İZMİR - Ortadoğu'daki durumu "karanlık tünele" benzeterek "Tünelin sonunda yok olmak da var, özgürlüğü kazanmak da” diyen gazeteci Cahit Mervan, İsrail-Filistin sorununun Kuzey ve Doğu Suriye'deki modelin esas alınarak çözülebileceğini kaydetti.
Hamas’ın 7 Ekim’de “Aksa Tufanı” adıyla Gazze Şeridi’nden İsrail'e karşı başlattığı saldırı sonrasında başlayan bombardıman ve çatışmalar aralıksız bir şekilde devam ediyor. Gazze Sağlık Bakanlığı'nın dünkü açıklamasına göre İsrail saldırılarında 2 bin 55'i çocuk olmak üzere en az 5 bin 87 Filistinli hayatını kaybetti. İsrail tarafından ise, 308'i asker bin 400 kişi yaşamını yitirdi. Gazeteci Cahit Mervan, yaşanan savaşı ve Ortadoğu coğrafyasına etkilerini değerlendirdi.
'SORUN ARAÇSALLAŞTIRILDI'
İsrail-Filistin arasında yaşanan sorunların araçsallaştırdığını söyleyen Mervan, “Eğer bu sorun Yahudiler ve Filistin halkına bırakılsaydı 1948 yılında çözülürdü. Ancak 2’inci Dünya Savaşı sonrası küresel güçler buna izin vermedi. Hem ABD’nin başını çektiği blok hem de Sovyetler Birliği’nin başını çektiği Varşova paktı, sorunu araçsallaştırdı. Arap devletleri de kendi kitlelerini konsolide etme, halkının taleplerini bastırma ve diktatör rejimlerini sürdürmek için Filistin sorununu kendilerine can simidi olarak kullandı” dedi.
FİLİSTİN ÖRGÜTLERİNİN MÜCADELESİ
Mervan, Filistin ve Kürt halkının benzer kaderi yaşadığına işaret ederek, her iki halkın da coğrafyasının bölündüğünü ve uzun yıllardır buna karşı mücadele verdiklerini ifade etti. Mervan, "Filistin halkının 1950-60'larda direnişi sol ve demokratik parametre üzerinden filizlendi. Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ), El Fetih hareketi, Demokratik Cephe, Halk Cephesi, Filistin Komünist Partisi etkin ve güçlü örgütler sol seküler yapılardı. Kürt hareketi de 1970’li yılarda aynı ayaklar üzerinde ortaya çıktı. 80’lı yıların sonlarına doğru Kürt hareketi Suriye ve Lübnan sahasına çekildi. Sadece Kürtler değil, dünya genelinde birçok sol ve ulusal hareket buraya akın ediyordu. Filistin direnişi o dönemde seküler bir yapıya sahipti. Fakat daha sonra sol-sosyalist yapılar güç kaybederken, cihadist örgütler güç kazandı. Filistin hareketi 1982 savaşı sonrası ciddi bir kırılma yaşadı. Lübnan’dan çıkarıldı. Sabra-Şatila katliamları gerçekleşti. Sol damar ciddi güç kaybetti. 90'lı yılların başında Sovyetler Birliği çöktü ve küresel çapta bir kriz yaşandı. Sol bu krizi atlatamadı ve solun terk ettiği yerlerde cihadist yapılar hareket etmeye başladı" şeklinde konuştu.
AKILLARDAKİ SORULAR
Yaşanan savaş ortamının Kürtleri yakından ilgilendirdiğini ifade eden Mervan, bunun nedeninin ise Kurdistan coğrafyasının Ortadoğu’daki jeopolitik konumundan kaynaklı olduğunu belirtti. Mervan, savaşın sonuçlarının tüm coğrafyayı etkileyeceğine işaret ederek, "Kurdistan’ı sömürge statüsünde tutan devletlerin bu saldırılarda rolleri önemlidir. Bu savaş, 'Lübnan’a, Yemen’e sarkacak mı', 'İddia edildiği gibi bu savaşın arkasında İran varsa İran’a bir askeri operasyon olacak mı', 'Türkiye savaşa açıktan müdahil olacak mı?' gibi sorularını da beraberinde getiriyor" dedi.
