İSTANBUL - Kadın Zamanı Derneği’nden Dilek Başalan, savaşlarda kadın bedenini teşhir ederek siyasi propaganda yapan erkek devlet zihniyetiyle mücadele edeceklerini belirterek, “Kadın bedeni savaş meydanı değildir” dedi.
Türkiye'nin Kuzey ve Doğu Suriye'ye dönük saldırıları, İsrail-Filistin coğrafyasındaki savaş, İran’da Jîna Emînî’nin katledilmesinden sonra başlayan halk direnişini bastırmak isteyen rejim güçlerinin saldırısı, Rusya-Ukrayna savaşı, Taliban’ın Afganistanlı kadınlara dönük saldırıları… Ortadoğu coğrafyasında savaş ve çatışmalar artarken, kadınlar cephesinden “Kadın bedeni savaş ganimeti değildir” söylemi yükseliyor.
Dünya tarihi kadınlara yönelik sayısız savaş suçu ile dolu. 1992 yılında binlerce Bosnalı kadın Sırp askerlerin tecavüzüne uğradı. 1994 yılında Ruanda'da 500 bin kişiye tecavüz edildi. 2014'te DAİŞ’in Şengal’e saldırısının ardından Êzidi kadın ve kız çocukları “köle pazarlarında” satıldı.
Mûş’ta 2015’te bir çatışmada yaşamını yitiren Ekin Van’ın çıplak bedeni bir sokakta askerler tarafından teşhir edildi. 19 Aralık’ta Silopiya ilçesinde sokağa çıkma yasaklarında Taybet İnan’ın cenazesi yedi gün boyunca sokakta bekletildi. Rusya’nın Ukrayna’ya saldırısında Ukrayna İnsan Hakları Komiserliği’nin verilerine göre; Ukraynalı kadınlara yönelik 400 cinsel saldırı vakası kaydedildi. Hamas’ın İsrail’e saldırısında bölgede bulunan siviller esir alındı. Alman vatandaşı Shani Louk çıplak bir şekilde bir aracın arkasında bağlandı.
Oysa 2 Ağustos 1949'da Cenevre'de imzalanan sözleşme ile savaşın kuralları belirlenip ve savaş mağdurlarının korunması amaçlanmıştı, ancak sözleşmeden önce de sonra da egemen güçler savaşlarda kadın ve çocuklara karşı her türlü ihlale başvurdu.
'EGEMEN GÜÇLER MESAJ VERİYOR'
Kadın Zamanı Derneği’nden Dilek Başalan, savaşlarda görünen yüzün aksine en çok kadın ve çocukların etkilendiğini belirtti. Ortadoğu'da tırmanan savaşlardan dolayı büyük bir vahşetle karşı karşıya olduklarını belirten Başalan, savaşların beraberinde her türlü ihlali getirdiğini kaydetti.
Savaşın olduğu ülkelerde kadınlara karşı aleni bir şekilde işlenen suçlar ile devletlerin mesaj vermeyi amaçladığını söyleyen Başalan, “İran’da Jîna Emînî’nin katledilmesi, Taybet ananın cenazesinin sokak ortasında günlerce bekletilmesi, Ekin Van’ın bedenin teşhir edilmesi, her yerde devlet aklının ‘namus’ anlayışı üzerinden kadın bedenini ‘sergilemesi’ söz konusu. Egemen güçler ‘ben devletim/ben erkeğim senin cenazeni yerlerde sürüklerim teşhir de ederim ve bu benim gücümü gösteriyor, savaşı kazandığımı gösteriyor’ mesajı veriyor” dedi.
KADIN BEDENİNE SALDIRININ NEDENLERİ?
Çatışmalı süreçlerde kadın bedenin teşhir edilmesinin psikolojik ve sosyolojik birçok nedeninin olduğunu kaydeden Başalan, şunları ifade etti: “Eril anlayışa göre, bir kadının bedeni teşhir etmek aynı zamanda o halkın, ailenin, aşiretin itibarsızlaştırması demektir. Erkek devlet aklına göre; bir kadının mahremiyetini açtığınızda aslında o ülkenin değerlerini açmış oluyorsunuz. Hedef aldığınız ülke, ırk ve milleti büyük bir yenilgiye uğrattığı düşünülür, bu yüzden en ‘kutsalına’ saldırıyor. Biz de anneler bir değerdir, annelerin taktığı beyaz tülbent bir değerdir. Bu nedenle yıllardır eylemlerde beyaz tülbentli annelere saldırıyorlar.
AYNI AKLIN ÜRÜNÜ
Taybet ananın cenazesinin günlerce kaldırılmaması psikolojik bir şiddettir. İran’da Jîna Emînî’yi saç teli göründüğü için öldüren akıl ile Taybet ananın cenazesini sokak ortasında bırakan aklın bir birinden farkı yoktur. Hepsi kadın üzerinden kendi erkekliğini, gücünü ispatlamaya çalışıyor. Biz kadınlar olarak Jîna Emînî’nin, Ekin Van’ın Taybet ananın cenazesini düştüğü yerden kaldırmasını biliriz, İsrail’de kamyonet arkasında bağlanan Shani Louk’yi yerden kaldırmasını biliriz.”
'ORTADOĞU’DA ÖNCÜ RUH KADINDIR'
Türkiye’de de Kürt sorununda çözümsüzlükte ısrarın bir sonucu olan savaşa değinen Başalan, “Bu sorunun en hızlı çözülmesi gereken bir sorun olduğunu bilmek gerekir. Biz kadınlar barış konusunda çok deneyimliyiz ve tekrar bu deneyimi en hızlı şekilde açığa çıkarıp barış için mücadele etmeliyiz. Şunu görmek gerekir; Ortadoğu’da öncü bir ruh var oda kadındır. Biz kadınlar da bu savaşı körükleyen erkek zihniyetine karşı daha politik ve uzun vadede çalışmalar yürütebiliriz” ifadelerini kullandı.
'KADIN BEDENİ SAVAŞ MEYDANI DEĞİL'
“Bu gün nasıl Filistin için sokağa çıkıyorsak Rojava için de sokağa çıkmalıyız” diyen Başalan, tüm savaşlara karşı aynı duyarlılığın gösterilmesi gerektiğini belirtti. Irak ve Suriye'ye asker gönderme tezkeresinin süresinin 2 yıl daha uzatılmasına ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresinin kabul edilmesine değinen Başalan, “Bir yerde ‘savaşa hayır’ derken, bir yerde savaş tezkereleri onaylanıyor. Savaş demek kadına yönelik suç demek. Türkiye'deki kadınların barış deneyimleri çok güçlü, sürece hangi mücadeleyle çıkacağımızı çok iyi biliyoruz. Bu yüzden zor bir süreç önümüzde ama umutsuz değiliz. Kadın bedeni üzerinden siyasi propaganda yapan erkek zihniyetiyle mücadele edeceğiz. Kadın bedeni savaş meydanı değildir, kadın bedeni üzerinden kimse propaganda yapmasın” şeklinde konuştu.