İSTANBUL - MGK toplantısında alınan “Çöktürme Planı” kararının Kürtlerin verdiği direnişle çöktüğünü belirten Selma Irmak, “Örgütlenmiş bir halk gerçekliği var. Bu varken bu saatten sonra sonuç alınması mümkün değil” dedi.
Türkiye’de cumhuriyetin ilanın üzerinden tam 100 yıl geçti. Bu yüzyıllık süreçte Kürtlere dönük imha ve inkar siyaseti hiç sona ermedi. Kürtlerin statü talebi her seferinde yoğun saldırılarla bastırılmaya çalışıldı ve bu mücadeleyi verenler tasfiye edilmeye çalışıldı. Tasfiye hedefine ulaşılamazken, Kürtlerin buna karşı varlık mücadelesi hiç son bulmadı.
AKP’nin 21 yıllık iktidarında da Kürtlere dönük politikalarda bir değişiklik olmadı. Aksine Kürt sorununda çözümsüzlük derinleşti. PKK Lideri Abdullah Öcalan ile devlet heyeti arasında 3 Ocak 2013’te “çözüm” adı altında başlatılan süreç devam ederken, 30 Ekim 2014 tarihli Türkiye’nin en uzun süren Milli Güvenlik Kurulu (MGK) toplantısında Kürtlere karşı topyekun bir saldırı için önemli bir karar alındı.
Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı tarafından Sri Lanka’da hükümetin Tamil ülkesinin bağımsızlığı için mücadele eden Tamil Kaplanları örgütüne karşı Eylül 2014’te uyguladığı “yok etme” harekatı model alınarak, yeni bir strateji kararı çıktı. Genelkurmay Strateji Plan Dairesi’ne sunulan bu stratejiye ise “Çöktürme Planı” adı verildi.
İmralı Adası’nda kurulan masayı deviren AKP, 22 Temmuz 2015’te Riha’nin Serêkaniyê (Ceylanpınar) ilçesinde iki polisin öldürülmesi olayını gerekçe göstererek, bu planı 24 Temmuz 2015’te devreye koydu.
‘ÇÖKTÜRME PLANI’NIN SONUÇLARI
Bu plan kapsamında ilk olarak 16 Ağustos 2015’te Mûş’un Gimgim (Varto) ilçesinde ilan edilen sokağa çıkma yasakları, 11 kente yayıldı. Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) verilerine göre, sadece 16 Ağustos 2015 ile 16 Haziran 2016 tarihleri arasında uygulanan yasaklar boyunca bin 425 insan hayatını kaybetti, 2 bin 583 insan yaralandı. Yasaklar boyunca en az 1 milyon 809 bin kişinin özgürlük ve güvenlik hakkı elinden alındı. Kentleri yıkıma uğratan ‘Çöktürme Planı’nın devreye konulmasından sonra siyasi operasyonlar başlatıldı. HDP eski Eş Genel Başkanları, milletvekilleri, belediye eşbaşkanlarının da aralarında bulunduğu çok sayıda Kürt siyasetçi tutuklanarak cezaevine konuldu. HDP Hukuk Komisyonu tarafından derlenen verilere göre, 24 Haziran 2015-1 Şubat 2017 tarihleri arasında 15 bin 370 partili gözaltına alındı, 3 bin 647’si tutuklandı. 2016’da Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) yönetiminde olan 95 belediyeye kayyım atandı. Bu politikalar, 31 Mart 2019 yerel seçimlerinden sonra da devam etti, HDP’nin kazandığı 3’ü büyükşehir 51 belediyeye kayyımlar atandı.
İktidarın Kürtlere dönük imha ve inkar politikalarını derinleştiren ‘Çöktürme Planı’nı hazırlayarak devreye koyduğu 2015 yılında Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Eşbaşkanı olan siyasetçi Selma Irmak, bu planın amacını, sonuçlarını, Kurdistan ve Türkiye’ye yansımalarını değerlendirdi.
DEVLETİN TEMEL KODLARI
Cumhuriyetin kuruluşundan sonra Kürtlere verilen cevabın sürekli “katliam, baskı, zorbalık, sürgün” olduğunun altını çizen Irmak, “İnkar etme, inkar etmek mümkün olamıyorsa, imha etme, imhanın yetmediği yerde asimile ederek ortadan kaldırma yöntemleri olageldi. Bu devletin temel kodlarıdır. Kodları hep bakidir. Devletin ‘bekasını’ ve dolayısıyla Kürt sorununun çözümsüzlüğüne dair yapılan ‘milli ant’ bozulamaz” ifadelerini kullandı.