Mervan, Kürtlerin yaşananları yakından takip etmesi gerektiği ve gelişmelere göre orta ve uzun vadeli politikalar geliştirmesi gerektiğini vurguladı. Mervan, "İsrail-Hamas savaşı bazı kesimler için romantik bir hikaye olabilir. Ama reel sahada Kürtlerin yaşamsal sorunları var. Kürtler kendi geleceklerini belirlemek için alan açıyorlar ve diğer yandan bu alanlara çok ciddi saldırılar var. Oluşan kaos ortamı Kürtler için yaşamsal sorunlar taşıyor. Bu kaos sürecinde Kürtler sömürgeci güçlerin pozisyonu ve oluşan toz-dumana karşı hazırlıklı olmalı” uyarısında bulundu.
KAOS ORTAMI KİME YARAR?
Yaşanan kaos ortamının sadece egemen güçlere yaramadığını dile getiren Mervan, şunları söyledi: "Dünya savaşları ve Ekim Devrimi sonrası birçok ülke bağımsızlığına, özgürlüğüne kavuştu. Arap Baharı ve peşi sıra oluşan kaos Rojava’nın doğmasına neden oldu. Rojava'da bütün haklara ilham veren bir özgürlük adası oluştu. Eğer ekonomik, siyasi, askeri, sosyal olarak hazırlığınız varsa ve irade sahibiyseniz, kaos ortamı özgürlük de sağlayabilir. Doğru pozisyon alınırsa doğru sonuçlar alınır. Çünkü kaostan sadece mazlumlar etkilenmiyor. Muktedirler de etkileniyor. Bugün çıkmazda olan devletlerin başında Filistin'i araçsallaştıran ülkeler arasında yer alan İran ve Türkiye de geliyor. Türkiye her gün Rojava'ya saldırıyor. Bu saldırılarılar sonuçsuz kaldığı zaman, boşa çıkarıldığı zaman söz konusu kaos aralığı farklı sonuçları da beraberinde getirebilir."
ABDULLAH ÖCALAN'NIN PARADİGMASI
PKK Lideri Abdullah Öcalan'ın fikirleri üzerinden Kuzey ve Doğu Suriye'de filizlenen yeni yaşam modelinin önemine vurgu yapan Mervan, bu paradigmanın İsrail-Filistin ve diğer sorunlar için de örnek alınabilecek çözüm modeli olduğunu kaydetti. Mervan, "Rojava gibi çok uluslu ve farklı inanç gruplarının yaşadığı bir alanda böylesi bir özgürlük adası oluşturmak oldukça zor. Bu Sayın Abdullah Öcalan’ın paradigmasıyla çok yakından ilgili. Rojava'da Kürtler sadece kendileri için değil, bütün halklar için mücadele ediyor. Kadınlara aydınlık bir gelecek açıyor. Bu açıdan çözüm milliyetçilik ve mezhepçilik değil" ifadelerini kullandı.
"Kürtlerin durduğu yer halkların özgürlüğünün yanıdır" diyen Mervan, şöyle devam etti: "Ancak savaşların bitmediği, sömürgecilerin yeni cinayet sofraları kurduğu, soykırımların olduğu bir dünyada yaşıyoruz. Kürt özgürlük hareketi, diğer dinamikler ve farklı inanca sahip insanlar şunu bilmeli; Çok tehlikeli bir tünelden geçiyoruz. Bu tünelin sonunda yok olmak da var, özgürlüğü kazanmak ve kendi geleceğini belirleme de var. Bu nedenle Kürdistan coğrafyasında yaşayan herkesin birliktelik oluşturması gerekiyor” diye konuştu.
MA / Delal Akyüz