İSTANBUL - Filistin’e yönelik saldırılar için yapılan “itidal” çağrısının, Kuzey ve Doğu Suriye için de yapılması gerektiğini belirten EHP Genel Başkanı Hakan Öztürk, Filistin sorunu gibi Kürt sorunun da ele alınması gerektiğini söyledi.
Hamas’ın 7 Ekim’de “Aksa Tufanı” adıyla İsrail’e dönük saldırıların ardından Filistin’e dönük karşı saldırılarla başlayan savaş hali, 21’inci gününe girdi. Hamas’ın saldırılarında binin üzerinde sivil, İsrail saldırılarında ise 2 bini çocuk ve kadın olmak üzere en az 6 bin sivil yaşamını yitirdi. Kuzey ve Doğu Suriye’de sivilleri ve altyapıyı hedef alan saldırıları devam eden Türkiye’nin, İsrail-Filistin savaşında ateşkesin sağlanması için “garantör” teklifinde bulunması dikkat çekiyor. Emekçi Hareket Partisi (EHP) Genel Başkanı Hakan Öztürk, yeniden patlak veren İsrail-Filistin savaşını ve Türkiye’nin izlediği politikayı değerlendirdi.
Emekçi Hareket Partisi (EHP) Genel Başkanı Hakan Öztürk
İSLAMİ HAREKETLERİN ETKİLERİ
Dünyada İslami hareketlerin etkili olmaya başladığını, Filistin’de bunun Hamas olarak tezahür ettiğini belirten Öztürk, Hamas’ın saldırılarının Filistin'in meşru davasına bir darbe vurduğunu söyledi. Öztürk, “Hamas, Filistin mücadelesinin bir tür nihilizm gibi görünmesine sebep oldu. Ama bunlarla birlikte ciddi bir Filistin sorunu vardır. Filistin’de yaşayan insanlar bir ulus olarak kendilerini ortaya koyuyorlar. Ve bir ulus olarak da haklarını ileri sürüyorlar. Bunu hayata geçirmek için bir mücadele veriyorlar. ‘Her şey iyi giderken bu nerden çıktı’ denilebilecek bir şey değil. Genel olarak Ortadoğu'da Filistin meselesi unutuluyor. İsrail dünyada herkesle barış içerisinde yaşıyormuş gibi bir havaya giriliyor. Ama bu esnada herkesle barıştan söz edilirken, bir tek Filistinlilerle bir barış söz konusu olmuyor. Bu sadece 7 Ekim’de ortaya çıkmadı. Bu yüzyıllık bir sorun. Aynı zamanda hem zamana hem de bölgeye yayılmış bir sorundur. O yüzden bir sorunla karşı karşıya olduğumuzu ve bu nasıl çözmek gerektiğini düşünüyor olmamız gerekir” dedi.
MÜCADELEDE SOLUN FARKI
Hamas’ın ideolojik çizgisinin sivillere yönelik saldırıları dikkate almadığını vurgulayan Öztürk, şunları söyledi: “Burada tarihsel olarak şunu görüyoruz: Bugüne kadar hem Filistin’de olan hem de dünyada olan ulusal hareketlerin sol tarafından yürütülmesi büyük bir fark yaratıyor. Sol, halkların kardeşliğini ve en sonunda bir barışa ulaşma ilişkisini gözetir. Nihilist değildir ve eylemlerini de belli bir formatta sınırlar. O açıdan sol olan bir mücadeleyle, sol olmayan diğer mücadeleler arasındaki fark da burada ortaya çıkmış oluyor.”
KÜRT SORUNU VE ULUS -DEVLET
Öztürk, Türkiye’nin Kürt sorununa “anlık” ve “yüzeysel” baktığını, Filistin sorununa ise farklı baktığının altını çizdi. Osmanlı’nın dağılmasıyla “Türk ulus-devlet” sistemine geçildiğini ve Kürt sorunun bu dönemde ortaya çıktığını anımsatan Öztürk, “Bu anlamıyla Kürt hareketinin dile getirdiği bir sorun yok mu diye düşünmeliyiz. Bu tam da Filistin sorunu ile kıyaslama yapacağımız bir konudur ve kıyaslama yapmalıyız da. Dünyanın birçok bölgesinde sınırlar değiştiği için bir kimlik ve ulus tartışması vardır. O anlamıyla şu an Filistin sorununun tartışılması, Kürt sorunuyla karşılaştırılabilir. Sonuçta Kürt hareketi de verdiği mücadelede ‘Benim hedefim dildir, statü istiyorum’ diyor. Bir sorunu dile getiriyor. Bu Filistin sorununu nasıl ele alıyorsak, Kürt sorununu da böyle ele almalıyız. Kürt meselesinin ihmal ettiğimiz her yönünü açığa çıkarmalıyız” diye belirtti.
FİLİSTİN VE ROJAVA’YA YAKLAŞIMLAR!
Filistin’de sivillerin hayatını kaybetmesine rağmen iktidarın “İtidalli olalım” uyarısında bulunduğunu kaydeden Öztürk, “Türkiye yetkilileri, Kürt meselesi ve Rojava konusunda kendilerine niye ‘Fevri olmayalım, itidalli ve çözüm odaklı olalım’ demiyor. Çözüm süreci döneminde AKP hükümeti tarafından bu denildi. Yani bunlar denilebilir. O açıdan Erdoğan'ın Filistin meselesiyle ilgili koymuş olduğu yaklaşıma bakılabilir. Eğer Türkiye yöneticileri Filistin’deki sorunlara ‘Fevri yaklaşmayalım’ diyebiliyorsa, diğer konulara ilişkin ‘Bir gece ansızın gelebiliriz’ dememeli. Burada bir şiddet ihtimali ileri sürülüyor” şeklinde konuştu.
Yahudilerin 2’nci Dünya Savaşı’nda toplanma kamplarında tutulduğunu dile getiren Öztürk, bu durumun herkes tarafından kınandığını vurguladı. Öztürk, “O yüzden şimdi onlar da Filistinlilere ‘Kuzeyden güneye gidin, yoksa sizi bombalarız’ dememeli. Bunu yaşamış bir toplum ve bu olgunlukla davranmalı. Yine Gazze’nin kendisi büyük bir toplama kampı haline getirilmeye çalışılıyor veya o pozisyonda. Bunları da hatırlamak lazım. Toplama kampları tarihte iyi miydi ki Gazze’ye büyük bir toplama kampı haline getiriyorsunuz” dedi.
MA / Ömer İbrahimoğlu