“Çözüm” adı altında yürütülen sürecin AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın Kürtlerin desteğiyle iktidarını daim kılma ve “rejim değişikliği” amacı taşıdığını söyleyen Irmak, 7 Haziran 2015 seçimleriyle ortak yaşamın ve Türkiye’nin demokratikleşmenin mümkün olabileceği, toplumsal barışın sağlanabileceği inancının açığa çıktığını söyledi. AKP’nin o dönemki paradigmaya, kalıcı barışa, halkların ortak yaşamına tekabül edebilecek ne ideolojik ne fikri ne sistemsel yapıya sahip olmadığını belirten Irmak, toplumun da seçimdeki tercini buna göre yaptığını kaydetti. Irmak, ‘Çöktürme Planı’ ile birlikte kayyım politikalarının devreye konulduğunu ve Kürt siyasetçilerin siyaset yapma olanaklarının ortadan kaldırılmasının, Kürt kurumlarının her ne sebeple kurulmuş olursa olsun “imha” edilmesinin, söz ve ifade hakkının tümüyle ortadan kaldırmanın hedeflendiğini sözlerine ekledi.
DOLMABAHÇE MUTAHABATI
Kürt sorununda tarihi dönüm noktası olan Dolmabahçe Mutabakatı’nın her ayrıntısından Erdoğan’ın haberdar olduğunu, fakat bunu yok saydığını hatırlatan Irmak, “Erdoğan bunu inkar etse de, silinmesi mümkün değil. Bu gerçekten Kürtlerin demokratik yöntemlerle ve siyaseten Türk devletiyle ilk defa masaya oturduğu bir görüntüdür. Ve bu Kürt halkının direnişi, direnme sonucu ortaya çıkarılan bir noktadır. Aynı şekilde Kürt Halk Önderinin İmralı’da yıllardır yürüttüğü siyasetin, sürdürdüğü direnişin sonucu olarak böyle bir görüntü ortaya çıkmıştır. Bizce devlet bundan ürktü. Kendilerini Dolmabahçe Sarayı’nda bir masanın etrafında Kürtlerle müzakere eder durumda buldular. Bence bu devlet için bir dehşet duygusuydu. Bunu hiçbir zaman kabul etmedi, kabullenmedi” şeklinde konuştu.
‘ÇÖKTÜRME PLANI’NIN AMACI
DAİŞ’in Kuzey ve Doğu Suriye’nin Kobanê kentine dönük saldırılarında Kurdistan’ın 4 parçasında “serhıldan” ruhunun açığa çıktığını ve Kürtleri birbirine bağladığını vurgulayan Irmak, “Devleti asıl korkutan ve bu şekilde ‘Çöktürme Planı’ gibi bir plana başvurmasına sebebiyet veren, aslında Kürtlerin kendi arasında kurduğu bu birlik, oluşturulan ortak direniş ruhu ve bu yüzyılı aslında damgasına vuracak olan kendi statüsünü elde edebilme ve katliam sürecini sona erdirme korkusuydu. Burada gördüğümüz düşman savunusu değil. Devletin kendi vatandaşlarının bir kısmını düşman görüp, onları imha edecek düzeyde korkunç bir plan yapmış olması. Bir devlet esasında kendi vatandaşlarının bir kısmını düşman olarak görüp, onlara dair nasıl böyle bir plan yapabilir? Bu gerçekten korkunç bir şey” ifadelerini kullandı.
ŞARK ISLAHAT PLANI’NIN DEVAMI
‘Çöktürme Planı’nın, 1925’te gerçekleştirilen Şeyh Sait direnişinden sonra hazırlanan ve Kürt seçkinlerinin bir yönetim organı olarak ortaya çıkmasını engelleyen, Kürtlerin ikinci düzey görevlerde istihdam edilmesini yasaklayan Şark Islahat Planı’nın devamı olduğunun altını çizen Irmak, ‘Çöktürme Planı’nın amacının da Kürt uyanışını engellemek, demokratik hak ve taleplerinin önüne geçmek, Kürtlerin hak sahibi olmasını engellemek, siyaset yapma hakkını elinden almak olduğunu kaydetti. İktidarın bu planıyla başarıya ulaşamadığını belirten Irmak, “Bugün Kürt halkı hala ayakta. Kürt siyasi hareketi, yetişmiş nesil bir bütün tasfiye edildi. Ama bu halk yeni siyasetçiler doğurdu, yetiştirdi ve bu mücadeleye devam ediyor” diyerek, hiçbir baskının Kürt halk mücadelesinin önüne geçemeyeceğini ifade etti.
