAĞIZ’
Barış, deklarasyon metnini tüm topluma yayarak barışı toplumsallaştırmaya çalışacaklarını söyledi. Siyasi partiler, sivil toplum örgütleri, kadın hareketleri ve akademik çevrelerle deklarasyonu tartışacaklarını ifade eden Barış, barış çağrısını güçlü kılmaya çalışacaklarını vurguladı. Barış, şunları söyledi: “Savaşın ne kadar kötü sonuçlar ortaya koyduğunu özellikle Hamas ve İsrail arasında cereyan eden savaşı göstererek yapabiliriz. Rojava, orada inanılmaz şekilde insan hakları ihlali var ayrıca ulusal egemenliğin zedelenmesi durumu var. Çünkü Türkiye halen Suriye’de özerk bölge olan Rojava'ya saldırıyor. Türkiye’nin orada ne işi var? Şimdi bu savaşı kışkırtmadır. İşte bizim bu savaş kışkırtmasına karşın daha güçlü bir ses çıkartmamız gerekiyor. Bu deklarasyonu toplumsallaştırmak, barışın bir toplumsal sözleşmesi haline getirmek için elimizden gelen her şeyi yapacağız.”