Kurdistan’da ‘Çöktürme Planı’nın hala devrede olduğunu dile getiren Irmak, “Türkiye’nin bir anayasası var. Ama Kurdistan içinde diyebiliriz ki, ‘Çöktürme Anayasası’ uygulanıyor, hala yürürlüktedir” dedi. Bu politikaların Kürtler üzerinde etkili olamadığını ve devletin başarıya ulaşamadığını vurgulayan Irmak, Kürtlerin her şart ve koşul altında direnmeye, hak ve özgürlüklerini talep etmeye devam ettiğini söyledi.
‘PLANI UYGULAYANLAR ÇÖKTÜ’
Devletin bu politikalarla başarıya ulaşamayacağını belirten Irmak, şunları söyledi: “Örgütlenmiş, aydınlanmış, kurumlarını oluşturmuş, geleceğini inşa etme konusunda daha farklı bir perspektife sahip olmuş, kadınıyla, erkeğiyle bir kurtuluş mücadelesi, direniş örgütlemiş bir halk gerçekliği var. Her şeyden önce paradigmasıyla dünyadaki kapitalizme karşı ortaya koyduğu çözüm yöntemleriyle yüzyılın filozofu diyebileceğimiz bir halk önderliğine sahip bir halk var. Bütün bunlar varken bu saatten sonra sonuç alması mümkün değil. Bu ‘Çöktürme Planı’ onların sonunu getirmiştir. Halkın direnişi, bu katliam planlarını ya da bu vahşet politikalarını uygulayanların kendisini çöktürmüştür.”
‘KÜRTLER GÜNEŞ GİBİ DOĞDU’
Dünya ülkelerinin direnen Kürt kadın hareketi ve halk hareketinden ilham aldığını söyleyen Irmak, uluslararası bir mesele haline gelen Kürt sorununun çöktürülmesinin mümkün olmadığını vurguladı. Kürtlerin son 30 yılda toplumsal devrim süreci yaşadığını ifade eden Irmak, şöyle devam etti: “Kürtler özgürlük hareketiyle, toplumsal dönüşümle çok ciddi bir Rönesans gerçekleştirdi. Bunu Kürt kadın hareketinin öncülüğünde yaptılar. Rojava’da kurulan model, aslında Kürt halkının toplumsal gelişiminin ete kemiğe bürünmüş model halidir. Kürtler pek çok dini inancın, mezhebin yaşandığı bir coğrafyadır. Bu coğrafya yine Kürt halkının yürüttüğü özgürlük mücadelesiyle, dinlerin, düşüncelerin, mezheplerin özgürce kendilerini ifade ettikleri ve beraber yaşayabildikleri bir toplumsal realite açığa çıktı. Bu yönüyle de ben aynı zamanda Kürt toplumunun bir reform hareketiyle başladığını da düşünüyorum. Bu kadar aydınlanmış toplumu yeniden asimile ederek veya başka türlü yöntemlerle geriye çekmenin imkanı yoktur. Güneş doğmaya başladıktan sonra onu geriye döndürmenin imkanı yoktur. Ve Kürtler bana göre bir güneş gibi doğmaya başlamıştır.”
KÜRTLERİN BARIŞ DURUŞU
Kürtlerin, halklar arası barışı ve çatışmalı süreçlerin müzakere ile çözülebilmesi yönünde politika yürüttüğünü vurgulayan Irmak, Kürtlerin İsrail-Filistin sorunu için de aynı öneride bulunduğunu kaydetti ve şunları ekledi: “Kürtler bunun içinde örnek olabilir. Kürtlerin duruşu Ortadoğu’da gerçekten bir barış gücüdür. Gerçekten barış yıldızı durumundadır.”
MA / Rukiye Adıgüzel